Ege’de bir ada söyleyin ki güzelliği ile insanı kendine hayran bırakmasın. Samos (Sisam) adası da Yunan kültürünü deneyimlemek, deniz ve doğanın tadını çıkartabilmek için harika bir rota! Geçtiğimiz yaz ben ve yakın bir arkadaşım, ani bir kararla yıllık iznimizi Samos’ta geçirmeye karar verdik. Hızlıca feribot biletlerimizi aldık.
Hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra, İstanbul’danSeferihisar’a geçip, feribotla yaklaşık iki saat içinde adaya vardık. Biz plajlara yakın olduğu için, tavsiye üzerine Kokkari’de konakladık ve çok memnun kaldık. Kokkari; adanın kuzeyinde yer alan, deniz kenarında rengarenk bir köy. Yürüyerek plajlara, restoran ve kafelere rahatça ulaşabilirsiniz.
Ada İçi Ulaşım
Ulaşım için araba kiralamadık ama otobüsle de istediğimiz her yere gidebildik. Ne yazık ki seferler çok sık değil ve geç saatlere kadar da devam etmiyor. Bu nedenle araba kiralamayı düşünmüyorsanız, adaya vardığınızda en kısa süre içerisinde güncel otobüs saatlerini öğrenmeniz, günlük planlamalarınız için çok yararlı olacaktır. Ancak daha çok gezmek ve otobüsle ulaşılamayacak yerleri de görmek isterseniz, araba veya taksi kullanımı şart. Bu gezide deneyimlediklerimden yola çıkarak, seyahatinizi planlarken yararlı olabilecek bilgiler ve görseller sunan bir liste hazırlamaya çalıştım. İşte Samos’taki favorilerim;
Potami Şelaleleri: Samos’a deniz tatili için giderken, beni en mutlu edecek yerin Potami Şelaleleri olacağını nereden bilebilirdim? Yeşili seviyor ve biraz maceraya da varım diyorsanız, Potami Şelaleleri’ne gitmeden dönmemenizi öneririm! Yemyeşil ağaçların arasında, huzur dolu bir yürüyüşten sonra, şelalenin ilk bölümüne varıyorsunuz. Suyu biraz bulanık olduğu için korkabilirsiniz ama yürümeye devam ederseniz, yolun sonunda çok küçük bir şelale ile karşılaşacaksınız. Size tavsiyem, yazının devamında bahsettiğim rotadan devam etmenizdir. Biz en başta ilk şelaleye giden yolun sol tarafında kalan dik, tahta merdivenlerden çıktık ve hiç beklemediğimiz kadar etkileyici bir manzara ile küçük bir restaurant çıktı karşımıza. Dönüşte, yemek molasını burada verme planı yaparak, diğer şelaleye giden merdivenlerden inmeye başladık. Bu noktada size birkaç uyarım var. Merdivenler ve şelaleye giden yol biraz tehlikeli ve zorlayıcı. Kendinizi fiziksel olarak zorlamamanız gereken bir rahatsızlığınız varsa ya da bu tarz aktivitelerden hoşlanmıyorsanız, sadece ilk küçük şelaleye kadar yürümenizi öneririm. Küçük yaşta çocuklarla gitmek için de pek uygun değil. Ayrıca; yanınızda çantanız ya da ıslanmasını istemediğiniz eşyalarınız varsa, demin bahsettiğim restauranta bırakabilirsiniz. Zira biz bırakmadığımıza çok pişman olduk, az kalsın pasaportlar sırılsıklam oluyordu :) Son olarak da, varsa deniz ayakkabısı giyin ve yanınızda yedek mayo, kıyafet ve havlu bulundurun. Ikinci gittiğimiz şelale yolu, bahsettiğim gibi daha zordu ama bir o kadar da heyecan vericiydi. Yeri geldi bir kayadan diğerine atladık, yeri geldi yüzdük ve sonunda ilkinden nispeten biraz daha büyük şelaleye vardık. Gerçekten çok güzel ve asla unutmayacağımız bir deneyimdi. Ancak şelalelerin boyutu konusunda beklentiniz büyük olmasın. Bu şelaleden sonra bir ip yardımıyla kayaya tırmanıp devam edebiliyorsunuz ama bizim midemizle çalışan aklımız geride bıraktığımız restaurantta kaldığı için, geri dönmeyi tercih ettik:) Büyük şehrin koşuşturmalarından, çevre kirliliğinden, stresten çok uzakta, dinlenmeye bıraktık kendimizi. Restaurantın sahibi Costa Amca’nın ataları Türkiye’den göç etmiş Yunanistan’a. Türk olduğumuzu anlayınca bizi sımsıcak karşıladı. Dünyanın en tatlı, en misafirperver insanlarından biri. Bir yemek sipariş verirseniz, yanında üç tane ikram yemek geliyor diyebilirim. Kesinlikle fırında tavuğunu denemelisiniz. İşte bir günü böyle orman manzarası eşliğinde kitap okuyarak sonlandırdık… Tüm yılın yorgunluğuna değecek anlardı!
