Somonlar Diyarı Ketchikan

Ketchikan’a sabah saat 5:30 civarında deniz yolu ile geliyoruz. Gemi yavaş yavaş yaklaşırken şehre bir merak uyanıyor içimde, bu kadar yeşil bir şehirde acaba bizi bekleyen sürprizler ne diye? Temmuz ayının ortası ama burası çivi gibi soğuk. Tertemiz ve sessiz. Usulca giriyoruz limana kuş sesleri eşliğinde.

Ketchikan’daki ilk yerleşim 1881 senesinde Tinglit insanlarının gelmesi ile olmuş. İlk zamanlar burası yaz mevsiminde balık kampı olarak kullanılıyormuş. 1883 senesinde adı SNOW olan ilk beyaz adam buraya gelip yerleşmiş. 1885’te “Burada çok balık çıkıyor, o kadar çok ki nüfusun tamamından çok ama ticaret yapılmıyor” derlerken 1885 senesinde 3 tane konserve atölyesi açılıyor.

Ketchikan’a yerlileri “Keçikin” diyorlar. Anlamı ise Kartalın kanatlarını çırptığında ortaya çıkan rüzgar.
Geminin güvertesinden Ketchikan’ı izlerken yemyeşil yüksek dağlar arasından deniz uçakları beliriyor. Bu uçaklar Alaska’da en sık kullanılan ulaşım araçlarından. Dağ yamaçlarına kondurulmuş rengarenk evler maksimum 3 katlı. Her yer iğne yapraklı ağaçlar ile dolu.

Kasaba gibi bir yer diye düşünürken Alaska’nın 3. Büyük şehri olduğunu öğrenmek beni bir hayli şaşırttı.

Ketchikan da Tongass yağmur ormanlarının içerisinde yer alıyor. Nüfusu sadece 15.000. Tepelerinde halen kar var.

Alaska ise ABD’nin 49. ve son eyaletidir. Günümüzden 90 sene kadar önce 1867’de Ruslar buradaki toprakları o zamanın parası ile ,2 milyon dolar karşılığında ABD’ye satmışlar. (Bugünün parasıyla yaklaşık 5 milyon dolar.) Gerçi bu topraklar üzerine yatırım yaparak Amerikalılar bu miktarın kat be katını çıkartmışlardır.

Tabii ki Ruslar bu toprakların tamamını bu paraya satmamışlar. Anchorage ve üst kısmını satmışlar. Tabii satarken bu topraklardan petrol çıkacağını biliyorlar mıydı bilinmez. Ama Çarlık döneminde Ruslar burayı kontrol edebilecek gücü kendilerinde bulmadıkları için ABD’ye satıyorlar. Güney batı bölümü ise daha önceden Kanadalıların elinde ama onlar da bu toprakları ABD’ye bırakıyorlar. Böylece 1900-1959 arasında bu bölge Alaska özerk toprakları olarak anılıyor.

Gemiden inişimiz saat 7’yi buldu. Ketchikan limanından merkezi sadece 500 metre. İlk olarak Kalinin Express Sitka isimli tekne ile tekne turu yaparak sonunda da bir konserve fabrikasını gezeceğiz.

Bu bölgedeki denizlerde balıkçılık çok ileri seviyede. Bunun en önemli sebeplerinden biri ise gel-git sebebi ile denizin içerisindeki minareller sürekli yer değiştirdiği için deniz içinde de sürekli bir hareketlilik varmış. Gel-git 3 metreye kadar ulaşabiliyor. Bu nedenle evlerin yanında 2’ser tane tekne var. Birini gel döneminde diğerini git döneminde kullanıyorlarmış.

Buralardaki manzaralar da müthiş. Biz gittiğimizde sular çekilmişti ama artık sular gelmeye başlamıştı. Ara ara ağaçların arasındaki kartal yuvalarını görebiliyorsunuz. Herkes rahat görsün diye dürbün dağıtıyorlar.

En çok dikkati çekenler ise beyaz başlı siyah vücutlu kartallardı. Bir de deniz çekilmiş olduğundan kayalara sıkı sıkı tutunmuş rengarenk deniz yıldızlarını yakından görme fırsatımız oldu.

