Zafer Kalkınma Ajansı’nın ev sahipliğini yaptığı 25 - 26 Ekim 2018 Uşak'ın tarihi, turistik ve kültürel değerleri tanıtma organizasyonuna Türkiye’nin en kapsamlı seyahat içeriği üreten sitesi Gezimanya olarak katıldık. İki gün oldukça yoğun bir programla gerçekleşen bu organizasyona İstanbul - Ankara ve İzmir’den gazeteci, seyahat – gastronomi odaklı sosyal medya fenomenleri, seyahat acenteleri, tur rehberleri olmak üzere yüksek katılımla gerçekleşti.
Programa 25 Ekim Perşembe günü Uşak Ramada Otel’de sabah kahvaltısı peşinden okunan İstiklal Marşı ve Genel Sekreter Vekili Veli Oğuz’un, Kültür ve Turizm Müdür V. Şerif Özler ve Vali Salim Demir’in konuşmaları ile başladık. Tanıtım toplantısına Uşak Valisi Salim Demir, Vali Yardımcısı ve İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Ömer Kalaylı, Uşak Belediye Başkan Yardımcısı İsmail Ünal, Uşak Üniversitesi Rektör Yardımcısı Metin Gümüş, Uşak Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Osman Çalıkuş, Genel Sekreter Vekili Veli Oğuz, Uşak İl Kültür ve Turizm Müdür Vekili Şerif Söyler, TÜRSAB Pamukkale Bölgesel Yürütme Kurulu Başkanı Turan Köseoğlu, Uşak Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü Mehmet Tekeli ve farklı alanlardan uzmanlığıyla Halil Güngör Yoldaş ve Osman Köprücüoğlu katıldı.
Sürdürülebilir projelerle Uşak ilinin tanıtılması ve turizmin canlandırılması için hazırlanan bu programda kültürel mirası, doğal güzellikleri ve yemekleri ile özgün bir Anadolu şehri olan Uşak ilinin ziyaretçilerine sunduğu turistik değerlerini anlatmaya başlamadan önce kısa bir bilgi verelim: Uşak ili Denizli, Kütahya, Afyon ve Manisa illerine komşu olup, İç Ege Bölgesi'nde Batı ve Orta Anadolu'yu birbirine bağlayan bölgede yer almaktadır.
Uşak’ın Tarihi
“Herodotos’un verdiği bilgiye göre Demir Çağı başlarında Lydia’ya egemen olan Heraklid ya da Tylonidler bölgede 22 kuşak boyunca 505 yıl hüküm sürmüştür. Bu antik döneme dair elde edilen bilgilere göre Uşak’ın bilinen en eski adı "Temenothyrea"dır. Kent bu adı, Heraklidlerden Aristomahos’un oğlu Temenos’tan almıştır. Uşak ilinde ilk yerleşim Heraklidlerin bölgede hâkimiyetinin sürdüğü MÖ 4000 yıllarına tarihlense de Yrd. Doç. Dr. Selahattin Polat, Uşak’ın Banaz ilçesi Sürmecik Kaplıcası Mevkii'nde, günümüzden 320 bin yıl önce bir yerleşim alanı olduğunu ortaya çıkarmış, Banaz'a 7 kilometre uzaklıkta Ören ve Gedikler köyleri arasında yer alan tarihî Sürmecik Kaplıcası'nın bulunduğu bölgede rastlanan taş aletlerin tipi ve özelliklerinin Orta Paleolitik Dönem Mousterien kültürünü işaret eden ve bu bulguların, Uşak ve yöresinde yüz binlerce yıl önce insanların yaşadığını kanıtlamıştır.
Uşak adı ise Türklerin Ege’ye gelmelerinden sonra ilk olarak “Uşşak” biçiminde ortaya çıkmış, organizasyon açılış konuşmasını yapan Genel Sekreter Vekili Veli Oğuz’un da belirttiği gibi ilk kez Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde adı geçmiş, âşıklar şehri anlamında kullanılmıştır. Evliya Çelebi ünlü Seyahatnamesi’nde şöyle demiş: “…Şehr-i Uşşak’ın (Aşıklar Şehri’nin) bağ ve bahçelerinin, havası ve suyunun güzelliğinden dolayı seven ve sevileni çoktur. Bu şehirde iki gün kalan, üçüncü gün âşık olur.” Türk musiki makamlarından aşina olduğunuz ve yine Evliya Çelebi’nin Edirne ziyaretinde Darüşşifa’ya dair yazdığı notlarında tedavi edici özelliğini anlattığı Uşşak Makamı adını bu şehirden almış bulunuyor.
