Madrid'e neden gitmeliyiz derseniz cevap kesinlikle müzeler ve parkları olacaktır.
Eğer sanata çok da ilgim yok aslında diyorsanız Madrid seyahatiniz için en fazla iki gün ayırmanızı öneririm. Ancak resim, müze gezmek benim olayım diyorsanız 1 hafta bile yeter mi kuşkuluyum.
Namı diğer Madrid müzeleri; Museo del Prado, Museu Thyssen Bornemisza ve Museo Nacional Centro de Arte Reina Sofia. Bunlar birbirlerine oldukça yakın konumda olan yerler. Hatta yakınında mutlaka gitmenizi tavsiye edeceğim parklar da var. Ama zannetmeyin ki birbirine yakın diye bunları bir günde gezersiniz. Biz 12.00'de başlayıp 20.00'de müze kapanacağı için çıktık yine de hepsini göremedik diyeyim gerisini siz düşünün. Zaten Thyssen Bornemisza'ya ne vaktimiz yetti ne de sanat görme kapasitemiz kaldı.
Madrid düzenli bir şehir olduğundan ve iyi bir metro ağı olduğundan bahsetceğim yerleri bulmak çok kolay olacaktır. Sofia Müzesi için Atocha metro durağını,diğerleri için ise Banco de Espana metro durağını kullanabilirsiniz. Banco De Espana durağından müzelere ulaşmak için yolun ortasında göreceğiniz ağaçlık alandan Neptün'ün arabasıyla betimlendiği çeşmenin olduğu dört yola ulaştığınızda sağ tarafınızda Thyssen Bornemisza Müzesi sol tarafınızda ise Prada Müzesi'ni göreceksiniz.
Thyssen Bornemisza Müzesi Baron Heinrich Thyssen Bornemisza'nın ve oğlunun kolkesiyonundan oluşmaktaymış. Batı sanat tarihini sergileyen bu müzede Picasso'nun Elinde Ayna ile Soytarı, Rubens Venüs'ün Hazırlanışı gibi eserlerin yanı sıra Goya, Van Gogh'un başyapıtlarını görebilirmişiz ki malesef biz göremedik o yüzden buradan daha fazla bahsedip moralimi bozmayayım.
Museu Del Prado özellikle Velazquez ve Goya koleksiyonu ile öne çıkıyor. Bunun yanında geçici sergiler düzenleniyor ki bizim şansımıza geçici eser Picasso idi. Düşünün nasıl bir müzedir ki geçici sergi diye araya serpiştidikleri Picasso'dan. Ayrıca Rönesans heykelleri sergisi bulunuyor ki bu heykellerı göremeye de zamanımız yetmedi sadece göz ucuyla bakabildik. Şimdi böyle yazınca oraya gidemedik oraya yetişemedik gibi oluyor ama eğer bunu kim yapmış nasıl yapmış diye daha doyurucu bir gezi için günlerinizi harcamanız gezekecek kadar büyüklükte bir müze burası.
Tabi ki flashlı flassız fotoğraf çekmek yasak. Bu nedenle biletle birlikte satılan Guide Book alınmalı oralara kadar gitmişken. Biz ilk başta ordaki ayrıntılı yazıları okuyalım dıye zaman harcadık ama resim yanındaki yazıları okuyup daha sonra kitabı inceleyip hem hatırlayıp hem de böyle de bir detay varmış diye tekrar şaşrımak daha iyi bir seçenek zamanınız kısıtlıysa. Ayrıca burada müze planını (içerdeki danışmadan ücretsiz veriliyor) muhakkak alın çünkü kaybolma ihtimaliniz çok yüksek eserler arasında. İçerde zemin katta yemekhanesi ve sigara içebileceğiniz açık alanı da var müzenin.
Girişte eşyalarınızı kilitleyebileceğiniz dolaplar da var ki yanlış hatırlamıyorsam 1 Euro'ya kitleyip sonra açınca tekrar parayı alabiliyorsunuz. O kadar uzun müze gezerken olabildiğince yüksüz olmakta fayda var.
