Egemenliği boyunca cami, kervansaray, külliye, medrese, han, köprü, çeşme gibi sayısız eser yaptıran bir devletin ana vatanına gidiyoruz bugün. 1097-1277 yılları arasında Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapan Konya’ya...
Konya’ya ilk kez çocukluğumda bir okul gezisinde gelmiştim. Son gidişimde 741. Şeb-i Arus Törenleri için oldu. Aslında yazıya bütün bu gezilerde gördüğüm yerleri tek bir yazıda toplulaştırmak için başlamıştım ancak sonuna geldiğinde fotoğraflarla birlikte çok uzun olduğunu fark ettim. Bu nedenle 2 parçaya bölmeye karar verdim. İlk bölümde Karatay Medresesi, Etnografya Müzesi, Sahip Ata Vakıf Müzesi, Sultan Selim Camii ile Alaaddin Tepesi, cami ve kümbetine yer vereceğim. Tabi ki birinciyi okuyan arkadaşların ikincisini de okumasını rica ve tavsiye ederim :)
Konya’da Selçuklu etkisini fazlasıyla hissediyorsunuz. Selçuklu Devleti’nin bayrağında yer alan çift başlı kartalı Konya’da pek çok yerde görmek mümkün, Konya Belediyesi çift başlı kartal figürünü şehir amblemi olarak kullanıyor.
Selçukluların inanışına göre kartal; sultanı koruyan, ona kudret, kuvvet, aydınlık ihsan eden bir sembol. Hayli önem verilen bu figür, sık sık Selçuklu mimarisinde de yerini alıyor.
Selçuklu mimarisi demek; turkuaz çiniler, işlemeli kapılar, kabartmalar, büyük taş duvarlar, dikdörtgen avlular, köşeli süslemeler demek. Görüyoruz ki egemenliği boyunca Anadolu’da ortaya çıkan mimari kaygıya kayıtsız kalmamış Anadolu Selçuklu Devleti…
Anadolu Selçuklu mimarisinin günümüze kalan en önemli örneklerinden Alâeddin Camii ve Karatay Medresesi'ne uğrayalım önce.
Karatay Medresesi Çini Eserler Müzesi: Selçuklular döneminde 1251 yılında Celalettin Karatay tarafından yapılmış, bir avlu içinde tek katlı bir yapı. Avlu kapısı muazzam.
Bina kapısından adımınızı atar atmaz kocaman bir salona giriyorsunuz, ortasında bir havuz var, havuzun üzerinde kubbesi yükseliyor. 2 odası bulunuyor birisinde Selçuklu dönemine ait çini örnekleri yer alırken, diğerinde Celalettin Karatay’ın kabri bulunuyor.
İçerisi muazzam derecede etkileyici. Selçuklu çini işçiliğinin en güzel örneklerinden, turkuazın o ferah ve huzur verici havasını hissediyorsunuz.
Karatay Medresesi 1955 yılında müze olarak ziyarete açılmış. Pazartesi kapalı ve giriş ücreti 5 TL (müzekart geçerli).
Sultan Selim Camii: Osmanlı klasik mimarisinin Konya'daki en güzel eserlerinden, adına Selimiye Camii de denilmekte. Yapımına Sultan II. Selim’in şehzadeliği zamanında başlanmış ve 1558-1567 yılları arasında tamamlanmış.
Sahip Ata Camii ve Sahip Ata Vakıf Müzesi: Sergilenen eser kapsamı; Konya Alaaddin Camii'ne ait halı ve kilim örnekleri, el yazması Kur'an-ı Kerimler, kitaplar, hat levhalar şamdanlar, sancak, sakal-ı şerif, saat, çini parçaları, Beyşehir Eşrefoğlu Camii'ne ait vaaz kürsüleri, kapı panelleridir.
Konya mutfak açısından da bir hayli zengin ama benim burada favorim fırın kebap, yeri ise asırlık fırın kebapçısı Hacı Şükrü. Mekân, Meram'da yer alıyor. Klasik bir esnaf lokantası, luksten oldukça uzak ama temiz olması yeterli bizim için. Lezzet 10 numara. Saatlerce dev, bakır fırın tepsilerinde meşe odunu ateşinde pişen koyun eti soğan, biber turçusu ve yayık ayran ile servis ediliyor. Fiyatlar makul, 100 gr’ı 14 TL.
Konya Etnografya Müzesi: Teşhir salonunda satın alma, hediye ve başka müzelerden devir yolu ile müzeye kazandırılan daha çok Konya ve çevresine ait etnografik eserler sergilenmektedir.
Sergilenen eserler arasında; oyalar, keseler, yemeni örnekleri, bindallı, gelinlik ve şalvar örnekleri, çeşitli mutfak kapları, şifa ve hamam tasları, şamdan buhurdan örnekleri, tesbih örnekleri, hat sanatında kullanılan malzemeler ve yazı takımı, rahle örnekleri, ahşap sedef kakma salon takımı, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemine ait halı-kilim, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait ateşsiz ve ateşli silahlar yer alır.
Alaaddin Tepesi (Alaaddin Camii ve Kümbeti): Alaattin Tepesi’nin tarihi M.Ö. 3000’lere dayanıyor. Erken Tunç çağında yapıldığı bilinen tepe daha sonra sırasıyla Hititliler, Frigliler, Lidyalılar ele geçiriyor. 11. yüzyılda da Anadolu Selçukluları yerleşiyor buraya. Şu anki adını da Selçuklu hükümdarı l. Alaaddin Keykubad’dan alıyor.
Alaaddin Camii: Çeşitli dönemlerde yapıldığı ve birçok ilavelerle zenginleştirildiği için tek bir planı yoktur. Yapımı Selçuklu sultanlarından I. Rükneddin Mesud (1116-1156) zamanında başlamış, oğlu Kılıçarslan ve torunları I. İzzeddin Keykavus ve I. Alâaddin Keykubat zamanlarında sürdürülmüştür (1221).
Alaaddin Kümbeti ll. Kılıçarslan tarafından inşa ettirilmiştir. İçerisinde 8 Selçuklu hükümdarının kabri bulunur.
İnce Minareli Medrese, Taş ve Ahşap Eserleri Müzesi: 1254’te kurulmuş medresenin mimarı Kelük bin Abdullah’dır. Selçuklu taş işçiliğinin en güzel örneklerinden. Yapım malzemesi olarak kesme ve moloz taş, iç mekânlarda ise tuğla kullanılmıştır. Tuğla örgülü minaresinde turkuaz ve mor renkli çiniler yer alır.
19. yüzyılın sonuna kadar medrese olarak faaliyetini sürdüren İnce Minareli Medrese, 1956 yılında Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak hizmete açılmıştır. İçerisinde Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait taş ve ahşap eserler teşhir edilmektedir.
Konum olarak da Alaaddin Tepesi'nin karşısında yer alır.
Konya inanç turizmi açısından önemli bir nokta. Mevlevi yolunun öncüsü Mevlana Celalettin-i Rumi’nin türbesinin bulunduğu şehir.
Mevlana Müzesi (Türbesi): Sultan Selim Camii yanında yer alan müze içerisinde Mevlana’nın türbesi, eskiden derviş hücresi olarak kullanılan odalarda mevlevi geleneğine ait eşyalar ve mevlevi sofrasının canlandırıldığı bir adet mutfak bulunuyor.
Hz. Mevlana 1207 yılında Afganistan’da doğmuş, 1228 yılında ailesi ile Konya’ya gelmiş ve 1273 yılında burada vefat etmiştir. Kendisinde büyük değişikliklere sebep olan Şems-i Tebrizi ile tanışması da 38 yaşında oluyor. Şems-i Tebrizi Türbesi ve Camii de yine Karatay ilçesi sınırları içerisinde Şems parkında bulunmaktadır.
Şeb-i Arus Törenleri: Şeb-i Arus (Düğün Gecesi) Mevlevilik'te Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin öldüğü gecedir. Mevlana, bu geceyi Allah’a kavuşma gecesi olarak düşündüğü için Düğün Gecesi olarak adlandırır. Ölüm günü 17 Aralık olmakla birlikte her yıl 17 Aralık tarihlerine denk gelen haftalarda "Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri" düzenlenir. 2014 yılı içinde 8-17 Aralık arasında gündüz ve gece olmak üzere günde 2 kez tören gerçekleştirildi.
Sırada arkeoloji müzesi var ama önce bir yemek arası verelim.
Bir önceki yazımda fırın kebaptan bahsetmiştim, bu kez de etli ekmek önerisinde bulunacağım. Araştırarak gittiğimiz mekanın kapanma saatine denk gelince yanındaki büyük restoranda yedik yemeğimizi. Etli ekmekleri beğendik lezzeti güzeldi ancak mekanın adını unuttum :( Yer önerisi veremediğim için üzgünüm ama hatırlatmak isterim Konya’ya uğrayınca etli ekmeğinizi ve sac arası tatlınızı yemeği unutmayın :)
Arkeoloji Müzesi: Müzede, Neolitik (cilalı taş), Eski Tunç, Orta Tunç (Asur ticaret kolonileri), Demir (Frig, Urartu), Klasik, Helenistlik, Roma ve Bizans çağlarına ait eserler sergilenmektedir. 1927 yılından itibaren Mevlâna Müzesi’nde teşhir edilen, 1952 yılında İplikçi Câmii’ne taşınan eserler 1962 yılından beri bugünkü Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
Arkeoloji Müzesi'nin görülmeye değer eserleri Roma lahitleridir. Sille Tatköy ve Çumra Alibeyhöyük'de müze tarafından yapılan kabartma kazılarında M.S. 6. yüzyıla ait kilise taban mozaikleri yerinden kaldırılarak müzede teşhir edilmektedir.
Atatürk Müzesi: eskiden Vali Konağı olarak kullanılan binada 1964 yılında "Atatürk Evi-Kültür Müzesi" adıyla ziyarete açılmıştır. İçerisinde Atatürk’ün şahsi eşyaları sergilenmesinin yanında Konya’nın Kurtuluş Savaşımızdaki yeri de fotoğraf ve belgelerle anlatılmaya çalışılmıştır.