İtalya gezime kızıl şehir Bologna’dan başlamak istedim. Bolonez sosun doğduğu, kale içine kurulmuş şehrin kızıl binaları ve az çok aklımda kalan Bologna futbol takımıydı bu şehir hakkında bildiklerim.
Sabiha Gökçen’den Pegasus’un karşılıklı seferleri mevcut bu şehre. Araştırdığımda Roma Milano ve Napoli’ye göre Bologna’nın bilet fiyatını daha uygun buldum, bu yüzden İtalya programımı bu şehirden başlayarak programladım. Yaklaşık 2 saatlik bir yolculukla Bologna Guglielmo Marconi Havalimanı’na indiğimde yağmurlu bir hava karşıladı beni :) Neyse canım, kar hariç tüm mevsimi yaşayacağımı düşünüyorum zaten bu güzel ülkede :) Kısa süren pasaport kontrollerinden sonra şehre gitme zamanıydı.
Havaalanı dışarısına çıktığınızda hemen sağ tarafta kalkan shuttle otobüsle 6 Euro ödeyerek yaklaşık 15 dakikalık yol boyunca yürüdüm. Şehrin işlek caddelerinden geçerek kalacağım hostelimin yolu olan Via Imerio caddesinde indim. Caddeye birkaç adım uzaklıktaki hostelim Albergo Pallone’ye yerleştikten sonra şehri keşfetmeye hazırdım artık. Bu arada hostelimi sizlere memnuniyetle önerebilirim. Şehir merkezine yakınlığı rahat yatakları, sosyal alanları, ücretsiz sabah kahvaltısı ile ferah bir yer, 1 gece konaklama için 18 Euro ve 1,50 Euro tax (şehir vergisi) ödedim.
Şehre 2 gün ayırdım, 1 gece konaklayıp diğer gece Roma’ya giderken hem zamandan hem de paradan tasarruf için yolda geçecek. Surlar içine kurulmuş şehri bu iki günde layıkıyla keşfedeceğimi düşünüyorum. Yol boyunca şehrin kızıl binaları çok ilgimi çekti. Kızıl şehri şimdi daha güzel gösterecektir bana diyerek düştüm yollara.
Palazzo del Podesta
İlk işim şehrin merkezi sayılan ve en geniş meydanı olan Piazza Maggiore’den başlayarak etrafında yayılarak keşfetmek. Eski çağlarda meydanda pazar kurulması ve ticaret yapılması ise ilgi çekici bir detaydı. Hafif çiseleyen yağmur altında adımlayarak meydana geldiğimde biraz sevinç biraz da hüzün kapladı beni, harika bir meydanda tüm güzellikleri görürken ana caddede büyük yol çalışmaları ve Neptün çeşmesinin hemen sol yanındaki kemerleriyle dikkat çeken Palazzo Del Podesta ise restorasyondaydı. Neyse canım, şansımı bu yıl restorasyon yılında ilan ediyorum : )
Meydanda Neptün çeşmesinin estetiği ve heybetini gösteren şehrin en büyük kilisesi San Petronio yer alıyor. Restorasyondan çok şey göremesem de kemerleriyle dikkatimi çeken Palazzo Del Podesta ile meydan hayli ilgi çekici ve etkileyiciydi. Etrafında biraz dolandıktan sonra meydanın en önemli değeri San Petronio kilisesine girdim. Büyük ama sade kilisede dikkatimi çeken astronomik halde yer alan güneş saati ise dikkat çekiciydi.
San Pietro Katedrali
Meydanda biraz fotoğraf çektikten sonra 2 dakika uzaklıktaki Via dell’Indipendenza Caddesi üzerindeki ihtişamlı San Pietro Katedrali'ni görmek için adımladım.
İçeride kimsecikler olmaması ile rahatça fotoğraflama imkânı buldum. Kubbelerindeki sanatsal işlemeleri, dinin harikulade heykelleri insanın başını döndürüyor resmen.
