Rotamızda bulunan Yunanistan’daki tek uğrak yerimiz olan Katakolon kasabasının adını daha önce hiç duymamıştım. Adriyatik sahilinde 250 nüfuslu, ana caddesi üzerinde hediyelik eşyalar satan dükkânlar ve sahildeki balık restoranlarından oluşan küçücük bir köy. Caddenin uzunluğu, sanırım gemimizin uzunluğunun aşağı yukarı yarısı kadar. Peki, bu köy neden rota üzerinde diye düşünebilirsiniz.
Bu köye 38 km mesafede bir UNESCO Dünya Mirası olan Olympia tarihi şehri var, yani bir nevi Katakolon Olympia’ya açılan kapı diyebiliriz.
Olympia, eski Yunan medeniyetinde kutsal bir yer ve klasik dönemde, tarihi oyunlar olan Olimpik yarışların başladığı bölge. İlk Olimpiyat oyunlarının M.Ö. 776 yılında yapıldığı söylense de çok daha önceden başladığı da rivayet edilmekte. Bu oyunlar M.Ö. 8. yüzyıl ve M.S. 4. yüzyıl arasında Tanrı Zeus anısına her dört senede bir yapılmış ve bir yandan da Sparta ve Elis arasında bir barış vesilesi olduğu da söylenmekte. Olympia Arkeolojik Tarihi Alan -Site of Olympia- Peloponnese vadisinde, tapınakların yanı sıra oyunlarda kullanılan spor aletlerinin kalıntılarını görmek de mümkün.
Tur içinde bir de “Magna Grecia” isimli bir çiftlikte Yunan yemekleri yenecek ve sirtaki izlenecek bir bölüm var. Yetiştirilen tüm meyve ve sebzelerin, organik olduğu söylenen köye gidiyor ve fazla da lezzetli olmayan bir meze tabağı ile uzo ikramı eşliğinde, işletme sahipleri dans ediyor ve gemiye dönüyoruz. Artık dönüş başlıyor, İzmir ve İstanbul…
Köye, oradan da gemiye dönüyor ve artık dönüş rotamız için hareket ediyoruz.
Vatana Az Kaldı - Rotamız İzmir ve İstanbul
Gemimiz doğuya doğru ilerleyerek Mora Yarımadası'ndan geçerken Sapienza Adası, Tainaro Burnu’ndan geçtikten sonra Maleas Burnu’nu göreceğiz. Gece ise Ege Denizi’nde bulunan Kea, Falkonera, Dimitros ve Kefalos Adaları'nın arasından geçerek sabah İzmir'e uğrayacak, orada gemideki yabancı misafirler için Meryem Ana ve Dünya Mirası adayımız Efes turları var. Ertesi sabah, yani gezimizin 8. gün sabahı İstanbul'da Karaköy Limanı'na bağlanıp evlerimizin yolunu tutarken diğer yolcular için Dünya Mirası Listesi’ndeki güzel şehrimiz İstanbul’da Topkapı Sarayı, Mavi Camii, Kapalıçarşı, Beylerbeyi Sarayı, Boğaz'da tekne gezisi gibi güzel turlar var. Gemide pahalı turlardan biri Venedik'teki gondolcular turunu kapsayan tur diye düşünmüştüm. Oysa İstanbul’a yaklaşırken buradaki turlara da bir göz artmak istedim ve tüm geziler içindeki en pahalı turun İstanbul'daki tüm gün “VIP İstanbul” turu (Topkapı, Boğaz turu, Kapalıçarşı ve Çırağan Palas’ta öğle yemeği) olduğunu öğrenmek hoşuma gidiyor. Hiç hoşuma gitmeyen bir olayı ise İzmir'de yaşandık. Tüm tur otobüsleri kalktıktan ve limandaki yoğunluk bittikten sonra gemiden inerek güzel İzmir’de biraz dolaşmak istedik, limanda bekleyen taksiler Türk olduğumuzu öğrenince bizi almadılar, turist bekliyorlarmış... Acaba tarife milliyete göre farklı mı yoksa turistlerden daha fazla para mı alacaklar (??) ki öyleyse çok çirkin. Aynı olayı Kemeraltı’dan gemiye dönerken de yaşayınca çok sinirlendim ve ilgili mercilere durumu bildirmeye karar verdim, yaptım da. Bu tatsız olaydan sonra son gecemizde gemide olabildiğince güzel vakit geçirmeye çalıştık ve sabah uyandığımızda gemimiz yavaş yavaş Sarayburnu önünden süzülerek Boğaz’a kiriş yapıp Karaköy Limanı’na yanaşırken ben bir kez daha en güzel ülke benim ülkem diye hayranlıkla izledim sabahın ilk saatlerine uyanan İstanbul’u, bir de kıymetini bilsek…