Akabe Gezi Rehberi

Yıllar sonra yeniden Akabe’deyim. İlk geldiğim zaman aynı gün içinde hem Wadi Rum hem de Akabe gezisi yaptığım için Akabe seyahatim epey yüzeysel olmuştu. Hatta o kadar yüzeysel olmuştu ki Kızıldeniz’in o muhteşem sualtı dünyasına tanık olamamıştım. Ama bu kez durum farklı, Akabe’nin altını üstüne getirmeye karalıyım.

İstanbul’dan Akabe’ye Türk Hava Yolları’nın her gün karşılıklı seferleri var ve uçuş süresi 2 saat 15 dakika. Ürdün Türk vatandaşlarından vize istemiyor ama girişte pasaportunuz ile birlikte size uçakta daha inmeden dağıtılan formu doldurarak göstermeniz isteniyor. İnişte havaalanında çok zorluk çıkartmıyorlar. Mesela daha önce Ürdün’e gelişlerimden birinde Suriye’den kara sınırından geçmiştim, tüm çantalarımı didik didik etmişlerdi. Ama bu kez hiç böyle bir durum ile karşılaşmadan oldukça kolay ülkeye giriş yaptım.

Genelde Ortadoğu ülkelerinde otel seçimlerinde biraz daha dikkatli olmakta yarar var. Dikkatli olmak derken 5 yıldızlı otellerin aslında Türkiye’deki 3 yıldız otel seviyesine denk düştüğü ön görüsü ile seçim yapmanızı öneririm. Tabii ki bu sadece benim gözlemim.

Kızıldeniz kıyısında yer alan Radisson Blu Akabe, gerek temizliği, gerek kahvaltısının çeşitliliği gerekse konforlu ve geniş odaları ile tavsiye edebileceğim bir otel.

Ürdün’ün Kızıldeniz’e tek bağlantısı Akabe. Sadece 26 km sahil şeridi olsa da denize açılan tek nokta olduğundan stratejik öneme sahip. Akabe’ye en yakın şehir ise İsrail’in Elyat şehridir.Akabe şehri 7.yy’da Müslümanların idaresine geçmiş, 1115 senesinde haçlıların hakimiyetine girmiştir. 1170’de ise Selahaddin Eyyübi Akabe’yi geri almıştır. Sultan Selim Mısır seferine gittiğinde 1516 senesinde burayı da Osmanlı topraklarına katmıştır. 1. Dünya savaşı sonrası bu topraklar İngilizlerin eline geçmiş ve Ürdün topraklarına dahil edilmiştir.

Ürdün’ün Kızıldeniz kenarındaki tek kenti olan Akabe, ülkenin denize açılan tek kapısı olduğu için stratejik öneme sahip. Ürdün’ün Kızıldeniz’e sınırı günümüzde 27 kilometre. Ancak daha önceden sadece 7 kilometre imiş. Suudi Arabistan ile anlaşma yapıp Arabistan’dan 20 kilometrelik sahil şeridi alıp, çöl bölgesinden Arabistan’a daha geniş bir alan vermişler. Ancak verdikleri bölgeden de petrol çıkmış. Artık buna Suudiler’in şansı mı denir? Ürdünhalkının şanssızlığı mı bilinmez. Ancak bu bölgedeki petrolü çıkartmak zor olduğundan Suudiler de işin ucunu bırakmış. Zaten o kadar çok var ki buradan çıkana ihtiyaçları da yok : )

Ürdünlüler kaya petrol üzerinde çalışıyorlarmış. Eğer planları yolunda giderse 2022 senesinde 700 sene kendilerine yetecek petrole sahip olacaklarmış.

Ürdün petrolü olmayan nadir Ortadoğu ülkelerinden biri. Bu nedenle sataşanı da pek yok. Hatta günümüzde Ortadoğu’daki tek güvenli ülke de diyebiliriz. Ancak bölgedeki durumdan dolayı turist sayısı geçen seneye oranla neredeyse yarı yarıya düşmüş. Yıllık turist sayısı 1,2 milyon iken 650 binlere gerilemiş. Tabii turizmdeki bu gerileme Ürdün ekonomisini de tehdit ediyor.

Ürdün ekonomisinin ana faktörleri arasında, yurtdışında yaşayan Ürdünlülerden gelen para, fosfat, bakır, ölüdeniz ürünleri ve turizm gelirleri büyük rol oynuyor.

Ürdün’ün toplam nüfusu 11 milyon civarında. Ancak bunların 2 milyonu Suriye’den kaçan mülteciler. 2 milyon kadar da diğer Ortadoğu ülkelerinden gelip burada yaşayanlar var. Yani esas Ürdünlüler sadece 7 milyon kişi.

Ülkenin en turistik noktaları ise Akabe, Wadi Rum, Ölüdeniz, Jerash ve tabii ki Petra. Bu seferki seyahatimde Akabe, Wadi Rum ve Petra olacak.

Akabe, granit dağlar ile mavi suların birleştiği bir nokta. Kızıldeniz kenarında yer alan Akabe’nin nüfusu 10 sene öncesine kadar 50 bin bile değilmiş, ancak günümüzde burada 120 bin kişi yaşıyor. Sokakları oldukça sessiz sakin olan Akabe’de son dönemde popülerleştiği için yapıların çoğu son derece modern ve yeni yapılar.