Akşam olmak üzereyken karnım artık zil çalmaya başladı :) Via Rizzoli caddesinde ilerleyerek kulelerin etrafında dolanırken Caffe Zambonni dikkatimi çekti. Girip İtalyan lezzetlerine merhaba deme zamanı!
Anna (masama bakan hanım) çek bana kızarmış bir margarita pizza ve buzlu bir kola, tiramusuyu espresso ile üstüne isterim. Gerçekten lezzetli tatları, çok merak ettiğim tiramisu ise bizden çok farklı. Margarita pizza 7 euro, tiramisu 5 euro, espresso 3 euro (bu arada espressonun yanında limonlu kurabiye tabağı veriyorlar ) ve bira için 3,5 Euro ödedim. 8 gün boyunca bu lezzetleri çokça deneyeceğim için ayrıca genel olarak da değerlendireceğim.
Bologna Üniversitesi
Karanlık bastırınca şehir tenhalaşmaya başladı. Via Zamboni caddesinde ilerlerken dünyanın en eski üniversitesi olan Bologna Üniversitesi (kuruluş 1088 yılı) gördüm. Şehrin genç nüfusa sahip olmasının temel kaynaklarından biri üniversite.
Cadde üzerinde ilerleyerek şehri tanımaya çalışarak hostelime dinlenmeye çekildim.
Sabah erken bir vakit uyanarak hostelde kahvaltı ettikten sonra şehri detaylı tanıma zamanıydı. Kahvaltı derken öyle aklınızda fazla büyütmeyin derim :) İlgimi çeken kruvasan ve kahve oldu tipik İtalyan’lar gibi. Havada şansıma kapalı yağmur yağdı yağacak…
Ünlü Caddelerindeki Önemli Yapılar
Via dei Mille caddesinde ilerleyerek şehrin 11 kapısından biri olan Porta Lame’yi fotoğrafladım. Surlar içine kurulmuş şehirde Porta Lame, San Felice, Saragozza, San Mamolo, Castiglione, Santo Stefano, Maggiore, San Vitale, San Donato, Maccerella ve Galliera kapıları bulunmakta surlardan ise pek eser kalmamış vaziyette.
Via delle Lame caddesinde ilerleyerek San Francesco Bazilikası’nı (Adres: Piazza San Francesco ) gezdim. Dünden beri 3 bazilika ve katedral gezmeme rağmen dini yapılardaki benzer de olsa heykeller, vitraylar ve tavanlardaki işlemelerin gösterişliliği insanı etkiliyor.
Cadde üzerinde patisserie camekânındaki kruvasan ve ponino tarzı kahvaltılıkları fotoğraflarken işletmeci bey beni içeri buyur etti ve bana ponino ikram etti. Harika bir duyguydu bir yandan ürünlerini tanıtırken diğer taraftan leziz ikram ile tıkanmakla meşguldüm :) Israrlarıma rağmen fotoğraf çektirmedi canı sağ olsun :) Satırlarımı okuyorsa selamlar…
Buradan yolumun üstündeki Chiesa Di San Salvatore (Adres: Via Porta Nova) kilisesini gördüm yaklaşık 1 kilometre uzaklığındaki diğer kilise Chiesa Della Madonna Di Galliera (Adres: Via Galliera) ve heykel galerisini görmek için içeriye girdiğimde ibadethaneden çok sanat galerisi beni karşıladı sanki :) Burayı listenize eklemenizi isterim. Gezdiğim cadde sokaklarda beni şehre bağlayan farklılık kesinlikle yapıların kızıl rengiydi ve büyük kapıların üzerindeki farklı şekillerdeki kapı tokmakları ise hayli ilgi çekiciydi. İnanılmaz bir uyum içinde şehir.
Asinelli Kulesi
Bologna’yı kuşbakışı izlemek için tekrar Piazza Maggiore Meydanı üzerinden Via Rizzoli Caddesi üzerindeki 12. ve 13. yüzyılda yapımı tamamlanmış ve düşman saldırılarında şehri korumak için yapılan kulelerden ayakta kalan Asinelli kulesine çıkmaya sıra geldi :)
Kuleye gitmeden önce Piazza Maggiore meydanındaki Via Pescherie Vecchie sokağından geçerken tortellini ve yöresel peynirleri sergilenmiş sıralı dükkânları görünce insanın iştahı kabarmıyor değil hani :) Buradaki dükkânlardan dilerseniz peynir ve makarnalarınızı alabilirsiniz.
Grande Kulesi
Asinelli Kulesinin yanında birde yamuk şekilde inşa edilmiş Grande kulesi mevcut. Yahu arkadaş hadi Pisa Kulesi az eğik anladım da Grande kulesinin hali ne böyle :) Yok yok bu İtalyanların bunları yaparken kesin kafaları kıyaktı :)
Kuleye çıkış için 3 Euro ödedim ama kesinlikle değdiğini söylemek isterim. Şehri yüksek bir noktadan görmek inanılmaz güzeldi. Kızıl ve tonundaki düzgün yapılar parklar ortaçağdan beri yaşatılan estetik şehir havadan bir başka güzel. Buraya geldiğinizde programınızın ilk sıralarında olsun derim.
Gelelim şimdi işin keyifli tarafına… Kuleye çıkmak için tam 505 merdiven teptim :) Valla saydım tek tek. Arkadaş çık çık bitmedi ya! Gökyüzüne tırmanarak hiç bu kadar yakın olmamıştım :) Bir ara iliğim kesildi resmen neyse yaşlılığıma verdim :) Kulelerin arkasındaki kafeye giderek kahveyle kendimi biraz soluklandırdım.
Buradan Via Santo Stefano caddesi üzerindeki Santo Stefano Bazilikası'nı gördüm. 7 kiliseden oluşan bazilika Roma döneminden zamanımıza kadar çok iyi korunmuş şekilde görünce şaşkınlığımı gizleyemedim. Bologna’ya geldiğinizde burayı görmenizi öneririm.
Arcades (Kemerler)
Şehirde yürürken kilometrelerce uzayıp giden tarihi kemerler ilgi çekici ve etkileyici. Bazı noktalarda ise sanatsal eser gibi tasarlanmış Arcades (kemerler) bir bölümü UNESCO koruması altında olduğunu öğrenince mutlu oldum. İnanılmaz estetik olan bu yapılarda, karşıdan karşıya geçmediğiniz sürece ıslanmanızın imkânı yok :) Bu şehirde beni etkileyen en güzel değerlerindendi. Yolunuz Bologna’ya düştüğünde sırf kemerleri görmek için caddelere salın kendinizi, benim gibi şaşıracak ve şehre uğramanın haklılığını yaşayacağınızı düşünüyorum.
Bologna'da Akılda Kalanlar
Gece 02.10’da yaklaşık 3 saat 20 dakika süren tren yolculuğu ile Roma’ya gideceğim için istasyona geçtim. Bu arada istasyon Via Pietro Pietramellara (Star Hotel karşısı) caddesi üzerinde. Ayrıca otobüs istasyonunu da caddenin baş tarafında görecekseniz. İstasyonların şehir merkezine 5 dakikalık yürüme mesafesinde olması çok güzel.
Bologna’da geçirdiğim 2 gün boyunca keyifli anlar yaşadım, arcades yani kemerler, şehrin kızıl mimari yapısı ve Piazza Maggiore Meydanı beni fazlasıyla mutlu etti. Nefesimi kesmesine rağmen :) Asinelli kulesinden şehri kuşbakışı izlemek harika bir duyguydu. Şehrin eski oluşumunu yitirmemiş olması ise beni şehre bağlayan diğer bir etkendi. İtalya gezimin ilk ayağından Bologna’yı gördüğüm için çok mutluyum. Ayrıca dünyanın en eski üniversitesinin olduğu şehri adımlamak bambaşka bir duyguydu. Tarih dolu sanatla yoğrulmuş güzel bir şehri görmenin keyfiyle ayrıldım Bologna’dan.
Roma’da görüşmek üzere kalın sağlıcakla…