15 Temmuz 1953 tarihine kadar Kütahya'nın ilçesi olan Uşak, kendisine bağlı Sivaslı, Ulubey, Banaz bucaklarının ve Karahallı beldesinin ilçe haline getirildiği düzenlemeyle il olmuştur. Bu tarihe kadar Manisa'nın (1926'ya kadar Saruhan) ilçesi olan Eşme ilçesi de (Güre, Sirge ve İnay bucaklarıyla birlikte), Uşak'a bağlanmıştır.
Uşak’ın turizm potansiyelini anlatan Vali Demir “Uşak, tarihî süreç içerisinde bizim özellikle her zaman her platformda vurgulamaya çalıştığımız gibi “ilkler şehridir” ” diyerek şehrin Paleolitik Dönem’den itibaren Anadolu medeniyetleri ve Cumhuriyet Dönemi de dâhil olmak üzere devrimsel nitelikteki ilklerin hayata geçtiği bir coğrafya olduğunun altını çizdi ve gezi programındaki “ilk’lerin şehri Uşak” ipucunu vermiş oldu.
Paranın tarihine dair bütün bildiklerinizi hatırlayın! Şimdi size para bilgilerinizi daha da zenginleştirecek bir not veriyoruz. Lidyalılara parayı icat eden ilk antik uygarlık diyoruz ve ekliyoruz, Uşak ili sınırları içindeki Tmolos Dağlarından çıkan ve Hermos Nehri’ne akan başkent Sardes’ten geçen Paktalos Akarsuyu’nun taşıdığı, içinde altın taneciklerini barındıran alüvyonlar İlk Çağ’da Lidyalıları en zengin ülke konumuna getirmiştir. Alüvyonların içinden altını çıkarıp işleyen ve işlenmiş altını ticarette kullanan, MÖ 560’ta tahta geçen Lidya Kralı Kroisos’un akıl almaz zenginliği günümüze “Karun kadar zengin” deyimiyle ulaşmıştır. Öyle ki hükümdarın altın stoklarının bulunduğu hazinenin sadece anahtarlarının miktarının kırk deve yükü olduğu rivayet edilmektedir.
Uşak sınırları içinde var olan Antik Dönem uygarlıkları varlıklarını sürdürmek için sadece savaş yapmamışlar, tabii ki ticari ilişkiler de geliştirmişler. Geliştirdikleri bu sosyal – ticari ilişkiler diğer medeniyetlerle etkileşimlerini ve yine bir “ilk”in Uşak’ta gerçekleşmesini sağlamış. Uşak Banaz ilçesi Ahat köyü civarında Frigya ve Lidya sınırları içinde kurulan Akmona Antik Kenti MÖ 3. ve MS 3. yüzyılda Yunan etkisinde kalmış önemli bir Yahudi yerleşim bölgesidir. Antik kentin gymnasiondaki taban mozaiklerinde görüldüğü üzere MS 1. yüzyılda İskenderiye’den gelen sporcularla güreş, voleybol, boks gibi sportif oyunların yapılmıştır. MS 2. yüzyılda ilk voleybol müsabakaları Uşak’ın Banaz ilçesindeki Akmonia Antik Kenti’nde gerçekleşmiştir.
Uşak sınırları içinde tarihte gerçekleşmiş bir “ilk” bilgisi daha verelim. Günümüzde Hıristiyanlık erkek egemen bir semavi din olmasına rağmen erken dönem Hristiyanlıkta Montanizm kadın lidere biat edilen ilk mezhep olma özelliği taşımaktadır. Anadolu’nun diğer illerinde de görüldüğü gibi ilk Hristiyan mezheplerinin ortaya çıktığı illerden biri de Uşak’tır. Frigya Bölgesi antik kentlerinden biri olan Pepuza da Hıristiyanlığın kayıp mezhebi Montanizm’in merkezi kabul edilir. Bu mezhebin MS 150 yılında Montanizm’in kurucusu Montanus adında bir rahip ve Maximilia ve Pricila adında iki ruhani kadın tarafından kurulduğu rivayet edilir.
