Ocak ayında planını yapmış olduğumuz seyahatimizin Atina etabını bir önceki yazımda paylaşmıştım ve şimdi geldi sıra, tüm yaz boyunca masmavi, berrak sularda çekilen fotoğraflara ağzımız sulanarak bakarken kendimizi o güzel derinliklere bırakacağımız ana… Milos Adası´nın güzelliklerine…
Önce “nasıl gidilir”´den bahsedeyim; İstanbul´dan Atina´ya ulaştıktan sonra, ya feribot ile ya da uçak ile adaya ulaşımınızı sağlayabilirsiniz. İlk planımız feribot ile gidip, uçak ile dönmek yönündeydi, bu şekilde de biletlerimizi Ocak ayında organize etmiştik, ancak seyahatimize yaklaşık 2 hafta kala feribot seferinin iptaline ilişkin bilgilendirildik, alternatif olan seferlerin de hem Ocak ayında aldığımız fiyattan, hem de o gün itibariyle mevcut olan uçak biletlerinden daha yüksek olması sebebiyle, iptalini yaptırıp gidişimizi de uçak ile yapmak durumunda kaldık. Ama “her işte bir hayır vardır” diyerek yolumuza devam ettik elbette.
Olympic Air ile yaptığımız 45 dakikalık bir uçuşun ardından mini minnacık bir havaalanına varıyoruz, pervaneli uçağımızın önünde fotoğraf çekilmeyi de es geçmeyerek tabii. Bavulumuzu teslim aldıktan sonra merkeze ulaşım için otobüs saatlerine baktığımızda daha çok zamanın olduğunu görünce burada vakit kaybetmeden, taksi ile ulaşımı tercih ediyoruz iki yolcu ile aracı paylaşarak… İki kişi toplam 12 Euro ödeyerek otelimizin olduğu liman bölgesi Adamas´a 10 dakika içerisinde ulaşmış oluyoruz. Ocak ayında planı yaptığımızda feribot ile gideceğimizi düşünerek feribota mesafe olarak yakın Lagada Beach Hotel´i seçmiştik. "Nerede kalınır” ile ilgili olarak, feribot ile gitmeyi tercih etseniz de etmeseniz de, bu oteli hem konumu hem de denize plajı olması açısından kesinlikle tavsiye ederiz.
Son zamanlarda eminim sizin çevrenizde de Yunan Adaları´nda tatil çok kez gündeme gelmiştir gerek gidilen mekanlardaki servisin özeni, gerek yemeklerin lezzeti, gerekse ulaşımın kolaylığı gibi pek çok açıdan… Her ne kadar Halkidiki, Patmos, Girit, Sakız ve birkaçı daha en çok bahsi geçenler arasında olsa da, eğer çok Türk ile de karşılaşmayayım diyenlerdenseniz, işte size bir cennet :)
Milos Adası, dünya turizmi için tanınmış adalar olan Mikanos ve Santorini'nin de içinde yer aldığı Kiklad Adaları´ndan biri. Yanardağ kökenli bir ada olması sebebiyle kıyılarında beyaz ve sarı rengin hakim olduğu plajlardan, beyaz, kırmızı, sarı veya siyah kayalarla çevrili çakıltaşlı koylara kadar çeşitliliği görmek mümkün.
Adada “neler yapılır” kısmına gelelim şimdi…
Toplam 5 gün ayırmıştık ada gezimize; hem yüzmeye, hem yemeye, hem de etrafı keşfe yeterli zamanımız olsun diye… İlk günümüz için normalde otelin plajında vaktimizi geçirip, yayma planımız varken, havanın çok rüzgarlı olması sebebiyle, önce bir denize dalıp hasret giderdikten sonra etrafı keşfe başlayalım dedik. Adada pek çok yere otobüs ile ulaşım mevcut ancak gitmeden önce hazırladığımız “görülecek yerler” listemizin hepsine otobüs ile ulaşımın olmadığı; ya taksi ya da kiralık araç ile ulaşılabileceği konusunda bilgilendirdi bizi otelin resepsiyonisti…
Kafe, restoran, hediyelik eşya dükkanları ve tekne turu organize eden acentelerle dolu Adamas´da küçük bir tur yaptıktan sonra, Milos´da günbatımının en güzel izleneceği noktaya gidelim dedik, hazır oraya otobüs ile ulaşım varken. Plaka, deniz seviyesinden 220 metre yükseklikte, bir tepenin üzerinde, Milos Adası´nın en önemli yerleşkesi. Trip Advisor gibi pek çok yerde bahsi geçen ve günbatımının en güzel izlendiği konusunda önerilen Utopia Cafe´yi ararken, birden önümüze çıkıverdi. Öyle doğru bir zamanda gelmişiz ki saat 18:00´de servis vermeye başlayan kafe, kapılarını açıyordu. Biz de en önden bir masaya yerleşiverdik, bir yandan da keşif için bizi bekleyen Plaka´nın sokaklarında aklım kalmıyor değildi… Seçim yapmak zorundaydık, koştura koştura gezmektense, ilk akşamımız için günbatımını izlemekten yana oyumuzu kullandık, yeniden Plaka´ya gelmek konusunda da hemfikir olarak.
