Bu seferki rotamız Almanya. Almanya gezisinin bu ilk aşamasında planlamayı yaparken yine tarihsel ve kültürel önemi bakımından Berlin'den başlamayı tercih ettim.
Açıkçası nereden başlayacağımı bilmiyorum. Neden derseniz? Berlin öyle güzel ve yaşanası bir şehir ki gerçekten insan nereden başlayacağını bilemiyor. Almanya’nın başkenti Berlin’e yaklaşık 3 saatlik bir yolculuktan sonra varıyoruz.
Berlin'de Havalimanı ve Şehir Merkezi: Berlin uluslararası havalimanı Tegel ülkenin önemli havalimanlarından biri. Ülke içerinde yoğun iç hat seferleri ile de dikkati çekiyor. Havalimanından şehir merkezine hemen terminalin önünden kalkan S+U Alexanderplatz, Hauptbahnhof ve S+U Zoologischer Garten güzergâhlarına giden otobüslerle ulaşıyorsunuz. Biz havalimanına iner inmez pasaport kontrolünden sonra bilet satış makinelerinden günlük veya haftalık bilet seçeneklerinden yararlanarak bilet alıyoruz. Yalnız burada uyarmalıyım bilet makinelerinde İngilizce yönlendirme yok. Bu konuda etraftan yardım alabilirsiniz.1-3 veya haftalık biletinizi rahat rahat temin edebiliyor para üstünü de sorunsuz geri alıyorsunuz. Biz gezi planımızı 3 gün Berlin 1 gün Hamburg olarak yaptığımız için garanti olsun diye 5 günlük alıyoruz (25 euro). Kalacağımız yer şehir merkezinde olduğu için otobüsle Zoologischer Garden durağına gidiyor oradan da metro hattına aktarma yapıyoruz.
Berlin'de Ulaşım: Berlin ulaşım bakımında oldukça rahat bir şehir. Gelişmiş bir metro, otobüs, tramvay hattı sizi gitmek istediğiniz noktaya ulaştıracaktır. U-1 den başlayarak U-9 kadar metro hatları ile şehri çok rahat gezebiliyorsunuz. Bahn hatları ise sizi diğer yerleşim merkezlerine bağlayan bir tür ülke içi tren hatlarına bağlıyor. S hatları ise otobüs hatları. Sizin daha çok kullanacağınız hat bizim gibi U-1 veU-2 yani yeşil ve kırmızı hat. Berlin önemli merkezlerden oluşuyor. Alexanderplatz, Potsdamer Platz, Checkpoint Charlie (eski Berlin Duvarı doğu-batı kontrol noktası bulunduğu yer), Zoologischer Garten sayılabilir.
Berlin'de Gezilecek Yerler
Berlin tam bir müzeler şehri diyebileceğimiz bir şehir. Bu beni daha çok heyecanlandırıyor. Çünkü yine tarihçi yanım ağır basıyor. U-2 hattı ile müzeler adasına ulaşabiliyorsunuz. İneceğiniz durak büyük bir merkez olan Alexanderplatz. Bu şehrin önemli merkezinde şehri ayaklarınıza serecek yükseklikte bulunan TV kulesi, Berliner Dom, müzeler adası bulunuyor ve şehrin her noktasından buraya çeşitli ulaşım araçları ile ulaşmak mümkün.
Bu Ada Başka Ada
Berlin Müzeler Adası: Bu ada başka ada gerçekten; içinde, Pergamon Museum - Deutsches Historisches Museum (Alman Tarih Müzesi) - Guggenheim Berlin - Alte Nationalgalerie - Bodemuseum - Judisches Museum (Musevi müzesi) Filmmuseum Berlin - DDR Alltagsmuseum (tarih müzesi) - Tacheles sanat galerisi, Altes Museum bulunmakta. Almanlar gerçekten kültür ve bilim alanında çok ileri düzeyde diyebilirim. Bu işe çok önem vermişler ve gerçekten dünya kültür mirasına da çok iyi sahip çıkmışlar. Hele Pergamon ve İslam Eserleri müzesini gördüğünüz zaman bunu çok iyi anlıyorsunuz.
