Asya kıtasına yaptığımız bu en uzun seyahatimizin ilk durağı olanPhuket, hakkında birçok şey yazılan, çizilen bir yer. Phuket ve genel olarak Tayland, bünyesinde birçok güzellik ve zenginlik barındırıyor. Bu yazımızda sadece Phuket’in merkezinden bahsedeceğiz. Phi Phi ve James Bond Adası gezilerimiz ise ileriki yazılarımızın başlıkları olacak.
Seyahat tarihimizde Türkiye’den Phuket’e direkt uçuş yoktu. Bu nedenle öncelikle Bangkok’a yaklaşık 9 saatlik bir uçuşun ardından sabah 9:30 civarında vardık. Bangkok’ta 2 havalimanı bulunuyor. İndiğimiz havalimanı ağırlıklı olarak uluslararası uçuşlar için kullanılıyor. İç hat uçuşları ise diğer havalimanından (Don Mueang) yapılıyor. Air Asia ile Phuket uçuşumuz için diğer havalimanına gitmemiz gerekti. Neyse ki iki havalimanı arasında ücretsiz bir shuttle servisi var. Şansımıza çok da trafiğe takılmadan 1 saat içerisinde Don Mueang’a vardık. Trafik olursa bu yol 2 saatten fazla bile sürebiliyormuş. Uçuş planınızı buna göre yapmakta fayda var. Bu arada shuttle’a binmeden evvel elimize bir damga vurdular. Bütün uğraşlarımıza rağmen bu damga birkaç gün elimizde kaldı:) Phuket’e uçuş 1 saat kadar sürüyor ve yere inen ilk damlalarla beraber bizim uçağımız da Phuket havaalanına iniş yapıyor. Eyvah hep yağmur yağacak diye içimizi karalar bağlıyor ama neyse ki kaldığımız süre içerisinde 1-2 defa çok kısa süreli yağmur yağdı.
Phuket oldukça büyük bir ada ve bir çok farklı yerde konaklamak mümkün. Biz Karon Beach Bölgesi'nde kalmaya karar verdik. Burası hem daha az kaotik hem de meşhur Patong Beach’e çok da uzak olmayan bir bölgede bulunuyor. Burada bir çok farklı otel seçeneği var. Biz ortalama fiyatlı olan Pacific Club Resort‘ta konakladık. Kesinlikle önerebileceğimiz bir otel olduğunu söyleyebiliriz. Hatta beyaz yalanımız sebebiyle evlilik yıl dönümümüz olduğunu düşündüklerinden, yatağımızın üzerini pek bir güzel dekore etmişlerdi:)
Phuket’te gördüğümüz her 3 kişiden 1’inin Rus ve 1’inin de Çinli olduğunu söylersek yalan olmaz:) Özellikle Çin Yeni Yılı tatili nedeniyle tüm Tayland gezimiz boyunca oldukça çok sayıda Çinli gördük. Tabii ki bu nedenle Karon Beach her daim oldukça kalabalıktı. Yine de kimse birbirine karışmadığı için, herhangi bir rahatsızlık duymuyor ve kendimizi Phuket’in ılıman denizine atıyoruz.
Aynı zamanda Karon Beach’in bulunduğu bölge oldukça ağaçlık. Bu nedenle de şemsiyeye falan ihtiyaç olmadan ağaçların gölgesinde kendimize güzel bir yer buluyoruz. Burada dinlenirken bir gün bir adam gelip elindeki kafesi biraz uzağımızda açtı ve kafesten çıkan hayvana uzun süre baktı. Biz de merak edip baktığımızda bunun bir fare olduğunu gördük. Büyük ihtimalle evinde ya da işyerinde yakaladığı fareyi doğaya bırakmaya gelmiş. Bunu çok Budist bir hareket olarak karşılıyoruz:) Bu arada sadece Phuket’te değil Tayland’ın diğer bölgelerinde de özellikle akşamları fareler tam anlamıyla cirit atıyor. Her yerde fareleri görebiliyorsunuz. Hatta ilk akşam yemeğimizi bir tezgahtan yiyelim dedik. Tezgahın arka tarafında da ufak bir masa ve çevresinde sandalyeler var. Yemeğinizi burada yiyebiliyorsunuz. Burada yemeğimizi yerken sağda bir farenin olduğunu görüp baya bir şok olmuştuk ancak daha sonra farelere bile alıştık:)
Karon Beach’teki ana cadde üzerinde sayısız restoran, bar, masaj salonu ve yemek tezgahı bulunuyor. Özellikle barların önünde birçok Tay kız içeriye müşteri çekmek üzere bekliyor. Ne yazık ki bu barlarda konsomasyon çok yaygın. Bu hiç hoşlanmadığımız ve zamanla kanıksamak zorunda kaldığımız bir durumdu. Tayland yemek konusunda çok zengin bir ülke o nedenle Phuket’te de yemek konusunda hiç zorlanmadık. Aynı zamanda bizim çok sevdiğimiz tropik meyveleri da tezgahlardan taze taze alıp yemek de mümkün. Bizim favori meyvemiz mango oldu:)
Phuket merkezinde yapılacaklar içerisine mutlaka FantaSea’yi eklemek gerekiyor. FantaSea, ismine yakışır bir şekilde gerçekten fantastik bir eğlence mekanı. Herşeyin düşünüldüğü inanılmaz bir organizasyon. Kaydınızı olduktan sonra bir araçla sizi otelinizden alıyorlar ve mekana götürüyorlar. Burada görevliler hem ana gösteri sırasında hem de yemekte nerede oturacağınızı belirten kağıtları size veriyor. Böylece etrafta çok sayıda insan olmasına rağmen hiçbir karmaşa olmadan herşey saat gibi işliyor.
İçeride gösteride yer alan kaplan, fil, güvercin gibi çeşitli hayvanları görebiliyorsunuz. Bunun yanında hem çocuklar hem de büyükler için farklı oyun alanları ve alışveriş yerleri de bulunuyor. Bir sağa bir sola derken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz ve yemeğe doğru yola koyuluyoruz. Yemekte yerimiz belli olduğu için kolaylıkla masamızı buluyor ve açık büfeden yemeğimizi alıyoruz. Çok büyük bir yemek alanı var ve yüzlerce insan aynı anda yemek yiyor. Yemekler de fena değil. İçecek olarak su getiriyorlar. Başka bir içecek tercihiniz olursa ekstra olduğunu söylememiz lazım.
Yemeğimizin ardından Filler Sarayı'nda bulunan gösteriye geçiyoruz. Burası 3000 kişilik dev bir salon. İçeriye girerken cep telefonları dahil tüm görüntü alıcıları teslim etmek zorundasınız. Çıkarken de sadece aldığınız anahtarı görevliye teslim etmeniz yetmiyor aynı zamanda size ayrılan kutunun içerisinde kaç parça eşya olduğunu da doğru söylemeniz gerekiyor. Gösteride anlatılan hikaye eski bir Tay efsanesi. Efsanenin gerçek mi yoksa kurmaca mı olduğunu bilmiyoruz ancak hem senaryo, hem kurgu hem de sahne performansı çok çok başarılıydı. Phuket’e giderseniz FantaSea’ye mutlaka uğrayın deriz.