Artvin’in milli parklarından belki de en ünlüsü Şavşat’a doğru giderken yol üzerindeki tarihi kiliselerinden birine, Hamamlı Kilisesi'ne uğruyoruz. Yollarda manzara yine çok güzel.
Hamalı köyündeki Tarihi Dolişane (Hamamlı) Kilisesi, 10. yüzyıl ortalarında Bagratlı Kralı Sumbath tarafından inşa edilmiş. 17. yüzyıl sonlarında camiye çevrilen yapı bir süre cami olarak kullanılmış. 1958 yılında kısmen tamir geçirerek son şeklini alan kilisenin günümüze ulaşan iki kitabesi bulunmakta. Manastır olarak inşa edilen yapının günümüzde sadece kilisesi ayakta. Yapı süsleme açısından oldukça zengin. Mimari, plastik ve fresko şeklindeki süslemeleri bulunan kilise üzerinde ayakta duran kral figürü kabartması, birbirine bakan melek figürleri, fresklerle süslü iç duvarlar ve güney cephesindeki, dönemin özelliğini yansıtan “Güneş Saati” oldukça önemli ve özel. Ancak, ne yazık ki, yapı kiliseden camiye çevrilirken çoğu freskler badana ile kapatılmış. Yine bir tarih yok edilmiş.
(Artvin-Şavşat yolu üzerinde Berta Köprüsü mevkiinden 6 km'lik yol ile gidiliyor.)
Kilise gezimizden sonra tepe bir noktadaki Hamalı köyünden Şavşat’a gitmek üzere ayrılıyoruz. Aşağıdaki manzara büyüleyici.
Ana yola girdiğimizde, cep telefonlarımıza mesajlar düşmeye başlıyor. Bugün Şavşat’ta bulunan CHP Genel Başkanı Sn. Kılıçdaroğlu, saat 17:00'de Artvin mitingine gitmek üzere yola çıktığında yolumuz üzerinde bulunan bir bölgede silahlı saldırıya uğramış. Az sonra da önümüzden ambulanslar ve resmi araçlar geçmeye başlayınca ve aldığımız bilgilerden sonra ne yazık ki Şavşat’ı iptal ederek Artvin’e geri dönüyoruz. Tabii benim Şavşat hayallerim bir başka bahara kalıyor, Cevizli köyündeki Tibeti Kiliseleri, çoğunluğu Ahıska Türklerinin yaşadığı Yavuzköy’ü de göremiyoruz.
Şavşat’a gidemedik; fakat yine de kısa ama önemli bir bilgi vermek isterim: Yemyeşil doğası ve güzelliğiyle tanınan yörenin nüfusunun büyük çoğunluğu Ahıska kökenli Müslüman Kıpçak Türkleri oluşturuyor ve halen Türk kültür ve geleneklerini yaşatmakta. 2015 yılında Cittaslow kapsamına alınarak Türkiye'nin onuncu sakin şehri olur (Türkiyemizin diğer Yavaş Şehirleri ise şöyle: Seferihisar, Akyaka, Gökçeada, Taraklı, Yenipazar, Yalvaç, Vize, Halfeti, Perşembe). Efeler-Gorgit Tabiatı Koruma Alanı esas olmak üzere Camili yöresi Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü tarafından biyosfer rezerv alanı olarak belirlenen Türkiye'deki tek bölgedir ve bir dünya mirası olarak görülmekte.
Şavşat-Karagöl, Borçka-Karagöl ve Sahara Yaylaları da görülmeye değerdi elbette...
Karadeniz’e tekrar gelmeye karar vermiştim ama Artvin’e bu kadar kısa sürede tekrar geleceğimi hiç düşünmemiştim :) Artvin’in kısa süre önce açılan güzel bir oteline (Grand Artvin Hotel) yerleştikten sonra, günümüzü boşa geçirmemek ve teselli olarak Şavşat kadar güzel olduğu söylenen, Artvin’in ünlü bir yaylalarından bir başkasına gidiyoruz.
Kafkasör Yaylası
Artvin’in şehir merkezinden sadece 10 kilometre uzaklıktaki Kafkasör, Karadeniz’in o güzelim doğasından nasibini almış. Ormanlarla çevrili yayla, asırlık ağaçların, renk renk çiçeklerin, orman meyvesi ağaçlarının sunduğu güzellikleriyle, benzersiz doğasıyla göz alıcı bir güzelliğe sahip. Yeşilin tonlarını seçmek hayli güç, etraf sadece yeşil ve tonları ile gerçekten olağanüstü. Mis gibi dağ ve yayla havasını içimize çekiyor, bu yörelere bir daha gelene kadar yörenin enerjisi depoluyoruz.
Şehrin simgesinin boğa olduğunu Artvin yazımda yazmıştım. Yaylada Kafkasör Kültür ve Sanat Festivali çerçevesinde boğa güreşleri, folklor gösterileri ve müzik şölenleri düzenlenmekte. Bu nedenle de yaylada bir arena ve çok sayıda bungalovlar, pansiyonlar bulunuyor.
Yarın yöredeki son günümüzde yine dolu dolu; yine tarih, doğa ve güzelliklerle geçecek.