Marsilya Gezilecek Yerler


 

Marsilya kıyı boyunca pek çok şehir manzarası sunmaktadır. Kenti keşfetmeye başlamak için en ideal seçim Eski Liman boyunca yapılacak bir yürüyüş olacaktır. La Canebière Caddesi bir anlamda Marsilya’yı ikiye ayırmaktadır. Bu yol boyunca bir çok alışveriş mağazasını, restoran ve kafeleri ziyaret edebilirsiniz.

Avrupa ve Akdeniz Medeniyetleri Müzesi

Musée des Civilisations de l'Europe et de la Méditerranée (MuCEM), yani Avrupa ve Akdeniz Medeniyetleri Müzesi, modern Marsilya’nın simgelerinden biridir. 2013 yılında Avrupa Kültür Başkenti olan Marsilya bu dönem içerisinde müzenin açılışını yapmıştır. Açılışı Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande gerçekleştirmiştir. Müze 40,000 m²lik bir alanda Akdeniz’in tarihini, kültürünü ve medeniyetlerini keşfetme imkanı sunmaktadır. MuCEM Akdeniz kültürü ile ilgili birçok etkinlik düzenlemektedir. Film gösterileri, konserler, seminerler ve Akdeniz mutfağından sunumlarla aktif bir şekilde hizmet vermektedir.

Müze, Eski Liman'ın girişinde bulunan 17. yüzyıldan kalma Saint Jean Kalesi'nin yanına yapılmıştır. Müze, limanda sonradan eklenen bir parçanın üzerinde bulunur. Burası liman olarak hizmet verirken J4 numaralı terminal olarak kullanılmıştır. Kale ile müze arasında özel tasarlanmış bir su kanalı ve köprü bulunur. Çağdaş binasının tasarımı da Cezayir kökenli Marsilyalı mimar Rudi Ricciotti'ye aittir. Müzenin amacı Akdeniz coğrafyasının uygarlaşma sürecini, tarihini ve kültürünü antropolojik sergiler, resim sergileri ve film gösterimleriyle ziyaretçilere anlatmaktır. Arkeolojik bulgulardan Akdeniz kültürü ve coğrafyası üzerine yapılmış resimlere kadar çok geniş yelpazeye sahip bir koleskiyonu vardır. Cezayir'deki Fransa egemenliği üzerine bulunan çalışmalar da dikkat çekicidir. Kalıcı koleksiyonu giriş katında bulunur ve geçici sergiler üst katta yer bulur. Müzeye giriş ücreti de yetişkinler için 5 Euro'dur. Ayrıca salı günleri de kapalıdır.
 

Notre Dame de la Garde Bazilikası

Mimar Henri-Jacques Espérandieu tarafından 1864 yılında Neo Bizans mimarisinde tamamlanmıştır. Bazilika, Marsilya’nın en yüksek tepesi olan deniz seviyesinden 162 metre yükseklikteki La Garde Tepesi'nde yükselmektedir. Şehirde ilk dikkati çeken bu eser Marsilya’nın sembolü halindedir. 1931 yılında kuleye Çocuk İsa’yı kucaklayan Meryem heykeli eklenmiştir.

