Pekin: Nam-ı Diğer Beijing

Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayıp da Pekin, nâm-ı diğer Beijing’i ziyaret etmemek büyük ayıp olurdu. Burada da yıl içerisinde birçok resmi tatil mevcut. Tatil, nefes almaktır diyerek mezar ziyareti tatilini değerlendirip düştük yollara…

Mezar ziyareti tatili, uzak yerlerde yaşayan insanlar için 2 günlük bir tatil. Bu dönemde hemen hemen herkes ölülerini ziyaret etmek için mezarlıklara gidiyor. Doğrusu güzel bir gelenek, genel olarak Çin halkı bizim pek alışık olmadığımız davranışlara sahip. Özetleyecek olursak; sokaklara tuvaletini yapmak, tükürmek, yemek yerken ağız şapırdatmak, türlü sesler çıkarmak, sesli sesli konuşmak ve buna benzer birçok kaba olarak tabir ettiğimiz davranışlar aslında Çinliler için gayet normal bir durum. Bütün bunlara rağmen tertemiz sokaklar (bazı zamanlar ortaya çıkan kokular hariç), ışıl ışıl binalar, gökdelenler, şen kahkahalı insanlar ve lüks otomobiller de görmeniz mümkün.

Damak tatları Türk mutfağından çok uzak, hatta Türkiye’deki Çin restoranlarının daha bir Türk damak tadına uygun olduğu kanısındayım. Buradaki Çin Mutfağı için; uçan kaçan her şeyin yemeğe dönüştüğü yer demek en iyi tanım olur sanırım. Bu kadar geniş bir yelpazede hiç mi yenecek bir şey yok derseniz, tabii ki var. Olur da bir gün yolunuz buralara düşerse noddle (Çin makarnası) ve yosun yemeden, dumpling (Çin mantısı) tatmadan, hotpot deneyimi yaşamadan ayrılmayın. 

Pekin, Çin’in başkenti olduğu için şehir planlaması ve size sunduğu imkânları diğer şehirlerden farklı. Ama burada yaşayan insanlar da diğerleri ile aynı davranış şekillerini sergilemeye devam etmişler. Metro ağları gelişmiş fakat şehir nüfusuna göre sefer sayıları zayıf… Maalesef bu yüzden metrolarda kalabalığı önleyebilecek bir durum yok. Ayrıca Çinliler, Japonlar ve Koreliler kadar turist görmeye alışık değiller, bu durum da sizi bir star havasına sokmaya son derece elverişli. İnsanlar uzaktan sizi gösterebilir, yanınıza gelip fotoğraf çektirebilir ya da azıcık İngilizceleri ile sizi iltifat yağmuruna tutabilir. Onlar için yanınızda eşiniz, sevgiliniz olmuş hiç önemli değildir. Amaç sizinle temasa geçmiş olabilmektir. Bu bazen insanı mutlu ederken bazen de bir o kadar sinir edebiliyor.

Pekin genelinde İngilizce bilen insanlar bulmak zor aslında ama pazar satıcıları ve Çin Seddi’ne götüren taksiciler çat pat konuşabiliyorlar. Eğer şehir içinde taksi kullanmak isterseniz yanınızda mutlaka gideceğiniz yerin Çince yazılmış adresi olmak zorunda, yoksa hiçbir taksici Latin harfleri ile yazılmış adresleri anlamıyor. Bu kalacağınız otelin ismi için de geçerli… Sonuç olarak Latin alfabesi ile yazılmış her şeyin aslında Çince karşılıkları olduğunu unutmamanız gerekir. Taksiler, Türkiye’ye göre çok ucuz. Metro biletleri de uygun, yalnız önemli bir detay; Pekin’de günlük ya da haftalık kartlar yok, her seferiniz için bilet almak zorundasınız ve başka istasyondan alınmış biletler diğer istasyonda geçerli olmuyor. Buradaki bir diğer ucuzluk da yeme-içme konusunda… Birçok ülkeye nazaran fiyatlar uygun. Alkol ve sigarada ise fiyatlar çok çok daha uygun. Örneğin Çin’in en meşhur birası Tsingdao çeşidine göre 1-3 TL arasında…  

Pekin'e Gidiş

Çin’deki meşhur hızlı trenleri duymayanımız yoktur. Biz de bu, saatte 300 km hız yapan ve neredeyse uçaktan daha konforlu olan trenlerle Pekin’e ulaştık.