Özellikle marina kısmında son derece lüks kafe ve restoranlar yer alıyor. Yemek için ise çok sayıda balık lokantası var. Biz bunlardan Floka’ya gittik. Mutlaka “Sayadiya” adını verdikleri yerel tatların sunulduğu tabaktan da ısmarlayın. Fiyatlar oldukça makul. Hele bizim boğazdaki balık restorantları ile kıyaslarsak, neredeyse bedava.

Rehberimizin anlattığına göre her deniz, adını içinde barındırdığı kaya ya da taşların özelliğinden alırmış. Mesela Karadeniz’e içindeki siyah renkli bazalt kayalar nedeniyle Karadeniz, Sarı Deniz’e içindeki kükürt içerikli kayaların yoğunluğu sebebiyle Sarı deniz, Akdeniz’e ise kireç taşı yoğun olduğu için Akdeniz deniyormuş. Kızıldeniz’e adını veren ise kırmızı renkli mercanlar.

Evet, Kızıldeniz’in su altı dünyası kesinlikle keşfedilmeye değer. Daha önce Akabe’ye geldiğimde sadece şnorkel ile yüzmüştüm ve çok etkilenmiştim. Bu kez ise tüplü dalış yapacağım.

Son hazırlıklar tamam, heyecan had safhada. Daha önce kardeşim Gökçe eşliğinde Karadeniz’de dalış yapmıştım ama epey heyecanlanmıştım ve itiraf edeyim biraz da korkmuştum. O nedenle pek de bir şey anlamamıştım. Ama bu kez su altı çok davetkar. 118’den fazla cins ve 161 balık türü, 130 çeşit sert ve yumuşak mercan grubu olunca dur demek çok zor.

Suya giriyorum. Eğitmenim Muhammed çok yardımcı. Burada çok sayıda su altı kulübü var. Benimki Deep Blue idi. Muhammed bir an olsun beni yalnız bırakmadı.

1-2 kez panikleyip su yüzüne çıkmış olsam da alıştım, ta ki Cedar Pride gemi enkazını görene kadar. Çok etkileyici ama aynı zamanda çok ürkütücü. Batığa yaklaştıkça panikliyorum ama neden olduğunu bilmiyorum, kendi kendimi sakinleştirip batık üzerinde oynaşan balıkları izliyorum. Muhteşem.

Bu arada dünyaca ünlü serbest dalış rekortmeni Şahika Ercümen ufak bir Türk Hava Yolları uçak maketini batığın bir yerine bizlerden önce dalarak gizledi. Bulana da THY’den Avrupa’ya gidiş-dönüş uçak bileti hediye edilecekti ama ben şansımı denemek için çok tecrübesizdim : ) Ancak Şahika’nın bu dalışını videodan bile izlemek çok keyifliydi.

Buradan sonra Muhammed beni mercan kayalıklarına doğru yönlendirdi. Sanki akvaryum. Daha önce buralarda şnorkel yapmıştım ama bu kesinlikle bambaşka bir şey. Bu ilk dalış olduğu için uzun değildi yaklaşık 30-40 dakika kadar sürdü. Ama bu süre beni bu konuda devam etmeye çoktan ikna etti.

Buradan çıktıktan sonra, sahil kenarında yer alan Berenice Beach Club’a gittik.

Bu beach club’da yaklaşık 1 saat kadar kalıp bu kez de su altını şnorkel ile keşfettikten sonra açık büfede leziz yemekler yedik. Burada humus müptelası olduğumun farkına varmam da ayrıca enteresan oldu. Yemek sonrası bize özel ayarlanmış bir tekne ile bu kez Akabe’yi Kızıldeniz üzerinde süzülerek izlemek oldukça keyifli. Teknede 5 kişiden oluşan yöresel müzik grubu öncelikle Ortadoğulu gazeteci grubun kanını kaynatınca ardından Avrupalılar da başladı dans etmeye.

Ezgiler güzel, çalanlar güzel, gün batımı ise muhteşem. Yaklaşık 1 saati bulan tekne turu sonrası iskeleye yanaştık.

Bu tur esnasında Akabe marinasına, modern tesisleri çok yakından görmek mümkün. Karşı kıyıda ise İsrail’in Eliat kenti, Mısır’ın ise Taba kenti gözlerinizin önünde. Akabe öyle bir noktada ki tek bir yerde durup 3 ülkeyi de görmeniz mümkün.

Gerek su üstü, gerekse sualtı güzelliklerini keşfetmek için Akabe’yi ziyarette geç kalmayın : )

Akabe geziniz sırasında konaklayabileceğiniz Mövenpick Resort & Spa Tala Bay Aqaba ve Kempinski Hotel Aqaba gibi şehre yakın hizmet kalitesi yüksek oteller mevcut. Birilerine hediye almak isterseniz, Deniz kabukları ve bunlarla yapılan hediyelik eşyalar oldukça uygun. Hediyelerimizi de aldıktan sonra 100.000 kişinin yaşadığı sevimli liman kentine veda ediyoruz.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni