Yaklaşık 15.000 nüfusuyla Etiyopya'nın kuzeyinde Lasta dağları arasında yer alan Lalibela şehri, 10. ve 13. yüzyıllar arasında ülkeyi yöneten Zagwe hanedanına başkentlik yapmıştır. Önceleri Roha olarak anılan ancak daha sonraları hanedanın en tanınmış üyelerinden birisi olarak kabul edilen ve 12. yüzyılda ülkeyi yöneten Kral Lalibela'nın adıyla anılan şehir, Orta Çağ’dan kalma kayalara oyulmuş 11 adet kilisesi ile ünlenmiştir. Aynı zamanda pek çok Etiyopyalı için de bir hac ve ibadet yeri olarak kabul edilmektedir. Bu sebeplerden ötürü Lalibela’da gezilecek yerler sadece kiliselerle sınırlıdır.
Lalibelakiliseleri, Etiyopya inşaat geleneğinin güzel ve farklı örneklerini yansıtmaktadır. Pek çoğu monolitik (masif bir kayadan tek parça halinde oyulmuş) yapıdaki kiliseler, Kral Lalibela'nın "Yeni Kudüs" yaratma niyetiyle ortaya çıkmıştır. Efsaneye göre, iyi bir Hıristiyan olan Kral, bir seferinde gördüğü rüyada Kudüs'e gider ve orada kendisine "yeni Kudüs" yaratma görevi verilir. Bunun üzerine Kral, Kudüs ve İskenderiye'den getirttiği yetenekli duvar ustalarına Ürdün Nehri'nin iki yanına 10 adet kilise inşa ettirir. Bu kiliselerin inşasında geceleri meleklerin yardım ettiği ve her gece, gündüz işçilerin yaptıklarının iki katını yaptıkları söylenmektedir. Kral'ın ölümünden sonra dul eşi onun anısına bir kilise daha inşa ettirir.
Kiliseler temel olarak iki farklı gruba ayrılmaktadır: Kuzeybatı grubundakiler ve güneydoğu grubundakiler. Pratikte bu ayrım nehrin iki tarafını simgelemektedir. En büyük ve gösterişlisi "Kurtarıcının Kilisesi" olarak adlandırılan Beta Medhane Alem, 33.5 metre uzunluğunda ve 10.5 metre yüksekliğindedir. Dünyanın en büyük monolitik kilisesi olarak kabul edilen yapının, Beta Maryam ve Beta Golgotha Kiliselerine bağlantısı bulunmaktadır. Kiliselerin pek çoğu tüneller ya da derin geçitler vasıtasıyla birbirine bağlanmıştır
Kiliselerin tamamı UNESCO Dünya Mirası Listesi kapsamında korunmaktadır.Kiliselerin arasında en çok ilgi çekeni ise, hiç kuşkusuz, Etiyopya'nın koruyucu azizi St. George adına yapılmış olan Beta Giyorgis'dir. 25 metreye 25 metrelik bir alanda bulunan kilise, simetrik bir haç şeklinde oyularak yapılmıştır. Derin bir çukurda yer alan kiliseye tünel aracılığıyla ulaşılmaktadır. Kilise, dünyanın sekizinci harikalarından birisi olarak kabul edilmektedir.
Lalibela, Etiyopya'ya giden herkesin mutlaka görmek istediği bir yerdir. Bu kadar popüler olmasının nedeni de, işte bu kiliseler. Alışılmıştan farklı olarak kayalık zeminin içine oyulmuş olan kiliseler kuzeybatı bölümünde bulunan grupta yedi, güneydoğudakinde ise beş kilise vardır. Kiliseler esasen iki değişik metotla yapılmıştır. Kuzeybatı grubundakiler ve 13. kilise olan Bet Giorgis Kilisesi, kaya zemin içerisine oyularak oluşturulmuş ve çoğu monolit yapıdadır. Yani masif bir kayadan tek parça halinde oyulmuştur. Bunlar ya dört duvarı ya da sadece üç duvarı çevresindeki kayadan tamamıyla ayrılmış olarak oluşturulmuş. Güneydoğu grubundakiler ise, Tigray'dekiler gibi kayalara oyulmuş kiliseler şeklindedir.
Monolit yapıların bir kısmı, yapıldıkları günden beri maruz kaldıkları erozyondan kaynaklanan hasarın giderilmesi için restorasyona alınmış durumdadır. Restorasyonu 2001 yılında tamamlanmış olan Bet Giorgis Kilisesi, içlerinde ihtişamıyla en dikkat çekici olanı ve diğer kilise gruplarından da farklı bir konumdadır. 15 metre yüksekliğinde (ya da derinliğinde) olan yapı simetrik bir haç şeklinde oyularak oluşturulmuş.
Birbirlerine tüneller ya da derin geçitlerle bağlı olan diğer iki gruptaki kiliseleri gezerken, kayalarda oluşturulmuş olan inziva oyuklarında ya da merdiven kenarlarında, kendilerini okudukları İncil'e kaptırmış münzevilere rastlayacaksınız.