Bu trenlerde 3 kompartıman mevcut; 1) Business 2) First Class 3) Second Class. Eğer hazır Çin’e geldik başka şehirleri de görelim diyorsanız, First Class tercih etmenizi tavsiye ederim.
 
Tabii bilet almak için de İngilizce bilen bir Çinliden yardım almanız gerektiği notunu da eklemeliyim. Biz 3 saatlik bir yolculuğun ardından sonunda Pekin’deydik ve Mayıs ayının başlangıcı olmasına rağmen hava 10-15 derece arasında gidip geldi. Türkiye’den gelecek olanlar için THY’nin Pekin’e direkt seferleri var. Yaklaşık 10-11 saatlik bir yolculuk sizi bekliyor olacak.

Pekin'de İlk Gün

Yasak Şehir

Pekin tren istasyonunda indikten sonra, hemen istasyon içerisinde yer alan metroya yönelip otele ulaşmak için koşturmaya başladık. Etraftaki kalabalığın başımızı döndürmesine izin vermeden hemen metro bileti almak için makinelere yöneldik. Otel rezervasyonumuzu Agoda.com’dan yapmıştık. Lokasyon olarak Pekin’in kalbindeydik desem yanlış olmaz. Yasak Şehir (Forbidden City), Tiananmen Meydanı, Pekin Ulusal Tiyatro (Beijing National Theatre), Wangfujing Caddesi, National Musuem of China yürüme mesafesindeydi. Çin’de yüzölçümü geniş olduğundan, yürüme mesafesi planladığınızın iki katı kadar olabiliyor. Yürümeye alışkınsanız hiç sıkıntı yok. 5-15 dakika arasında bahsettiğim noktalara ulaşmanız mümkün. Otelimizin adı Tianan Rega Hotel idi (4 yıldız). 

Gecelik konaklama ücreti 70 Dolar kadar… Odalar temiz ve güzeldi. Otele ait bir servis aracı yoktu. Zaten buna gerek de yoktu, dediğim gibi lokasyon olarak çok merkeziydi. Otelimiz, Yasak Şehir (Forbidden City) ile Wangfujing Caddesi arasında olduğu için Tiananmen Meydanı’ndaki istasyondan çıktık ve Wangfujing Caddesi’ne doğru yürüdük. Line 1 Tiananmen West İstasyonu… Bu istasyon sizi direkt Tiananmen Meydanı ve Yasak Şehrin kapısına çıkaracaktır. Wangfujing Caddesi, Tiananmen Tower’ın doğusunda kalıyor. Yüzümüzü Tower’ın üzerinde yer alan Mao Zedong posterine çevirip doğuya doğru yöneldik. Pekin’de de oteli bulmamız çok kolay oldu.

Hemen eşyalarımızı bırakıp otelin karşısındaki restoranda bir şeyler yedik ve Yasak Şehir’e doğru gittik. Yılın hemen hemen her günü Yasak Şehir’in yoğun ziyaretçileri varmış. Tiananmen Tower’in önünde Mao Zedong’a bir selam çakıp şehre girebilmek için bilet kuyruğuna giriyoruz. Mao Zedong, Çinliler için önemli bir lider… Çin Komünist Partisi’nin ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu. Halk geçmişte yaptığı birçok hataya rağmen, onu bir ilah olarak görüp, büyük saygı duymaktadır. 

Yasak Şehir; 9999,5 odası olan son derece büyük bir saraydır (Vikipedia’da 8,707 odası olduğu yazıyor, saraydaki otomatik rehberlerse 9999,5 olduğunu söylüyor). 0,5’lik oda; hanedanın son kralının henüz çocuk olması, isminin anlamı ise imparatorun izni olmadan kimsenin saraya girememesi ve saraydan ayrılamamasından geliyor.

Sarayın içinde yer alan kral yolları, hala görkemini korumaktaydı. Sarayların en kötü yanı ise binaların içine girip o atmosferi hissedememek…

Bu durum sonucu ister istemez insan kendi ülkesiyle kıyaslıyor. Maalesef saraylar ne kadar büyük olursa olsun, Topkapı Sarayı’nın görkemini ve atmosferini ucundan kıyısından yakalatamıyor.

Sarayın içerisinde bir de bahçe mevcut… Bahçede gezerken küçük bir çocukla karşılaşıyoruz, Çin’de 0-3 yaş arası çocukların tuvalet eğitimi için delikli pantolon kullanıyorlar. Kar kış dinlemeksizin bütün bebekler, tuvalet eğitimi tamamlanana kadar popo açık geziyor.

Ayrıca bahçede kral ve kraliçenin dolunayı izledikleri kuleyi de ziyaret etmeniz mümkün…

Yasak Şehri dolaşmak birkaç saatimizi alıyor. Girişte aldığımız MP3 tarzındaki otomatik rehberin Türkçe seçeneğinin olması çok yardımcı oldu. Seslendirenin bir Çinli olması, bazı kelimeleri anlamakta güçlük yaşattı ama yine de kesinlikle tavsiye edilir.

Alışverişin ve Sokak Lezzetlerinin Kalbi: Wangfujing Caddesi

Burada işimiz bitince kendimizi Wangfujing Caddesi’ne atıyoruz. Wangfujing; birçok markanın bulunduğu, alışveriş için eğlenceli bir yer…
 
Caddenin içerisinde bir de yerel satıcıların olduğu geleneksel bir pazar var. 

Pazarın girişinde sizi envaı çeşit akrep, denizyıldızı, cırcır böceği gibi sıra dışı yiyecekler bekliyor.

İlerlere gittiğinizde ise sahte Rolex’ler, geleneksel kıyafetler ve daha birçok aksesuar satan sokak satıcılarıyla karşılaşacaksınız. Burada en önemli şey, pazarlık yapmak… Çünkü satıcılar ürünlerin en az 3 katını talep ediyorlar. Örneğin 20 RMB’lik bir kar küresi için (1 TL yaklaşık 3,5 RMB ediyor) 60 RMB diyorlar ve siz pahalı dediğiniz anda pazarlık başlıyor. Yapacağınız şey eğer 20 RMB’ye vermiyorsa arkanızı dönüp gitmek. Arkanızı döndüğünüz anda kar küresi sizindir. Akşam yemeğini caddedeki McDonalds’da çözüp, ilk günün yorgunluğunu atmak için caddenin tam ortasındaki camdan kafeye kendimizi attık ve birer Tsingdao bira söyledik.
 
Tesadüf ki yan masamızda oturan, Hollanda’dan gelen Türk arkadaşlarla tanıştık. Ertesi gün planımız Çin Seddi’ne gitmekti ama hava yağışlı olduğundan dolayı bunu başka güne ertelemek daha mantıklı olurdu. Çünkü Çin Seddi şehrin dışında ve hava şartları orada daha çetin olduğu bilgisini bizimle paylaşıyorlar, ayaküstü kısa sohbetten sonra herkes masasına dönüyor. Çin genelinde gece hayatı çok yaygın değil, saat 22.00’den sonra sokaklar ıssızlaşmaya başlıyor. Bu nedenle çok fazla uzatmadan otele dönüyoruz.

Pekin'de İkinci Gün

Pekin Ulusal Tiyatro

Programımızdaki değişiklikten sonra sabah erkenden yollara düşmeliydik, bunun için kahvaltıyı otelde yaptık. 08.00’de otelden ayrıldık. İlk durağımız Pekin Ulusal Tiyatro (Beijing National Theatre) binasını görmekti. Burası Tiananmen Meydanı’nın az ilerisinde olduğu için yürüyerek gittik. Başka lokasyondan gelenler için ise Line 1 Tiananmen West İstasyonu Exit C sizi tiyatronun içine götürecektir.

Biz yürüyerek tiyatronun yanına kadar gittik, bina şeklinden dolayı yumurta olarak anılıyor. Gerçekten büyüleyici bir görüntüye sahip, etrafı havuzla çevrili bu binaya nasıl gireceğimizi çözemedik ve dönmeye karar verdik. Tam metroya girdik ki meğerse tiyatronun girişinin metro istasyonundan olduğunu fark edip daldık içeri…

Bina ziyareti 30 RMB, içeride bütün oyunların dekorları, kostümleri ziyarete açık…

Cennet Tapınağı

Keyifle tiyatroyu gezdikten sonra ikinci durağımız olan Cennet Tapınağı’na (Temple of Heaven) doğru ilerledik (Subway Line 5 Tiantan Dongmen Station, Exit A). Buraya da giriş için bilet almanız gerekiyor.

Girişte kocaman bir bahçe var ve içeride insanlar sanki pikniğe gelmişler gibi huzurla zaman geçiriyorlar. Etrafta bolca “Çin Daması” oynayan yaşlılar, koro halinde şarkı söyleyen insanlar, topluca dans eden kadınlar (Çin’de çok yaygın, akşamları parklarda birleşip step yapar gibi dans eden kadın toplulukları yoğunlukta) ve gizlice bir şeyler satmaya çalışan işportacıları görebilirsiniz.

Cennet Tapınağı, kraliyet ailesinin ibadet etmek için kullandığı tapınak olduğundan dolayı şuan aktif olarak kullanılmıyor. Cennet Tapınağı’nda ziyaretimiz bittikten sonra bir sonraki mekân için yollara düşüyoruz.

Lama Tapınağı

Sıradaki yer Lama (Yonghegong) Tapınağı… Subway Line 2 Yonghegong İstasyonu’nda inip tapınağa doğru yürüyoruz. Burası “Tibet Budizmi”nin aktif faaliyet gösterdiği en büyük tapınak, giriş 25 RMB ve size biletle birlikte tapınak tanıtım cd’si de veriliyor.

Bu tapınak halen faaliyette olduğu için son derece büyüleyici… Birçok insan tütsüleri ile buraya gelip tapınak içerisinde bulunan Tanrılara, dualarını ve şükranlarını sunuyorlar.

Tütsülerin dumanları ve içerideki atmosfer insanı büyülüyor adeta… Arada rahiplerle karşılaşıyorsunuz, çünkü tapınakta yaklaşık 200 rahip yaşıyor.  

Tütsüleri yakmak için hazırlanan mangallardan birisi, dilek tutmak isteyenler için para atılan bir sunak haline getirilmiş. Buraya kadar gelip, dua etmemek ayıp olur diyerek atıyorum parayı…

Tapınak ziyaretinden sonra acıktığımızı fark edip en yakındaki KFC’ye oturuyoruz. Neden bu kadar fast food’a dayandığımızı sorarsanız, Çin’de yaşamamıza rağmen yerel restoranlarda menüden tercih yapmak sıkıntılı ve başarısız lezzetlerle karşılaşmamıza neden oluyor.

Pekin Hayvanat Bahçesi

Yemekten sonra tapınağın hemen karşısındaki Hutong sokaklarına dalıyoruz. Burada geleneksel Çin evleri ve bu evlerin bar ve restorana dönüşmüş hallerini görüp, bir sonraki durağımız olan Beijing Zoo (Pekin Hayvanat Bahçesi)’ya yöneldik. Pandaları görmek için sabırsızlanıyorduk. Subway Line 4 Dong Wu Yuan İstasyonu’nda indik.

Hayvanat bahçesi inanılmaz kalabalıktı. Çoluğu çocuğu kapan, soluğu orada almış gibiydi. Bu zamana kadar gördüğüm en büyük hayvanat bahçesiydi. Aklınıza gelebilecek her türlü hayvan mevcuttu. Panda, ayı, kaplan, aslan, devekuşu, zebra, miskin, zürafa, hipopotam, gergedan, bizon, fil, lama, kartal, maymun ve daha fazlası…

Ama en sevimlileri; pandalar sonra zebralar ve devekuşları idi. Bu iki hayvan gruplarını aynı platforma koymuşlar fakat aralarındaki arkadaşlık takdire şayandı doğrusu…

Hayvanat bahçesinin içerisinde bir de akvaryum mevcut… Bu akvaryumun giriş ücreti ayrı, burada da balina ve yunusları görme şansınız var. Eğer akvaryumu görmek istiyorsanız tekrar bilet almanız gerekiyor. Biz geç kaldığımız için akvaryuma giremedik. Ama bir gün yolumuz tekrar Pekin’e düşerse ilk durağımız akvaryum olacaktır.

Türk Mutfağına Özlem

Karnımızın acıkması ile akşam yemeği için daha önceden araştırdığımız Turkish Mum Restaurant’ın yolunu tuttuk (http://www.thebeijinger.com/directory/turkish-mum).