Uşak’ın günümüzdeki sanayi dallarının gelişimi yine antik dönem medeniyetlerinden gelen ve ilk olan bir kültürel mirasın etkisidir diyebiliriz. Günümüzde Türkiye seramik üretiminin %20’sini üreten Uşak, antik dönemde de seramik üretiminin merkezi olmuştur. Eşme ilçesi Aydınlı köyünde bulunan Mesotimolos Antik Şehri’nde Anadolu medeniyetlerinden MÖ 4. yüzyıldan kalma seramik araç gereçlere rastlanmıştır.
İlklerin şehri Uşak Osmanlı döneminde de yine yenilikçi çizgisini devam ettirmiştir. Anadolu’da 23 Eylül 1856 yılında ilk demiryolu hattı olan 130 km’lik İzmir- Aydın hattının bir İngiliz firmasının ilk kazmayı vurmasıyla başlamış, İmtiyaz İzmir Valisi Mustafa Paşa zamanında, 1857 yılında “İzmir’den Aydın’a Osmanlı Demiryolu” kumpanyasına devredilmiştir. Anadolu’da ilk demiryolu hattı olan Uşak’tan gecen 130 kilometrelik Afyon - İzmir hattı 10 yıl süren bir çalışmayla 1866 yılında Sultan Abdülaziz zamanında tamamlanmıştır.
Yeni teknoloji denince o işin içinde mutlaka bir Uşak bağlantısı vardır dedirtecek bir “ilk”ten bahsedelim şimdi. Günümüze Uşak Kent Tarih Müzesi’ne ev sahipliği yapan tarihî bina geçmişte Türkiye’de elektrikle ilk sokak aydınlatması yapmış olan Uşak ili için büyük bir misyonu gerçekleştirmiş bulunuyor.
Osmanlı döneminde ilk elektrik santrali Tarsus’ta kurulmuş, İstanbul’a elektrik 1912 yılında gelmiştir. Uşak’ta ise 1909 yılında kömürle çalışan bir santralle ilk kez elektrik üretimine başlanmış ve Osmanlı döneminde ilk kez sokak aydınlatmasında Uşak ilinde elektrik kullanılmış. Sokakların elektrikle aydınlatılması, karanlık kış gecelerinde başlarına kandil yerleştirip uzun saatler dokuma yapan Uşaklı dokur kadınlar için büyük kolaylık sağlamıştır.
İlk olma rekorunu zamanı gelince kendi kendine yenilemeyi bilen çalışkan Uşak, Cumhuriyet Dönemi’nde de Sanayi Devrimi’nin öncüsü olmuş bulunuyor. Cumhuriyet’in ilanından sonra genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sanayi kuruluşlarının ortaya çıktığı illerden biri olma özelliğine sahip olan Uşak’ta ilk şeker fabrikası 1926’da Nuri (Şeker) Bey’in girişimiyle kurulmuştur. Bu fabrika aynı zamanda ilk çok ortaklı şirket olma özelliğini de taşımaktadır. Aynı zamanda Uşak Kent Tarih Müzesi'nde bu fabrikada üretilmiş ilk şeker örneğinin Atatürk'e sunulduğu keseyi de görmek mümkün.
Uşak’ın Coğrafi Oluşumları
İlk Çağlardan günümüze bölgede gelişen her medeniyetle ilkleri barındıran Uşak tarihi kadar coğrafi benzersiz oluşumlarıyla dikkat çekiyor. Örneğin Kapadokya bölgesinden tanıdığımız Peribacalarının ikincisi Uşak - Manisa arasında bulunan Kula ilçesinde bulunuyor.
Uşak Merkez’e 50 kilometre mesafede suyun nakış nakış işlediği jeolojik mücevher değerindeki Taşyaran Vadisi; ilk günkü gezi programımızda yer alıyor. Bu vadi, Gediz Nehri’nin zamanla kayaları aşındırmasıyla ortaya çıkmış doğal bir oluşum. Dinlenme - mola alanından vadiye önce kuşbakışı göz atıp sonra düzenli kesme taşlardan yapılmış merdivenle yeşilliklerin içinden dik yamaçtan aşağıya vadiye indik.