Bizim Osmanlı Devleti zamanında Bergama'da bulunan tarihi eserleri kireç taşına çevirdiğimiz düşünülürse o dönemde başlayan Alman-Osmanlı ilişkileri ile bu müthiş eserler kurtarılmış ve gemiler ile parça parça Almanya'ya taşınmış. Sadece Bergama Sunağı ve Efes-Milet Pazar kapısı için yapılmış ayrı salonları gördüğünüzde bile hayran kalıyorsunuz. Bir diğer eser ise bu müzede Babil medeniyetinden kalma Büyük İştar Kapısı. Binlerce tuğla 5000 yıl önceki ihtişamına uygun tek tek burada bir araya getirilmiş. Alman Tarih Müzesi ise gerçekten dizaynı ile Alman tarihini bize dönemleri ile özetliyor. Altes, Judisches (Musevi Müzesi), Tacheles sanat galerisi müzeseverler için tavsiye edebileceğim yerler. Bu arada belirtmeliyim ki müzelere giriş için avantajlı bir uygulama olan Berlin Card bence çok cazip.
Berliner Dom (Berlin Katedrali): Eğer müzelerde işiniz bittiyse sizi şehrin başka tarihi mekanı Berlin Katedrali'ne gitmelisiniz. Berlin Katedrali'nin önü ve merdivenleri bize tanıdık bazı sahneler gösteriyor neden derseniz. Havanın güzelliğinden ve Cumartesi olmasından dolayı birçok gelin ve damat bu tarihi mekanın merdivenlerinde ve kapısında resim çektiriyorlar. Biz de önündeki büyük geniş çimenlik alanda çimlerin üzerine oturup bu çiftleri seyrediyoruz. Hem de biraz soluklanmış oluyoruz.
Berlin Katedrali 1700'lü yıllarda yapılmış olmasına rağmen savaşlardan dolayı bir çok kez harap olmuş. Zaten katedrali gezerken bu tarihsel dönüşümü ve mimari yapılışları fotoğraflarla görebiliyorsunuz. Katedral, Protestan mezhebinin önemli bir yapısı ama içinde hiçbir zaman Piskopos yaşamadığı için gerçek anlamda bir katedral olarak kabul edilmiyormuş. Önerebileceğim eğer Berlin kartınız yoksa kalabalık gruplar gelmeden biletinizi alın. Kişi başı 9 Euro verdikten sonra içeridesiniz. İçeriyi gezdikten sonra eğer üşenmezseniz yapının kubbe kısmına dar merdivenler ile yolculuk yapın derim. Ayrıca içeride hediyelik eşya satışı yapılan bölüm ve kutsal sayılan bölmeler de var. Yine mutlaka gidin diyeceğim bölüm ise yapının zemin katında bulunan Almanya tarihindeki önemli kralların lahit mezarları. Burası gerçekten insanın içini ürpertse de mutlaka görülmeli.
Berlin TV ve Radyo Kulesi (Fernsehturm): Doğu Almanya döneminde yapılmış kule 365 metre yüksekliği ile şehri ayaklarınızın altına seriyor. 10 euro karşılığı kuleye çıkıyor ve resim çektirebiliyorsunuz. Kulenin alt kısmında yine kafe ve restaurantlar sizi bekliyor diyebilirim.
Potsdamer Platz: Şehrin bir diğer önemli meydan ve merkezi ise Potsdamer Platz. Doğu Berlin’in merkezi olan meydan şehrin birleşmesi ile tam bir orta noktası olmuş. Batı taraftan gelen Leipziger Platz burası ile birleşiyor ve çok önemli bir nokta haline getiriyor burayı. Burada ayrıca Bahn tren bağlantısı ile şehir dışına çıkabilirsiniz. Bu meydanda geniş caddeler, alış veriş için size göz kırpsa da benim tavsiyem daha ucuz olan ve şehir dışında bulunan büyük market alanlarına gitmeniz. Burada gezilecek en önemli yapı Sony Centre. Sony firmasının sponsorluğunda yapılmış bina 2000 yılında açılmış ve içerisinde bir çok şık kafe, restaurantı barındırıyor. Değişik mimarisi ve gece ışıklandırması ile dikkatimizi çekiyor. Soluklanmak dilerseniz oturup bir şeyler yemek içmek için ideal bir mekan.
Zoologischer Garden: Bu sefer gideceğimiz yer şehrin önemli merkezlerinden ve hayvanat bahçesinin bulunduğu Zoologischer. U-2 metro hattıyla ulaştığımız bu meydan yine bir çok metro hattının kesişme noktası. Eğer Berlin gezinizi çocuğunuz ile yapıyorsanız mutlaka zaman geçirmek isteyeceğiniz bir yer Berlin hayvanat bahçesi. 1400'den fazla türü ve 14 bin civarında hayvanı barındıran bu bahçe 1844'te açılmış ve 35 hektarlık bir alana kurulmuş. Kişi başı 12 Euroluk ücret ile parka giriyoruz. Her ne kadar Almanlar bu işi iyi yapsalar da parkı dolaştıktan sonra bu muhteşem canlıların doğal ortamlarında olmaması içimiz acıtmıyor değil.
