İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanından tarifeli sefer ile saat 05.45’te hareket ediyoruz Gaziantep’e. 1 saat 40 dakika süren yolculuğun ardından, Gaziantep Havalimanına 7.30 gibi varıyoruz.
Havaalanından şehre Havaş ile ulaşılabilmekte. Her inen uçaktan 25 dakika sonra şehir merkezine sefer düzenlenmekte. Alanda bulunan 6 araç kiralama ofisinden araç kiralamak da bir diğer seçenek.
Hayli erken vakitte başlayan gün için ilk durak Katmerci Zekeriya. Şahinbey’de bulunan mütevazi dükkanda Katmer yiyerek güne başlayabilirsiniz. Zekeriya Özsimitçi tarafından kurulan müessese bugün oğlu Mehmet Bey tarafından işletiliyor. Odun fırınında pişmiş katmerleri, çayla birlikte tükettikten sonra, gezinin ilk durağı olan Kent müzesinden gezimize başlıyoruz. Beyazhan’da bulunan Kent müzesine yol alırken biraz Gaziantep’ten bahsedelim.
Cumhuriyet'in iki gazisinden biri: Gaziantep
“Dülük antik kenti”nde yapılan Arkeolojik kazılar neticesinde Gaziantep’de Paleolitik Çağdan beri yaşam olduğu saptanmış. Bu bölgede Hititler, Asurlar, Persler, Makedon, Komagene gibi uygarlıklarda yaşam sürmüş. Malazgirt Zaferinden sonra Selçukluların hakimiyetine geçen kent sonrasında Dulkadiroğulları ve Memlük himayesine geçmişse de, Ayıntep Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı hakimiyetine katılmış.
1918’de İngilizler, 1919’da Fransızlar tarafından işgal edilen kentte, 1920 yılında yapılan ayaklanma ve savunmalarla, İşgal devletleri çekilmek zorunda kalmış. Milli mücadelede Fransız işgaline karşı yaptığı kahramanca müdafaa sebebiyle de TBMM tarafından Gazi unvanı verilmiş. Cumhuriyet’in iki Gazisinden biri olan Gaziantep, Atatürk’ün Gaziantep nüfusuna kayıtlı olmasıyla da haklı bir övünç duyuyor.
Tarihi İpek yolu üzerinde olması sebebiyle ekonomi bakımından da oldukça gelişmiş bir kent. Günümüzde de tüm sanayi ve ticaret, teşvik almadan özel sektörün çabalarıyla oluşmuş. Türkiye’nin en büyük sanayi sitesini barındıran bu kentte, ikinci bir sanayi sitesinin yapımına başlanmış. Kent, antepfıstığı, makarna, pamuk ipliği gibi alanlarda ihracatta önemli bir yere sahip.
Gaziantep'teki önemli duraklar
Gaziantep Kent Müzesi
İlk durağımız olan Kent Müzesine varıyoruz. Gaziantep’in, kronolojik geçmişi, kültürel, sosyopolitik ve etnografik özelliklerinin tanıtıldığı bu müze belediye tarafından yaptırılmış. Oldukça modern ve teknolojik donanımlara sahip. Kutnu dokumacılığı, bakırcılık, yemenicilik, baklavacılık, fıstık tarımının yanı sıra Gaziantep Tarihi’nin de anlatıldığı bölümler oluşturulmuş. Her bölümde ilgili konuyu anlatan belgesellerin döndüğü plazma ekranlar var. Girişte dağıtılan wi-fi kulaklıklarla bulunduğunuz bölgedeki bu ekranlarda dönen belgeselleri dinleyebiliyorsunuz. Birinci Dünya Savaşı sonrası Antep’i işgal eden İngilizlerin karargâh olarak kullandığı Bayazhan, Tütün Tüccarı Bayaz Ahmet Ağa tarafından, Halepli taş ustalarına yaptırılmış. 1904’de başlayıp 1909’da yapımı tamamlanan Bayazhan’ın içinde bugün bir tane restoran ve yöresel ürünler satan çeşitli dükkanlar var.
