Akşamdan oluşan bir gezme isteği ve yarın nereye gitsem acaba sorusuna karşılık hemen bulunan çözüm; Kastamonu. Sabah yola çıkıp 12.30 gibi Kastamonu'daydım. Hiç bilmediğim bu şehirde yürümeye başladım. Adım attığım her yerde tarih vardı sanki. İlk olarak Kastamonu Arkeoloji Müzesi'ni gördüm ve hemen heyecanla içeri girdim. Çanakkale türküsünün aslında Kastamonu'ya ait olduğunu, Kurtuluş Savaşı'nda çok sayıda şehit veren Kastamonu'da savaş sonunda 6 kadına 1 erkek düştüğünü ve bu kadınların da 60 yaş üzerinde olduğunu, Atatürk ve Namık Kemal'in Kastamonu hakkında söylediği güzel şeyleri müzedeki sevimli ve konuşkan amcadan öğrendim. Arkeoloji Müzesi'nde 2008 rakamlarıyla 50 bini sikke olmak üzere 51.874 (50.545-1329) eser bulunmaktaymış. Ancak müzede en dikkatimi çeken üzüm şeklindeki Hitit dönemine ait kolyeydi (Takı- tokaya düşkünlükten olabilir bu).
Sırt çantamı kalacağım Sinan Bey Konağı'na bırakıp, yoluma devam ettim. Kastamonu Kalesi ilk hedefti. Kaleye çıkması biraz zor olsa da o tarih kokan dar sokaklar arasında bunu pek fark edemedim. Her sokağın başında tarihi bir türbe, çeşme ya da konak bulunmakta. Kaleden Kastamonu görüntüsü ise bambaşka. Kaleden sonra Nasullah Kadı Külliyesine düştü yolum. Kastamonu sembollerinden olan bu yapı Kastamonu valisi Nasullah Efendi tarafından yapılmış. Kent merkezinde yer alan cami; meydanı, şadırvanı, köprüsü ve bir de daha sonra eklenen medrese ile bir külliye görünümünde. II. Beyazıd döneminde 1506 yılında Nasrullah Kadı tarafından köprü ve şadırvan içindeki su havuzları ile birlikte yaptırılan cami, Kastamonu’nun en büyük camisi. 1746 yılında genişletilmesine kadar 6 kubbeli bir yapıya sahip olan cami, bu çalışmayla 9 kubbeli bir hale gelmiş. Cami içindeki hatlar ve süslemeler ise yine Kastamonulu ünlü hattat Ahmet Şevket Efendi tarafından yazılmış.Milli Mücadele yıllarında, Anadolu’yu dolaşarak Kurtuluş Savaşı’na destek toplayan Mehmet Akif Ersoy, Nasrullah Camii’nde de vaaz vermiş ve halkı Milli Mücadele için cesaretlendirmiş. Halk arasında yaşayan bir söylenceye göre, bu şadırvandan bir kez su içen kişi ömründe ya 7 kez Kastamonu’yu ziyaret etmekte ya da Kastamonu’ya yerleşmekteymiş.
Külliyenin orada bulunan küçük hediyelik eşya dükkanlarından Kastamonu'ya ait bir sürü el yapımı hatıralar alabilirsiniz. Yakup Ağa Külliyesi'ni, Yılanlı Dergahı'nı, Hazret-i Pir Külliyesi'ni ve Saat Kulesi'ni gezdikten sonra yemek yemek için Deve Hanı'na gittim. Deve Hanı’nın ön yüzü kesme taştan yan duvarları moloz taştan ve tuğladan yapılmış. Hanın giriş kapısı basık kemerli. Yapının ön yüzündeki giriş kapısından sonra yüksek tonozlu birer bekçi hücresi ve kare planlı avlusunun yanında da ahırlar bulunmakta. Avlunun iki yanda yolcuların kaldığı odalar var. Hediyelik eşyların da satıldığı bu hanın yemeklerinin methini internetten görmüştüm ancak gittiğimde orada artık yemek yapılmadığını öğrendim.
Boynumu büküp geri döndüm ve karnımı doyurdum. Sıradaki adres Etnografya Müzesi oldu. 1. katta Kastamonu’nun yakın geçmişine ilişkin fotoğraflara ait sergi ve müze kitaplığı bulunmakta. 2. kat ise Kastamonu’nun binlerce yıllık halk kültürünün ve zanaatlarının sergilendiği alan. Urgancılık, dokumacılık, taş baskı, ağaç işleri, ayakkabı ve yemenicilik gibi bölümlerin bulunduğu bu alanda Kastamonu kültürünün köklülüğü ve gelişmişliği görülebilir. Cem Sultan Bedesteni, Aşirefendi Hanı, Penbe (Balkapanı) Han görülmeden dönülmeyecek yerler... Bugünlük bu kadar gezme yeter deyip kalacağım Sinan Bey Konağı'na geldim. Hizmetinden memnun kaldım ancak diğer konaklara göre daha pahalı. Ancak aralarında çok da fark olduğunu düşünmüyorum. Bütün akşamı televizyon izleyip, çekirdek çitleyerek geçirdim. Sabah kalkınca kahvaltı için yöresel yemekleri ile meşhur Eflanili Konağı'nı tercih ettim. Gerçekten güzel bir köy kahvaltısı menüsü bulunmakta. Uzun uzun kahvaltı yaptıktan sonra gezerken El Sanatları Teşhir Merkezi'ni gördüm. İçinde bir sürü güzel el sanatı eserinin bulunduğu bu yer, benim Kastamonu'da en beğendiğim yer.
Unutulmaması gereken önemli şeylerden biri de çekme helva. Çekme helva almak için girdiğim dükkanda, yaşlı bir çift 7 paket çekme helva alınca nedenini sordum. "Bir kere alıştırınca sürekli istiyorlar" deyip, gülüyorlar. Çekme helvayı da aldıktan sonra artık Kastamonu'dan ayrılma vakti geliyor. Aklımda El Sanatları Teşhir Merkezi'nde gördüğüm bir mani yüzümde tebessüm ayrılıyorum bu küçük tarih kokan şehirden.