Norveç'te Üç Kayalar – Trolltunga

Norveç’teki Üç Kayalar turumuzun ikinci durağı olan Trolltunga, Norveç’in Bergen yakınındaki Odda ilçesinde bulunmakta. Yaklaşık 700 metre yükseklikte bulunan Trolltunga, “Troll’un Dili” anlamına geliyor. Bunun sebebi ise bu kaya parçasının adeta bir dil gibi ince ve uzun olarak bir kayadan dışarıya doğru çıkıntı yapıyor olması.

Trolltunga yolumuzun üzerinde Norveç’in en ünlü şelalelerinden biris olan Latefossen bulunuyor. Latefossen ikili bir şelale ve tam yolun ortasından akıp, akarsuya karışıyor. Suyun gücü gerçekten inanılmaz. Akarsu birçok ağacı yerinden etmiş ve suyun üzerinde kütükler suyun şiddetiyle bir o yana bir bu yana gidiyorlar.

Latefossen’in ardından yolumuza devam ediyoruz ve oldukça dar olan Trolltunga yoluna sapıyoruz. Bazı yerlerde karşıdan gelen arabaları beklemek durumunda kalacak kadar dar bir yol burası ve yaklaşık 10 km kadar sürüyor. Nihayet Trolltunga park alanına ulaşıyoruz. Ziyaretçiler çoktan gelmiş ve yürüyüşlerine başlamış bile. 11 kilometre gidiş 11 kilometre dönüş olmak üzere toplam 22 kilometrelik bir yürüyüş bizi bekliyor. 8-9 saat civarında sürmesini bekliyoruz yolun. Gerekli tüm ekipmanlarımızı yanımıza alıp yürüyüşe başlıyoruz.

Yürüşün 1,5-2 saatlik kısmı tamamen yukarıya doğru ve inanılmaz yüksek eğimli bir yol bizi bekliyor. Bu kısmı atlatmak demek yolu yarılamakla eş değer adeta. Yolu yarıda bırakan birçok kişinin bu ilk 1,5-2 saatlik kısımda bıraktığını tahmin ediyoruz. Tamamen büyük taş bloklardan yapılmış olan bu yolu Nepal’in Himalaya Bölgesi'nde yaşayan etnik grubu Şerpalar yapmış dersek ne kadar zor ve dik bir yol olduğunu daha rahat anlatmış oluruz. Özellikle bir önceki gün Kjeragbolten yürüyüşümüzü yapmış olduğumuz için bu yol bize çok daha zor gelmiş olabilir.

Bu zor kısmı nihayet geride bırakırken üstümüzden dumanlar tütüyor ve kameraların mercekleri bu nedenle buğulanıyor:) Trolltunga yolunda yükseklik farklılıkları olduğundan birkaç mevsim bir arada yaşanıyor.O nedenle buraya gelenlerin kat kat giyinmeleri ve yanlarında kuru giysiler de bulundurmaları çok önemli. Yoksa bu ısı değişimine adapte olmak oldukça zor olur.

Yolun bu kısmı çok daha düz olduğundan buraya ufak barakalar yapılmış. Burada kimler yaşıyorlar diye düşünüyorduk ki dönüş yolumuzdayken aşağıdan bütün yüklerini toplamış yukarıya çıkan gençleri gördük. Anlayacağınız buralar gençler için birer parti mekanı:)

Biz de buranın son düzlükler olabileceğini düşünerek her zaman olduğu gibi önceden hazırlamış olduğumuz sandviçlerimizi yemeye karar veriyoruz. İyi ki de öyle yapmışız çünkü yemek ardından biraz daha yürüdükten sonra karın yolları iyice kapatmaya başladığını görüyoruz. Zor kısımlar başlamak üzere..

Yolun bundan sonraki kısmı tamamen kar üzerinde geçiyor. 11 km’lik yolun yarısından fazlasını kar üzerinde gittik ve geldik diyebiliriz. Temmuz ortasında gittiğimiz düşünüldüğünde bu oldukça iddialı bir oran:) Hayatımızda ilk defa ‘buz mavisi’nin nasıl bir renk olduğuna da tanık olduk.

Yola devam ettikçe manzaralar çok daha güzel ve etkileyici oluyor. Buradaki gölün üzerinden adeta yeni bulutların oluşumuna tanıklık ediyoruz. Yeni oluşan bulutlar inanılmaz bir hızla yolumuzu kaplamaya başlıyor. Yer yer birkaç on metreyi görmek ancak mümkün oluyor.

Ve nihayet uzun yürüyüşümüzün ardından Trolltunga’ya varıyoruz. Neyse ki beklediğimiz kadar kalabalık değil ve ünlü kayanın üzerine çıkmak için çok fazla beklememiz gerekmiyor. Ancak hava oldukça kötü ve yağmur yağdı yağacak. Trolltunga’nın üzerinde olmak ve oradan fiyorda doğru bakmak insana adeta dünyanın kıyısındaymış hissi veriyor. Buradan manzara muhteşem! Uzakdoğulu bir kadın Trolltunga’nın üzerine çıkıp ağzında mırıltılarla değişik yoga hareketleri yapıyor. Kendisine ne söylediğini sorduğumuzda, “Trolltunga, seni görmeme izin verdiğin için teşekkür ederim dedim ve şükür ettim” dedi. Öyle bir ortamda böyle bir sahne görmek bizi oldukça etkiliyor. Doğanın aslında şükür edilecek birçok güzelliğe sahip olduğunu bazen unutuyoruz.. Ne yazık ki.

Fotoğraflarımızı çekinmemizin ardından yağmur başlıyor ve biz dönüş yoluna geçiyoruz. Dönüşümüz beklediğimizden çok daha uzun sürüyor. İlk başlarda karların içinden titrek adımlarla insek de ardından adeta botlarımızla kayak yapar gibi kaya kaya aşağıya doğru iniyoruz. Özellikle çıkarken en zorlandığımız kısım olan ilk 1,5-2 saatlik bölüm, dönüş yolunun da en acılı kısmı oluyor desek abartmış olmayız. O kadar uzun bir yürüyüşün ardından bacaklar artık daha fazla aşağıya inmek istemiyor:) Akşam saat 8 gibi aracımıza varıyoruz ve otelimizin yolunu tutuyoruz.

Not:Yazının daha fazla fotoğraflı versiyonu için : https://yoldaikigezgin.com/2015/07/15/trolltunga-dunyanin-ucunda/