Sonbahar olmasına rağmen yaz kış yeşilin tonlarında canlı kalan bitki örtüsünün güzelliğine bakmaya doyamadık. Vadiye doğru basamaklardan indikçe kuş sesleri yükselen akarsu sesinden duyulmaz oluyor. Vadinin tabanında akan su kaynaktan gelinceye kadar taşıdığı alüvyonlardan dolayı biraz bulanık görünüyor. Akarsuyun kıvrılarak aktığı kayaların yüzeyi pürüzsüz mermer gibi görünüyor. Fotoğraf çekmek için gruptaki hemen herkes suyun içine girmek isteyince işin ne kadar ciddi olduğu anlaşıldı. Kayaların üzerinde yürümek nerdeyse imkânsız, çok kaygan hale gelmiş.
Bu vadinin ön kısmında yine kayak taş ve kesme taşlardan yapılmış olan Çatalköprü görülmeye değer. Gezi programının ilk durağı olan Taşyaran Vadisi bölgede yaşayan insanlar için olduğu kadar doğa turlarını sevenlerin mutlaka görmesi gereken özgün bir tabiat parçası.
Dünya’nın en büyük 2. kanyonu Uşak Ulubey Kanyonu ortalama 150 metre derinlikte. Ulubey Kanyonu’nun ABD’deki Arizona Eyaleti sınırları içerisinde bulunan Büyük Kanyon’dan sonra dünyanın en büyük 2. kanyonu olduğunu öğrendik. Bugüne kadar bilinmeyen kanyon, Ulubey Çayı ve Banaz Çayı boyunca devam eden bir ana kanyon ile buna bağlanan onlarca büyük yan kanyonlardan oluşuyor. Ulubey Çayı, bütün kanyonu adeta saklı bir cennete çevirmiş bulunuyor.
Ulubey Kaymakamlığı’nın yaptırdığı ve 2015 yılında hizmete açılan Kanyon Cam Teras Park 302 metrekare büyüklüğünde bir kafeterya ve 135 metrekare büyüklüğünde camdan oluşan seyir terası yaptırılmış. Cam terasta metrekareye düşen ağırlığın 801,2 kg olduğunu öğrendik. Camlar 30 mm kalınlığında ve kurşungeçirmez özelliğe sahip olup kanyonun genişliği 100 - 500 metre, derinliği 130 - 170 metre ve uzunluğu 75 kilometredir. Ulubey Çayı ve Banaz Çayı boyunca devam eden Ulubey Kanyonu, ana hatta bağlanan onlarca büyük yan kanyondan oluşmakta. Bu nedenle Ulubey Kanyonları olarak da anılıyor.
Ulubey’e giden toplu taşıma araçları var ya da özel araçla gidebiliyorsunuz. Kanyonların bulunduğu alanda park, kafe, restoran, çocuk oyun alanları, tarihî Uşak evi örneği ve bir de gerçek Yörük çadırı bulunuyor. “Neden Yörük çadırı?” diyorsanız Uşak’ta yeme - içme, dokumacılık başta olmak üzere günlük hayattaki pek çok unsur Yörük geleneklerinden izler taşıyor.
Kanyon Restoran’da geleneksel Uşak yemeklerinden tadabilir, Yörük ayranı içebilir, oturduğunuz yerden kanyonları keyifle izleyebilirsiniz. Fotoğraf çekmek ve kanyona yakından bakmak isterseniz Cam Teras size birbirinden güzel kanyon selfie’si açıları sunuyor. Bu cam terasın bulunduğu alan çok rüzgârlı ve çok soğuk olduğundan selfie çekerken de dikkatli olmakta fayda var.
İlk Çağlardan Günümüze: Uşak
İlk çağlardan günümüze pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Uşak’a giderseniz Karun Hazineleri, Sebaste Antik Kent, Blaundus Antik Kent, Amonia Antik Kent, Pepuza Antik Kent, Mesotimolos Antik Kent, Antınbaş köyü kaya evler ve mezarlar, İnay Kervansarayı görülecek yerlerden. Biz gezimize, programın ilk gününde yer alan Blaundus Antik Kenti ile başlıyoruz.
