Taktsang Manastırı'na Zorlu Tırmanış: Paro

Bugün bir hayli zorlu bir yolculuğa çıkıyoruz. Paro’nun en önemli ve en etkileyici Tapınağı olan Taktsang Manastırı’na tırmanacağız.

Yolumuz uzun olduğu için sabah saat 6:30’da uyandık. Kahvaltı ardından aracımıza binerek Tiger Nest (Kaplan Tepesi)’e gitmek üzere yola çıktık. Paro’nun denizden yüksekliği 2.100 metre. Tiger Nest’in tepesinde yer alan Taktsang Manastırı’nın denizden yüksekliği ise yaklaşık 3.100 metre.

Tapınağa çıkmanın iki yolu var; birincisi yaklaşık 5 kilometrelik mesafeyi çok dar ve dik, zorlu bir patikadan yürüyerek çıkmak. Diğeri ise ata binerek gitmek. Ancak at da belli bir yere kadar gidiyor. Atın son durduğu noktada, yeniden dik kayalık alan başlıyor. At buradan yürüyemediği için, bu noktadan sonra mecburen yürümek zorundasınız.

Tapınağa ulaşabilmek için çok dik merdivenlerden iniş yapılıyor. Tam merdivenlerden indiğiniz noktada ise Yılan Şelalesi görülüyor. Şelalenin orada küçük bir köprüden geçerek, bu kez de dik merdivenlerden çıkışa başlanıyor. Merdivenlerin başladığı noktadan Manastır’a ulaşmak yaklaşık 1 saati buluyor. Tabi yüksek irtifanın da yürüyüş zamanını uzatmasındaki etkisi çok fazla.

Arabadan inip yürüyüş rotasına ilk başladığımızda sabah saat 8’i gösteriyordu. Rehberimiz bu rotanın çok zor bir rota olduğunu yanımıza bol su ve atıştırmalık bir şeyler almamızı tembihledi. Bu rotaya başlarken endişelerimiz oldu. Çünkü yaklaşık 1.000 metrelik yüksekliği yürüyerek çıkacağız. Bu da 5 kilometrelik bir yola tekabül ediyor. Yüksek irtifada olduğumuz için nefes ve yüksek irtifa problemlerini yaşamak olası.

Ben bu dik ve uzun mesafeyi, üstelik de bu irtifada çıkmayı göze alamadığım için ata binmeyi tercih ettim. Ancak daha önce düz yolda bile ata binme tecrübem olmadığı için çok zorlandım. Atla çıkmayı tercih edenler konvoy halinde çıkışa başladık. Çok dar ve çok dik kayalık patikadan yürüyüş, at üzerinde de olsa çok zordu. Çıkışlarda değil, ama hafif eğimlerde çok zorlandım ve korktum açıkçası. Bu yaşta, bu macera bana biraz fazla geldi. Ama sonuna kadar değdi.

Bir müddet sonra yaya olarak gelen eşim, kızım ve kardeşimden koptuk. Ama yerel rehber beni hiç yalnız bırakmadı. Devamlı yanıma gelerek, sevimli yüzü ile iyi olup olmadığımı kontrol eder gibiydi. Yaklaşık 1 saat süren bu yolculuktan sonra bir mola yerine ulaştık ve attan indim. Burada hem atlar, hem bizler dinlendik ve yaya gelenleri bekledik.

Eşim, kızım ve kardeşim çok yorulmuş olarak geldiler. Onlar da beni merak etmişler. Ama herhangi bir problem yaşamadık. Mola verilen alanda her yer renkli dua bayrakları ile doluydu.

Buradan Taktsang Manastırı’nın muhteşem manzarasını fotoğrafladık. Biraz dinlenmenin ardından ben tekrar ata bindim, ailem de yaya olarak yürüyüşe devam etti. Yürüyüşün ikinci etabı da yaklaşık 1 saat sürdü. Tabii yükseklik giderek arttığından özellikle yürüyenler için daha zor bir hal almaya başlıyor. Ancak sanırım insanın bünyesi yavaş çıktığımız için alışıyor.

Yine atlardan indik ve atlarımızla vedalaştık. Burada yürüyerek gelen grubu bekledikten sonra onlar da biraz dinlenme molası verdiler. Ardından üçüncü etap olan dik merdivenler kısmına geldik. Manastır’a gitmek üzere çok dik merdivenlerden inmeye başladık. Taktsang manastırı dik kayaların üzerindeki konumuyla bizleri karşılıyor gibiydi. Muhteşem bir manzaraydı.

Merdivenlerden indiğimizde Yılan Şelalesi ile karşılaştık. Bu şelale, yaklaşık 75 – 100 metre yükseklikten dökülüyordu. Tam döküldüğü noktada ise ufak bir köprü ve köprüyü süsleyen mantraların yazılı olduğu renkli bayraklar var. Çok etkileyici bir görüntü sunuyor.

Burada halk aynı zamanda dilek diliyor. Şelalenin döküldüğü kısımda minik kayaların oyuklarına yerleştirilmiş sayısız mini stupa görüyoruz. Buradaki stupaların çoğunluğu topaç şeklinde tek parçadan oluşmuyor. Buradakiler, farklı boyutlardaki taşların üst üste dizilmesi ile oluşturulmuş. Çok renkli bir görüntü sunuyordu. Köprüden conra aşağıda yeniden bir şelale oluşuyor ve aşağıya doğru başka bir şelale akıyordu.

Şelalenin kaynağına yakın, yani en tepe kısmında ufak bir tapınak var. Burası Guru Rimpoche’nin ruh eşinin ve aynı zamanda da yardımcısının meditasyon yaptığı yermiş. Tabii o dönemde burada böyle bir yapı yokmuş, sadece bir mağara varmış.

Yol sadece burada bitmiyor. İndiğimiz kadar merdiveni bu kez de çıkacağız. Merdivenleri inmek çok zorlamamıştı ancak, o yükseklikte o kadar merdiveni çıkmak bir hayli zordu. Başladığımız noktadan Manastıra ulaşmamız tam 3 saat sürdü. Ama ulaştığımızda bu zorlu yürüyüşe değdiği konusunda hem fikirdik.

Paro seyahatiniz sırasında konaklamak için havalanına yakın Raven's Nest veya Rema Resort gibi otelleri tercih edebilirsiniz.  

NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.