Kavala’dan 2 saat, Keramoti’den 45 dakika süren feribot seferleriyle Thassos’a ulaşılabilir. Feribot için önceden rezervasyon yapılmıyor. Seferler sık ve fiyatlar çok uygun. İpsala sınır kapısından otomobille 3 saatte Keramoti’ye varılır. Gezmek isteyenler yol üstündeki Dedeağaç'ta oyalanabilir. Otomobilsiz gitmek için İstanbul-Selanik otobüsüne binilip Kavala’da inilebilir.
2013 Ramazan bayramı tatilimizi Thassos Adası'nda geçirmeye 2013 kışında karar verdik. Otel rezervasyonumuzu her zamanki gibi www.booking.com sitesinden yaptık. Fiyat olarak adadaki en pahalı otellerin arasında olduğunu söylemem gerekli. Thassos Adası'nda çok ucuz fiyatlara 2013'te kişi başı oda fiyatı 40 TL'ye bile bulabilirsiniz. Biz bir sonraki gidişimizde adanın başka bir yerinde çift kişilik oda fiyatı iki kişi için oda kahvaltı 100 TL civarında bir fiyata da konakladık.
Biz en çok Makryammos Beach'i beğendik. Aynı zamanda kaldığımız otelin beach'i...
Limenas adanın başkenti ve en büyük kenti. Keramoti feribotları buraya yanaşıyor. Gece, yemek yemek ve vakit geçirmek için adada kalan hemen herkes buraya geliyor. Restoran, taverna ve kafelerin yanı sıra her tatil kasabasında olan akşam gezinmesi yapılan bir çarşısı mevcut.
İstanbul'dan en kolay ulaşılan Yunan Adası olan Thassos (Taşoz) eskiden Misket üzümleri ile ünlüymüş. Biz Taşoz deriz, Yunanlılar ise Thassos.
İstanbul'dan adaya ulaşmak aslında çok kolay. Yollar çok rahat. Biz sınır kapısına 2,5 saatte ulaştık. Taşoz Adası görmeyi sabırsızlıkla beklediğimiz bir adaydı. Hoş biz Yunan adalarına zaten aşığız.
2,5 saatlik yolculuk sonrası sınır kapısında her zamanki yavaşlıkla pasaport işlemleri yapıldı : ) Bu insanlar o kadar rahatlar ki siz sabırsızlıkla geçmek için beklerken onlar oyalanmaktan zevk alıyorlar : )
Sınırdan geçtikten sonra bir gün ve bir gecemizi sık sık severek gittiğimiz sınıra sadece 30 dakika uzaklıkta olan Dedeağaç'ta geçirdik. Dedeağaç sevgili kocamın sadece yemek yemek için bile gidebileceği bir yer. Ertesi sabah erkenden Keramoti'ye doğru feribota binmek için hareket ettik. 1 saatlik bir yolculukla artık feribottaydık ve adaya ulaşmamıza dakikalar kalmıştı. Feribottaki martılar o kadar insana alışmışlar ki gelip elinizden ekmek yiyorlar. Yanınızda onlara atacak bir şeyler bulundurmanızı tavsiye ederim.
Feribot adaya yaklaştığında adanın yeşiline ve mavisine hayran kaldık diyebilirim. Yeşil ve mavi o kadar yakışmış ki bu adaya sabırsızlıkla feribotun yanaşmasını bekledik. Elimizde tabii ki haritamız ve uğramamız gereken yerlerin listesi var.
Bunlar sanmayın ki otelin hayvanat bahçesi, tel örgülerden sonrası dağ ve orman. Otel, geyikler otele girmesin diye tel örgüleri çekmiş. Geyikler de işi çözmüş karınları her daim tok : )
Sırada Giola var. Giola'ya doğru hareket ediyoruz. Giola'yı bulmak biraz zor oldu. Araba ile bir yere kadar gidebilsek de kalan yolu yürümemiz gerekiyor ve ne kadar yol yürümemiz gerektiğini bilmeden kötü şartlarda toprak, taş, bayır ve sıcak demeden yürümeye başlıyoruz : ) O kadar zor oldu ki Güçlü için yürümek : ) Bir daha mı? Asla : ) Giola, güneş tepedeyken ziyaret edilmeli su daha berrak ve net.
Efsaneye göre havuzu tanrı Zeus yaratmış ve üzerinde Afrodit yüzüyormuş. Dolayısıyla “Afrodit’in gözyaşları” olarak da bilinmektedir. Başka bir efsaneye göre ise havuz Zeus’un gözünü oluşturuyor. Zeus o gözle metresini izliyormuş. İster doğanın ister tanrıların hediyesi olsun, Giola doğal havuzunu kesinlikle ziyaret etmelisiniz.
Günün kalanını adanın etrafını dönerek ufak molalar vererek geçirdik. En güzel koyu bulmamız gerekli.
Ertesi sabah kahvaltımızın ardından hemen yanı başımızdaki Marble Beach diğer adıyla Saliara Beach'e doğru yola çıkıyoruz.
Buraya ya sabah çok erkenden gelip öğlen kaçmak ya da akşamüzeri gelmek gerekiyor. Bu olumsuzluklarına rağmen gelip görmeniz gereken bir yer Marble Beach.
Marble Beach yakınlarındaki mermer madeni dolayısıyla beyaz mermer tozuyla kaplı bir plaj.
Bundan dolayı sanki tropik bir adanın plajı gibi gözüküyor. Dışarıdan bakılınca gerçekten muhteşem bir görüntü. Fakat buraya bir beach club yapılmış, içerisi tıklım tıklım şezlong dolu, bangır bangır müzik çalıyor, adım atmayı bırak kulaç atacak yer bile kalmıyor bu güzelim plajda.
Sırada Kazaviti Köyü var : ) Sevgili kocamın tarifiyle...
Prinos'tan Kazaviti Köyü'ne dönüyorsunuz. Dağa 10 dakika civarı çıkıp, köye girince bir köprüden geçiyorsunuz. İleride sağdan Arnavut kaldırımı bir yola dönüyorsunuz. Yol sizi Kazaviti restorana götürüyor : )
Kazaviti sanıyorum adanın en otantik, en bozulmamış köyü. Dağ eteğine inşa edilmiş taş binalar yeşilin her tonunu barındıran ağaçların arasından neredeyse parlıyor. Güçlü'nün önce karnını doyurmalıyız : ) Daha sonra köyde dolaşacağız. Yoksa bir adım bile atmaz : )
Bu ağaçların altında mutlaka yemek yemelisiniz.
Bakalım ne yedik : ) ve kesinlikle tavsiye ediyoruz; CACİKİ, ROKA SALATASI, KABAH ÇİÇEĞİ DOLMASI, FAVA.
Köyde günbatımı bir harika...
Her güzel şey gibi bu da bitti. Taşoz favorilerimiz arasında yer alıyor : )