Avrupa'nın Berlin'i varsa New York'un Williamsburg'u var :) Bütün çevreye duyarlı yenilikçi akımları, çok meşhur olmanın arifesindeki grupları ilk keşfeden siz olmak istiyorsanız, Williamsburg'a giderek oku 12'den vurabilirsiniz.
Ben Williamsburg'a giderken daha Manhattan’dan Brooklyn’e giden Gri L hattına bindiğimde, etrafımdaki insan topluluğunun değiştiğini gördüm. Çoğunluk dövmeli, erkekler mutlaka sakallı ve istisnasız herkes umursamaz.
Metrodan Nusseu durağında indiğimde ise zaten Manhattan’dan ışık yılı kadar uzaklaşmış hissettim. Yüksek binalar, aceleci insanlar, turist kafileleri ve topuk tıkırtıları artık çok uzağımdaydı. Manhattan’ın keşmekeşine inat burada 365 gün süren bir Pazar günü havası esiyor gibiydi.
Five Leaves’de Brunch
Madem Pazar havası esiyor, güne brunch ile başlamak lazım dedim ve ilk durağım merhum Heath Ledger’ın Greenpoint Cafe projesi olan Five Leaves oldu.
İtiraf edeyim sıkı NewYorker arkadaşlardan “Williamsburg’a gidersen mutlaka Five Leaves’e uğra” tavsiyesi üzerine adres almasaydım burayı hayatta bulamazdım. Hayır yeri çok zor olduğu için değil, hiçbir tabela vs. olmadığı için. İçeriden arkadaşımın el sallamasıyla emin oldum ve içeri girdim.
İçeride alternatif film yapımlarında görebileceğiniz türden aktörler tüm iştahlarıyla Avakado-Yumurta içerikli kahvaltılarını yiyorlardı. “Geldin Madem, Yicen Badem” felsefesine uyarak ben de aynısını söyledim ve hiç pişman olmadım. Sonrasında içtiğim kahve ve dışarıda kar çiselemesine rağmen dayanamayıp yediğim lavantalı dondurma da kahvaltı kadar mükemmeldi. Şiddetle menüdeki her şeyi sipariş vermenizi öneririm.
Bütçenizde aylarca kapanmayacak yaralar için: Beacons Closet
Midemi sonuna kadar doldurduktan sonra, bu enerjimi Williamsburg’un meşhur ikinci el dükkanlarında harcamaya karar verdim. Burada sayısız ikinci el kıyafet mağazası var ama eğer vaktiniz kısıtlıysa direk Beacons Closet’e gidin derim.
En iyinin en iyisi; her şey temiz düzenli ve gerçekten ucuz. Ben burada yaklaşık 2 saat harcadım, evet utanç verici ama yine olsa yine yaparım. Hatta bi daha gitsem de bi daha yapsam diye hayalini kuruyorum.
Williamsburg’un en Hipster Dükkanları
Alışveriş seansının ardından meşhur Bedford Caddesi'nde turlamaya başladım. Bu turun durakları ise e hipster en organik en yerel üretim Williamsburg dükkanları oldu.
İlk olarak Bedford Cheese Shop’a gideyim, nedir burayı bu denli ünlü yapan öğreneyim dedim. Peynir dükkanı sonuçta! Ama öyle değilmiş...Burada nerdeyse dünyanın bütün peynirlerini tadabilir, peynir yapımı – dünya peynirleri gibi workshoplara katılabilirsiniz. Hatta peynir almak için sırada bekleyebilir ve size peynir satarak hayata dair çok önemli bir sır veriyormuş gibi davranan tezgahtarlarla sohbet edebilirsiniz.
Peynir dükkanından sonra ikinci durağım ise Mast Brothers Chocolate oldu. Buradaki uzun sakallı Mast kardeşlerin üretip sattıkları çikolataların en önemli özelliği hiçbir katkı maddesi eklenmeden Orta ve Güney Amerika’dan gelen kakao taneleriyle üretilmeleri. Burada çikolata yapım turlarına katılabilir turun sonunda değişik çikolataları tadabilirsiniz. Hikayelerini izlemek isterseniz tık tık: https://www.youtube.com/watch?v=DspDrgLcwds
Akşam Yemeği için Mutlaka: Marlow and Sons
Ben maalesef akşam yemeği için Marlow and Sons’a gidemedim ama siz de aynı hataya düşmeyin diye yazıyorum. Burası Michelin’in “Bib Gourmand” yani uygun fiyata en leziz yemek listesine aldığı yerlerden bir tanesi. Duyumlarıma göre o kadar da ucuz değil, ama New York’a göre ucuz. Giderseniz benim yerime de meşhur kokteyllerinden için, istiridye yiyin.
Music Hall of Williamsburg
Harika ve son derece hipster günümü Music Hall of Williamsburg’da sonlandırdım. Gün sonu aktivitesi günün en bomba aktivitesi oldu diyebilirim çünkü burası Brooklyn’in hatta New York’un en iyi mekanlarından bir tanesi. Burada her gün başka bir macera. Gitmeden önce mutlaka o günün programını internet sitelerinden öğrenin: http://www.musichallofwilliamsburg.com/
Ve Mutlu Son
Dünyanın en muazzam metropolünden 10 dakikalık bir metro yolculuğu sonunda bu kadar farklı bir yere geleceğime ihtimal vermezdim. Hızla gelişen bir kasaba görünümünde olan Williamsburg’da peynirlerin bile kendine has bir kimliği var! Gerisini siz hesap edin :) Mutlaka 1 gününüzü, hiç olmadı yarım gününüzü Williamsburg’a ayırmanızı şiddetle tavsiye ederim...