Bitola, Makedonya’nın en büyük ikinci şehridir. Yunanistan sınırına yakın konumda bulunan kent, Pelagonya Vadisinin güneyinde yer alır. Baba Dağı eteklerinde Dragor nehri kıyısında kurulu olan Bitola kenti, önemli bir endüstri, tarım, ticaret, eğitim ve kültür merkezidir. Bitola’nın adının “manastır” anlamına gelen “Obitel” sözcüğünden türediği tahmin edilmektedir.
Resne ve Bitola'nın Önemli Yapıları
Ohrid’den Bitola’ya giderken yol üzerinde Resne’ye uğruyoruz. Buraya Makedonyalılar Resen de diyorlar. Resne’de görülmesi gereken en önemli yapı Resneli Niyazi Bey Sarayı. İttihat ve Terakki döneminin önde gelenlerinden olan Resneli Niyazi Bey, birinci meşrutiyetin ilanına sebep olan ayaklanmanın lideridir. Bu saray, Fransa'daki Versailles Sarayı'nın daha ufak bir kopyasıdır.
“Ne Şehittir Ne Gazi, Pisi Pisine Gitti Niyazi” sözünün Resneli Niyazi Bey için söylenmiştir. 1913’te, Arnavutluk'tan gemiyle İstanbul'a giderken gemide koruması tarafından öldürülmüştür. Bu söz de bu olayın ardından söylenmiştir.
Kısa ziyaretimiz sonrası Bitola’ya devam ediyoruz.
Bu arada şehir çok büyük değil, bu nedenle kenti yürüyerek rahatlıkla gezebilirsiniz. Kentte önce Eski Pazar bölgesini gezebilir ardından kent meydanını ve tarihi eserleri görebilirsiniz.
Eski adı Manastır olan kent 1382 senesinde 1. Murad döneminde Timurtaş Bey tarafından Türk topraklarına katılmıştır. 530 sene Osmanlı hakimiyetinde kalan kent 1912 senesinde Balkan Savaşı’nda Osmanlı’nın elinden çıkmıştır. O dönemlerde Manastırda 3.000 hane, 20 mahalle, 900 dükkan, 70 mescit ve cami varmış. Günümüze de buraya çok sayıda eser kalmış. Kent merkezinde yer alan Saat Kulesi ise Bitolalıların en fazla gurur duydukları eserlerinden.
Bizi Çok Gururlandıran Bir Gezi: Ata'mızın Askeri İdadisi
Kentte çok sayıda konsolosluk bulunduğundan Makedonya’nın “konsolosluklar kenti” olarak anılmaktadır. Ancak bu kentin bizim için değeri biraz daha farklı. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, buradaki Manastır Askeri İdadisinde okumuştur.
Bu nedenle biz de ilk olarak, günümüzde müze olarak kullanılan Manastır Askeri İdadisine gidiyoruz. Burası geniş bir bahçe içerisinde yer alan iki katlı beyaz renkli eski bir bina. Kapının girişinde Türkçe, İngilizce ve Makedonca olmak üzere 3 ayrı dilde “Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin yaratıcısı ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk 1899 yılında askeri idadiyi bu kışlada bitirdi” yazıyor. Bu bizi çok gururlandırdı.
Merdivenlerden çıkarken duvarlarda asılı Atatürk’ün sözleri ile lise yıllarıma geri dönüyorum sanki. Üst katta sol tarafta ise Atatürk’ün okuduğu sınıf yer alıyor. Atatürk için ayrılmış olan odada Atatürk’ün hayatı, fotoğraflarla ve yazılarla anlatılıyor. Aynı zamanda burada Atatürk’e ait bazı kişisel eşyalar da sergileniyor.
Burada bir de Atatürk'ün o yıllardaki halini gösteren, balmumundan bir heykeli var. Bu heykeli Bitola’ya Eskişehir Belediyesi yaptırarak göndermiş. Bu bölümde bir de anı defteri var, buraya herkes gibi biz de bir şeyler yazıyoruz.
