Madrid, İspanya gezimizin son ayağıydı.
Bence Madrid maddelerle bahsedilesi bir şehir. Öyle birbirine bağlayan paragraflar kurulası değil. Ondan şu rotayı takip edin modunda anlatmayacağım. Bu koyduğum haritayı kullanmadım aslında gezim sırasında ancak kullandığım haritayı ve kitapçığımı son gün biryerlerde unuttuğum için otelden aldığım bu haritayı koydum. Biz PlaCa de Oriente meydanından saraya giderken yol üstünde kurulan turist bilgilendirme standından aldığımız haritayı ve gezi rehberini kullandık. Yeterli bir haritaydı bence. Ayrıca telefonlardaki offline haritaları olan Madrid gezi rehberi uygulamarını da tavsiye ederim. Kullandığım programda mekanlar hakkında yorumlar da olduğundan yeme-içme açısından çok işime yaradı. Metro istasyonlarını göstermesı ve sadece kaydettiğin mekanları göster seçeneğinin olması da başka bir avantajı.
Bir şehrin ilk keşfedilen yeri olan havalanı... Havalanı iki bölüme ayrılmış durumda T4 VE T1-2-3. Bunlar aynı metro hattı üzerindeler. T4 son durak bizimde İspanya içi uçuş olması nedeniyle belki de uçağımız bu kısma iniş yaptı ama Türkiye’ye dönerken T1'den kalktı. Bu nedenle hangi havaalanından ayrılcağınıza dikkat edin, bir daha metroya in yer değiştir muhabbeti yapmayın. Belki kendi içinde bir aktarma vardır tabi ama aktarma aramakla uğraşmamak daha iyi bir şey tabi.
Bir de otobüsle ulaşım şansı var sanırım ama şehir merkezine gitceğimizi söylediğimizde bizi metroya yönlendirdiler.
Metro hattı büyük tabi.İlk gördüğünde evettt napıoduk diye önünde kalıveriyorsun. Havalanından alınan bilet farklı ve daha yüksek ücretli bu nedenle klasik 10 binişlik bilet alarak Madrid macerasına başlayalım hadi diyemiyorsun. Bize oradaki görevlilerden biri yardım etti. Olay şöyleymiş bu bilet alma makinelerinden (neyseki İngilizce dil seçeneği var) ilk seçenekteki Aeropuerto’lu olanı seçiyoruz. O da nereye gideceğimizi soruyor bu nedenle du bi bileti alalım sonra karar veririz muhabbeti burda geçerli değil. Bizim otelimiz OPERA-SOL duraklarının ortasındaydı biz de OPERAYI seçtik. Tabi kimse hadi geldin diye kolundan tutup metrodan atmıyor gitceğin hattı yanlış soylesen nolur hiç bilmiyorum. Neyse sonra yanlış hatırlamıyorsam 5 Euroluk tek kullanımlık biletini alıyorsun. Havaalanına dönerken de gene aynı işlemleri bu sefer gideceğim yer havalanı diye seçerek yapıyorsun. Ön bilgilendirme amacıyla metro harıtasının fotoğrafını ekliyorum. Genelde gezi kitaplarında oluyor ya da zaten gittiğinizde metroda göreceksinizdir.
Tabi Madrid’de gezerken 10 binişlik biletleri almak daha hesaplı. İki kişiye 10 binişlik bir bilet yetiyor. Metro hatları içinde bir sürü kesişim var. Hangi kesişimlerde değiştirmenin daha mantıklı olacağını düşünüyorsanız o kesişen metro durağında inip gideceğiniz metro hattına dışar çıkmadan geçiş yapabiliyorsunuz. Hem rakamlarla hem de renklerle göstermişler. Hangi durakta nereye aktarma var o da yazıyor bilgilendirmelerde. Yön olarak ise gideceğiniz metro hattı yönünün son durağının adı yazıyor. Keşfedince çok da karışık değil. Boşuna o 10 binişlik metro kartıyla havaalanına da dönerım ben çakallığını düşünmeyin çunkü olmuyor o iş. Havaalanı metro çıkışında diğerlerinden farklı olarak biletini tekrar işletmeden çıkamıyorsun. Havalanına uygun bilet almadıysan da tekrar bi paralar ödeyip bişiler yapman gerekiyor aradaki fark için. Ondan biletini de atmayın. Zaten İspanya’da herhangi bir biletinizi atmayın. Girerken çıkarken ortada bir yerlerde tekrar kontrol ediyorlar genelde.