Las Meninas (Nedimeler), Velazquez
La maja desnuda, Goya
Saturn devouring his Child - Goya
Daha başka hangi eserler varmış bakmak isterseniz Prado'nun sitesinden ulaşabilrsiniz. Ayrıca saat 18.00'den sonra giriş ücretsiz. Bu nedenle hiç ilginizi çekmese bile bu saatlerde girip bir göz atabilrsiniz. Yalnız müze Pazartesi günleri kapalı.
Diğer bir müze ise Sofia Müzesi. Burası 20. yüzyıl eserlerinin sergilendiği daha güncel bir müze. Buraya da Cumartesi öğleden sonra ve Pazar günü giriş ücretsiz. Picasso da var, popart resimler de soyut işler de. Buranın ağır topu ise Guernica-Picasso. Burada fotoğraf çekebiliyorsunuz flashsız olarak ama Guernica gibi esaslı eserlerde çekemiyorsunuz. Biz de Guernica buzdolabı süsü alarak yetindik o yüzden.
18. yüzyıldan kalma olan bu binaya iki cam asansör sonradan eklenmiş. Guernica dışında Alfonso Ponce De Leon'un kendi ölümüne yol açan kazayı önceden hiisetmiş dedirten Kaza isimli eseri, Picasso'nun reddetiği devletin sahip çıktığı Mavili Kadın, Miro ve Dali'nin eserleri, Eduardo Chilida’nın “Toki Egin” heykeli esaslı oyunculardan.
Bu müzeye giderken yanınızda hırka gibi bir şey bulundurun. Benim şansıma mı bilmiyorum ama çok üşüdüm ve sıcak Madrid sokaklarını özledim nerdeyse bu nedenle gezinin sonuna doğru yorgunluk ve üşümenin etkisiyle iyice bezmiştim. Bir de açlıkla. Burada yemek yenecek bir alan yok. O yüzden gitmeden karnınızı doyurun hatta benim tavsiyem karnınızı doyurmak için müzenin hemen girişinde olan El Brilliante'de kalamar-ekmek yemeniz. Dışardaki masalarda yiyip daha fazla para vermektense içerdeki bar masalarında oturmanızı tavsiye ederim. Yaşlı amcaların servis yaptığı mekanın iç kısmında hep İspanyollar var. Bira ve kalamar ekmek ise fovori yiyecekler. Tadı çok nefis, fiyatı uygun, ortam güzel daha ne olsun.
Ve parklar... Muhakkak görün diyeceğim parklardan ikisi Prado Müzesinin hemen yanında Atocha Metrosuna giden yol üstünde.
Real Jardin Botanica çok uygun bir ücretle girilebilen bir alan. Saat 21.00 gibi kapanıyor burası. Prado Müzesi sonrası buraya gitmek oldukça iyi bir alternatif. Aklınıza gelebilecek her türlü bitki var burada. Uygun yaşam alanları sağlayabilmek için seralar yapılmış.
Retiro Park ise turistleri çeken bir yer olması dışında yerel halkında spor yapmak, stres atmak için takıldığı bir yer. Buraya isterseniz Atocha metrosuna yakın olan girişinden girebilirsiniz. Hatta burda bulunan otomatlardan bisiklet alıp parkta bunlarla dolaşabilirsiniz. Diğer bir seçenek ise Retiro Metrosunun olduğu girişten girmek. Bu girişi kullanırsanız oraya kadar gitmişken Puerto de Alcala'yı da görebilirsiniz. Eski kentin doğu sınırını gösteren bu kapı tabi şimdi trafiğin ortasında kalmış bir alan. Işıklandırılmış hali ayrı bir güzelmiş ancak biz o zamana denk getiremedik ziyaretimizi.
Retiro Park'ta ne yapılır derseniz sandal kiralayıp yapay gölde serinleyebilrsiniz ve XII. Alfonso'nun heykelinin etrafında kürek çekebilirsiniz ya da etrafta bulunan kafelerde manzaranın keyfini çıkartabilirsiniz. Ağaçlıklı yollar arasında yürürken istikametinizi Palacio De Cristal yönüne çevirirseniz burda verilen sergileri görebilir ve bu yapının hemen yanındaki gölette bulunan kaplumbağa ve ördekleri izleyebilirsiniz.
