Türkiye'nin Minyatür Hali: İstanbul

Zamanında 3 imparatorluğun başkentliğini yapmış olan İstanbul, her kültürden farklı mutfakları içinde barındırır. İstanbul’daki kültürel çeşitliliği Türkiye’de başka hiç bir şehirde bulamazsınız. Ermeni, Rum, Çerkez ve Osmanlı mutfaklarının izlerini halen bu şehirde rastlayabilirsiniz. İstanbul’un iki kıtada yer aldığını düşünürseniz, şehrin 6 tarafının denizlerle çevrili olmasından dolayı balık ve deniz ürünleri ülkenin geneline göre çok daha fazla tüketilir. Karadeniz’den Marmara’ya inen balıklar İstanbul Boğazı’ndan geçtiği için, lokantalarda her mevsim farklı balık bulmak mümkündür.

Bir şehrin kültürünü tanımak için en güzel yol, sokak satıcıları ve sokaklarda satılan yiyeceklerdir. Simit, pamuk helva, kestane kebap, balık ekmek, kokoreç, nohutlu pilav; İstanbul deyince bir çırpıda sayabileceğimiz sokak lezzetlerinden birkaçıdır. Hem taze hem de ucuz olduğu için, sokak lezzetleri hiçbir zaman sizi hayal kırıklığına uğratmaz. Gezginleri lüks restoranlardan alıkoyacak güçte lezzetler vadeden İstanbul’daki sokak yemekleriyle tanışmak için hazır olun.


Fotoğraf: pixabay.com

Benim İstanbul’a gelen yerli ve yabancı turistler için önereceğim lezzet turu Aksaray’dan başlayıp, Sultanahmet, Eminönü, Karaköy ve Taksim’e kadar uzanan bir rotadır. Bir gün içerisine sayısız lezzet durağında çok farklı yemekleri tadabilirsiniz, dilinize damağına bayram yaşatabilirsiniz.

Benim yurt dışından gelen misafirlerimle yaptığım lezzet turu sabah 6’da Aksaray’da ciğer şiş ile başlar. Ciğeristan 24 saat açık nöbetçi ciğercimiz. Sabahın erken saatlerinde ciğer şiş ile kahvaltı yapmak Urfa yöresine ait bir kahvaltı kültürüdür. Şişlere dizilen kuzu ciğeri ve kuyruk yağları kömür ateşinde pişirilir ve masaya şişlerin üzerinde getirilir.

Şişleri havaya dikip çatalla etleri aşağı çekiştirerek komik duruma düşmeyin. Bu işin raconu, lavaşın üstüne 2-3 şişi koyup, ciğerlerin üzerine lavaşı kapatarak bir elinizle ciğerleri bastırmak ve diğer elinizle de şişleri çekmektir. Lavaşın içine ikram olarak gelen sumaklı soğan, taze nane, maydanoz ilave edip daha sonra kimyon ve sumak gibi kuru baharatlarla lezzet takviyesi yapılır.

Ciğer şiş ile mideyi hafif doyurduktan sonra sıcacık sabah çayı içmek adettendir. Türkiye’de çay demek siyah çaydır. Kimse size “Yeşil çay mı, İngiliz çayı mı?” diye sormaz. Türkler çayı kahvaltı akşam yemeği fark etmez, her öğünden sonra içer. Çay mutlaka ince belli cam bardaktan içilmelidir.

Kahvaltı için ikinci durak ise Kumkapı’daki Boris’in Yeri. Bulgaristan göçmeni olan Boris Bey’in açtığı bu ufak dükkanda Trakya’dan gelen manda sütüyle yapılan kaymak ve Şemdinli’den gelen halis bal ile ciğerin üzerine güzel bir cila yapabilirsiniz. Manda kaymağı ve bal ile yapılan bir kahvaltı, güne zımba gibi başlamanıza sebep olacaktır. İsteyene tahin pekmez, beyaz peynir, kavurmalı yumurta gibi alternatifler de var.

Sabahın ilk saatlerinde bütün hücrelerinizi mutlulukla doldurduktan sonra kalabalıklaşmadan erkenden Sultanahmet’e gidip turistik yerleri dolaşmalısınız, zira en az 2-3 saatinizi alacaktır. Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısından sonra artık Eminönü’ndesiniz. Buraya gelip de döner ve kokoreç yememek olmaz.

İstanbul’da döner yapan yüzlerce yer vardır, ama gerçek döner lezzetini alacağınız yer maalesef 2 elin parmaklarını geçmez. Mısır Çarşısı’nın hemen arkasındaki Zümrüt Döner İstanbul’da gerçek döner lezzetini iliklerinize kadar hissedebileceğiniz bir yer. Oturup yeme şansınız yok, kaç gram istediğinizi söyleyip, dürüm yapıp veriyorlar, ayakta yiyorsunuz. Dönerdeki en mühim konu, etin önceden kesilip bekletilmemesidir. 20 dakika önce kesilip tezgahta beklemiş olan et kurur ve lezzeti kaçar. Zümrüt dönerde et kesildikten hemen sonra dürümün içine girer, daha üzerindeki dumanlar tüterken siz de afiyetle yersiniz.

Kokoreç ise tipik bir Türk lezzetidir. Avrupa’da Amerika’da kolay kolay bulamazsınız. İyice temizlenen kuzu bağırsakları, şişin üzerine sarılarak kömür ateşinde pişirilir. İçi hafif sulu kalırken dışı ise nar gibi kızarır. Neticede bağırsak olduğu için her yerde yemenizi tavsiye etmem. Bazı yerlerde sacın üzerine domatesli biberli sote yapanlar da vardır ama bu gerçek kokoreç değildir. İllaki kömür üzerine pişecek dilim dilim kesilecek. Kral Kokoreç İstanbul’da doğru dürüst kokoreç yapan sayılı yerlerden biridir.

Yemekten sonra canınız tatlı çekerse Eminönü civarında iki alternatifiniz var. Hafif ama damakta tad bırakan bir şey istiyorsanız “lokum”, yok dönerin ve kokorecin ağırlığını iyice bastırsın diye baklava”. Hazır lezzet turuna çıkmışken, bence her ikisinden de tadına azar azar bakabilirsiniz.

150 yıllık Ali Muhittin Hacı Bekir İstanbul’un bilinen en eski lokumcusudur. Fabrikasyon üretime geçmemiş, o eski dükkanlarında 40 yıldır aynı çalışanlarla müşterilerine mutluluk sunmaktadır. Yüzlerce çeşit lokumun içinde seçim yapmakta oldukça zorlanacaksınız. Önce çifte kavrulmuş ile başlangıç yapıp, daha sonra kaymaklı lokum ile son vuruşu yapabilirsiniz. Özellikle kaymaklı lokum mideye kaydıraktan kayar gibi iniyor. Çıkışta eşe dosta götürmek için akide şekeri almayı unutmayın.

Baklava için ise doğru adres ise Hafız Mustafa. Nasıl lokumcu da kendinizi “Alis Harikalar Diyarında” gibi hissettiyseniz, burada onun 3 mislini yaşayacaksınız. Halep ve Antep’e ait bir tatlı olan baklavanın onlarca çeşidi var. Antep Fıstığından yapılan özel kare baklava ve fıstıklı dürümü fazla kaçırmamak kaydıyla yemeniz zaruridir.

Yedik içtik afiyet olsun, şimdi bir Türk kahvesi zamanı. İtalyanlar için espresso neyse, Türkler için de Türk Kahvesi odur. Türk kahvesinin en önemli özelliği filtre edilmeden, su ve şekerle birlikte pişirilmesidir, o yüzden içerken dikkatli olmak gerekir. Masaya gelen kahveyi önce koklayıp, ciğerlerinize bayram ettirin. Bu sırada hem toz halindeki kahveler yavaş yavaş çökecek hem de çok sıcak olan kahveniz soğuyacaktır. Türk kahvesinin köpüklü olması ve o köpüğü höpürdeterek içmek makbuldür. Eve dönerken bir paket kahve almak istiyorsanız, Kuru Kahveci Mehmet Efendi’yi bulun. Zaten henüz daha yeni çekilmiş kahvelerin kokusu bütün sokağa yayıldığı için bulmakta bu ufak dükkanı bulmakta zorlanmayacaksınız.

