Alaeddin Tepesi'nde Mevlana Müzesi'ne Ulaşan Yol
Konya, Anadolu bozkırlarının ortasında yüksek ve çıplak bir yaylaya kurulmuş, geniş yolları ve etli ekmeği ile meşhur şehir. Konya, Türkiye'nin yüz ölçümü bakımından en büyük ili ve en kalabalık yedinci şehri. 31 ilçeden oluşan Konya'da TÜİK'in 2014 verilerine göre 2.108.808 kişi yaşamaktadır. Trafik plaka numarası 42'dir. Daha çok tutuculuğu ve güçlü İslami eğilimleriyle bilinen kent, giderek modern ve zengin görünüme kavuşmuştur. Konya Hitit döneminden beri bir yerleşim yeriydi. Roma ve Bizans döneminde İkonion olarak bilinen kent, en parlak dönemini 12. yüzyılda, Anadolu Selçukluları'nın başkenti olduğu sırada yaşamıştır. Konya'nın en büyük camisi olan Alaeddin Camii'nin hakim olduğu akçak Alaeddin Tepesi kentin merkezindedir. Cami 1220 yılında, Selçuklu sultanlarından I. Alaeddin Keykubat (1219-36) tarafından tamamlanmıştır.
Alaeddin Tepesi
Konya gezimize Alaeddin Tepesi'nden başlıyoruz. Alaeddin Tepesi çok geniş bir meydan olarak şehrin ortasında yer alıyor. Tepe üstünde Alaeddin Camii Selçuklu hükümdarlarının türbeleri ve Kılıç Arslan Köşkü yer alıyor. Ayrıca güzel bir park olarak düzenlenmiş tepe içinde birçok çay bahçesi ve kafe bulunuyor. Alaeddin Camii geçmişi tarih öncesine dek uzanan höyük üzerinde ve ağaçlarla kaplı güzel bir alanda yer alıyor. Caminin mihrabı Selçuklu çiniciliğinin en güzel örneklerinden biridir. Benim gittiğim zaman da restorasyon çalışması olduğu için caminin içine girmekle yetinmek zorunda kaldık. Ayrıca caminin bitişiğinde 8 Selçuklu hükümdarı türbesi bulunmaktadır.
Kılıç Arslan Köşkü
- I. Alaeddin Keykubad
- I. Rükneddin Mesud
- I. Kılıç Arslan
- IV. Kılıç Arslan
- II. Süleyman Şah
- I. Gıyaseddin Keyhüsrev
- II. Gıyaseddin Keyhüsrev
- III. Gıyaseddin Keyhüsrev
Kılıç Arslan Köşkü Selçuklu Hükümdarlığı'nın yönetim noktasıydı. Çok mütevazı bir toplum olan Selçuklular kendilerine devasa bir saray yapmak yerine sadece ufak bir köşk yapmışlardır. Bugünlerde tadilat çalışmaları hala sürmektedir. Bu çerçevede köşkün üstü kemerle korumaya alınmıştır.
Alaeddin Tepesi'ni bitirdikten sonra çevresini gezmeye çıkıyoruz. İlk önce tepenin batı kısmındaki İnce Minareli Medrese'ye gidiyoruz, burası şuan Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak kullanılmakta. Müze giriş ücreti 5 TL ancak Müze Kart olanlar için ücretsiz.
İnce Minareli Medrese
Selçuklu Simgesi
Medrese adını zarif çinili minaresinden almış. Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus devrinde Vezir Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından, hadis ilmi öğretilmek üzere 663 H.(1264 M.) yılında inşa ettirilmiştir. Minarenin orijinali iki şerefeli iken 1901 yılında düşen yıldırım, iki şerefeden birini tahrip etmiştir. Bugün ki müze içine Selçuklu döneminden Osmanlı dönemine çok sayıda taş ve ahşap eser sergilenmekte. Kesinlikle girilmesi gereken bir yer. Müze içinde gezmek adeta tarihte yolculuk yapmaya benziyor.
Yine Alaeddin Tepesi'nin etrafında gezmeye devam ediyoruz. Bir diğer durağımız Karatay Müzesi. Karatay Müzesi 13. yüzyıldan kalma bir Selçuklu yapısı olan Büyük Karatay Medresesi'nde yer alan Karatay Müzesi, seramik ve çinilerden oluşan muhteşem bir koleksiyona sahip.
Konya bilindiği gibi Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin şehri. Şehrin en büyük simgesi devrinden bu yana en büyük alimlerden biri olan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî. Mevlana Müzesine gitmeden önce adet olduğu üzere öncelikle Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin yoldaşı Şems-i Tebrizi'nin türbesine gidiyoruz. Bu türbe çok mütevazı bir caminin içinde yer alıyor. Cami tepenin doğu kısmında Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin Türbesi'ne giderken solda kalıyor. Adet olduğu üzere Mevlana Türbesi'ne giderken buraya uğruyoruz. Bilindiği üzere Mevlana'yı Mevlana yapan Şemstir.
