Uşak Hakkında Bilinmesi Gerekenler

11.jpg
 

Ege ve Anadolu’nun birbirine bağlandığı noktada konumlanan Uşak, antik dönemlerden itibaren yerleşim için gözde olan şehirlerdendir ve MÖ 4000'li yıllara kadar varan izlere rastlanmaktadır. Antik dönemde Temenothytia olarak anılan şehir tarih boyunca pek çok uygarlık tarafından yerleşke olarak tercih edilmiştir. Heraklilerden Aristomakhos’un oğlu Temenos’un adıyla anılan şehre özellikle bronz çağında çok fazla yerleşimin yapıldığı bilinmektedir. MÖ 2000’de Anadolu’daki siyasi birliği sağlamayı başaran Hititlerin, MÖ 1000 yılında ise Friglerin batıdaki sınırında bulunan il, çevresindeki bu çok kültürlülükte özellikle İon kültürünün etkisinde kalmıştır.

MÖ 7. yüzyıla gelindiğinde ise parayı icat etmeleri ve ticarette yarattıkları etkiyle nam salmış olan Lidyalıların sınırlarına geçmiştir. Yine bu dönemde Ege bölgesini doğuya bağlayan ve tarihin en önemli ticaret yollarından biri olan “Kral Yolu” Uşak sınırlarından geçmekteydi. Lidyalıların egemenliğinin sonlanmasının ardından Perslerin hükmüne giren şehir daha sonra da tüm Anadolu gibi Büyük İskender’in hakimiyeti altına girmiştir.

Büyük İskender’in ölümünün ardından bu bölge İskender’in önemli generallerinden biri olan Antigonas’a hizmet payı olarak verilmiştir. Bir süre sonra da Bergama Krallığı’na bağlanan Uşak ve çevresi MÖ 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu’na geçmiş ve uzunca bir süre bu imparatorluğun sınırları içinde kalmıştır. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması sebebiyle de Doğu Roma sınırları içinde kalan il 12. yüzyıla kadar Bizans hakimiyetinde yaşamıştır.

1071 yılından sonra Anadolu’da güçlenmeye başlayan Selçuklular ile Bizans arasında zaman zaman el değiştiren yerleşke nihayet 1176 yılında Miryokefalon Savaşıyla beylikler dönemine kadar Selçuklulara bağlanmıştır. Beylikler Döneminde ise Germiyanoğulları Beyliği Uşak ve çevresinde hakimiyet kurmuştur, ta ki 1391 yılında Yıldırım Beyazıt’ın beyliğin egemenliğine son vermesine kadar. Bu tarihten sonra Osmanlı himayesine giren bölge fetret devriyle beraber yeniden canlanan beyliklerden yine Germiyanoğullarına geçmiştir. En nihayetinde Germiyanoğulları Beyliği’nin son hükümdarı olan II. Yakup Bey’in isteğiyle Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Şehrin kuzeybatısında yer alan ve günümüzde de varlığını sürdüren Aybey Mahallesi en eski yerleşim yeridir ve yerleşkelerin büyümesi de bu mahallenin güneyine doğru olarak şehri genişletmiştir.

Uşak, Osmanlı döneminde pek çok gezginin dikkatini çekmiştir. 17. yüzyıl bilim insanlarından biri olan Katip Çelebi Cihannüma adlı coğrafya bilgilerinin yer aldığı eserinde Uşak’tan bahseder. Eserde Uşak’tan dere içinde (günümüzde Dokuzsele Çayı) Kaleli bir kasaba olarak söz edilir. 17. yüzyılın bir diğer önemli isimlerinden olan ve hayatının elli yılından fazlasını Osmanlı topraklarını gezmekle geçiren seyyah Evliya Çelebi de Seyahatname’sinde Uşakla ilgili gözlemlerine yer vermiştir. Evliya Çelebi, Celali İsyanlarına karışan eşkıyalara karşı şehir halkı tarafından kale surlarının yeniden inşa edildiğinden ve bu bölgede ticaretin oldukça geliştiğinden bahseder. Bunlarla birlikte ticarete ve tüccarlara verilen önemin bir göstergesi olarak şehirde iki hamam, üç yüzün üzerinde dükkân ve loncalar için yapılmış bir han olduğundan da bahseder.