Galata Köprüsü’nden yürüyerek Karaköy’e geçebilirsiniz. Fotoğraf çekmeye meraklı olanlar, köprü üzerinde balık tutanlar ile harika pozlar yakalayabilir. Köprünün alt katında ise balık ekmek yiyip nargile içebileceğiniz kafeler mevcut. Köprünün Topkapı Sarayına bakan tarafına oturursanız, hem Haliç’e hem de boğaza giren çıkan gemileri de görebilirsiniz.

Karaköy’de karnınızda hala boş yer varsa, Köşkeroğlu’nda bir lahmacun yiyip ve ayran içmenizi öneririm. Antep usulü yapılan lahmacunda et kadar domates, yeşil biber ve maydanoz gibi sebzeler olur. Antep usulü lahmacunun en önemli özelliği soğan yerine sarımsak kullanılmasıdır. Buranın kebapları kadar baklava ve kadayıfları da iyidir, burma kadayıf ise benim favori tatlımdır.

Zeytin, peynir, pastırma, gibi gurme ürünleri için en doğru adres Namlı Gurme Karaköy. Türkiye’nin her yöresinden gelen peynirleri bulabilirsiniz. Zeytin ve zeytinyağına meraklıysanız şanslısınız. Türkiye’de zeytin alırken önce teker teker bütün çeşitlerin tadına bakılır sonra beğendiğiniz alırsınız. Salam sosis sucuk gibi işlenmiş etleri sevmiyorsanız, pastırma tam size göre. Önce tadına bakın sonra yarım kilo kestirip vakumlu paket yaptırarak evinize götürebilirsiniz.

Ve nihayet İstiklal Caddesi! Karaköy’den ister yürüyerek isterseniz de füniküler ile ulaşabileceğiniz İstiklal Caddesinde sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin her tarafından farklı mutfakları bulmak mümkündür. Klemuri’de bir çok Türk’ün bile bilmediği Doğu Karadeniz’in Laz yemeklerini, Nizam Pide Salonu’nda kavurmalı yumurtalı pideleri, Zübeyir Ocakbaşı’nda Adana usulü ocakbaşında oturup yenen kebapları, Fıccın’da Ermeni ve Çerkez mutfağını bulabilirsiniz. Özellikle akşamları Asmalımescit, Balık pazarı ve Nevizade sokakları rakı sofralarının lokantadan dışarılara taştığı yerlerdir. Ege’nin otlarıyla yapılan zeytinyağlıları, kalamar, ahtapot ve yengeç gibi deniz ürünlerini bu bölgede ki meyhanelerde bulmak mümkündür. En az 2-3 saat süren muhabbetli, şarkılı türkülü akşam yemeklerine, milli içkimiz rakı eşlik eder. Türk kahvesi ile bitirilen akşam yemeği, içkiyi fazla kaçıranlar için işkembe salonlarında devam eder. Tarihi Cumhuriyet İşkembe salonu yıllardır çizgisini bozmayan, kırmızı pul biber ve sarımsağı bastınız mı doğal antibiyotik etkisi gösteren işkembe çorbasının en alasını yapar.

İstanbul, Türkiye’nin minyatür halidir. Her bölgeden her yöreden faklı lezzetler bulabilirsiniz. Bu yazıda bahsetmediğim onlarca kültürel lezzet var. Nuruosmaniye’deki kurufasulyecileri, Osmanlı Mutfağının en güzel örneklerini sunan lokantaları, Fatih’teki Siirt ve Bitlis usulü büryancılarını... saymakla bitmeyecek yüzlerce Türk lezzetini İstanbul’da bulabilirsiniz.

Loplopculer

Yazar Hakkında

Loplopculer

Yerel lezzetleri keşfetmek için geziyoruz. 4 kıta 52 ülke oldu.Seyahate çıkmadan önce nerede ne yenir diye merak ediyorsanız bizi takip edin