Metroları bayağı eski bu arada. Bazı duraklarda asansör yürüyen merdiven olmayabiliyor.
Gelelim kalacak yer mevzusuna... Kalacağım yerin merkezi olması bence önemli. Son metro kaçta acaba aman kaçırmayım stresi yaşamayı sevmiyorum. Bizim otelimiz Arenal Caddesi üzerindeydi. Plaza Mayor, Puerta del Sol, Opera gibi meydanlara yakın olması avantajıydı. Otelden beklentim bitlenmeyelim, kliması olsun, güvenilir olsun sınırlarında olduğu için memnun kaldım ben. Wifi olması da önemli tabi çünkü mekanlarda internet olmayabiliyor her zaman. Arenal Caddesi de araba trafiğinin olmadığı hareketli, mağazaların olduğu bir yer. Cadde üstünde sabah kahvenizi içebileceğiniz alternatifler de mevcut. Hatta insan bazen güne bir şeyler deneyerek değil bildiği zincir kahvecilerden ne içeceğini bilerek başlamak isteyebiliyor. Bu açıdan da Arenal Caddesi'nde mutlu olabilirsiniz.
Ve gezme tozma... Eğer müzelerle işim olmaz diyorsanız Madrid seyahati için 2 günden fazla zaman ayırmayın. Ayırdıysanız da bizim müzelerden gitmeye fırsat bulamadığımız Toledo’ya gidin bence.
Madrid'de en popüler meydanlar hakkında kısaca bilgi vercek olursam...
Puerta del Sol'a gidip turistik bi aktivite olarak TİO PEPE yazısını görüp fotoğraflayın (içmesi fotoğraflamaktan daha güzel) bide Madrid simgesi olan kocayemiş ağacı ve ayı ile poz verin. O kadar şehir ve turist karmaşası var ki benim bir daha da bu meydana gidesim gelmedi.
Burada acıktım bir şeyler yiyim bari diyorsanız bizim tesadüfen bulduğumuz Calle de Cadiz'de bulunan Malaspina hem sıcak bir mekan hem de lezzetli.
Operanın önündeki meydan ve Plaza de Oriente daha güzel aslında. Genelde Madridli gençler geç saatlere kadar takılıyorlar burda. Hatta Plaza San Martin çevresindeki kafeler de daha oturası mekanlar.
Plaza de Espana ise içindeki park ile Gran Via devamında olan karmaşanın içinde dinlenme yeri. "Yolculuğa hevesle hazırlanmak gerekir çünkü ancak böyle bir serüven çıkabilir karşına" diyerek biz gezginleri cesaretlendiren Cervantes Anıtı ve onun kahramanları olan Don Kişot ve Sancho Panza'nın bu parktaki heykelleri de görülmesi gerek yerlerden.
Meydan diyorsak ama Plaza Mayor favorim. Çünkü "çok cincoş kafeler varrr" demiycem ama... Oranın tarihini bilmek gerekiyor ordan etkilenmek için biraz da hayal etmek. Plaza Mayor 4 tarafının balkonlu evlerle çevrili olduğu ve ancak kapılarla giriş çıkış yapılan bir meydan. Şu an tabi ki hepsi şirin kafeler, sokak sanatçıları ile doluyken çok sevimli. Ama Ortaçağ sonunda bu meydanda bulunup çevrenize bakıyor olmak istemezdiniz.
Engizisyon mahkemelerinin yapıldığı meydan burası. Tüm balkonlar mahkemeyi izleyenlerle doluyormuş. Tiyatro sahnesi gibi oturma düzenleri etrafta. Tabi mahkeme demişken işkenceler, zorla alınan itiraflar ve sonunda yakarak öldürülen cadı varsayarak tutuklamalardan bahsediyorum ve engizisyon kuralları gereği söylentiler suç delili olarak kabul edilir ve hiçbir sanık masum bulunmaz.
Şimdi bu meydan da aman da çok güzel falan demek bana garip geliyor işte. Şehirlerde ki meydanları gezip kafe görmek evet çok güzel. Ama bazı meydanlar var ki cafeleri ile bahsedilmemeli. Burası da öyle bir yer. Onbinlerce insan katladilmiş. Çevredeki balkonlara bakıp aman da çok güzelmiş demek değil de orayı kaçısı olmayan ve balkonlardan insanların işkence seyretmek için dizildiği bir mekan olarak hayal edip tarihi kafada canlandırmak gerekiyor.
Bu meydana gitmeden Inquisition Symphony'i Apocalyptica yorumu ile dinleyip bir de "Goya’nın Hayaletleri"ni izlemek gerek aslında.
Bu meydanın bir kapısında olan Mercado de San Maguel Madrid’de en sevdiğim yerlerden. Buraya kesin gidin işte. Tapasları deneyin. Zeytin muhakkak deneyin. Yemeğimi yedim diyorsanız tatlı da var. Burada yediğimiz paella çok güzel değildi. Çok tuzlu geldi bana. Cava ile yapılan Sangria’dan için yok ben yemem de içmem de diyorsanız da oranın enerjisini hissedin. Ama böyle 20.00 gibi bir saatte falan gidin ki insanların işten çıkıp muhabbet edip ellerinde şarap bardakları ile mekanda dolaştığı zamana denk gelin. Biz olsak aman bardakları bizde kalmasın diye kasarız dibinden ayrılmayız mekanın bardağını alıp Plaza Mayor'a doğru gezintiye çıkan gördüm ya... Burayı keşfedince başka bir yerde içesiniz de yiyesiniz de gelmez bence. Gece 11-12'ye kadar da açık burası.
Bir de Plaza Mayor’un diğer kapısından ulaşılan Toledo yokuşu ve La Latina bölgesi var. Burası da özellikle akşam gezmeleri için iyi bir alternatif. Gündüz ise bitpazarı, eskiciler ile görülebilecek bir yer.
Müze sevmem diyorsanız bile görebileceğiniz başka bir yer Palacio Real nam-ı diğer saray. Kendisi Plaza de Oriente'de bulunuyor. Merkezi konumu nedeniyle ve gezmesinın kolay bir yer olması avantajı. Audio guide almanıza gerek yok hiç çok meraklı değilseniz. Küçük bilgilendirmeler var zaten. Klasik bir saray gezisi burası. Gelmişken gitmelik yerlerden... Plaza de Oriente de bulunan gotik kral heykel gezisini de yaparak saray turununuzu bitirebilirsiniz. Bu heykelller sarayın çatısına konmak için yapılmış. Ama ağır diye parka koyulmuş. Sarayın manzarası ve saray yakınında bulunan surlar da görülmesi gereken yerlerden. Sarayın karşısında bulunan katedralden aşağıya doğru yürüdük. Biz yürüdük siz yürümeyin. İşte bu da bazilika işte bu da manzaradan başka görülecek bir şey yok.
Bir de Plaza de Colon da bulunan Kolombun batıyı gösterirken tasvir edildiği bir heykeli ve adına dikilen anıt var. Buranın çevresinde sosyetik mekanlar ve gay mekanı olarak geçen yerler var. Çok da gezilesi bir yer değil. Bir de hemen Colon metrosunun dibinde hatta metronun içerisinden geçişi olan Madrid Balmumu Müzesi var. Ben gezmedim ancak Atatürk ve Ronaldo’nun balmumu heykelleri de varmış.
Diğer yazılar ve fotoğraflar için: buraya