Portekiz'in Güzelleri: Fatima, Coimbra, Aveiro

Ertesi sabah Obidos arkamızda yavaş yavaş küçülürken bu kez hedefimizde Fatima var. Ayhan Sicimoğlu’nun Fatima ile ilgili hazırladığı bölümü seyredip Portekiz’in 3 ‘F’ si var; Fado, Futbol ve Fatima deyince “burayı es geçmek olmaz,” diyoruz. Her ne kadar 3. F yani futbol ile üçümüzün de alakası olmasa da en azından diğer iki F’nin hakkını vermek lazım öyle değil mi?

Fatima’nın ilginç bir öyküsü var; 1917 yılında 3 çoban çocuk; Lucia dos Santos ve kuzenleri Francisco ve Jacinta Marto burada hayvanlarını otlatırken Meryem Ana’yı etrafı ışıklarla çevrili bembeyaz bir elbise içinde görüyorlar. 1916 yılında çocuklar iki kez daha melekle karşılaşıyorlar. Toplamda altı farklı olayla mucizevi bir şekilde gördükleri Meryem Ana’yı ya da meleği, 13 Ekim 1917’de son kez görüyorlar.  

Çocukların yaşadığı bu mucizevi olaylara küçük kasabanın rahibi kalpten inanıyor ve onu gördükleri ilk yere 1918’de bir şapel inşa ettiriyor. 1930 yılında şapel Vatikan tarafından da onaylanıyor. Çocuklardan Francisco 1919, Jacinta ise 1920’de ülkede yaşanan bir salgında hayatlarını kaybediyorlar, Lucia ise rahibe oluyor.

Farklı bir hikayeye göre; çocuklardan birinin annesi ölümcül bir hastalığa yakalanıyor ve çocuğun yakınlarından biri ona Meryem Ana’ya dua etmesi gerektiğini söyleyince, çocuk Meryem Ana’yı ilk gördükleri yere gidip dizlerinin üzerine çöküp dua ederek dizlerinin üzerinde yürüyor. Duasının hemen akabinde annesi iyileşiyor.

Bugün bu gelenek hala capcanlı devam ediyor ve beyaz bir bantla boyanmış alana gelenler dizlerinin üzerine çökerek, bazıları tespihleri ya da haçları ellerinde dua ederek ciddi uzunluktaki bir yolu dizlerinin üzerinde yürüyorlar. Hatta sırf bu yürüyüşü gerçekleştirmek için yanlarında dizlik getirmiş bir sürü insan ile de karşılaştık.

Benim gittiğim her dinî yerde; kilise, cami, şapel fark etmez özellikle dua etme, varsa da mum yakma aşkım var, dolayısıyla burada da küçücük duamızı edip kalbimizi güzelliklere açtıktan sonra Coimbra’ya doğru yola çıkıyoruz.

Coimbra;Lizbon ve Porto’dan sonra popülasyonun en yoğun olduğu şehir. 12. ve 13 yy.’da Portekiz’in aynı zamanda başkenti olan Mondego Nehri kıyısına kurulmuş, şehrin güzelliğine güzellik katan arnavut kaldırımlı yolları ve Roma Dönemi’ni yansıtan tarihi eserleri ile ünlü bir şehir.

Diğer önemli bir özelliği de üniversite şehri olarak bilinmesi, hatta Coimbra Üniversitesi 727 yıllık binası ile belki de dünyanın en eski üniversite binası ünvanını taşıyor, turistler tarafından en çok ziyaret edilen yer üniversite binası olunca UNESCO, 2013 yılında burayı da koruma altına almış.

Sokaklarda dolaşan siyah takım elbiseli ya da siyah döpiyesli üniversite öğrencisi gençleri görünce çok hoşumuza gidiyor. Hepsinin ellerinde siyah birer pelerin var. Üniversite, şehrin tepesinden narin narin şehri seyrederken aynı zamanda bütün rüzgârlara da maruz kalıyor; sokak aralarında bile dolaşırken üşüyoruz. Gökyüzünün uçsuzluğunda, tepedeki üniversiteden nehrin görüntüsü harika. Coimbra’da görülecek yerler; barok mimarisi ile Joanina Kütüphanesi, Santa Cruz Manastırı, Se Velha (eski) ve Se Nova (Yeni) Katedralleri
Bir sonraki durak Aveiro; Porto’dan önceki son kasaba. Burası Portekiz’in Venedik’i yine dilimin dönmesini zorlaştıracak bir şekilde Avejru olarak okunuyor, sadece 78.000 kişinin yaşadığı ufacık bir kasaba. Atlantik Okyanusu’na kıyısı olan aslında önemli bir liman kasabası ama okyanus ile buluşan kanallara Venedik’teki botların daha büyüklerinden koyup bunları ulaşım ve turistik olarak kullanınca Portekiz’in Venedik’i unvanını almışlar. Ayrıca yaşam kalitesi açısından da oldukça yüksek standartlara sahip, diğer şehirlerde görmediğimiz tüm lüks mağazalar ve bu kadarcık nüfusa kocaman AVM’leri var.

Portekiz’de son bir akşam ve günümüz kaldı, haydi artık Porto bizi bekliyor…
 Instagram: banuyollarda

BANU DEMİR

Yazar Hakkında

BANU DEMİR

İstanbul Üniversitesi Radyo-TV bölümü ve Marmara Üniversitesi Contemporary Business Management’tan (gece bölümü) mezun olduktan sonra İngiltere Nescot College’da okudum.