Deniz kenarındaki tüm evler kazıkların üzerine yerleştiriliyor ki gel- gitten etkilenmesin.

Bu kazıkların üzerine kurulmuş olan konserve fabrikasına yanaştı teknemiz. Fabrikanın içine girebilmek için oldukça dik bir yokuştan çıktık.

Üst katta ise ağlar, balıkçılıkla ilgili bir çok malzeme bulunuyordu.

5 tane özel Somon türü var burada çıkan. Bunları tatlı sudan çıkarıp tuzlu suya sokuyorlar ve sonra tekrar tatlı suyu gönderince metabolizmaları da değişmiş oluyor ve farklı türler ortaya çıkıyor. Somonların en önemlisi ve pahalısı “Kral Somon” Bu bölgede yakalanan en büyük balık 280 kg’mış.

Balıkları da biraz tanıdıktan sonra yerel rehberimiz bize bunların nasıl konserve haline getirildiğini anlatıyor. Ama açıkçası bana pek de cazip gelmedi.

Çıkışta fabrikanın arka tarafından çıkıp yağmur ormanlarında yaptığımız yaklaşık 30 dakikalık keyifli yürüyüş sonrası otobüsümüze ulaşıyoruz.

Otobüsümüz şoförünün adı : Derek. 24-25 yaşlarında. Kanadalı bir genç. Ama şakır şakır Türkçe konuşuyor. Meğerse Derek bundan 2 sene önce Mormon tarikatı ile birlikte Arnavutluk’a giderek orada misyonerlik yapmış. Türkçe’yi de orada öğrenmiş. Bize yol boyunca Türkçe olarak açıklamalar yaptı. Çok etkileyiciydi.

Oradan Derek bizi ilk olarak Totemlerin olduğu bölgeye götürdü. Buradaki her totemin temsil ettiği şey birbirinden faklıymış. Buradaki hediyelik eşya dükkanından ufak tefek şeyler alıp, tekrar yola koyuluyoruz. Ve Ketchikan’ın merkezine gidiyoruz.

Merkezde bizi şöyle bir yazı karşılıyor; “Alaska’nın ilk şehrine hoş geldiniz.” Diğeri ise; “Ketchikan Dünyanın Somon şehri”

Ketchikan Alaska’nın ilk şehri olsa da şu an en büyük 3. şehri.

Şehrin merkezindeki en önemli yer Creek Caddesi. Bu cadde gerçekten görülmeye değer. Dar bir nehir kenarında karşılıklı olarak kazıkların üzerine oturtturulmuş evler. Hepsi maksimum 3 katlı ve rengarenk.

Burada da yine güzel fotoğraf çekebilmek için teleferik ile tepeye çıkılabiliyor Teleferik ile çıkılan tepede yine totemleri görmek mümkün. Bu tepeye Tarihi Totem Tepesi deniliyor.

Ketchikan’da yemek yiyecekseniz hiç tereddüt etmeden yengeç yemenizi öneririm.

Burada insan emeğine çok önem gösteriliyor. En basit bir el yapımı bardak altlığı bile minimum 30-40$’dan başlıyor.

Bu cadde üzerinde 25 numarada 1919 senesinde açılmış ve halen faaliyet göstermekte olan bir genelev var. Adı da Dolly House. 5$ karşılığında bu genelevi turistik olarak gezebiliyorsunuz.

Ketchikan aklımda tertemiz caddeleri, kazıklar üzerindeki evleri, yemyeşil doğası ile yer etti. Ketchikan geziniz sırasında kalabileceğiniz oteller arasında şehir merkezindeki Inn At Creek Street & The New York Hotel  ve ya Best Western Plus Landing otellerini tercih edebilirsiniz. 

HÜSEYİN YILMAZ

Yazar Hakkında

HÜSEYİN YILMAZ

 1942 Sinop Ayancık doğumluyum. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunuyum. Mecburi hizmet nedeni ile Hakkari, Yüksekova, Siirt’te görev yaptım.