Bu civarla ilgili söylemem gereken diğer detaylar da:
Retiro Park'tan Claudio Moyano yolunu izleyerek caddeye çıkacak olursanız burada kurulan sahaflara göz atmanız. İspanyolca bilmiyorsanız alamayacaksınız belki ama kitap severseniz hoşunuza gidecektir göz atmak.
Botanik bahçenin hizasında yolun karşısında bulunan Caixaforum'u görün. Burası kültür ve sanat merkezi ,içine girmeseniz bile yeşilliklerin kırmızı ile uyumunu gösteren binayı görülecekler listenize ekleyin.
Biz tesadüfen gördük ama şöyle bir de aktivite var pek bir eğlenceli duruyor bir şeyler içerek toptan bisiklet sürmek.
Park denir mi bilmem ama en azından park içinde bulunan Mısır Debod Tapınağı Plaza de Espana'dan yürüyerek ulaşabileceğiniz diğer bir görülesi yer. Abu Simbel Tapınakları'nı koruması karşılığında Debod'u İspanya'ya bağışlamış Mısırlar. Adamlarda bolluk olunca tabi alın bu da sizin olsun demişler. Mısır'dan taa İspanya'ya taşıyıp yeniden inşa etmişler. Burası antik Mısır mimarisine ait çalışmaların Mısır dışında tek görülebilen yer olması nedenıyle önem arzedıyor. Tabi taşınırken az biraz zarar görmüş yine de güzel. Ücret istenmiyor gezmek için. Buranın bulunduğu park Casa De Campo Manzarası seyretmek için tercih edilebilinir.
Tapınaktan çıkınca ya teleferiğe binip Case de Campoya çıkabilir bu sırada kısmi Madrid manzarasını görebilirsiniz ki bence görmezseniz bişey kaybetmezsiniz. Biz bide hadi eğlence parkına gidelim kafasına girdik nedense hele öyle bişey hiç yapmayın.Gidip çok pahalıymış diye kapıdan döndük. Tüm günü orda geçirmeyi düşünmüyorsanız ki gerek yok gitmeyin. Teleferiği gidiş dönüş kullanıp manzara göreblirsiniz tabi.Onun için de yapmanız gereken Debod tapınağından PLaca de Espana'nın tersi istikamette yürümek.Solunuzdaki parkın içinde göreceksiniz.
Debod tapınağının hemen karşısında duran Museo Cerralbo ise belki daha görülesi bir yer biz malesef yanlış seçim yapıp göremedik.Burası bir koleksıyonerin eviymiş ve hakkında oldukça olumlu yorumlar var. Evin lüksü, eski havası falan pek bi hoşmuş.
Son olarak da Crurio diye bir yemek varki bu en iyi La Bola'da yapılırmış. Plaza de Espana yakınlarında Calle Bola'da. Mekanın eski yeri asıl otantik kısmı ama yemek servisini yeni salonda yapıyorlar. Crurio böyle etli lahanalı patatesli bir Ortaçağ han yemeği tam. Bayağı büyük bir porsiyon ondan iki kişi için bir tane yeterli bence. Önce makarnamsı bir şeye yemeğin suyunu döküyorlar şehriye çorbası gibi bunu içiosun iste sonra da yemeği yiyorsun. Ekmek paralı ama ondan yemeğin suyuna ekmek doğramaya kalkmayın bence. 20 euro bir porsiyonun fiyatı.
Ama bence İspanya'da asıl olay yeşil zeytinlerde tapas olarak getirilen ve tortilla espanola kesinlikle 3 öğün yenebilecek bir yemek. Bir de kalamarı sayabilir.
Sonuç olarak Madrid'e gidin ama neyle karşılaşacağınızı bilerek çok yüksek beklentileriniz olmadan gidin.
Daha fazla fotoğraf ve bilgi için blogdan veye instagramdan sanemc adresinden ulaşabilrsiniz.