Şahane Manzaralar Eşliğinde Sinop Gezisi

Gezimin son durağı Sinop’a doğru sabah saatlerinde yola düşüyorum yine. Akşamdan pazarlığımı yapmışım yine en öndeyim. Pek konuşma sevmez bir amca ile seyahat ediyorum bu sefer. Bazen soru soruyorum o cevaplıyor o kadar. Yol ilerledikçe neden bu yolu yürümedim diye pişman oluyorum. Yüksekte köylerden geçiyoruz, köylere yakın çay duraklarından geçiyoruz ne duraklama imkânım oluyor ne de adam gibi fotoğraf çekebiliyorum.

Sinop’u geçen yılda ziyaret etmiştim. Bende bıraktığı hisler o kadar kuvvetli ki… Tekrar tekrar tekrardan gelebilirim. Burada, bu şehirde zaman geçirmeyi seviyorum. Her yıl koca bir otele yerleşenler, yurtdışına kaçanların böyle bir kente uğramamış olmamaları ne acı diye düşünüyorum. Sinop’a girmeden şoför beni Akliman’a ve Hamsilos Fiyordu’na sapan yolda bırakıyor. Yürüyeceğim 4-5 km’lik bir yol var. Bu sırada merak ettiğim Sarıkum Gölü ve koruma alanını zaman telaşı yüzünden pas geçiyorum.

İlk sürpriz çeltik tarlası… Sinop’ta çeltik tarlası ile karşılaşmayı ummuyordum. Biraz yaklaşınca tarlayı işleten iki amca ile sohbete başlıyoruz. Biz aslen Bafralı’yız diyor, bu toprağı sahibinden izin alarak işletiyoruz, mahsulün karını belirli oranla paylaşıyoruz diyor. 

Sinop-Bafra arası yaklaşık 70-80 km yolu haftada birkaç kez arşınlıyorlar üstelik traktörle. Ben şaşırdıkça ve güldükçe onlar da gülüyor. Ne var bunda yeğenim ekmek parası dedikçe daha umutla gülüyoruz. Traktör üzerinde daha afili olur diyerek öyle anı bırakıyoruz. Vedalaşarak yürümeye devam ediyorum. Biraz sonra deniz görünüyor ve Akliman yönünde deniz kenarı başlıyor yolculuğum. Hemen sonra siteler ve Sinop Üniversitesi Su Ürünler Fakültesi çıkıyor karşıma. Güzel yerde okuyor arkadaşlar. Akliman’a yaklaştıkça bir de uygulama oteli çıkıyor karşıma.

Biraz daha biraz daha derken, nihayet geliyorum. Karşılaştığım manzaralar neticesinde içimden sadece gülmek ve sürekli fotoğraf çekmek geliyor. Asla konuşmamak ve tamamıyla yaşamak bu güzelliği… İlgili makamlarca koruma altına alınmış bir cennet köşesi. Bu doğal alan boyunca konulan bilgilendirme tabelaları güzel bir çalışma. Kamp yapmak için harika bir nokta. Sarıkum, İnceburun ve Akliman üçgeninde yürüyüş parkurları bulabilirsiniz. Önce Akliman Ormanı Parkı’nı dinlenmek amacıyla sona bırakarak gezime limandan başlıyorum. Balıkçılar sezonu bitirmiş gibi, doğal bir liman. Mesire yerinde piknik yapabiliyorsunuz, yine bu alanda kamp kurabilirsiniz. İhtiyaçlarınızı giderebileceğiniz bir büfe de mevcut. Çadırsız yola çıkışıma bir kez daha hayıflanarak başlıyoruz geziye. Bir sürü irili ufaklı tekneler. İşte balıkçılık kültürü… Yazmam çok gereksiz, anlatmak güç, bol bol fotoğraf o zaman…

Hamsilos Koyu bir başka güzel, ifade etmek çok gerçekten güç o zaman fotoğraflara devam…

O kadar çok gezdim ki biraz dinlenmek durumundayım. Akliman’dan kendime bir bira ısmarlayarak uzanıyorum azıcık kestirmek üzere. Manzaralar yine şahane…

Sinop’u gerçekten seviyorum bu sebeple 1 gece konaklamadan dönmem diyerek şehir merkezine doğru yola çıkıyorum. Yine öne kuruluyorum, abimiz sohbet sever. Bana her şeyin fotoğrafını çektiriyor. Onu da bunu da şunu da diyerek gülüyoruz. Nihayet Sinop… Önce çantamı otele atıyorum sonra kendime bir deniz havlusu alarak denize dalıyorum. Karadeniz tabiİ ki soğuk ama denize girmek durumundayım. Öyle güzel…  Akşam tabii ki meşhur Sinop mantısını yedikten sonra günlüğümü yazmak ve Sinop akşamını dinlemek için mekan Yalı Kahvesi… Çayımı söylüyorum ve çaycı abiye, yazdığım sürece aralarla çaysız bırakma diyerek başlıyorum yazmaya…  Sigaramın dumanını şehirlere, gürültüye, insanlara üflüyorum. Sinop öyle güzel… Tatilimin bitmesi için iki günüm daha var. Torunluktan reddedilmemek, beş günün yol yorgunluğunu atabilmek için memleketime, Ünye’me, köyüme gideceğim. Bol bol babaanne yemekleri yiyerek sadece uyumayı ve oturmayı planlıyorum. Yola çıkmak, yolda olmak, arşınlamak, güvenmek, ismini bilmediğin insanlara selam vermek… Anadolu’yu tanımaya çalışmak, insanlarını tanımaya çalışmak… Hele ki bunu 20’li yaşlarda yapıyorsanız ayrı güzel. Ayrı çıkın, tek başınıza, kimse olmasın. Kendiniz dinleyebildiğiniz, cesaret depoladığınız, hayatınıza şekil veren anlar olacaktır bu zamanlar. Siz de deneyin… Eyvallah…

*** Gökhan Keskin'in diğer yazılarına http://www.yollarinardindan.com/'dan da ulaşabilirsiniz.