Kısa Bir Anadolu Turu

2014 yılının Ağustos ayının sonunda bulduğum üç günlük kısa bir tatil fırsatını değerlendirmek üzere eşimin memleketi Konya'ya gitmeye karar verdik. Aslında kısa tatilimizin tamamını daha önce birkaç kere gittiğimiz Konya'da geçirmek niyetinde değiliz ama hele bir yola çıkalım diyerek doğaçlama hareket ediyoruz.

İstanbul'dan sabah erkenden yola çıktık. Acelemiz yok. Önce Sapanca Gölü kenarında kahvaltımızı yaptık. Göl kenarında sır sıra bir sürü kahvaltı yapabileceğiniz yer bulabilirsiniz.

Kahvaltı sonrası mola vermeden Ankara'ya kadar devam ettik. Ankara'dan her geçişimde mutlaka Anıtkabir'i ziyaret etme geleneğimizi bozmadık. Atamızı ziyaret ettik ve Anıtkabir'deki müzeyi gezdik. Müzede Atatürk'ün özel eşyaları, Çanakkale Savaşı, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz'un canlandırmaları ile Atatürk'ün inkılaplarına ilişkin açıklamalar yer almakta. Gezmeyenler için tavsiye ediyorum.

Sapanca'dan yaklaşık 3 saat yol gelip, üzerine de yaklaşık 1,5 saat Anıtkabir'i gezince tekrar iştahımız açıldı. Bir arkadaşımdan aldığım tavsiye üzerine Balgat'ta Dönerci Hacıbaba'ya gittik. Hakikaten lezzetli bir döner yedik, ancak ayranını beğenmedim.

KonyaYolculuğumuza devam ederek Konya'ya devam ediyoruz. Balgat'tan 2,5 saatlik bir yolculuk sonrası Konya Merkez'e vardık. Saatlerimiz akşamüstü 6:30 olmuştu. Konya İstanbul'a oranla düzenli bir şehir. Geniş ve düzgün caddelere sahip.
Daha önceden rezervasyonumuzu yaptığımız otele giderek odamıza yerleştik. Açıkçası dışarıdan bakıldığında ve girişte resepsiyona gelindiğinde eski ve bakımsız olabileceğinden şüphelendiğim otelde odaların yenilenmiş olduğunu görünce, üstelik bize süit oda verilince otel hoşuma gitti.

Otelde 1,5 saat kadar istirahat ettikten sonra akşam yemeği için dışarı çıkıyoruz. Anlatımımdan sanki günü sürekli yemek yiyerek geçirmişim gibi anlaşılıyor olabilir, ancak günün büyük bölümü yolda geçtiği için Anıtkabir'i gezmek dışında sadece yemek yemeye fırsat bulabildik. Konyalı bir arkadaşıma danışarak etliekmek yemek için tavsiye istiyorum ve tavsiye üzerine Havzan'a gidiyoruz. Etliekmek'i çok seven biri olarak İstanbul'da sık sık "Konya Ovalı"ya giderim. Havzan'da da benzer bir lezzette etliekmek yedik, ancak esas dikkatimizi çeken Havzan'ın yer aldığı Yeni Meram Caddesi oldu.

Yeni Meram Caddesi düzgün peyzajı, yol boyunca sağlı sollu uzanan güzel kafe ve restoranları, parkları, gece ışıklandırması ve çoğunlukla üç katlı yeni apartman ve siteleri ile çok güzel bir cadde. En son dört yıl önce geldiğim Konya'da o zamanlar bu cadde dikkatimi çekmemişti. Yemekten sonra bugünkü halini son yıllarda aldığını düşündüğüm cadde boyunca araba ile ilerleyerek Meram Bağları'na vardık. Şehre tepeden bakan bir kafeye oturarak hem serinledik hem de gece ışıl ışıl olan şehir manzarasını seyrettik. Sonrasında otele dönerek tatilimizin ilk gününü tamamladık.

İkinci gün sabah otelde kahvaltıdan sonra eşyalarımızla oteli terk ettik. İlk gece Konya'da otelde kalırken ikinci gün güzergahını Ilgın, Akşehir üzerinden Afyon'a gitmek şeklinde belirledik. Amaç gün boyu gezmek ve gece Afyon'a varmak.

