Avrupa Gezisi: Berlin

Almanya’nın en eski ve önemli sanayi kenti olan Köln gezisinden sonra; daha enerjik, daha karmaşık, dışardan seyrettirmeyip içine çeken, hem özgünlüğü hem popüleri barındıran bir şehirde, Almanya’nın başkenti Berlin’deyim.

Almanya'nın başkenti ve en büyük şehri olmasının yanında Berlin; sanat, kültür, gece hayatı ile nam salmış bir şehir. 1961'den 1990'a kadar Doğu ve Batı Berlin olarak ayrılmış olan kenti ikiye bölen Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra iki yaka kaynaşsa da hala doğu ve batı Berlin’in farklılığı devam ediyor.

Almanya’nın ziyaret ettiğim diğer şehirleri Nürnberg ve Köln’e nazaran, Berlin daha ılımlı, daha renkli bir insan manzarası ve kıpır kıpır bir enerjiyle karşıladı beni. Karmaşık, dağınık, kalabalık gelen kent, insanı o hayatın içine itiveriyor ve kentte bir turistten öte günlük hayatı yaşayan bir insan oluveriyorsun.

Berlin, sanat alanında dünyanın en önemli şehirleri arasında yer alıyor. Opera, filarmoni, birçok tiyatro ve müze, konser salonları ve kütüphanelerin yanı sıra; Berlin Film Festivali, festival haftaları ve tiyatro günleri ile sanatseverleri kente çekiyor.

Berlin’de, tarih ve kültürseverlerin ilk ziyaret etmesi gereken yer Müzeler Adası. Spree Nehri'nin üzerindeki küçük bir adada bulunan müzeler içinde Bergama Zeus Sunağı'nın bulunduğu Bergama Müzesi, 5 müzeden en ilgi çekeni.

Müzeler Adası’nın yakınında, bir Protestan Kilisesi olan Berliner Dom yer alıyor. Barok tarzında tasarlanmış 115 metre uzunluğundaki katedralin şaşkınlık verici detaylarını incelemek ve etrafındaki yeşillik alanda bu yapıyı izleyerek zaman geçirmek pek keyifli.

1788-1791 yılları arasında yapılmış şehrin ana sembolü Brandenburg Kapısı’nın sütunlarından oluşan 5 yol öncelikle kraliyet geçişi, önemli trafik geçişleri ve dıştaki kapılar ise halkın geçişi için kullanılıyormuş. 2. Dünya Savaşı sonrası yıkılan kapı daha sonra restore edilmiş.

Hakkında izlediğim filmler, okuduğum yazılar, gördüğüm fotoğraflardan sonra Berlin’de en çok görmek istediğim yer Berlin Duvarı’ydı. Şehrin bazı noktalarında yer alan duvarın parçalarını görünce, edindiğim onca kanıya rağmen dünya üzerinde gerçekten böyle bir şey varmış demekten kendimi alamadım. Berlin Duvarı’nın tek güzel noktası ise "East Side Gallery" sanırım. Berlin Duvarı'nın 1,3 km uzunluğunda bir parçası olan galeri, 1990 yılında Berlin Duvarı'nın doğu yakasında dünyanın çeşitli yerlerinden ressamların yaptığı 105 resim içeriyor. Galeri, dünyadaki en büyük ve en uzun süre ziyarete açık kalan açık hava galerilerinden biri.

Galerinin yine yakın bir noktasında yer alan ‘Raw Area’ kurtarılmış bölge; harabe yapıları, kırık dökük camlı binaları ve nerden ne zaman kimin çıkacağı belli olmayan sokakları ile tedirgin edici bir yer gibi görünse de mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri. Kurtarılmış bölge olarak lanse edilen, sonradan birçok evsizin meskeni olmuş mekan özellikle geceleri tehlikeli olabiliyormuş. Bu küçük uyarının yanında, müzik ve sporla uğraşan insanların bölgeyi güzelleştirmesi ise en güzel özelliği. Graffiti sanatçılarının çalışmalarıyla dolu duvarlar, kaykaycıların yeteneklerini sergilediği solanlar, salaş mekanları çevirip canlı müzik yapan müzisyenler ve görmekten çok mutlu olduğum tırmanış duvarları. Yıkıntılardan nasıl güzellikler fışkırır, gördüğüm en güzel örnekti.