O yüzden size tavsiyem, eğer gün kısıtınız da var ise, Plaka´ya en geç 16:00 gibi ulaşıp, hem size ilginç sürprizler sunabilecek sokakların arasında gezinebilir, hem tepedeki kaleye tırmanabilir, gerek buradan ya da Utopia Cafe´den günbatımını izleyebilir, hem de akşam yemeği için çok şeker bir aile işletmesi olan Archontoula Restoranı´nda güzel müziğin eşliğinde akşam yemeğinizi yiyebilirsiniz. Çok güzel bir “öğleden sonra” programı olacağından emin olabilirsiniz. Plaka ile ilgili küçük bir ek: Eylül ayı gibi gitme planınız var ise, mutlaka yanınıza uzun kollu bir şeyler alın ki üşüme hissi, o anın tadını çıkarmanın önüne geçemesin… Plaka'dan 20:50 otobüsü ile yeniden Adamas´a geri döndük.
Adada hiçbir yeri kaçırmak istemediğimizden araç kiralama acentelerinden birine daldık. Motorsiklet, ATV, UTV ya da araba içinden, her ne kadar çarpışan arabadaymışsın hissi verse de UTV ya da nam-ı diğer buggy kiralamaya karar verdik. Eğer 2 kişi iseniz, ada içinde en keyifli ulaşım yollarından biri olarak, kesinlikle tavsiye ederiz; yokuş çıkarken biraz zorlansa da, kullandığımız gün boyunca çok memnun olduk performansından…
Buggy´i de kiraladıktan sonra ertesi günkü planımız için hazırdık. Ada´nın kuzey kıyısında bulunan Firopotamos, Mantrakia, Sarakiniko, Papafragas, Pollonia, Klima ve yine yeniden Plaka rotamızda olan yerlerdi. Firopotamos, Mantrakia ve Sarakiniko ile ilgili ne yazsam az... Adanın bu sahil kasabalarını gezecek fotoğraf meraklılarına tavsiyem, sabah saatleri, güneş ışığını yakalamak için uygun saatler, aklınızda bulunsun. Biz şansa doğru zamanda gittik, en azından bu yazıyı okuyanlara küçük bir katkımız olsun, değil mi?
Papafragas, çok da ilgimizi çekmedi, ama listemizde olduğu için kısaca bir uğradık, ama gitmezseniz de bir şey kaybetmezsiniz diyebileceğimiz bir yer… Pollonia ise uzun plaja sahip, yemek konusunda pek çok alternatif restoran içeren bir sahil kasabası. Pollonia´yı gezdikten sonra istikamet, doğru, fotoğraflarda görüp bayıldığımız ve aynılarından çekmeyi iple beklediğim Klima´ya… Fotoğraf meraklılarına bir tüyo vermeden de geçemeyeceğim, akşamüzeri saatleri, ziyaret ve fotoğraf için en güzel saatler, aklınızda bulunsun.