İlk olarak Mevlana Türbesi'ne gittik. Şansımıza Pakistan Cumhurbaşkanı'da türbeyi gezdiğinden birkaç dakika beklemek zorunda kalıyoruz ama önemli değil. Türbe oldukça kalabalıktı ve yabancı turistlerin çokluğu hoşuma gitti. Mevlana'nın Dergahı'nın olduğu yere yapılan Türbe 13. yüzyılda yapılmış, ancak Türbeye daha sonra birçok ekleme yapılmış. Mevlana Türbesi sonrası Alaaddin Tepesi'ne geçiyoruz. Tepenin hemen karşısındaki Karatay Medresesi'ni gezdik ve Alaaddin Tepesi'ndeki parkta biraz turladıktan sonra daha önceden Konya'ya birkaç kez geldiğimiz için şehir merkezinden ayrılarak Ilgın'a gittik.

Ilgın
Konya'dan yaklaşık 90 km mesafedeki Ilgın önemli bir kaplıca bölgesi. Belediye'ye ait bir kaplıca tesisine giderek kaplıca suyu ile doldurulan bir havuzun olduğu özel bir oda kiraladık. 1 saat kiraladığımız odadaki havuzun suyu boşaltıldı ve tekrar termal su ile dolduruldu. Havuz dediysem de çok abartı bir şey beklenmemeli, tahminen 4 metreye 6 metre boyutlarında bir havuzdan bahsediyorum. Amaç yüzmek değil, kaplıcaya girmek. İlk başta çok sıcak gelen suya girmeye zorlanıyoruz ama sonra alışınca hoşumuza gidiyor.

Akşehir
Kaplıca çıkışı yolumuza 50 km daha devam ederek Akşehir'e vardık. Akşehir'de ilk olarak Hıdırlık denilen kasabanın ağaçlarla kaplı tepesine giderek yine etliekmek yiyoruz. Prensip olarak Konya il sınırları içerisinde öğle ve akşam yemeklerinde etli ekmek yerim :) Tam mevsimi olması nedeniyle Hıdırlık'taki piknik alanı mangalcılarla dolu. Yemek sonrası Nasrettin Hoca Türbesi'ni gezdik. Böylelikle dünyanın tam merkezini görmüş olduk. Saat 17:00 oldu, neyse ki günler hala uzun ama Akşehir'de gezilmesi gereken başka bir yer olmadığından karanlığa kalmadan Afyon'a doğru devam ediyoruz.

Afyon
Akşehir'den 95 km yol alarak Afyon'a ulaştık. Konya'dayken rezervasyon yaptığımız otelimize giderek odamıza yerleştik. Otelde 1 saat kadar dinlendikten sonra şehir merkezine gittik.

Şehirde arabayla biraz dolaşarak şehri anlamaya, şehrin hareketli ve turistik yerlerini keşfetmeye çalıştık. Turistik gezimizi ertesi gün yapacağımızdan o akşam için amacımız sadece çarşısında dolaşmak ve şehrin hareketli bir caddesinde yemek yemek. Biraz dolandıktan sonra yol üzerinde birçok kafe ve restoranın olduğu bir cadde bulduk. Cadde üzerinde dikkat çeken mekanlardan biri olan Gülyurt Cafe & Bistro'ya gittik. Mekanda çok sayıda üniversite çağındaki genç vardı. Ortamı oldukça beğendik ve gece otele dönene kadar burada vakit geçirdik. Caddenin ismini bilmiyorum ama internetten anlamaya çalıştığım kadarıyla 2. Dumlupınar Caddesi'ndeydik.

Üçüncü gün sabah yine otelden eşyalarımızı toparlayarak çıkış yaptık. Afyon merkeze gelerek ilk olarak Zafer Müzesi'ni gezdik. Müzenin yer aldığı bina Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin planlandığı ve taarruz emrinin verildiği yerdir. Müzede Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile ilgili bilgi verilmektedir. Ayrıca Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak Paşa ve Tevfik Bıyıkoğlu anısına düzenlenen odalar sergilenmektedir.

