İsmini hep duyardık Basel’in. Aslında meşhur bir şehir anlayacağınız, biz de gidip görelim dedik, ucuz bilet bulduk gittik. Çoğu insan Zürih’i tercih ediyor haliyle, büyüsünden, lüksünden, popülaritesinden ve elitliğinden dolayı .. Takdir edersiniz ki Basel de çok kıymetli, üç ülkeyle olan bağlantısından dolayı bu aralar Türk vatandaşlarının en çok ziyaret ettiği bölgelerden birisi. Bazıları aktarma merkezi olarak da kullanıyor hatta. Yaz aylarında daha yoğun ve kalabalık haliyle, mevsim itibariyle değişiyor yoğunluk...
İsviçre, yüzölçümü olarak çok küçük bir ülke. Haritada baktığınızda birkaç ülke arasına sıkışmış gibi görünür çok önemsemezsiniz belki de ama küçücük ülkenin bile o kadar güzel şehirleri var ki aslında. Basel de küçük ülkenin küçük ve rengarenk şehirlerinden biri. Hareketliliğinden kaynaklı rengarenk yani. İsviçre’nin kuzey doğusunda bulunuyor. İsviçre, Avrupa Birliği üyesi olmadığı halde Schengen vizesini kabul ediyor. Ama diğer ülkelere göre vize verme konusunda biraz daha sıkı olduğunu söyleyebilirim. Euro geçmiyor tabi, frank kullanmanız gerek (CHF) , dolar ile aynı kuru, çok da ucuz değil yani. Bu arada madeni paraları karıştırmaya çok müsait, aman dikkat.
Basel de İsviçre’nin en büyük değil ama çok şirin bir şehri, tabi ki Zürih kadar da pahalı değil. Sıklıkla kalkan 50 numaralı otobüsle havalimanı ve şehir merkezi arasında sefer yapılıyor. Şehir merkezinde tam tren garının önündeki noktadan kalkıyor otobüs, bilet sadece otomat makinelerden alınıyor. Garın içerisinde de Migros’un bolca işletmesi var. Zürih’te fabrikası olduğundan bahsetmiştim. Burada Türk çalışanlar bulabilirsiniz. Bu arada yeri gelmişken bahsedeyim, çok fazla sayıda Türk yaşıyor bu şehirde , bazı market raflarında Türk gazetelerinden bulmanız mümkün.
Şehrin bir tarafı çok modern, diğer bir tarafı da fazlasıyla tarihi yapı içeriyor Zürih’te olduğu gibi. Şehir halkı da çok zengin değil, orta halli insanlar kanımca. Kolaylıkla bir günde de gezebileceğiniz bir şehir, çok büyük değil ama tam anlamıyla göreyim, şehrin zevkini çıkarayım derseniz 2-3 gün ayırmanız gerekli Basel için. Şehrin genelinde Almanca konuşuluyor, ama İngilizce anlaşmakta da sıkıntı çekmeyeceğiniz bir bölge. Ulaşım ağı bir hayli geniş, farklı güzergahlara giden birkaç farklı tramvay hattı var. Bunun dışında yine vazgeçilmez ulaşım aracı bisiklet fazlasıyla kullanılıyor diğer şehirlerde olduğu gibi.. Araç trafiği yok denecek kadar az. Şehrin işlek caddelerinde yine tanınmış markaların mağazaları var, vitrinlerde promosyon reklamlarına bakmadan geçemedik ve meşhur Black Friday kampanyasına denk geldik , afişleri vardı o gün bütün mağazaların camlarında . Hatta ünlü Lindt çikolatasının bir mağazası da o caddede karşımıza çıktı. Çalışanları çok güler yüzlü ve ilgiliydi. Uzun boylu görevli arkadaş, Zürih’te yaptıkları gibi hiç bir ücret talep etmeden lezzetli ikramlarda bulundu bize. Söz konusu da çikolata olunca , ben de tam anlamıyla bitter tutkunu olunca girdik, dakikalarca çıkamadık. Ürünler haliyle aynı ve Zürih’e göre de çok uygundu fiyatlar.
Şehirde görülmeye değer tarihi bir yapı Münster katedrali. Bazı kaynaklarda Basel manastırı ve ya Basel katedrali diye de geçer. 13.yy’da inşa edilmiş olan bu tarihi katedral, zengin mimarisi ve tarihi görüntüsüyle ön plana çıkıyor.
Şehir merkezi Markplatz. İhtiyaç duyabileceğiniz her şeyi bulabileceğiniz meydan. Şehrin kalbi burada atıyor. Bu caddede bir starbucks bulup, kahve molası için girdik . Çıkışta bizdeki gibi üstü kapalı kırmızı arabalarda satış yapan bir amcadan kestane alıp denedik. Bu arada bu kırmızı arabalardan çok fazla sayıda var, çıtır çıtır kestanelerden denemenizi öneririm.
Marktplatz meydanında bulunan kırmızı belediye binası Rathaus (Almancada belediye binası anlamına geliyor) İçeri giriş serbestti, giriş kısmında duvarlarda farklı motifler ve süslemeler vardı, bir de anıt vardı fotoğrafladım ama kim olduğunu öğrenemedim.
Ren nehri, tabi ki buraya kadar da uzuyor. Her şehirde bir köprü vardır ya, orası hep fotoğraf noktası olur, burada da Mittlere köprüsü meşhur.. Renkli asma kilitlerden burada da var.. Bu kısım Zürih’e çok benziyor haliyle ama oradaki kadar gösterişli yapılar ve binalar yok Basel’de. Ama olsun ben yine de çok sevdim burayı ve küçük Zürih bana göre...