Ömre Ömür Katan Yosemite Ulusal Parkı (2. Bölüm)

Güneşli, mükemmel bir gün başlıyor Yosemite'de…

Gün en geç 07.00 dedin mi başlıyor, akşam 16.00-17.00 gibi de sona eriyor gün ışığının azalmaya başlamasıyla beraber... Güneşin doğuş ve batış saatlerine göre yaşamak, bence en güzeli… Bunu şehir hayatımda da uyguladığım zamanlar fark ettim ki kendimden ve günümden kat kat fazla verim alıyorum.

Kahvaltımızı ederken uzun bir hiking parkuru seçiyoruz kendimize…

Dünü biraz soft geçirdik. Şelaleler, tepeler, göl kenarındaki yürüyüşler, kayalıklarda oradan oraya atlamalar derken çok sportif değil ama eğlenceli bir gün oldu.

Bugün daha ciddi ciddi enerji isteyen bir hiking yapacağız.

Tırmanabildiğimiz yere kadar çıkacağız.

Hiking nedir? Trekking nedir?

Yolda aklıma bu soru düşüyor, bir bilene sorup öğreniyorum.

Hiking: Güzergâhı belli, yolu yapılmış bir dağ tırmanış sporu

Trekking: Yolu belli olmayan, her şeyi yürüyenin belirlediği daha maceracı ve keşfe yönelik bir tarz

Yosemite'de güzergâhı önceden çizilmiş, uzunluk ve zorluk derecesine göre belirlenmiş bir sürü parkur var.

Bunun dışında kaya tırmanıcılarının ekipmanlarıyla gelip tırmandıkları ulu mu ulu, alametli kayalar da var.

Gerçek dağcıların, izcilerin uğrak yeri Yosemite…

EL CAPITAN

El Capitan mesela… Kaptan yani o doğruya doğru…

Diğer kayaların, tepelerin dili olsa onlar da öyle derdi herhalde… “Bu kayaya adını veren doğru demiş” derlerdi.

İnsan kayaya bakarken bile kendisine bir çeki düzen veriyor, bir saygı duyası geliyor. O biçim muazzam bir kaya…

Amerikalılar bu tarz yaşama, bu tarz doğa sporlarına çok meraklı… Yosemite Parkı dolup taşıyor. Özellikle San Franciscolular hafta sonları akın akın geliyor. Ne de olsa arabayla 3 saat… Şehrin karmaşasından kaçmak için son derece ideal bir yer…

4 Şelale, Yosemite'yi bir başka süslüyor.

Şelaleler bir başka yakışıyor Yosemite Parkı'na… Orayı süslemek için orada akıyorlar sanki, öyle güzeller... 

Dün ilk günümüzdü, BridalveilŞelalesi'ne gittik. En kolay ulaşılanı o olduğu için… Etrafında şahane kayalıklar var. Orada çocuklar gibi şen şakrak oynadık.

Bugün ortanca Vernal Şelalesi'ne çıkıyoruz. 

Dağın kenarından dolana dolana, çok ince bir hat üzerinde, yanımızdakilere dikkat ede ede ilerliyoruz. Hayli zor, uzun ve yorucu bir hiking olduğu kesin.

Vernal Şelalesi'nin ardından aşağı inmeye hazırlanıyoruz ki bir Amerikalı çiftle tanışıyoruz. 

Amerikalılar iletişim kurmayı ve hemencecik bilgi, tavsiye vermeyi çok seviyor. Bu özelliklerini Amerika seyahatimiz boyunca o kadar çok gördüm ki artık genellemeler yapabilir, bu özelliği bu millete atfedebilirim. O Amerikalı çift, oracıkta bizi en yüksekte sayılan NevadaŞelalesi'ne kadar çıkmaya ikna ediyor. Biz de o anda diyoruz ki: “Evet ya, neden inecekmişiz ki hadi biraz meyve, çikolata, kuruyemiş bir şeyler yiyelim, enerji toplayalım, hop yola devam”... 

Öyle böyle derken 8 saatlik bir hiking gerçekleştiriyoruz bugün…

Pestilimiz çıkıyor.

Akşamüstü son bir efor: Sentinel Dôme'a kadar yürüyoruz.

Bu parkın böyle kubbe adını verdikleri müthiş kayaları var. 

Tam bir doğa harikası, bakmaya doyamaz insan…

Bakmak kesmediği için de herkes tırmanıyor zaten...

Bir Half Dôme var ki aman aman, o nasıl bir görkem, o nasıl ihtişam öyle…

Yapmayı isteyip de yapamadığımız, başka sefere bıraktığımız hikinglerden biri...

İnsanın ömrüne ömür katan güzellikler

Günün sonunda Glacier Point'e gün batımını izlemeye gidiyoruz. Bir ortam var ki akıllara zarar, şahane, herkes içeceğiyle gelmiş. Tam bir festival havası...

Bu ortam, bu görüntü insanın ömrüne ömür katar...

Güneş yavaş yavaş, nazlana nazlana ışıklarını çekerken güzeller güzeli Yosemite'den, herkes alkışlamaya başlıyor. 

Böyle bir coşku var mı ya? Neyi alkışlıyor bu insanlar?

Güneşin mucizevî varlığını,

Şimdi gidiyor, terk ediyor bizi belki ama yarın illaki tekrar gelecek olmasını, 

Doğanın bize kollarını açıp bizi içine kabul edişini,

Bugün burada, böyle bir yerde nefes alabiliyor olmanın nimetini,

Hayatın ta kendisini, yaşıyor olmayı alkışlıyor işte herkes...

Ötesi yok...

Dilara Akyıldız

Yazar Hakkında

Dilara Akyıldız

ODTÜ Sosyoloji mezunuyum. Paris'te master yaptım. Halen Paris'te yaşıyorum. Dünyayı geziyorum. Her konuda yazılarımı yazdığım bir bloğum var.