Daha önceki Yeni Zelanda yazılarımı okuyan arkadaşlar hatırlayacaktır. Geçen sene 23 Kasım’da doğum günümde Yeni Zelanda seyahatimi bitirip yurda ayak basmıştım. Ancak daha o gün ayni tarihte yine uzak bir yerlere gitmeye de karar vermiştim. İşte geldi çattı doğum günü; bu sefer rota Güney Amerika. Aslına bakarsanız temmuz ayinin ortasına kadar Asya seyahati yapmayı planlıyordum hatta plan program bile yapmıştım. Amaç üst üste iki yaz geçirmek plajlarda keyif etmek daha yeni insanlar ile tanışmak gezmek canimin istediği gibi sürtmekti plan. Aslında planın ikinci kısmı su anda hayata geçmiş durumda ama rota Güney Amerika su anda bu yazıyı size Brezilya’nın şirin vilayeti ismini yazmakta dahi zorlandığım Pirassununga civarlarından yazıyorum bugün beni ağırlayan misafirimin ofisin de kafayı toparlayıp (dışarıda yağan yaz yağmurunun da zorlamasıyla) yazmaya çalışacağım. Neyse önce Güney Amerika seyahatime nasıl karar verdiğimi kısaca anlatayım; Hikâye çok kısa aslında uçak bileti almaya karar vermiştim ve fiyat araştırması yapıyordum. Bir yanda da yanımda bir büyük bana eşlik ediyordu ve radyo da birden Portekizce bir parça çalmaya başladı ve daha önce Yeni Zelanda'ya uçtuğum uçak firmasının sayfasına hızlıca girip Türkiye- Brezilya gidiş dönüş fiyatı sorguladım ve 1000 USD Doları bir fiyat buldum ve düşünmeden aldım. İste hikâye bu yani plan böyle değişti. Bileti aldıktan sonra elbette günler geçmemeye başladı. Geri sayımlar, az Portekizce öğrensem az İspanyolca öğrensem fena olmazlar, ondan sonra aman canim daha vakit var derken, iş icabı Kapadokya vadilerinde sürterken geçti vakit ve son güne kadar çalışmış olduğumdan sırt çantamı dahi saatler içinde hazırlayıp ufak bir aile ziyareti yapmak için bir dostum ile birlikte Ankara yoluna koyuldum.
Aile ile helalleşip dikkatli dikkatli ol nasihatlerinden sonra otobüsle İstanbul’a Mecidiyeköy’deki dostumun evinde de bir gece geçirip 22 Kasım günü ilk durak Dubai Uluslararası havalimanına ulaştım 12 saatlik gelecek uçuş suremi geçirmek için de bir bara çöreklendim. E tabi heyecan da yok değil içten Ankara aksanı ile çıktık ya la yola diyerek keyifli keyifli üç, beş bira yuvarlayıp sigara odası ile bar arasında mekik dokudum ilk 3-4 saat. Daha sonra sigara içmekten geri döndüğümde oturduğum masada daha sonra Uganda vatandaşı olduğunu öğreneceğim bir bayanın oturduğunu gördüm. İzniniz olursa sizin ile oturabilir miyim dedi ve tatbiki hoş bir bayanı reddetmek olmazdı. Uçuşum sabah saat 9;30 da olduğundan zamanı da pek dert etmeyerek saat sabah 9;15 sularına kadar arkadaşla baya samimi bir sohbete daldık taaki uçacağım kabinin Dubai Havalimanı’nın öteki ucunda olduğunu öğreninceye kadar. Kısa bir koşakal sarılmasından sonra arkamda el sallayan yolculuğumun ilk kurbanına kısa bir geri bakış atarak kosa, kosa terminale gidecek olan ilk metroya bindim ve kapıya çok da gecikmeden varmayı basardım.
Uçağa bindiğim de orta sıranın sağ başındaki yerime kurulup diğer yolcuların da hepsi yerleşmesini beklemeye başladım ve sol tarafım da bulunan üç sıra koltuğun boş olduğunu fark etmem ile keyfim daha da yerine geldi. Sıranın diğer ucunda oturan Hintli kardeşimle göz göze gelip karşılıklı sırıttıktan sonra yarı businnes ayarında diyebileceğim 15 saat 30 dakikalık uçuşuma başladım. Yarım yamalak izlenen 15-20 filim ara sıra bacakları ortadaki bos kolluklara uzatmak sureti ve diğer uçtaki Hintli kardeşim ile ayak başparmakları ile daha fazla yer için verilen horoz dövüşleri sonunda Sao Poula kentine indim. Gümrük işlemleri çok kısa surdu ve sırt çantamı kuşanıp dışarı çıkıp bir sigara yaktıktan sonra ilk bir haftamı geçireceğim Couchsurfer ev sahibim ile buluşmak için bir shuttl’a atlayıp buluşma noktasına ulaştım.
Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra buluşulacak noktaya ulaştım ve bir kahve sigara daha yaptıktan sonra. Daniella isimli ilk ev sahibim ile buluştuk.
Brezilya'ya ulaştığım tarihin doğum günüm olmasından da dolayı ev sahibem beni doğruca arkadaşlarının beklediği bir bara götürdü. Yaklaşık 6-7 bardak Brezilya yerel içkisi Caipirinha içtikten ve baya eğlendikten sonra eve geçtik ve ev sahibemin kopekleri ile de biraz oynadıktan sonra uzun uçuşun da yorgunluğu ile uyumaya karar verdik... Sabah saat 10 civarı istemsiz şekilde uyanıp bir apartmanın 12. katında olan evin balkonuna çıktım ve ulan hakikaten geldik ha diyerek bir sigara patlatıp uykuma geri dondum.
İlk bir hafta bölgedeki barları ve restoranları keşfetmek ile geçti ev sahibem ile çok güzel bir hafta geçirdikten sonra. Daha sonraki iki haftamı geçireceğim diğer ev sahiben Mara`nın evine geçtim. Burada sıcak bir karşılamanın ardından içilen biralardan sonra bölgedeki diğer meşhur Couchsurferler ile hafta sonu kampa gitmeye karar verdik. Rota Praia Branca Guaruja. Yaklaşık 2 saatlik bir otoban yolculuğunun ardından Praia Branca Guaruja ya ulaştık. Arabaları bir otoparka park ettikten sonra yaklaşık 1 saatlik orman içinde yapılan bir yürüyüş ile plaj bölgesine ulaşıp yoğun sağanak altında çadırlarımızı kurduk. Ama ne çadır kurmak burada yağmur öyle, böyle yağmıyor sanki kova kova su dokuyorlar üstünüze ama hiç sorun etmedik ve iç çamaşırlarımıza kadar ıslanıncaya kadar uğraştıktan sonra çadırları kurup ilk tropikal plajımıza ulaşıp keyif etmeyi basardık. İnanılmaz güzel ve keyifli plajda gördüğüm güzellikleri anlatamayacağım. Brezilya ile ilgili ne anlatılıyorsa doğruymuş diye geçirdim içimden.
Her neyse burada geçirdiğim müthiş iki günün ardından kalabalık Sao Paulo kentindeki ev sahibimin evine geri donuk ve kendisi 1 hafta daha kadar konaklamam konusunda ısrar etmesi ve benim kendisini kırmak istememden dolayı konaklamamı bir hafta daha uzattım ve bu sayede Sao Paulo kentini ve yakinlarinda gorulmesi gereken Ebu Des Artes sehrini kesfetme sansi buldum.
Bu sure zarfında ev sahibemin diğer bir couchsurfer arkadaşı ile tanıştım. Kendisi motosikleti ile kısa bir Sao Paulo turuna çıkmış Sao Paulo ya 200 km uzaklıkta küçük bir vilayette yasayan bir muhterem. Beni yasadığı 20.000 nüfuslu Pirrassununga ya davet etti. Eh madem gezmeye çıktık yola atlayıp ilk şehirleri arası otobüsle Pirrassununga’ya geldim. Sanırım bu şehire ilk gelen Türk Vatandaşı ben oluyorum bu arada sıcak bir karşılama yine içilen biralar yenilen yemekler derken mumumu geleneksel bir kasaba barında söndürdük. Kendimde küçük bir ilçede (Ürgüp) yasadığım için küçük şehirleri seviyorum halk daha içten ve kısa sürede bütün ahali ile tanışabiliyorsunuz. Şimdilik 3 gün daha burada kalacağım bütün ilce halkı evine yemeğe davet ediyor ve sanırım bu akşam da bir kasaba düğününe gideceğim... Şimdilik aktaracaklarım bu kadar çok fazla detay vermedim ama resimleri incelerseniz taslar daha fazla yerine oturacaktır. Yola devam Mart 20 ye kadar Güney Amerika’dayım ve fırsat buldukça yazacağım herhangi bir rotam ve planım yok bu gün Brezilya yarın Peru veya Arjantin buralarda yerlilerin dediği gibi CAV, CAV Cem