Zeugma Mozaik Müzesi
Pazartesi hariç haftanın her günü 09.00 - 17.00 saatleri arasında açık. 2011 yılında açılan, yeni sergi alanı 30.000 metrekare alana kurulu, Roma ve Geç Antik Döneme ait 2.248 m² mozaik, 140 m² fresk ve Roma dönemine ait birçok eserle dünyanın en büyük mozaik müzesi olma unvanını Tunus’taki rakibi Bardo Müzesinden almış durumda. Müzenin girişinde, geziye başlamadan hemen önce, belirli periyotlarda, sinevizyon gösterisi yapılıyor. Zeugma Antik kentinde yapılan kazı çalışmalarında 1992 yılında bulunan ilk parça olan "Çingene kızı" mozaiği ise ikinci katta özel bir bölümde ziyaretçilerini ağırlamakta. Zaman darlığı nedeniyle Zeugma Antik kenti programda yok, vakti olanlar Nizip ilçesinde, Fırat nehrinin kenarında bulunan bu kenti gezebilirler. Darısı Antakya mozaik müzesine diyerek buradaki gezimizde tamamlıyoruz.
Halil Usta
Öğlen yemeği için müzenin birkaç sokak arkasında bulunan Halil Usta’da mola veriyoruz. Halil Usta’da siparişleri garsonlara bırakmak en doğru seçimdir, masadaki kişi sayısına göre tüm çeşitlerden getirir, sizi hiçbir lezzetten mahrum bırakmazlar. Evvela, en az kebapları kadar güzel olan ve onlarla yarışacak lezzetteki kaşık salatası gelir masaya, kebaplar gelene kadar kaşıklaya kaşıklaya yer iştahı iyice açarsınız. Sonra, simit kebabı, acılı kuşbaşı, kıyma kebabı, küşneme, yetmedi ilave derken lezzet şöleni son bulur. İşadamı, esnaf, bürokrat, öğrenci gibi çeşitlilik gösteren çok renkli müşteri profiline sahip, rezervasyonsuz, paket siparişi olmayan ve sadece nakit geçen bu işletmede fiyatlar da oldukça makul. Sahibi ve işletmecisi Halil Usta’nın ve çalışanlarının güler yüzü de çabası.
Gaziantep Kalesi
Gaziantep Kalesi'nin kimler tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Kale içerisinde Kahramanlık Panoraması müzesini geziyoruz. Harikulade yapılmış bu müzede Kurtuluş Savaşı’nda verilen kahramanlık mücadelesi resimler heykeller ve rölyeflerle anlatılıyor. Birinci dünya savaşından sonra İngiliz ve Fransızlar tarafından işgal edilen Antep hiçbir yardım almadan, halk direnişi ile savunulmuş.
Emine Göğüş Mutfak Müzesi
Kaleye yakın mesafedeki bir sonraki durağımız Mutfak müzesi. Bu bölgede birçok yere yaya olarak ulaşmak mümkün, girift yapı kafanızı karıştırsa da tabelalarla bakarak, kimseden yardım almadan bulabilirsiniz. Çok zengin olan Antep mutfağının 500 çeşit yemeği olduğu söyleniyor. Et yemekleri ve kebabı ile öne çıkan mutfağın, şiveydiz, yuvarlama, yeni dünya kebabı, simit aşı, baklava, lahmacun gibi bilinen yemekleri bu güzide mutfağın çok azını ihtiva eder. Nane, sarımsak, kırmızı biber ve baharat yemeklerde çokça kullanılır. Bu kadar zengin mutfağa ve kültüre sahip kentin böylesine bir müzeye sahip olması bir gereklilik.
Emine Göğüş Mutfak Müzesi, Kethüdazade Göğüş İbrahim Efendi Konağı olarak 1905 yılında yapılmış ve Türkiye’nin ilk Turizm Bakanı Ali İhsan Göğüş tarafından Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne vakıf edilmiş. 2008’de belediye tarafından müzeye çevrilmiş. Müzede, Gaziantep’in geniş yemek ve mutfak kültürü tanıtılarak, eskiye ait mutfak malzemeleri teşhir edilmiş ve yöresel kıyafetler giydirilmiş mankenlerle yemek yapımı gibi konular canlandırılmış
Medusa Cam eserleri müzesi
Eski bir Antep evinden dönüştürülmüş olan Medusa Cam Eserler Müzesinin kapısından girdiğimizde, genişçe bir avlu karşılıyor bizi. Avluda dinlenme amaçlı konmuş bir kaç masa ve sandalye var. Çift katlı yapının odalarında sergileniyor eserler, bir odada da üretim yapılıyor ve bu ürünler satışa sunuluyor.
Gaziantep Mevlevihanesi Vakıf Müzesi
Avlu içerisinde bulunan, kesme taştan yapılmış 3 katlı Mevlevihane de, el yazması Kuran-ı Kerim’ler, halı ve kilimler, hat levhalar sergileniyor. Mevlevi Dervişlerin de semah ve tasavvuf eylemleri maketlerle canlandırılmış. Mevlevihane’nin kapısından çıkıp, hemen arka tarafında bulunan Tahmis Kahvesinde soluklanıyoruz.
Tahmis Kahvesi
1635 yılından beri faaliyet gösteren en eski kahvelerden biri. Birçok kereler tadilat ve yenileme geçirmesine karşılık orijinalliğini büyük ölçüde korumuş. Yabani fıstık türünden üretilen melengiç kahvesi ve kekik çayı bu tarihi kahvenin en çok tercih edilen içecekleri. Canlı müzik yapan müzisyenlerin melodileri eşliğinde kahvemizi içip yorgunluğumuzu gideriyoruz.
Gaziantep Savaş Müzesi
Müzede 10 Ay süren Antep Harbinde, 22.000 kişilik orduya karşı, 3000 kişiyle yapılan savunmanın, kahramanlık öyküsü anlatılıyor. Nakıpoğlu Evi olarak da bilinen bu müzede, halkın kendi yapmış olduğu sahan bombası ve makineli tüfek sesi çıkaran tak-tak, imkânsızlıkla zekânın birleştiğinde ortaya çıkan dâhiyane fikirlerin eseri olarak sergileniyor. Bunlarla birlikte savaş yıllarına ait birçok materyali görmekte mümkün. Müzenin altında, Savaş yıllarında bazı Antep evlerinin altında bulunan, gizli bir kapıdan erişilen doğal bir mağara da var. Bu bölümde, Antep Savunmasındaki sahneler mankenlerle canlandırılmış. Müze gezisinin hemen bitiminde Antep Savunmayı anlatan minik bir sinevizyon gösterisi de var.
Bakırcılar Çarşısı ve Tarihi Elmacı Pazarı
Müzeden ayrılıp, alışveriş için önce Bakırcılar Çarşısı’nın karşısındaki Tarihi Elmacı Pazarına gidiyoruz. Baharatlar, kurutulmuş patlıcanlar, biberler, zahter, melengiç kahvesi ve Gaziantep’e özgü çeşitli otlar burada satılıyor.
Buradan da bakırcılar çarşına giriyoruz, 8 sokak ve 280 dükkânın bulunduğu bu çarşıya ustaların çekiç sesleri ve dükkânların önünde asılı rengârenk yemeniler hayat veriyor. Görsel bir şölen sunan çarşının, Hamdi Kutlar Caddesine bakan çıkışından çıkıyoruz. Bu çarşı aynı zamanda sokak sağlıklaştırması projesi kapsamında Tarihi Kentler Birliği ödülü almış.
Hemen önümüzde bulunan, büyük çoğunluğunun hediyelik bakır eşyalar satan dükkânların oluşturduğu Zincirli Bedesten’e giriyoruz. Sedef kakma ve bakır hediyelikler dükkânların vitrinlerini süslüyor, hepsinin albenisi var. Bedestenin, Alaüddevle Camisini karşısındaki kapısından çıkıyoruz. Gaziantep’te gezmek demek, yemek, tarih ve alışveriş demek.
İmam Çağdaş
Akşam yemeği yemek için İmam Çağdaş’a giriyoruz. Tarihi 1887 yılına dayanan İmam Çağdaş ziyadesiyle kalabalık, bu nedenle servis oldukça yavaş, eskiyi aratıyor desem yeridir. Fakat burada yediğiniz lahmacunu da başka yerde yemeniz mümkün değildir. Lahmacun dışında tüm kebap çeşitlerini bulmanız mümkün. Havuç dilim baklavası da dillere destan.
Gün bitmek üzere, son olarak Antep’in simgelerinden ve olmasa olmazı Baklava ve Fıstığı sona bırakıyoruz.
Bu konuda Antep’te sayısız seçenek olmasına karşılık, bu işin en iyisi olan Koçak’a gidiyoruz. Gaziantep’in simgesi baklava ile tatlı bir final yapıyor ve gezimizi sonlandırıyoruz.