Checkpoint Charlie: Hayvanat bahçesinden sonra ziyaret noktamız bir başka tarihi mekan Charlie kontrol noktası. 2. Dünya Savaşı’nın bitimi ile şehri ve Almanya’yı paylaşan ABD ve SSCB bu sınır noktasını kurmuşlar. 1961-1990 yılları arsı iki Almanya’nın ve tabi şehrin bu ayrım noktası bugün etrafında yapılan düzenleme ile turistlerin uğrak noktası. Temsili ABD ve SSCB askerleri ile hatıra fotoğrafı çektiriyoruz. Etraftaki Berlin Duvarı kalıntıları ise o yıllara ait siyah beyaz fotoğraflarla dolu. İnsan Berlin Duvarı kalıntılarına bile bakarken onca acının izlerini görebiliyor.
Katledilen Avrupalı Yahudiler Anıtı: Şehrin bir başka enteresan noktası ise aynı zamanda Brandenburg Kapısı yakınlarında bulunan ve ilginç mimarisi ile Yahudi anıtı. 2711 adet taş bloktan oluşan bu anıt 2005 yılında 2. Dünya Savaşı'nın 60. yılı anısına yapılmış. Anlatılanlara göre bu taş bloklar üst üste konduğunda Dünya Savaşında ölen Yahudilerden oluşan ceset dağları kadar oluyorlarmış. Ne kadar doğru bilinmez ama gerçekten bu taş bloklar değişik yükseklikleri ile taş mezarları andırıyorlar.
Brandenburg Kapısı: Hemen yakınımızda bulunan şehrin bu tarihi noktası yine bizi bekliyor. 1788-1791 yılları arası yapılmış. Napolyon şehre girdikten sonra kapının üzerinde yer alan kaideyi söküp Paris'e götürmüş ancak Napolyon yenildikten sonra kaide tekrar kapının üstüne yerleştirilmiş. Naziler zamanında da kapı önemli bir sembol olmuş şimdi olduğu gibi. Meydanda bir çok yerel sanatçı var ve istediğinizle ilginç fotoğraflar çekebilirsiniz.
Reichstag (Alman Parlemanto Binası): Hemen Brandenburg kapısı yakınında bulunan parlemanto binası ziyaret edilmesi gereken önemli yapılardan biri. Ancak bizim daha önceden randevumuz olmadığı için içeri giremedik. Yapının üstündeki cam kubbe ise dışarıdan da net olarak görülüyor. Bu cam kubbede ziyaretçiler dolaşarak binaya ve genel kurul salonuna yukarıdan bakabiliyorlarmış. Bunun böyle olma sebebi ise hayli ilginç geldi bize. Çünkü aşağıda çalışan milletvekilleri yukarıya baktıklarında kendilerinde üstün halkın olduğunu görür ve ona göre çalışırlarmış. Bu anlayışın bizim ülkemize ve vekillerimize gelmesi ne kadar zaman alır diye düşünmeden edemedik ve kendi kendimize de güldük.
Berlin'de Yeme-İçme: Tabi söz konusu Almanya olunca içecek olarak bira ilk tercihimiz oluyor. Bir başka alternatif ise şaraplar. Avrupa'nın birçok kentinde olduğu gibi burada da çeşit çeşit şarap bulma imkanınız var. Türk damak tadına uygun yemekler için Kreuzberg (Türklerin yoğun olarak yaşadığı semt) tercih edilebilir. Buradaki Türk restoranlarının, Türkiye'de yiyebileceğiniz et-tavuk seçeneklerinden çok daha lezzetli olduğunu söylemeliyim. Tabi şnitzel seçeneklerinizden biri olmalı. Çünkü tavuk yediğinizi anlıyorsunuz :) Özellikle Sony Centre'da birçok şık restoran fast-food seçeneği var. Yine TV kulesi altında kafe ve yemek için uygun seçenekler bulabilirsiniz.
Bu arada eşsiz bir konser deneyimi için dilerseniz "Filarmonik Konser Salonu"na gidebilirsiniz.