Türk mutfağına özlemimiz had safhada olduğu bir dönemde bu restoran bize çok iyi geldi. Restoranın en önemli özelliği sahibinin Çinli olması, daha doğrusu hiçbir çalışanın Türk olmaması… Restoran sahibesi orta yaş üstü Çinli bir hanım... Bazı Arap ülkelerinde ve İstanbul’da aşçılık eğitimi almış. Yemekleri sipariş ederken inanılmaz heyecanlıydık; zeytinyağlıdan mantıya, kebaba, mezelere, çaydan rakıya kadar her şey aslına uygun olarak kalmış.

Biz mercimek ve ezogelin çorbası, Adana kebap, patlıcan kebabı, humus, ezme, süzme, bir İran mezesi ve mevsim salatası söyledik. Çekinmeden söyleyebilirim, Türkiye’deki birçok restorandan daha lezizdi yemekler!

Pekin'de Üçüncü Gün

Çin Seddi

1 gün ertelediğimiz Çin Seddi gezimize havanın daha da güzelleşmesi ile büyük bir hevesle başladık. Sabah 7.00’de uyanıp kahvaltıyı McDonalds’da yaptık. 8.00’de yollara düşmüştük ancak küçük bir sorunumuz vardı. Çin Seddi, Pekin’e yaklaşık 70 km uzaklıktaydı. Daha önceden yaptığımız araştırmalara dayanarak tren istasyonun yolunu tuttuk. Çin Seddi, Badaling adı verilen bir bölgede yer alıyor. Buraya günlük trenlerin kalktığını öğrenip, belirtilen istasyona gittik. Oraya vardığımızda saat 9.00 olmuştu. İlk tren 13.15’teydi ve bilet satışı 11.00’de başlayacaktı. Fakat insanlar şimdiden kapalı gişenin önünde sıraya girmişlerdi. Biraz düşünüp öğlene kadar orda olmanın mantıksız olduğunu karar verdik. Bu arada bir taksici 700 RMB’ye götürebileceğinin teklifini verdi ama bu çok pahalıydı ve daha zamanımız vardı. Alternatif bir yol bulmaya karar verdik. Daha önce Çin Seddi’ne giden otobüslerin olduğunu duymuştuk (şu an adresini hatırlayamıyorum maalesef). Metroya atlayıp otobüslerin kalktığı durağı bulduk ve bulmamızla şaşıp kalmamız bir oldu. Alan mahşer yeri gibiydi, sıranın uzunluğu 1 km’yi buluyordu.

Sıranın sonuna geçip bir yandan düşünmeye devam ederken bir taksici yanımıza yanaşıp 400 RMB’ye götürebileceğinin teklifini verdi. Bu sefer eşim, taksiciyle pazarlığa başlayıp 200 RMB’den fazla vermeyeceğini söylerken; başka bir taksici kabul deyip bizim gibi 1 çift daha alıp yola koyulduk. 1,5 saatlik yolculuk ardından Çin Seddi’ndeydik. Yolda daha önce Milliyet Gazetesi’nde okuduğum “Dünyanın En İyi 100 Terk Edilmiş Yeri” listesinde olan Pekin Disneyland’inin yanından geçtik. 

Set bölgesine geldiğimizde inanılmaz bir trafik başladı ve biz de araçtan inip yürüyerek ilerlemeye karar verdik. Yolumuzun üzerindeki tren istasyonundan, dönüş biletlerimizi alıp devam ettik. İsterseniz, daha doğrusu kendinize güveniyorsanız sedde yürüyerek çıkabilirsiniz.

Ama biz yukarıda yorulduk ve karar verip teleferikle sedde çıktık. Teleferik, sedde girişten daha pahalı ama bunun sayesinde yüzlerce insanın arasına girmeden biletinizi alıyor ve rahatlıkla yukarı çıkabiliyorsunuz.

Yukarıya çıktığımızda eşsiz bir manzara bizi bekliyordu. Seddin uzunluğu yaklaşık 6,700 km. Dağlık bir bölge olduğu için inişli çıkışlı ve bayağı yokuşlu yollar bizi bekliyordu. Bir ara yorgunluktan bacaklarımın titrediğini itiraf etmeliyim...

Ama zirveye çıktığımızda her şeyi unutup dünyanın 7 harikasından birini görmenin hazzını yaşamak en güzeliydi.

Seddin üzerinde, sizi aşağıdaki diğer girişe iniş-çıkış yaptıran bir tren sistemi kurulmuş. 60 RMB’ye gidiş-dönüş yapmanızı sağlıyor. Denemenizi tavsiye ederim gayet keyifliydi.

Buralarda bir sürü hediyelik eşya satıcıları mevcut, biz bunları Wangfujing’den temin edip onun yerine güzel bir hatıra fotoğrafı çektirmeyi tercih ettik.

Dönüş için tren istasyonuna döndüğümüzde bizi korkunç bir kalabalık bekliyordu. Koltuk numaraları olmadığı için uzun bir bekleyişin ardından trene bindiğimizde oturacak yer kalmamıştı, biz de bulunduğumuz yere oturduk. Bizi gören yorgun Çinliler de oldukları yere çöktüler. 

Akşam yemeğinde bugün, meşhur Pekin ördeği denemesi vardı. Wangfujing Caddesi’ndeki Quanjude Roast Duck Restaurant’ı tercih ettik.

Çin’de geçirdiğimiz 6 ayın sonunda, yaşadığım yemek deneyimleri ördeğin bile yenilebilir listemden çıkmasına neden olmuş meğerse… Eşim ile menüyü incelerken yeteri kadar cesaretli olmadığımı fark ettim ama bu bana pişmanlıktan başka bir şey getirmedi. Bütün bir ördeği Latif tek başına bitiremeyeceği için yarım porsiyon söylemeye karar verdik. Ben, tadına bakma olayından biraz ilerisi ile yetinirken eşim afiyetle yedi ördeği… Haklıydı, aslında çok lezzetliydi ve bu yemeğin vatanındaydı.

Ördekler bir grup garson eşliğinde seremoni ile mutfaktan masalara yöneliyor. Önce kafası ayrılıp başka bir tabakta size sunuluyor, ardından sırt derisi dilimlenip başka bir tabakta servis ediliyor. Geri kalan kısmı ise son derece ince dilimlenerek servise hazır hale geliyor ve ardından servis görevlileri nasıl yemeniz gerektiğine dair bilgi vermek için yanınıza geliyor.

Aklımda kalanlar; sırt derisini şekere batırarak yediğimiz ve ördek dilimlerini soya benzeri bir sosa batırıp arasına taze soğan koyup ekmekle dürüm yapıp yemek olduğu… Restoranın müşteriler için hazırladıkları ördek suyu çorbasını da seremoni ardından ikram ediliyorlar.
 
Yemekten sonra biraz Wangfujing’de dolaştıktan sonra, inanılmaz yorgun bir halde otele dönüyoruz.

Pekin'de Dördüncü Gün

Tiananmen Meydanı

Pekin’deki son günümüzde amacımız, yine sabah erkenden kalkıp Tiananmen Meydanı ve National Museum of China’yı ziyaret etmekti. Trenimiz 14.15’te idi. Otelden ayrılış işlemlerini tamamlayıp, valizleri lobiye bırakıp kahvaltı için McDonalds yolunu tuttuk. McDonalds kahvaltısı bizim kurtarıcımız olmuştu. Patates, yumurta ve reçelden oluşan kahvaltı; bizi gün içerisinde bayağı tok tutuyordu. Kahvaltının ardından meydana çıktık. Meydan, 4 Haziran 1989’da çok büyük bir olaya şahitlik etmiş; öğrencilerin, aydınların ve işçilerin Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşı ayaklandığı bir eylemde, üzerlerine tankların sürülmesi emri verilmiş ve eylem yüzlerce insanın ölümü ile sonuçlanmıştır.

Meydan, aynı zamanda dünyanın en büyük meydanı olma unvanına da sahip... Meydanın içinde Mao Zedong’un anıtmezarı da var. Bu mezara çanta, kamera, telefon gibi materyallerle giremiyorsunuz. Açıkçası bu tutumdan rahatsız olup, anıtmezara girmemeye karar verdik. Meydanda klasik Uzakdoğu pozumu da verdikten sonra, National Museum of China’ya yöneliyoruz. 

National Museum of China

Müze içerisindekiler daha çok yakın tarihe ait parçalardı.

Biraz dolaştıktan sonra zamanın yaklaşması ile birlikte, Pekin’e veda edip Weifang’a geri dönmek üzere yollara düşüyoruz.   

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
Özge Alsancak

Yazar Hakkında

Özge Alsancak

Selamlar, Seyr-u Seyahat gezmek isteyip de cesaret edemeyenlerin yol haritasıdır.Nereye giderim, nasıl giderim yerine, daha da nerelere gidebilirimin derdiniz olması ümidiyle yazıyorum...