Kınalıada’da Gezilecek Yerler

Kınalıada yeşil bakımından fakir bir ada olmasına karşın yürüyüş ve piknik yapmak için uygundur. Ayrıca Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi ve Hristos Manastırı gibi dini yapıları ve mimarisiyle de ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Bu küçük ve sevimli ada da özellikle yaz ve bahar aylarında yürüyüş yapabilir, fotoğraf çekebilir, denize girebilir ve bisiklete binebilirsiniz.

Görülmesi gereken diğer yerler

Sirakyan İkiz Evleri, Rum Ortodoks – Panayia Kilisesi

Ayazma Plajı

Ayazma Koyu’nda bir adet özel bir adet te halk plajı bulunmakta. Aynı zamanda bir beach club olan özel plajda, denize girebileceğiniz plaj kısmının yanında sauna, havuz, bar, jimnastik salonu, restoran gibi hizmetlerden de yararlanabiliyorsunuz. Sahil uzunluğu 90 metre gibi kısa bir mesafe olmasına karşın gün içinde sakin ve nezih zaman geçirebileceğiniz bir yer. Tesis yaz aylarında sabah 08:00 da açılıp 02:00 da kapanıyor. Özel tesisin yanında bulunan halk plajının hizmet ve imkân bakımından orta kalitede olduğunu söyleyebiliriz. Eğer erken saatlerde giderseniz şemsiye ve şezlong bulmakta problem yaşamazsınız.

Hristos Tepesi ve Manastırı

45412588.jpg

Hristos Tepesi’ndeki manastır bölgesi, Bizans döneminden kalma dört sütun başı ve dört kemerli yeraltı sarnıcı da dahil olmak üzere çeşitli tarihi kalıntıların yanında harika bir manzaraya sahiptir. Bu tepeden açık ve güzel bir havada bütün prens adaları ve İstanbul’un sahil şeridini görebilirsiniz. Kaynaklar tarafından doğrulanmamış olsa da bir söylendiğine göre bu manastır antik bir yunan tapınağının kalıntıları üzerine kurulmuştur. Manastır bölgesinin hemen yukarısında bir rum mezarlığı bulunmaktadır. Manastırın yanında ağaç gölgelerinden de yararlanabileceğiniz ve piknik yapabileceğiniz bir alan da var.

Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi

20160419_141812.jpg

1857’de kurulmuş ve Surp Krikor Lusavoriç’e ithaf edilmiştir. Narçiçeği Sokağı’nda bulunan bu kilise, 1988’de yeniden yapılan inşasından sonra günümüzdeki halini almıştır. 1857 yılında İstanbul Ermeni Patriği III. Hagopos Seropyan tarafından ibadete açılmış olan bu ermeni kilisesi, adalarda bulunan ilk ve tek Ermeni Gregoryen kilisesidir. Bu kilisenin duvarlarındaki panolar Ermeni taş oymacılığının güzel örneklerini içermektedir ve bu panolardan biri ünlü Ermeni besteci Gomidas’a adanmıştır. Bu kilisedeki Mihrap perdesi Trabzon’daki Aziz Auxent Ermeni Kilisesi’nden getirilmiştir.

Kınalıada Camii

kinali4.jpg

1950'li yılların sonunda ada halkının talebi ve İstanbul’da imar hareketi projesi kapsamında Adnan Menderes, yeniden düzenlenen Karaköy Meydanın’ndaki Karaköy Camii’nin sökülerek Kınalıada’da inşa edilmesi kararını vermiştir. Ancak yerinden sökülerek Kınalıada’ya götürülmek üzere bir gemiye yüklenen bu parçalar geminin yan yatması sonucu İstanbul Boğazı’nın sularına gömüldü. Bu olaydan birkaç sene sonra Mimar Başar Acarlı ve Turhan Uyaroğlu’nun camii adına düzenledikleri proje kabul edildi. Ada halkının da desteğiyle tamamlanan Kınalıada Camii 1964 yılında ibadete açıldı. Kınalıada Camii’nin sıra dışı bir mimarisi vardır Kubbesi olmayan bu caminin tavanı üçgen formda, minaresi ise camiden bağımsızdır. Bu görülmeye değer mimarisiyle Kınalıada Camii, her sene adaya gelen birçok turist tarafından ziyaret edilmektedir.

Dönüşüm Manastırı (Manastır Tepesi)

45412661.jpg

Manastır tepesinin üzerindeki Dönüşüm Manastırı, Türklerin İstanbul’u fethinden sonra bakımsız kalmış ve yavaş yavaş yıkılmaya başlamıştır. 1722 yılında, o dönemlerde İstanbul’da iş yapan bir grup Sakızadalı tüccar bu manastırın onarım masraflarını tamamen üstlenmiş ve Bizans katholikonunun yerine yeni bir kilise, yanına ise Aziz Paraskevi’ye adanmış bir şapel ekletmişlerdir. Bu kilisenin ikonları Rus yapımıdır ve Sakız adalı tüccarların üstlendiği restorasyon çalışmaları sırasında Patrik III. Jeremias’a Çar Büyük Petro tarafından yollanmıştır. Restorasyon çalışmasından önceki katholikondaki Bizans ikonları ise günümüzde hala İstanbul’da Rum Ortodoks Patrikhanesi’nde korunmaktadır. Manastırdaki İconostasis ve piskoposluk tahtı, oymacılığın kayda değer örneklerindendir. I. Dünya Savaşından sonra Rus mültecilerin yerleştirildiği bu yapı sonrasında restore edilerek günümüzdeki halini almıştır.