Müzenin hemen karşısında Zafer Anıtı ve anıtın arka tarafındaki dik yamaçta Afyonkarahisar Kalesi yer almaktadır. Kaleye çıkmak uzun ve meşakkatli bir tırmanış gerektireceğinden fonda kaleyi içeren resimlerimiz çekerek Zafer Anıtı'ndan ayrılıyoruz.Yürüyerek 10 dakika sonra Sultan Divani Mevlevihanesi ve Mevlevi Camii'ne vardık.  Mevlevihane, Konya'daki Mevlana Mevlevihanesi'nden sonra en büyük 2. mevlevihane.

Mevlevihane'nin hemen karşısında yer alan konak ziyarete açık ve hediyelik eşya almak için iyi bir alternatif.

Mevlevihane'nin çevresinde eski Osmanlı evlerinin bulunduğu tarihi sokaklar görülmeye değer.

Sevenler için hediye almak için Zafer Müzesi'nden mevlevihaneye giden yolun başında birkaç sucukçuya uğranabilir.

Arabaya dönerek yola koyuluyoruz. Zafer Müzesi'nden aldığımız broşür bize Kurtuluş Savaşı sırasında savaşın idare edildiği ve çarpışmaların yaşandığı alanlar hakkında bilgi vermektedir. Kütahya istikametindeki Kocatepe ve Dumlupınar'a doğru ilerliyoruz. Bu güzergah İstanbul yolunu uzatacak ama zaten ama İstanbul'a kısa yoldan dönmek değil, gezmek.

Yaklaşık 20 dakika sonra Kocatepe Anıtı'na vardık.

Anıtın olduğu yer 26 Ağustos 1922 yılında Büyük Taarruz'un başlatıldığı, sevk ve idare edildiği yer. Gururla anıtı gezdikten sonra Kütahya il sınırlarına girerek Dumlupınar Şehitliği'ne gittik. Bu bölgede gerçekleşen meydan muharebesinde ölen Türk askerleri anısına yapılan şehitliği gezdik. Dumlupınar Şehitliği'ndeki en büyük ve görkemli anıt merdivenlerle tırmanılarak çıkılan Mehmetçik Anıtı. Bunun yanı sıra Şehit Baba Oğul Anıtı, Milis Anıtı ve Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak Anıtları da şehitlikte yer almaktadır.

Kocatepe - Dumlupınar bölgesindeki anıt ve şehitlikleri gezmeye devam ediyoruz. Yol boyunca sık sık tabelalar bizi şehitlik ve anıtlara yönlendiriyor.

Dumlupınar Şehitliği'ne kadar her ne kadar Kütahya il sınırlarında ilerlesek de istikametimiz İzmir yolu idi. Şehitlik tam Kütahya il merkezine dönen yol ayrımında.

Kütahya yolu üzerinde birbirine çok yakın iki anıta daha uğruyoruz. Bunlardan ilki Şehit Sancaktar Anıtı. Anıtın diğer adı Meçhul Asker Anıtı. Anıtın hikayesi şöyle; anıtın olduğu yerde Büyük Taarruz sırasında şehit düşen, ancak elindeki Türk bayrağını havada tutan bir asker bulunur. Savaş sonrası Atatürk tarafından savaş alanı gezilirken görülen bu manzara sonrası askerin kimliği araştırılır, ancak tespit edilemez.

Şehit Sancaktar Anıtı'ndan sonra aynı bölgede yer alan Zafer Anıtı'na gittik. Anıt Zafertepeçalköy'de Başkomutan Meydan Muharebesinin sevk ve  idare edildiği 1181 rakımlı tepede yaptırılmış ve 1968 yılında ziyarete açılmış.

Afyon ve Kütahya arasında daha birçok şehitlik ve anıt gezilebilir. Biz bu kadarını gezdikten sonra Kütahya şehir merkezini de gezmek üzere Kütahya'ya ilerledik. Şehir merkezinde araba ile kısa bir tur attıktan sonra kentin tarihi bölgesinde arabadan inerek yayan olarak gezimize devam ediyoruz. Çini Müzesi, Ulu Camii ve Dönenler Camii'ni gezdikten sonra tatilimizi tamamlayarak İstanbul'a doğru yol alıyoruz.

Dönüş yolunda ana yoldan 30 km kadar ayrılmayı göze alarak Eskişehir'e uğramayı ve Papağan'da çiğ börek yemeyi ihmal etmedik.

http://www.sonatizm.com/