Şehrin adının nereden geldiğiyle ilgili çeşitli söylenceler mevcut. Uşak kelimesi Çağatay Türkçesi’nde “oğul, torun” anlamına gelmektedir. Uşak halkından bazıları arasında bu anlamı destekleyen bir söylence anlatılır. Bu söylenceye göre şehrin güneyinde bulunan Mende Köyü’nde bir bey ve oğulları vardır. O zamanlar şu an Uşak’ın bulunduğu bölge boş arazidir ve bu beyin mandırası olarak kullanılmaktadır. Bey de bu mandıraya oğullarını yerleştirmiştir. Ne zaman oğullarını görmeye bu bölgeye gidecek olsa “ben Uşşak’a gidiyorum.” Dediği için bölgenin adı Uşak olarak anılmaya başlamıştır.

Arapça ’da ise uşşak kelimesi “aşıklar” anlamına gelmektedir. Halkın bir kısmına göre ise şehrin asıl anlamı budur ve nedenini sorduğunuzda ise size şu efsaneyi anlatırlar. Bu efsaneye göre de Mende Beyinin mandırası olarak kullanılan Uşak arazisinde yedi kişiden oluşan yönetici bir topluluk bulunmaktadır. Beyin yönetim işleriyle ilgilenen bu yedi kişinin her birisi kendince bir aşıktır. Kimisi sanatına aşık, kimisi yaptığı işe aşık, kimisinin yüksek maneviyatı vardır ve ruh yüceliğine aşıktır. Bu yedi aşığa sekizinci olarak da bey eklenir çünkü o da bu yedi yöneticisinin aşıklığına aşıktır. Bu hissi sebebiyle de biricik kızının bu aşıklardan birisiyle evlenmesini istemektedir. Bu durumu kızına açtığı zaman anlar ki kızı da yedi aşıktan en küçük olanına aşıktır. Böylelikle sayıları dokuza ulaşan aşıklar bu bölgede yaşamaya karar verirler ve sonunda bu bölge Uşşak yani aşıklar olarak anılmaya başlar.

Elimizde kesin bir bilgi bulunmadığından şehrin neden bu adı aldığını bilemiyoruz. Anadolu’daki yerleşkeler için önemli bir kaynak sayılan Evliya Çelebi’nin Seyahatname'sinde de kesin bir bilgi mevcut değildir. Evliya Çelebi Uşak’tan huzur dolu atmosferinden ve insanın içine işleyen doğası sebebiyle bu şehrin aşığı çoktur diye bahseder. Buradan yola çıkarak Evliya Çelebi de Arapça anlamı kabul etmiş diyebiliriz ama bu konu hakkında kesin bir bilgi yoktur.

Uşak’ın aşıklık geleneği hakkında bir efsanesi de mevcuttur. Uşak’ta çok sayıda aşık ve söz ustası yaşamıştır. Bu ustalardan birisi ise Evren Dede’dir. Uşak’ın Banaz ilçesinde yaşayan Evren Dede koruluklarda saz çalıp türküler söylemektedir. Bu aşığın ezgileri o kadar güzeldir ki duyanlar büyülenmiş gibi sese doğru koşarak Evren Dede susana kadar oradan ayrılamazlarmış. Fakat bir gün Evren Dede’nin her gün saz çaldığı korudan ses gelmez olur ve onu bir daha gören olmaz. Bölge halkına göreyse Evren Dede’nin ezgileri hala o koruda yankılanmakta ve her rüzgâr onun ezgilerini taşımaktadır.

1894 yılında şehir için büyük bir felaket olan ve tarihte “Koca Yangın” adıyla anılan yangında Aybey Mahallesi dışında şehirdeki neredeyse bütün yerleşim yanmıştır. Bu felaketten 4 yıl sonra,1898’de, şehri İzmir’e bağlayan demiryolu inşa edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Yunan kuvvetleri tarafından işgale uğrayan Uşak 1922’de geri alınmıştır. 1953 tarihine kadar Kütahya’nın ilçesi olan Uşak, bu tarihten sonra Kütahya’dan ayrılarak il olmuştur.

Uşak denilince akla gelen şeylerden biri de dokumacılık faaliyetleridir. Halılarıyla, seccade ve battaniyeleriyle adını duyurmuştur. Kök boya kullanılarak dokunan Eşme kilimleri ise el emeğinin en güzel örneğidir. Banaz, Eşme, Karahallı, Sivaslı ve Ulubey olmak üzere 5 ilçeden oluşan bu küçük şehir sanayi faaliyetleriyle birlikte kalkınmakta, doğal ve tarihi güzellikleriyle kendisini ziyaret etmek isteyenlere samimi bir atmosfer sunmaktadır.


Tanıtım videosu: