Alaska yolculuğumuzu bölgenin en sıcak günlerinin yaşandığı ağustos sonu, sonbaharın ilk günlerinde ve gemi ile yapmaya karar verdiğimiz ve gemi yolculuğumuza Vancouver’dan başlayacağımız için Kanada’nın bu güzel şehrine uçuyoruz.
(Kanada vizesi sadece Ankara'dan alınıyor, vize işlemleri biraz uzun sürdü,vize almak isterseniz erken davranmakta yarar var. Alaska için ise elbette Amerikan vizesi gerekiyor. )
Vancouver’a ilk gelişim ve bu şehri çok sevdim, düzenli, geniş caddeler, yemyeşil ve çok guzel bir sehir, zaten “dünyada yaşanabilecek ilk 5 sehir arasında” yerini almış.
Deniz kenarındaki adeta bir eğlence merkezi olan bölgede insanlar güneşin keyfini çıkararak içkilerini yudumluyor, barlar neşeli gruplarla dolu, cıvıl cıvıl, restoranlarda deniz mahsulleri, yengeç, istakoz, istiridye, karides gibi deniz mahsullerini bol bol ve ugun fiyata tadabilirsiniz. Ağustos ayı ortalaması 25-26 derece civarında. Bu gün kış aylarında kayak merkezi ama yaz aylarında da turistiklerin akın ettiği bir yer olan Whistler’a gidiyoruz. Yol çok keyifli, orman içinden, deniz kenarından geçip harika manzaralar sonrası ulaştık bu güzel kasabaya. Şehir oldukça canlı, sevimli sokaklar, şirin cafeler, restoranlar, hediyelik eşya satan dükkanlar turistlerini ağırlıyor. Zirveye çıkmak üzere teleferik biletlerimizi alıp yukarı çıkıyoruz. Tepelere çıktıkça hava soğuyor hatta az da olsa yer yer karlı. Buradan vadiyi geçerek karşı tepeye geçeceğiz.
Bu kadar uzun ve yüksek bir teleferik yolculuğu yapmamıştım. Aşağı baktığınız zaman belki biraz ürkütücü ama tek kelimeyle müthiş manzara ile büyülenebilirsiniz, dağlar yemyeşil çam ormanı, ortada bir nehir, göl ve kenarında kasaba kuşbakışı, çevre dağ zirveleri karlı. Çok keyifli bir gün.
Vancouver yakınlarında görülmeye değer çok yer var; Victoria adası, şehrin kuzeyinde dağların eteklerinde güzel bir sahil kenti Deep Cove, dünyaca meşhur çiçekleri, nadir ağaçları ile dolu Butchart Bahçeleri, kısacası bu kente daha uzun bir tatil planlanabilir.
Nihayet Alaska’ya hareket günü geliyor. Gemiye binmek üzere büyük bir limana geliyoruz. Vize ve pasaport kontrolü sonra gemiyebinerken su, içki, vs gibi sıvı sokmanın yasak olduğunu uyarısını alıyoruz, bavulda bile (x-ray ile kontrol edip alıyor, tur sonunda geri veriyorlar) ama bu gemide sadece ilk liman Vancouver olduğu için kamara başına 1 şişe şarap serbestti. (İçki, su, kahve paketleri satıyorlar, gemide günlük olarak tek tek almaktan çok daha ucuza geliyor.)
Gemi muhteşem, 15 katlı, içinde yok yok, yemekler harika, lezzetli, hele siz de bizim gibi Türk garson ve barmenlere denk gelirseniz yaşadınız, ki duyduğumuza gore hemen her gemide Türk personel varmış. Gemide 3 restoran var.
Bir alekart, 1000-1500 kişi kapasiteli, 18:00 yada 21:00 olmak üzere 2 grup halinde alıyorlar. Hergün değişik menü, zengin menüden istediğinizi seçebilirsiniz, limit yok (bu bölgede en bol balık olan somon hergün menüde yerini almış,) Pazar sabah brunch gerçekten muhteşemdi, sebzelerden ve buzdam harika heykeller yapmışlar.
Bir açık büfe var, sabah 7 den aksam 11 e kadar açık, istediğiniz zaman gidebilirsiniz, tüm Dunya mutfaklarını içeren bölümleri var. Bir de şık bir restoranları var, dünyada meşhur. Gitmek isterseniz 1 gün önceden rezervasyon yaptırmanız şart, ancak kişi bası etxtra 30$ ödemeniz gerekiyor. Terastaki havuz kenarında fast Food tipi büfeler, Spa merkezinde ise sağlıklı yiyecekler sunan bir büfe. Kısacası dikkat etmez iseniz bol kilo alarak geri dönebilirsiniz.
2. gece kaptanın “hosgeldin balosu”, son gun de “veda balosu” var.
Gemimiz gece yol alıp sabah bir Limanda akşam saatlerine kadar kalıyor, gemide çeşitli turlar satıyorlar ama sahilde benzer turları daha ucuza bulmak mümkün. (balina izleme, buzullar, tren, yiyebildiğin kadar crab ve somon, vs.)
Yazımın devamında Alaska maceramı anlatıyorum : http://gezimanya.com/GeziNotlari/tabiat-harikasi-alaska