Norveç'in Kozmopolit Başkenti: Oslo

Oslo şehri ilk olarak 1024’te Vikingler tarafından kurulmuş, Vikingler çok barbar bir kavim. Pazar günleri insanlar kilisede iken, kiliseyi ateşe verip içindeki insanlar ile birlikte yakıp, şehri yağmalıyorlarmış. Vikingler denizcilikte çok ileri bir noktada imişler. Yollarını kıyı şekilleri ve yıldızlara bakarak buluyorlarmış. Ölümden sonraki hayata inanıyorlarmış. Bu nedenle, ölen kişiye diğer tarafta lazım olabilir gerekçesiyle, bu kişinin hizmetçisini de öldürüp yanına gömüyorlarmış. Tabii tüm kıymetli eşyaları da ölen kişinin yanına konuluyormuş.

Kentin en önemli simgelerinden biri olan Akerhus Kalesi, 1299’da Kral 4. Hagen tarafından yaptırılmış. Daha sonra da kalenin arka tarafına şehir inşa edilmiş. 1624 – 1878 tarihleri arası şehrin adı 4. Cristiania anısına Cristiania, 1878-1924 yılları arası Kristiania, 1924’te Oslo adını almış.

Şehrin asıl kuruluşu 1049’da 3. Herold tarafından gerçekleştirilmiş. 1299’da 4. Hagen bu kaleyi yaptırıp, arkasına da yerleşimi oluşturduktan sonra şehir ticari önem kazanarak gelişmiş.

Kalenin içinde çok fazla balo salonu var. Bu salonlar halen resmi davetlere ev sahipliği yapıyorlar. Kale 12. yy.’da büyük bir yangın geçirmiş, 16. yy.’da Rönesans mimarisi ile yeniden yapılmış. Kale içerisindeki müze saat 10.00’da açılıyor. Müze içinde Kral 7. Hakon’un ve eşinin mezarı bulunuyor. İçerideki 16. yy.’dan kalma kilisede Kraliyet düğünleri yapılıyor.

Kale içindeki müzeyi gezmeye devam ediyoruz. Buradaki eşyalar 15.-16.yy.’dan kalma. Pek çok hayalet hikâyelerine konu olan meşhur yemek salonuna geliyoruz. Bu salon 180 kişiye hizmet verebilecek kapasitede. Müze içindeki halılara dikkat etmelisiniz. İnsan figürleri ve yüz ifadeleri mükemmel şekilde dokunmuş.

1397’de İsveç, Norveç ve Danimarka Norveç Kralı 6. Hakon’un hakimiyetinde imiş, daha sonra ayrılmışlar. Toplantı odasında 3 ayrı oturma grubu var. Her grup, toplantılarını kendi bölümlerinde yapıyormuş.

Kale içindeki savaş müzesine geliyoruz. Bu müze mutlaka görülmeli. Hitler’in 1940 Nisan’ında Norveç’e saldırısı, minyatür askerler ve objelerle çok güzel anlatılmış. Müzeye 1940 kapısından girip, 1945 kapısından çıkılıyor. Bu 5 yıllık savaş, tarih sıralamasına göre çok etkileyici bir şekilde canlandırılmış.

Ardından Müzeler Yarımada’sına gidiyoruz. Burada Viking Müzesi ve Kültür Müzesini geziyoruz. Viking Müzesi olmazsa olmazlardan değil. Ama burada Vikingler’in 21,5 metre uzunluğunda ve 5 metre genişliğinde olan, 820 yılına tarihlenen, kutup keşfine çıktıkları Ozoberg gemisini ve bu ebatlarda 1-2 gemiyi daha görebilirsiniz.

Kültür Müzesi’nde de gemi yaşantısı ve köylerini anlatan bir açıkhava müzesini gezebilirsiniz.

Müzeler Yarımadası’nda görülebilecek daha pek çok müze var ama zamanımızı iyi kullanmamız gerek, biz bu iki müze ile yetinerek feribotla merkeze dönüyoruz. Feribot dönerken, Fram müzesinin bulunduğu iskeleye yanaşıyor. Burası da tarım müzesi ama biz gitmedik.

Oslo’daki en etkileyici parklardan biri Vikeland Parkı. Bu park, 1869 – 1943 seneleri arasında yaşamış olan ünlü heykeltraş Gustav Vikeland’ın heykellerinin yer aldığı bir hayli geniş bir park alanı. Oslo’da görülebilecek favori adreslerden biri.

Parkın girişinde geniş bir yoldan ilerliyorsunuz. Yaklaşık 850 metre uzunluğundaki bu yolun iki tarafına Vikeland’ın bronzdan yaptığı pek çok çıplak insan heykeli yerleştirilmiş. Bu heykellerin en ünlüsü ağlayan çocuk heykeli, çocuğun eline değmenin şans getirdiğine inanıldığından, sürtünmeden dolayı çocuğun sol eli altın gibi parlamış. Parkın içinde bir de müze var. Bu müzede parktaki tüm heykellerin birer replikası bulunuyor.

850 metrelik yolun sonunda geniş yuvarlak bir havuza ulaşıyorsunuz. Havuzun ortasında yine çok güzel bir heykel topluluğu ve fıskiyeler bulunuyor. Havuz etrafında yine pek çok heykeller yerleştirilmiş.

Havuzu da geçtikten sonra geniş yuvarlak yüksekçe bir platform üzerinde 17 metre yüksekliğinde granit bir monolit bulunuyor. Bu monolitin tamamı insanlığın doğal ve saf yönünü sembolize ediyor. Üzerinde birbirine sarılmış, çıplak insan heykelleri yer alıyor. Monolit’in etrafında granitten oyulma, birbirinden güzel pek çok çıplak heykel yerleştirilmiş.

Yemyeşil bir alan içerisinde pek çok heykellerle dizayn edilmiş bu park Oslo’nun olmazsa olmazları arasında yer alıyor.

Ardından şehir merkezine geri dönerek, kentin simgesi haline gelmiş olan Radhouse Parlamento binasını görüyoruz. Nobel ödül törenleri de bu binada yapılıyor.

Kentin can damarı olan Kral Jones Caddesinin alt kısmına indiğimizde Oslo Katedrali’ni görüyoruz. Bu katedral kraliyet düğünleri ve önemli devlet törenlerine ev sahipliği yapıyor.

Kral Jones Caddesi ise günün her saati kalabalık. Genelde akşam saatlerinde kentin kozmopolit yapısı daha da belirginleşiyor. Oslo’da çok sayıda Afrikalı ve Arap göçmen bulunuyor. Kral Jones Caddesini gece de görmek gerekli. Her yer ışıl ışıl. Şık binaların önlerinde yer yer sokak sanatçılarının nefis müziklerini dinlemek çok keyifli.

Oslo'da metroya erişimi olan yemekleriyle tercih edilen Thon Hotel Rosenkrantz Oslo ve Hotel Continental otellerinde kalabilirsiniz. 

NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.