Berlin'de en yoğun Türk nüfusu Kreuzberg semtinde bulunuyor. Burası Türk bölgesi olarak kabul edilse de Almanların da çok ziyaret ettiği bir yer.

Avrupalıların sosyal hayatta yeri vazgeçilmez olan parkların en güzel örneklerini Berlin’de gördüm. İnsanların spor yaptığı, saatlerce kitap okuduğu ya da birileriyle eğlenceli zaman geçirdiği parklar yapaylıktan peyzajdan çok uzak, doğal halleriyle korunuyor. Mesela Hasenheide Parkı’nı gezerken sincap, tilki gibi hayvanlarla karşılaşmanız an meselesi. Görlitzer Park ise özellikle Afrikalı gençlerin ve hippi yaşantısını benimsemiş gençlerin zaman geçirdiği küçük ve güzel bir park.

İkinci el eşyaların çok makul fiyatlara satıldığı Flohmarkt’lar (bitpazarı) Almanların artık kültüründe yer etmiş bir alışveriş sistemi. Pazar günleri parklarda açılan bitpazarları sadece ikinci el eşya, kıyafet almak isteyenlerin değil koleksiyon meraklılarının da tercihi oluyor. Festival havası yaşanan bitpazarının bir bölümünde açık bar havasında bira, sosis ekmek, çeşitli yöresel yiyecekler satılıyor.

Berlin’in mutlaka görülmesi gereken parklarından biri de Mauerpark. Bitpazar ve canlı müzik performansları ile bu parkta pazar günleri tam anlamıyla bir festival yaşanıyor. Farklı müzik tarzlarına sahip müzisyenler ve müzik grupları orkestralarını kurup canlı kanlı konser veriyorlar. Berlin’de, herhangi bir sokakta, bir merdiven altında, metro durağında… Aklınıza gelemeyecek birçok yerde, kulağınıza çok hoş gelen biz müziğin peşine takılıp gidebilirsiniz. Genellikle kendi albümlerine sahip müzisyenler, Mauerpark ve benzeri parklarda kendi parçalarını dinletme ve albümlerini satma fırsatı yakalıyor ve insanlar bu tür çalışmalar çok destek veriyor.

BERLİN'DE YEME-İÇME

Berlin’de yeme içme denince akla gelen ilk şeyler genellikle currywurst ve bira oluyor. Ancak tahminim aksine, Berlin’de inanılmaz çeşitlilikte yeme içme çeşidinin olduğuna tanık oldum. Denemekle baş edemeyeceğiniz çeşitlilikte Berlin birası ile üzerine baharatlı sos dökülen currywurst günlük hayatın en çok tüketilen ikilisi olmuş. Berlin’in her yerinde bu ikiliye ulaşmanız mümkün ki, biranın gerçekten su yerine tüketildiği kentte siz de kendinizi bu rutinin içine kaptırıyorsunuz.

Döner restoranlarında, Türkiye’ye göre daha zenginleştirilmiş menüler bulmanız mümkün. Türk mutfağı yanında dünya mutfaklarından örnekler sunulan Berlin’de her damak tadına hitap eden seçenekler var. Vejetaryen dönerleri, Fransız krepleri, Nepal yemekleri benim en çok aklımda kalan tatlar. Bunlar haricinde tazecik ekmeklerin kahvelerin yapıldığı fırınlar, gün içinde atıştırma molası için harika bir seçenek. Berliner pfannkuchen denilen Alman çöreği ise yumuşacık hamuru, içinden akan marmelatı ile asla unutmayacağım tatlardan.

Görülecek gezilecek yerleri, geceyi gündüze bağlayan gece hayatı, her tercihe hitap eden profesyonel mutfakları, işiyle sosyal yaşantısı ile hayatının her anını keyif haline getiren farklı milletlerden insanları ile Berlin illaki görülesi bir kent. 

FERHAN BOZKAYA

Yazar Hakkında

FERHAN BOZKAYA

Doğup büyüdüğüm Likya topraklarındaki tarihi alanları gezmek ve başka coğrafyaların kültürünü merak etmekte atıldı ilk tohumlar.Üniversite yıllarında başlayan Türkiye gezilerimin ardından, Antalya