Blaundus Antik Kenti
Uşak iline 40 kilometre mesafede yer alan Ulubey ilçesi Sülümenli köyü sınırları içerisinde yer alan Blaundus Antik Kenti Büyük İskender’in Anadolu Seferleri’nden sonra Makedonya’dan gelenler tarafından kurulmuş. Büyük İskender’in ölümü ile kent; Deokodoslar olarak da adlandırılan ve imparatorluğu aralarında paylaşma çekişmeleri yaşayan 8 generallerden Antigonos’un payına düşmüş. Kent; MÖ 189 yılında Bergama Krallığı’ndan Roma İmparatorluğu hâkimiyetine geçmiş. Blaundus Antik Kenti, üç tarafı dik vadiler ile çevrili bir yarımada benzeri yer şekli üzerinde kurulmuş. Bazı kalıntıları halen ayakta olan kentin önemli yapıları; kale, tapınaklar, tiyatro, stadyum ve kaya mezarlarıdır. Yarımada şeklinde bir vadi üzerine kurulu olması şehre kuzeyinde bulunan tek kapıdan yapıldığını gösteriyor.
Helenistik Dönem’de inşa edilen kuzey surlarının giriş kapısı kemeri, darphane bölümleri, idari binalar sur duvarlarının bazı bölümleri, İon tarzındaki mabet kentin ortasında yer alan ve Roma İmparatoru Claudius’un mabedi, yalnızca bir tarafında oturma kademeleri olan stadyum örnek olarak verilebilir. Şehrin simgesi ise çifte at. Kentin güney yamacında olup surların dışında inşa edilen tiyatronun sahne kısmı tamamen yıkılmış, halen kalıntılarını görebildiğimiz oturma alanları ile hemen yanı başında bulunan kaya mezarları da görülmeye değer yapılar. Surlar içerisinde kalan şehrin merkezi ise İon düzeninde yapılmış bir tapınak ve irili ufaklı yapılar yer alıyor. Şehrin mezarları (nekropol) ise iki farklı alanda yer alıyor. Birincisi; kentin kuzeyinde yer alan mezarlık ve birkaç tümülüs, ikincisi ise kentin doğusunda yer alan vadide yer alan kaya mezarları olduğu görülüyor. Kaya mezarları 2’li, 10’lu ve 12’li tarzda yapılmış. Tonozlu yapıdaki kaya mezarları nişli odacıklar ve sabit lahit tipinde. Kaya mezarlarının çoğunda beyaz sıva, sıva üzerinde ise kızıl, mavi, yeşil boyalarla yapılmış hayvan ve bitki motifleri ile bezenmiş. Antik Kent’in dışında kalan alanda İon tarzında ikinci bir tapınak ve tamamı 14 adet olan ancak bugünlerde sadece bir tanesi kemer yer al maktadır. Kemerlerin kesin olmamakla birlikte su kemeri olması muhtemel.
Uşak Karun Hazineleri
Gezinin ikinci gün programında yeni modern müze binasına taşınmış olan Uşak Arkeoloji Müzesi’ni gezdik. Bu müzede kentin Paleolitik Dönem’den günümüze tarihî gelişimini görmek mümkün. Burada herkesin tahmin edeceği gibi dünyaca ünlü Uşak Karun Hazineleri sergileniyor. Karun’u biraz anlatayım; Gediz ve Küçük Menderes ırmakları arasında sınırlı olan Lidya sınırlarını Kızılırmak’ın doğusuna kadar genişleten ve 57 yıl tahtta kalan savaşçı kral, Kral Alyattes’ten sonra Lidya tahtına oğlu Kroisos çıkmıştır. İlk Lidya sikkelerinin muhtemelen Alyattes Dönemi’nde basıldığı düşünülüyor. Başkent Sardes’in içinden geçen Paktalos Irmağı’nın alüvyonlarında doğal olarak bulunan altın - gümüş karışımı “elektrum” madeninden basılan ilk sikkelerin üzerinde Lidya Krallığı’nın arması olan aslan başı bulunuyordu. Kral Kroisos (Karun) zamanında electrum yerine altın ve gümüşten ayrı olarak sikke basımıyla daha da gelişmiş oldu. Kroisos,“Karun kadar zengin” deyimiyle girerek günümüzde de ününü sürdürmektedir.
Bazı kaynaklarda Lidya hazinesi olarak da bilinen Karun Hazineleri Uşak iline 25 kilometre mesafede Güre köyü yakınlarındaki tümülüslerden 1960'lı yıllarda çıkarılarak yurt dışına kaçırılmış ve 1993 yılında geri alınmıştır. Kültürel mirasımıza sahip çıkıp adeta dedektif gibi izini süren Gazeteci Özgen Acar sayesinde bu benzersiz hazinelerin Amerika’dan Türkiye’ye geri getirilişi öyküsü bu hazineleri çok daha tılsımlı hale getiriyor. 1996'dan beri Uşak Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Karun Hazinelerinden 450 adet eser bulunmakta ve bunların 300 kadarı ziyaretçilere gösterilmektedir.
Uşak şehir merkezinde hanlar, bedesten - arastalar, camiler, türbeler, tarihi tren istasyonu, tarihî çeşmeler, Kilim Evi Müzesi, Uşak Dokur Evi, Uşak Şehir Tarihi Müzesi, Uşak Arkeoloji Müzesi, Atatürk Etnoğrafya Müzesi, Şeker Fabrikası ve diğer pek çok tarihî eser ve şehrin eski yerleşim yerlerinde halen özgün Uşak evleri görülmeye değer.
Uşak Yemekleri
Gezi notlarımın içinde Uşak yemeklerinin Yörük kültüründen izler taşıdığını belirtmiştim. Yörüklerin göçebe yaşam tarzının uzun yolculuklarda kullanabilecekleri gıdaların bozulmasını önleyici, dayanıklı olmasını sağlayan gıda muhafaza yöntemleri geliştirmelerine neden olduğunu biliyoruz. Buna en güzel örnek tarhana çorbasıdır. Uşak tarhana çorbası hakikaten çok lezzetli, kahvaltı dâhil hemen her öğün keyifle tüketilebilen hatta öğün aralarında sıcak içeceklere alternatif olmuş durumda.
Uşak ile ilgili bir yeni bilgi de Türkiye’de cirit sporu ile öne çıkan ve ilk kadın cirit takımı kurulan şehir olması. İkinci gün gezi programında olan cirit oyununu tribünden izlerken rüzgârlı havada elimizde mis gibi bir bardak sıcak tarhana ile ısındık.
Uşak’ta sürdürülen geleneksel eğlencelerden biri de Yaren Gecesi. Bu gelenek hala Uşak’ta devam ettiriliyor. İlk gün akşam Karaağaç Konağı’nda gerçekleşen Yaren Gecesi’nde de geleneksel Uşak lezzetlerinin başında tarhana çorbası ve ara sıcaklarda keşkek vardı. Leziz Uşak yemekleri eşliğinde şehre özgü türküler dinlendi. Bunun yanında adı yaren geleneğinin Uşak temsilcisi İslamoğlu’ndan gelen İslamoğlu oyun havası oynandı.
Bir diğer örnek buğdayın az işlenmiş hali keşkek yemeği diyebilirim. Uşak mutfağında keşkek, yemeklerde ara sıcak bazen de et yemeğinin yanında pilav yerine sunulan bir çeşit olarak karşımıza çıkıyor. Uşak mutfağında keşkek bol tereyağlı sunumuyla geleneksel tadını koruyor.
Tatlılarda da yine benzer etkiyi görebiliyoruz. Geleneksel Uşak tatlısı tahin helva, yine bir helva çeşidi olan gelin kırmızısı ve demir tatlısı. Helva uzun süre tadı bozulmadan saklanabilen gıdalardan biri. Demir tatlısı ise yufka gibi ince hamura çiçek şekli verilerek kızartılmış ve şerbet eklenmiş bir tatlı. Demir tatlısının Uşak’ta kız istemeye giderken götürülen hediyelerden biri olduğunu da öğrendik.
Ne demişler tatlı yiyip tatlı konuşalım, Uşak gezi programının her anı birbirinden güzel tatlarla dolu. Uşak’taki ilkleri birinci kaynaktan görmek ve lezzetleri tatmak için şimdiden gezi planınızı yapın derim.
Meşhur Uşak Halılarının Moda yolculuğunu merak ederseniz şu yazıma da göz atmanızı öneririm. https://gezimanya.com/GeziNotlari/gecmisten-gunumuze-usak-halilarinin-moda-yolculugu