İstiridyenin içindeki saklı cennet Muğla,Türkiye’nin hem en saklı kalmış hem de en masalsı şehirlerinden biridir. Güneşin, mavinin ve yeşilin boyandığı bu kent, rotanızı Ege’ye çevirip ziyaret etmeniz gereken turistik yerlerden biridir. Türkiye’nin en kalabalık 24. şehri olma özelliğini taşıyan Muğla, Ege Bölgesi’nde yer almasına rağmen, ilçelerinin bir kısmının Akdeniz Bölgesi’ne taşması sebebiyle aslında bir bakıma iki bölgede de toprağı olan bir şehirdir.
Muğla, Antik Karya Bölgesi’nin en eski yerleşimlerinden biridir. Karya adının bölgeye M.Ö 3400’lü yıllarda bölgeye gelen kavimlere komutanlık eden kişinin adı üzerine verildiği düşünülmektedir. Bilinen tarihe göre, Karyalılar bu bölgenin yerli halkıydı ve kısa dönemler içerisinde farklı ulusların işgallerine uğradılar. Bunlar, Mısır, Asur, İskit ve Helenistik kolonilerin bölgeye hakimiyet kurma mücadelesinden kaynaklı işgallerdi. Önce Medler, ardından Persler bölgeyi satrapları aracılığıyla yönetmişlerdir. Büyük İskender de fetih için bölgeye geldiği zaman Muğla bir satrap tarafından yönetilmekteydi.
Yukarı kesiminde Aydın, Söke, Nazilli hattından başlayıp güneyde Dalaman Çayı’na kadar olan verimli Karya Bölgesi, Antik Çağ’da Lidya, Likya ve Frigya gibi medeniyetler ile komşuydu. Nüfus artışının ve kolonizasyon faaliyetlerinin de etkisiyle, bölge verimli araziler etrafında Bodrum, Dalaman, Fethiye çevresinde genişlemiştir. Ancak Büyük İskender’in fethinin ardından, bölgede yaşanan taht kavgaları, imparatorluğun zayıflaması gibi süreçler atlatıldıktan sonra Roma İmparatorluğu ikiye bölündüğünde, bu güzel şehir Bizans İmparatorluğu sınırlarında kalmıştır. Konuk ettiği tüm uygarlıkların sayesinde Muğla, tarihi kalıntılarıyla zengin bir şehir olmasının yanı sıra bünyesinde 103 tane ören yeri barındırmaktadır.
Büyük medeniyetlere beşik olan Karya, İslam hakimiyetine girdikten sonra Menteşe ismini almıştır. Muğla’nın bu yeni isminin öyküsü, Evliya Çelebi’nin meşhur Seyahatname eserinin içinde de geçer. Rivayete göre, Rumların elinden bölgeyi Muğlı Bey fethetmiştir. Mahan’dayken de rüyasında peygamberi görüp ulemanın huzurunda İslamiyet’i kabul etmiştir. Kalenin fethinin ardından da yörenin adı Muğla olarak değişmiştir. Böyle bir kutsal hikayenin ardından da haliyle şehre çok büyük yatırımlar yapılmış ve yöneticilerince Muğla bayındır hale getirilmiştir.
Yıldırım Bayezid’in 1391 yılında Muğla’yı ele geçirmiş olması, Fetret Devri nedeniyle ardından Muğla’nın Timur’un eline geçmesine neden olsa da II. Murat, şehri geri almıştır. Bu meseleyle de denize de kıyısı bulunan şehrin önemi iyice artmış, Muğla sancak yönetim merkezi ilan edilmiştir.
Osmanlı’nın zayıflamasıyla, Kurtuluş Savaşı öncesinde Muğla, İtalyan işgaline uğramıştır. Muğla Kocahan Mitingi ile şehir işgale karşı durma kararı alıp direniş komiteleri oluşturmuştur. Yunan işgali süresince şehir, Menderes hattı boyunca kendisini müdafaa etmiştir.
Savaş sonrası yıllarda da, dağların denize paralel uzanması nedeniyle ulaşım açısından çevre iller gibi gelişememiş ve dışarıya kapalı bir hal almıştır. Ancak son yıllarda Muğla’da açılan üniversitenin, kurulan yeni sanayi bölgelerinin ve dokunulmamış tarihle dolu güzellikleri sayesinde turizm faaliyetlerinin gelişmesiyle şehir canlanmıştır.
İklimi, konumu ve tarihiyle misafirperver olan bu şehir, özellikle yazları Bodrum, Fethiye, Palamutbükü ve Akyaka gibi bölgeleriyle turistlere kucak açmaktadır.
Tanıtım Videosu: