Tibet, Lhasa ve Şaşırdıklarımız...

Nihayet Lhasa’dayız. Lhasa Havaalanı’nın şehre uzaklığı 40 kilometre. Ancak yollar o kadar geniş ve güzel ki... İlk etapta Tibet’te hiç ummadığımız bir durumdu. Irmaklar üzerine kurulu geniş köprüler, dağların içinden geçen geniş ve aydınlatılmış tüneller, digital tabelalar... Galiba, Tibet bizi çok şaşırtacak…

Türkiye ile Tibet arasında 6 saat fark var. Aslında Tibet, Türkiye’ye daha yakın ve Nepal’in hemen üzerinde. Nepal ile Türkiye arasındaki saat farkı yaklaşık 4 saat iken Lhasa’da bu fark birden 6 saate çıkıyor. Bunun sebebi de Tibet’in yerel saat olarak Çin’in yerel saatini baz alması. Hal böyle olunca mevsim Kasım olmasına rağmen hava saat 8’den önce kararmıyor. İşimize de geldi. Çünkü özellikle güneş gidince dayanılması zor kuru bir soğuk başlıyor. Bu nedenle burada günün uzun olmasına çok sevindik.

Lhasa’da bizi şaşırtan diğer bir şey ise trafik ışıkları oldu. Trafik ışıklarına yaklaştığımızda Vivaldi çaldığı’nı farkettik. Tüm trafik ışıklarının içinden aynı hafif müzik yükseliyor. Dünya’nın bir ucu olan ve bambaşka bir kültüre sahip olan Lhasa’da Vivaldi dinlemek, üstelik de bu yayının teknoloji kullanılarak her bir trafik ışığı içine yerleştirilmiş olması bizi çok şaşırttı. Avrupa ülkelerinde bile böyle bir şeye rastlamak çok mümkün değil.

Tibet’te sokaklarda çok sayıda kedi ve köpek var. Özellikle de köpek... Tapınaklarda bile kedi, köpeğe rastladık. Ancak Tibet’e özgü en belirgin hayvan tibet aslanı dedikleri bir köpek cinsi. Oldukça iri, bol tüylü ve çok sevimli bir hayvan.

Lhasa’da taksilerin de mavi-beyaz olduğunu belirtmemde yarar var.

Lhasa’daki polis ve askerlerin çokluğu da dikkat çekiyor. Tüm meydanlar ve ara sokaklar polis ve asker dolu. Polisler özellikle meydanlarda ve uzun caddelerde en fazla 50 metre ara ile bir grup halinde bulunuyorlar ve her tarafı görebilmek için sırt sırta vererek duruyorlar. Ama fotoğraflarını çekmek kesinlikle yasak.

Tibet’e özgü çay “butter-tea”nin tadı da unutmayacaklarımız arasında. İçinde çay, yak yağı, tuz ve karabiber var. Rengi sütlü çay gibi ama içinde süt yok rengini veren yak yağı. Ancak damak tadımıza hiç mi hiç uymadı.

İbadet ritüelleri de unutulmayacak cinsten. İbadetleri sadece ellerinde manileri çevirmekten ibaret değil.

Hem sokaklarda, hem tapınak çevrelerinde hem de tapınak içlerinde önce ayakta iki ellerini başları üzerinde birleştirip, yüz hizasına, daha sonra çene altına getirip daha sonra yüzü koyun yere yatıyorlar. Bu hakereti 3, 5, 7 gibi sadece tek rakamlarda tekrarlıyorlar. Bu şekilde ibadet eden kadınlar ise eteklerini açılmaması için ayak bileklerinden bir ip ile bağlıyorlar. Aynı ibadeti tapınak çevresinde ve sokaklarda yapanlarda elleri kirlenmesin diye ellerine kesekağıdına benzer birşey geçiriyor.

Tapınakların içinde ibadete gelen Budistlerin yanlarında taşıdıkları poşet yağlar ve kaşıklar da ilgi çekici noktalardan. Bazıları ise eritilmiş yak yağını termoslarla getirmişler. İbadete gelen herkes Butter candle’lere ya kaşıkla ya da termostan yağ dökerek kandillerin yanmasına katkıda bulunuyorlar.

Tapınaklarda dönen para ise en çok şaşırtanlardan... Tapınaklarda her Budha heykelinin önünde para kutusu var. İnsanlar ellerinde deste bozuk paralar içeri giriyorlar ve heredeyse hiç bir kutuyu atlamadan hepsine para atıyorlar. O kadar ki, artık kutular dolmuş sağda solda her yer de para var. Ama hiç kimse tapınaktan para almıyor. Ancak kendisinde bozuk para yoksa buraya bütün parayı koyup, bozukluları alıyor ve bu bozuk paraları da kutulara atarak ibadetine devam ediyor.

İnsanların neredeyse tamamının elinde mani ve tesbihlerle dolaşıyor olması kente ayrı bir öznellik katıyor. Caddelerde, tapınak çevrelerinde, alışveriş mağazalarının içinde gerek oturdukları yerde, gerek ayakta gerekse yürüyerek mütemadiyen manilerini çeviren insanlar.

Hatta bankada işlem yapan bir Tibet’li, bir yandan gişe memuru ile para alışverişini yapıyor., bir yandan da diğer eliyle manisini çeviriyordu. İşte bu da bizi şaşırtan önemli olaylardan...

Tibet’te insanların manileri hep ellerinde ve durmaksızın çeviriyorlar, yani her dakika dünyaya iyi enerji vermeye çalışıyorlar.

Ülkenin tapınakları gibi insanları da renkli. Her bölgeye göre giydikleri kıyafetler değişiyor. Bazı bölge insanları bir omzunu paltosunun dışında bırakacak şekilde giyinirken bazısı şapka takıyor. Ama en ilgi çekici olanlar ise pek çok bayanın çeşitli toka, boncuk ve tarak takmak suretiyle süsledikleri uzun ve örgülü saçlarıydı.

Aynı zamanda erkeklerin özellikle kırmızı ipler kullanarak süsledikleri kafaları ve kadınların çok süslü yerel kıyafetleri de unutamayacaklarımız arasında.Lhasa'ya ulaşımı kolay ve dağ manzaralı konaklama yerlerinden Lhasa Badacang Hotel ve InterContinental Lhasa Paradise otellerini tercih edebilirsiniz.  

NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.