Güzel yerler görmenin mutluluğu ve sarhoşluğu ile Adamas´a geri dönüyoruz… Ertesi gün yapacağımız tekne turu ile ilgili olarak acenteler arasında gidip geliyoruz ve en son bir karara varıyoruz ki, size de kesinlikle tavsiyemiz olur, eğer sizin için de önemli kriterler hem Kleftiko´yu görmek hem de çok da fazla karada vakit kaybetmeden Ege sularında bolca yüzmek ise. Tahmin edeceğiniz üzere, farklı özelliklerde tekneler, farklı rotalar ve farklı fiyatlandırmalar mevcut. İçlerinden en uygunu olarak gördüğümüz, Milos Travel´ın turlarından biri oldu. Adanın tüm çevresini görme ve 4-5 faklı noktada yüzme imkanı sunan “Around Milos Cruise” ile adanın hemen yakınında bulunan Kimolos Adası´nı da ziyaret etme şansı bulabiliyorsunuz…
Yeniden buggy kiralamamız gerekir mi diye de bakıyoruz tüm geçtiğimiz koylara, adanın güney kıyısında bulunan Provatas, Firiplaka, Tsigrado ve Paleochori´ye karadan gitmeyi planlıyorduk çünkü. Tekne turu sayesinde hem bir önceki gün karadan gitmiş olduğumuz Sarakiniko ile Klima´yı denizden izleme ve fotoğraflama şansı buluyoruz, hem de Papafragas´ın karşı hizasında bulunan volkanik oluşum kaya Glaronissa´yı görüyoruz. Tekne ile tam turun faydalarından bir diğeri de, Tsigrado´ya karadan varıldığında plaja, çok dar bir yerden ip yardımıyla ve ardından da ahşap merdiven kullanarak inilebiliyorken, denizden yüzerek plaja çıkması pek kolay. Ya karadan, ya denizden bu plajı kesinlikle kaçırmamalısınız!!!
Tsigrado´dan sonra en bayıldığımız plaj ise Paleochori oldu, görür görmez dedik ki bir günümüzü buraya ayırmalıyız… Böylelikle ertesi gün için de planımız belli olmuştu, hazır Adamas´dan otobüs ile ulaşım da varken… Paleochori plajı´na kesinlikle bir tam gün ayırmanızı tavsiye ederiz, ancak bir not ekleyeyim, duş yok çoğu plajda, tuzlu kalmaya değiyor ama benden söylemesi. Aqua Locca´da iki şezlong ve bir şemsiye için 6 Euro ödeyerek, tüm günümüzü pembemsi kayalarla süslenmiş, masmavi sularda yüzerek geçiriyoruz…
Evet gelelim şimdi de “nerede ne yenir, ne içilir” ile ilgili önerilerimize:
Adamas´da Artemis Pastanesi´nde taze sıkılmış portakal suyu ile peynirli börek; Ta Pitsounakia Restaurant´da musakka; Marianna Restaurant´da buharda pişmiş midye ve ızgara kalamar; Paradosiaka Pastanesi´nde evyapımı olarak hazırladıkları minik dondurma çubukları; Yankos ‘da pita souvlaki; Mikro Bar´da mojito….
Adamas´ın lezzetlerine çok önemli bir ek… O!hamos! Restauranthakkında pek çok yerde öneri yazısı okuyabilir ya da size tavsiye edilen restoranlar arasında halk esnafından duyabilirsiniz. 15 dakikalık bir yürüme mesafesinde olan bu restoranda maalesef rezervasyon kabul etmiyorlar, kapıda kuyruk beklemek durumunda kalabilirsiniz, ama pesetmeyin, mutlaka gidin. Porsiyonlar çok büyük, sipariş ederken aman dikkat.
Plaka´da Utopia Cafe´de günbatımı eşliğinde coufeto isimli tatlı; Palaios pastanesi´nin,zaten içeriye girdiğinizde endamı ile hemen dikkatinizi çekecek milföy pastası; Archontoula Restoranı´nda safran soslu midye…
Sarakiniko´ya vardığınızda travertenlere inmeden önce Kantina isimli karavan kafeden espresso freddo ile cappuccino freddo -bizce Atina ve Milos gezisi boyunca içtiğimiz en emek sarfedilmiş ve en leziz freddolardı...
Pollonia´da sahilde bulunan Gialos Restaurant´da taze patates ile hazırladıkları domates soslu patates kızartması ve Yunan usulü hazırladıkları spagetti…
Kimolos Adası´nda Raventi Cafe´de oturup espresso freddo eşliğinde çikolatalı tart….
Benden şimdilik bu kadar, özetle; Milos Adası´nın güzellikleri kesinlikle görülmeye değer, yazım da size ilham verdiyse ne mutlu bana diyerek, bir sonraki yazıma kadar hoşçakalın diyorum.