Samiopoula Adası: Yaz tatillerinde tekne turlarına katılıp, hem arabayla ulaşılamayacak sahilleri hem de kısa sürede çok yer görebilmeyi çok severim. Yaptığımız araştırmalarda sadece Pythagoreio’dan kalkan tekne turları olduğunu ve sadece iki-üç yere uğradığını öğrendik. Tam Pythagoreio’yu gezerken, sahilde sadece “Samiopoula Adası”na giden bir tekneye denk geldik ve normalde tekne turunu bir sonraki güne bırakmayı planladığımız halde, ani bir kararla binip adaya doğru yola koyulduk. Yol biraz uzun sürüyor ama teknede ev şarabı, karpuz gibi ikramlar yapılırken, muhteşem manzaraların keyfini çıkartabilirsiniz. Samiopoula Samos’un güneyinde kalan çok küçük bir ada. Üzerinde bir kilise ve sahilde şezlong kiralayan yaşlı adamın evi dışında bir yerleşim yeri yok. Tekneden inip bir kaç dakika yürüdükten sonra, sizi göz kamaştırıcı turkuaz rengiyle, içinden çıkmak istemeyeceğiniz güzellikte tertemiz bir deniz karşılıyor. Ada o kadar doğal ki, gezinirken keçiler size eşlik edebilir. Kesinle gitmelisiniz, asla pişman olmayacaksınız! Not: Hiç bir tesis bulunmadığı için yanınızda yiyecek ve içecek almanızı öneririm. Unutsanız da önemli değil, ulaşımınızı sağlayan teknelerde de yiyecek ve içecek servisi yapılıyor. Biz dönüş yolunda teknede bazı ev yapımı mezeler denedik, gayet lezzetliydi. Tercih sizin…
Plajlar: Adanın dört bir yanı birbirinden güzel plajlarla çevrili. Siz de bizim gibi dinlenme amaçlı bir tatil planlıyorsanız, aşağıda sıraladığım plajları deneyebilirsiniz.
Calma Beach Bar: Kokkari konumu nedeniyle rüzgarlı olduğu için deniz genellikle dalgalı ama Calma’nın bulunduğu küçük koy oldukça sakin. Berrak denizi, çalan müzikler ve menüsü sayesinde çok keyifli zamanlar geçirdik. Akşamları da belirli bir saate kadar içki servisleri bulunuyor, hatta isterseniz denize de girebilirsiniz. Calma bizim için çok ayrı bir yere sahip çünkü güler yüzlü çalışanları bizim yeni arkadaşlarımız oldu, misafirperverlikleri ve tavsiyeleri ile tatilimizin geri kalanı daha da güzelleşti.
Lemonakia Plajı: Masmavi denizin tadını çıkartırken, öyle yemeğinizi muhteşem manzarasıyla Andrea’s Place’de yiyebilirsiniz.
Tsobou Plajı: Sakin, tertemiz bir plaj. Ancak, rüzgarlı havalarda deniz dalgalı olacaktır. Yanınızda şnorkel ve palet getirmenizi tavsiye ederim; kayaların etrafındaki balıkları izleyebilirsiniz.
Kokkari Plajı: Yine rüzgarlı havalarda dalgalı ama tertemiz bir denizi var. Sahil boyunca birçok cafe ve restaurant var, önlerinde şezlong ve şemsiyeleri de mevcut. Bazılarında yemek yerseniz, şezlong ücreti de alınmamakta. Hem denize girmek, hem de öğle ve akşam yemekleri için tercih edebilirsiniz.
Restaurant ve Bar: Evet, şelalelerde yüzdük, masmavi sularda daldık ama Yunanistan’a gelmişken tabii ki yemeklerden de geri kalmadık. Deniz ürünlerine, ouzoya ve tzatzikilere doyduk! Sizinle en beğendiğimiz üç yeri paylaşmak isterim:
Taverna Delfini: Yunan arkadaşımız Aggelos sayesinde keşfettiğimiz bu mekan, tam anlamıyla bir Yunan deneyimi sunuyor! Denizin kenarında, taptaze deniz ürünleri yiyebileceğiniz tipik bir taverna. Biz yemeklerimizi beklerken denize girip güneşi batırmayı bekledik. Yemekler ve ouzo ile birlikte Türkçe ve Yunanca ortak söylenen şarkılar dinleyip, duygulandık, sevindik, danslarla eşlik ettik :) Lüks değil, lezzet ve huzur arıyorsanız çok doğru bir adres.
Meltemi Restaurant: Kokkari plajında yer alıyor ve Kokkari’nin en iyisi olarak biliniyor. Yunan arkadaşlarımızın tavsiyesiyle gittik ve deniz ürünlerinden çok memnun kaldık.
Taverna Archodissa: Potami Şelaleleri bölümünde detaylarını paylaştığım, Costa Amca’nın restaurantı.. Fırında tavuğunu yemeden dönmeyin! Yıllardır Yunanistan’a giderim, ilk kez balık veya et yerine tavuk yedim, yanında da parmaklarımı :)
Boa-Vista Music Coctail Bar: Genelde Kokkari'de yerel halkın da tercih ettiği, müzik eşliğinde farklı kokteyller deneyebileceğiniz keyifli bir bar. Paylaştığım bilgi ve fotoğrafların, tatilinizi planlarken sizlere yardımcı olması dileğiyle… İyi tatiller!