Biraz Şems-i Tebrizi'den bahsetmek sanırım burada yanlış olmaz. İslam alimi ve mutasavvıf. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan ve Mevlânâ tarafından yazılan ilâhî aşk şiirlerinden oluşan "Dîvân-ı Şems-î Tebrîzî" adındaki nazım eser sayesinde tanınan çok kuvvetli bir din âlimidir.
Buradan Konya'daki son durağımız olan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin türbesine hareket ediyoruz. 3-5 dakikalık bir yürüyüşten sonra yeşil kubbeli türbenin bulunduğu meydana geliyoruz. Meydan'da Selimiye Cami ve Mevlana Dergahı ve Türbesi bulunuyor.
Türbenin bulunduğu meydan ve Yeşil Kubbeli Türbe
Eski Mevlevi dergahı olan müze 1926 yılından beri faaliyet gösteren müzedir. Osmanlı padişahları arasında Mevlevi dergahına bağlı olanlar bulunduğu için Konya ve Mevlevi Dergahı çok önemli bir yere sahipti ve padişahlar tarafından ayrıca özel ilgi gösteriliyordu. Müzeye giriş ücretsizdir. Müze ücretsiz olmadan önce Türkiye'de en çok ziyaret edilen ikinci müze konumundaydı. Bilindiği üzere Konya semazenleriyle dünya çapında tanınan Mevlevilik tarikatının kurucusu, 13. yüzyıl mutasavvıfı Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin hayatı ve eserleriyle yakından ilgili olan bir kenttir. Bir ruhsal birlik ve evrensel sevgi felsefesi geliştirmiş olan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî İslam dünyasının en büyük mutasavvıflarından biri olarak kabul edilir. Selçuklu egemenliğindeki Konya'ya yerleşmiş olan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî 1273 yılında yine burada vefat etmiştir. Gerçek Mevlevi dergahı genişletilerek düzenlenmiş olan müzede, Mevlana'nın türbesi, semahane ve çeşitli yadigarlarla el yazmalarından oluşan sergiler yer alır.
Mevlana Türbesinin bahçesinden Yeşil Kubbe
Müzeye girdiğinizde sizi geniş bir bahçe kaplıyor. Kenarda mezarlarından arasından geçtikten sonra Şadırvanın olduğu diğer bir meydana geliyorsunuz. Bu şadırvanda zamanın dervişleri abdest alırlarmış. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin türbesine girdiğinizde sizi hoş bir ney sesi karşılıyor. Burası dönemin Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin yanında döneminde yaşamış oğlu Sultan Veled ile birlikte birçok alimi ağırlıyor.
Mevlana Türbesi
Türbenin bulunduğu kısımda çok değerleri başka eserler ve mescitte bulunuyor. Bunlardan bazıları 9. yüzyıldan kalma ceylan derisine yazılmış bir Kuran-ı Kerim cüzü ve içinde sakal-ı şerif bulunduğu düşünülen sedef kutu. Şadırvanın etrafının sergileyen odalarda dervişlerin hayatını anlatan heykeller ve eşyalar bulunmaktadır. Semahane'de ayrıca gezilmesi gereken önemli bir nokta. Burası eskiden Sema ayinlerinin yapıldığı yer bugünde çeşitli sergilere yer veriliyor. Mevlana türbesinden istemeden de olsak ayrılıyoruz. Şimdi biraz merkezden uzaklaşma vakti yolcuğumuz Sille Köyüne. Sille eski bir Rum köyü burada çok güzel bir kilise ve eski yaşam alanları olan mağaralar yer alıyor.
İsa'nın doğumundan 327 sene sonra Bizans İmparatoru Konstantinus'un annesi Helena, hac için Kudüs'e giderken Konya'ya uğramış, buradaki ilk Hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabedleri görmüş, Hıristiyanlara Sille'de bir mabed yaptırmaya karar vermiştir. Mihail Arkhankolos adına bu kilisenin temel atma töreninde bulunmuştur. Kilise asırlar boyu onarımlar görerek günümüze kadar gelmiştir. Kilisenin son tamiratı Sultan Mecid döneminde 1833 yılında yapılmıştır.
Aya Eleni Kilisesi
Sille köyü çok şirin bir Rum köyü. Köyün içinde akan dere köye ayrı bir hava katıyor. Konya'ya geldiğinizde burada kahvaltı yapmadan kesinlikle ayrılmayın.
Daha fazlası için siteme beklerim :)