Kireçtaşından oluşan La Garde Tepesi'ne 13. yüzyılda bir şapel yapılmıştır. Saint Victoire Manastırı'na bağlı olan bu bölgeye yapılan şapel 15. yüzyıla kadar ayakta kalmıştır. 15. yüzyılda şapelin yerine daha büyük bir şapel yapılmıştır ve bu yeni şapel Saint Gabriel'e adanmıştır. 1516 yılında Fransa Kralı Fransuva ve ailesi Marsilya'yı ziyaret etmiştir. Bu ziyarette şehrin korunmasız olduğunu tespit etmiş ve surlarının güçlendirilmesini emretmiştir. Bu kapsamda şehre gelebilecek olası kuşatmalara karşı kaleler yapılmıştır ve bu kalelerden biri de La Garde Tepesi'nde bulunan şapel çevresine yapılmıştır. Akdeniz'e ve Marsilya'ya hakim konumu nedeniyle bu tepe şehirde yaşanan savaşlarda ve isyanlarda herkesin ele geçirmek istediği bir nokta olmuştur. Fransız Devrimi'nden sonra şapelin eskidiği ve hasar gördüğü düşünülerek yerine yeni bir kilisenin yapılmasına karar verilmiştir. Yeni kilise için başlatılan yarışmaya ağırlıklı olarak neo-gotik tasarımlar yapan mimarlar katılmıştır. Tek Roma-Bizans tarzda tasarım yapan Leon Vaudoyer kazanmıştır. Ancak çizimlerin aslında Vaudoyer'in genç öğrencisi Henri-Jacques Espérandieu'ye ait olduğu ortaya çıkmıştır. Kilisenin yapım sürecinde maddi zorluklarla karşılaşılmıştır. Bunun üzerine bölge halkının ve Fransa İmparatoru III. Napolyon'un destekleriyle proje tamamlanabilmiştir.
 

Marsilya Eski Limanı

Eski Liman, Vieux Port, 26 yüzyıl önce gemilerin demir attığı, şehrin doğduğu masmavi bir yerdir. 1840’larda Joliette bölgesinin kuzeyi ana ticaret yolu idi. Fakat balıkçılığın gelişmesi ve yatların limana yanaşması ile oldukça popüler bir turizm bölgesi haline gldi. Buna bağlı olarak da lüks oteller, restoranlar birer birer bu bölgede yerini almaya başladı. Vieux Port bugün şehrin sosyal hayatının merkezi konumunda hayatını sürdürmektedir. 1943'de Nazi saldırılarında limanın kuzey bölgesi ağır hasar almıştır ancak savaş sonrasında hasarlar giderilmiştir. Limanın Quai des Belges tarafında Marsilya'nın meşhur yüzyıllardır her gün açılan balık pazarı bulunmaktadır.

Akdeniz'in en önemli limanlarının başında gelen Marsilya'nın limanı iki kaleyle korunmaktaydı. Bugün hala ayakta olan bu kaleler Saint Jean ve Saint Nicolas kaleleridir. Kaleler 1660 yılında Fransa Kralı XIV. Louis'nin emriyle inşa ettirilmiştir. Kral Louis kalelerin inşasıyla ilgili "Duyduk ki Marsilya halkı kaleleri çok seviyormuş. Biz de bu büyük limanın girişine kendi kalelerimizi inşa ettirmek istedik." demiştir. Aslında kaleler şehre dışardan gelebilecek tehditlere karşı değil şehirde çıkabilecek isyanlara karşı yaptırılmıştır. Bu nedenle kalelerin topları da şehre dönüktür.

Onlarca yatın ve teknenin demirlediği limanın manzarası günün her saatinde ayrı güzeldir. Burada sıralanmış cafe veya restoranlardan birinde bu manzaranın tadını çıkarmak çok keyifli olacaktır. Limanın güney tarafında Place Thiars denen meydan ve Cours Honoré-d'Estienne-d'Orves denen cadde bulunur. Bu noktalar sabahın ilk saatlerine kadar hareketlidir.
 

Le Panier

Eski Liman'dan kuzey yönünde yukarı doğru çıkınca Le Panier bölgesine ulaşılır. Marsilya'nın eski şehir kısmı olan bu bölge antik dönemde Yunanların yaşadığı zamanda pazar bölgesi olarak biliniyormuş. Le Panier ismi de Fransızca'da sepet anlamına gelmektedir ve bu ismin kökeni de bu döneme dayanmaktadır. Dar sokaklarında dolaşırken İlk Çağ'dan Yakın Çağ'a bütün çağların etkilerini görmek mümkün. Sokaklarında gezerken bir anda küçük meydanlar ve montées adı verilen taş merdivenlerle karşılaşabilirsiniz. Son yıllarda yapılan kentsel dönüşüm ve restorason çalışmalarıyla butik dükkanlar ve şık caféler açılmıştır. Ayrıca Haziran ayında Le Panier'de Fête de Panier isimli bir şenlik de düzenlenmektedir.

Le Panier bölgesinin ortasında bulunan La vieille Charité, eski bir imarethane, şu an müze ve kültür merkezi olarak kullanılmaktadır. Yapımına 1671 yılında başlanmış olup 1749’da tamamlanmıştır. Marsilya ileri gelenlerinin engeline takılındığı için inşaatı bu kadar uzun sürmüştür. Pierre Puget tarafından neoklasik stilde tasarlanmıştır. Buraya çok yakın bir evde doğan Puget, şehrin yoksullarına ve yardıma muhtaç kişilerine yardımcı olabilmek amacıyla böyle bir proje geliştirmiştir. Büyük bir kubbenin altında, merkezi planlı yapı, kemerli galerileri ile üç kattan oluşmaktadır.​ Alana giriş ücretsizdir ancak bünyesinde Akdeniz Arkeoloji Müzesi ve Afrika, Okyanusya ve Kızılderili Sanatları Müzesi bulunmaktadır. Dilerseniz bu küçük müzeleri de gezebilirsiniz. Ayrıca girişte güzel bir cafe de bulunur.

Château d'If

Château d’If önceleri adada bir kale daha sonra hapishane olarak kullanılmıştır. Yapı Alexander Dumas’nın klasik romanı Monte Kristo Kontu ile ölümsüzleşmiştir. Marsilya Koyu açıklarında bulunan Frioul Takımadaları'ndan en küçüğü olan If Adası üzerinde kurulur. Île d'If yani If Adası, Eski Liman'dan 3.5 kilometre batıda yer alır. Kaleden başka adada yerleşim yoktur.

16. yüzyılda, sonradan Kanuni Sultan Süleyman'la da birlik olan Fransa Kralı I. François, Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken ile kıyasıya bir mücadeleye girmiştir. Şarlken'in donanması ve Şarlken'le beraber hareket eden Venedikliler Fransa'nın Akdeniz limanları için büyük bir tehlike arz etmektedir. 16. yüzyılın başında Marsilya'ya bir ziyaret düzenleyen Kral François şehrin savunmasını güçlendirmek adına If Adası'nda bir kale yaptırmaya karar vermiştir. Adanın stratejik konumu bu kararında etkili olmuştur. Böylelikle 1524-1531 arasında kale inşa edilmiştir. Kale gözdağı vermek konusunda o kadar etkili olmuştur ki gerçek anlamda bir deniz saldırısı hiç gerçekleşmemiştir. 18. yüzyılın ilk yıllarında ise kalenin asında çok güçlü bir kale olmadığı anlaşılmıştır.

Napolyon'un önemli generallerinden Jean Baptiste Kléber, Mısır'da suikaste uğrayıp öldükten sonra mezarı 18 yıl boyunca Château d’If olmuştur. Kale uzun bir süre hapishane olarak kullanılmıştır. Amerika'daki Alcatraz Hapishanesi'ne benzetilmiştir ve buradan sağ olarak kaçıp kurtulabilen olup olmadığı bilinmemektedir. 19. yüzyılın sonundan itibaren hapishane olarak kullanılmamıştır. Günümüzde de turistlerin ziyaretine açıktır. Fransa'nın "Tarihi Anıtlar" listesine aldığı eserlerden birisidir. Frioul If Express isimli botlar Eski Liman'la ada arasında ulaşımı sağlamaktadır.

Longchamp Sarayı

Marsilya'nın 4. mahallesinde (arrondissement) bulunan Palais de Longchamp, şehrin en görkemli yapılarından birisidir. Bu gösterişli saray şehirde görülmesi gereken en güzel yerlerden birisidir. 19. yüzyılda hızla büyümüş olan Marsilya içme suyu sıkıntısı çekmekteydi. Bu amaçla Durance Nehri'nden şehre su getiren ve günümüzde de hala kullanılan, yaklaşık 80 kilometre uzunluğundaki Canal de Marseille inşa edilmiştir. Şehre içme suyunun getirilmesini kutlamak amacıyla da Longchamp Sarayı'nın inşa edilmesine karar verilmiştir. Marsilya ileri gelenleri ihtişamlı bir saray yapılmasını istemişlerdir. Ancak bu denli ihtişamlı bir sarayın yapılması çok masraflı olmuştur ve bu nedenle inşaat 30 sene sürmüştür. Saray kompleksinin içerisinde bulunan Parc Longchamp da Fransız tipi bir saray bahçesidir. Eskiden bir hayvanat bahçesi de bulunmaktadır ancak daha sonra kapanmıştır. Hayvanat bahçesinden kalan kafesler ve bölmeler de sergilenmektedir. Fil ve zürafa pavilionlarında Türk çinileri de görülmektedir.

Longchamp Sarayı üç ana bölüme ayrılmaktadır: Chateau d'eau ismi verilen su kalesi, batı kanadındaki Güzel Sanatlar Müzesi ve doğu kanadındaki Doğa Tarihi Müzesi. Güzel Sanalar Müzesi Marsilya’nın en eski müzesidir. Gösterişli bir mimariye sahip olan müze içerisinde bir sanat hazinesine ev sahipliği yapıyor. 17. ve 21. yüzyıllardan heykeller ve tablolar ünlü ressamları imzası ile görücüye çıkmaktadır. Aralarında Rubens, Pierre Puget gibi sanatçıların da resim ve çizimleri bulunur.

St. Victor Manastırı

Marsilya'nın Eski Liman bölgesinde bulunan Abbey St-Victor, Avrupa'nın hıristiyanlığa ait en eski yapıları arasında sayılmaktadır. Araştırmalara göre M.Ö. 3. yüzyılda yapılmış bir Yunan mezarlığı üzerine kurulmuştur. İsmi de Marsilyalı Aziz Victor'dan gelmektedir. 3. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nda bir asker olan Aziz Victor, Roma tanrılarına tapmayı reddedip hıristiyan olmuştur. 3 asker arkadaşıyla beraber de bu nedenle sokaklarda dövülerek yürütülmüş ve sonra öldürülmüştür. Kemiklerinin de manastırın bulunduğu alandaki bir mağarada olduğu anlaşılmıştır.

4. ve 5. yüzyıllar arasında yaşayan Aziz John Cassian ise Avrupa'da manastır yaşamı için çok çaba harcamış bir azizdir. Aziz John Cassian'ın Marsilya'ya gelerek kadınlar ve erkekler için iki ayrı manastır inşa ettiğine ve bunlardan birinin St. Victor Manastırı olduğuna inanılmaktadır. Romanesk tarzda yapılan manastır aynı zamanda Orta Doğu'da kurulan ilk dini yapılara da benzemektedir. Manastırın altında Aziz Cassian'ın da mezarının bulunduğu bir mahzen-mezar bulunmaktadır. Tarih boyunca farklı din adamlarının ve yöneticilerin elinde büyük hasarlar görmüştür. Manastır bünyesinde antik el yazmaların ve İlk Çağ döneminden hıristiyanlıkla ilgili yazmaların da bulunduğu bir kütüphane olduğu düşünülmektedir. Ancak bu zengin kütüphane zamanla dağıtılmıştır ve bazı eserlerin 16. yüzyılda Fransa Kraliçesi Catherine de' Medici'ye verilmiş olduğu düşünüşmektedir. Kütüpahenin dışında da kutsal eşyalar, altın ve gümüş eşyalar da farklı amaçlar için manastırdan alınmıştır. 1739'da Papa XII. Clement'in de onayıyla manastır işlevini kaybetmiştir.