Bu sırada müzedeki görevli bize Atatürk’e aşık olan Eleni Karinte tarafından atamıza yazılmış olan mektubunu gösteriyor. Mektubun Türkçeye çevrilmiş hali şu şekildedir;
“Çok seneler geçti, ben halen her gün içerisinde senden haber bekliyorum. Herhangi bir zamanda mektubumu alırsan, beni hatırla ve kağıttaki gözyaşlarımı görebileceksin. Yıllar ve olaylar geçiyor, seninle ilgili çok şeyler konuşuluyor. Mektubumu okurken, başka kadını seviyorsan, mektubumu kopar ve kendine sor; inanabiliyor mu ki, Manastırlı bir Eleni Karinte, bir günlük tanıdığı ve aşık olduğu adama bütün ömrünü harcamıştır? Ve, benim seni sevdiğim kadar, o kadını o kadar seviyorsan, kendisine hiçbir şey söyleme, senin kadar mutlu olmasını diliyorum ! Fakat, balkondaki kızı hatırlıyorsan ve başkasını sevmiyorsan, seni beklediğimi ve ömrüm boyunca bekleyeceğimi bilmeni istiyorum. Döneceğini, beni unutmayacağını biliyorum.
Babam vefat etti. Beni senden ayırdığından tam bir yıl geçti, beni eve kapattı ve bir ay çıkmama izin vermedi. Ağlamadım, biliyorum ki tüm kilitleri ve hapisleri boşuna harcadı. Beni evlendirecekleri adamı sadece bir kez gördüm ve kendisi bana onu sevebileceğimi sordu. Ben de kendisine; “Hayır, ben sadece ilk aşkımı seviyorum” dedim. Ve artık kendisini görmedim. Babam beni hiçbir zaman affetmedi ve ben de kendisini affetmedim. O zamanlardaki gibi artık genç ve güzel değilim. Tüm ömür bir gün içerisinde!
Ebediyen seni seven ve seni bekleyen, senin Eleni Karinte.”
Bölgedeki Dizi ve Film Seti Mekanları
Buradan çıkınca kentin en hareketli caddesi olan Hamidiye Caddesi’ne gidiyoruz. Caddenin genişliği 25-30 metre genişliğindedir. Trafiğe kapalı olan bu cadde üzerindeki binalar hep birbiri ile uyumlu. 3-4 katlı binalar cadde boyunca sıralanmış. Alt katlarında ise kafe ve restoranlar bulunuyor.
Bu cadde üzerinde yürürken Atatürk’e aşık olan meşhur Eleni’nin evinin önüne geliyoruz. Bu evin hemen karşısında ise Elveda Rumeli filmine sahne olmuş mekanlar yer alıyormuş. Tabii ben dizi izleyen biri olmadığım için maalesef hangi mekan kiminmiş pek çözemedim, Ama Sütçü Ramiz adını anımsar gibiyim.
Bu caddede Balkanların ilk sinemacıları olan Manaki kardeşler (Yanaki Manaki ve Milton Manaki) 1911 yılında tarihteki ilk Türk / Osmanlı filmi olarak kabul edilen “Sultan 5. Mehmet Reşat'ın Bitola Seyahati” filmini çekmişler.
Önemli Camileri
Cadde üzerinde Yeni Cami’yi görüyoruz. Ancak içinde tadilat olduğu için içerisine girmedik. Yeni Cami’nin önünde ufak bir havuz çeşme var. Atatürk'ün çok sevdiği Manastır Türküsü buraya atfediliyor.
"Manastır'ın ortasında var bir havuz, canım havuz
bu köyün kızları hepsi de yavuz
biz çalar oynarız, aman
Manastır'ın ortasında var bir çeşme, canım çeşme
bu köyün kızları hepsi de seçme biz çalar oynarız, aman"
Yürüyerek Hamidiye Caddesi’nin sonuna ulaşıyoruz. Burada Büyük İskender'in Anıtı ile karşılaşıyoruz. Yunanlılar, Makedonya’nın bağımsızlığını tanımıyorlar ve Makedon topraklarının Yunanistan toprağı olduğunu iddia ediyorlar.
Yolun devamında 1664’te yapılmış olan saat kulesini, Haydar Kadı Camii'ni görüyor ve 1506 yılına tarihlenen İshak Bey Cami’sine geliyoruz. Bu cami de Osmanlı döneminden günümüze kalmış olan önemli bir yapı. Bitota Bezisten denilen kapalı çarşı ise gezilmeye değer bir başka önemli yer.
Buradan sonra meşhur kuru fasulye ve peynirli salata yemeye gidiyoruz. Yanında koyu kıvamlı ayran ile tamamladığımız gezi sonrasında Türkiye’ye dönmek üzere Üsküp’e doğru yola çıkıyoruz.
Bitola'da muhteşem yemek ve kahvaltı imkanları ile Hotel Theatre ve Bela Kuka Hotel konaklamak için tercih edilebilecek otellerin arasında.