Bugün Roma'da son günümü devlet içinde devlet olan Vatikan'a ayırdım :) Dünyanın en küçük ülkesini bugün ziyaret etmek istedim, merak ettiğim bir yerdi. En son bu küçük ülkeyi 5 sene kadar önce Tom Hanks'in Vatikan bölgesinde çevirdiği Melekler ve Şeytanlar filminde izlemiştim ve ilgimi fazlaca çekmişti.
Sabah Termini'den 40 numaralı otobüsle yaklaşık 20 dakikalık bir yolculukla Vatikan San Pietro Meydanı’nın önündeki Via Della Conciliazione Caddesi’nin başında indim. Büyük geniş caddede yürürken San Pietro Meydanı ve Aziz Petrus Bazilikası tüm güzelliğiyle karşımdaydı. Vatikan'ın kubbesi ise Roma'nın aklımda kalan parçalarından biriydi.
Meydana girdiğimde ise çok kalabalık bir sıra vardı ama 30 dakika gibi bir sürede eridi. Meydan ise belli ki Papa'nın yapacağı konuşma için hazırlanmıştı. Bir günüm daha olsaydı kesinlikle izlemek isterdim. Meydan yüksekten bakıldığında anahtar şekline benzemekte. Ayrıca meydanın doğu ve batı tarafında bulunan ilgi çekici 2 güzel çeşme, Mısır'dan getirilip meydanın ortasına dikilen taş (obelisk) ve meydanı çevreleyen 284 sütun meydanın tüm güzelliğini öne çıkarıyor.
Hristiyanlık dininin Katolik mezhebinin merkezi olan Vatikan, Papa tarafından yönetilmekte olup ayrıca bu küçük ülke Papa'ya bağlılığı nedeniyle ilginç renkte elbiseli İsviçreli muhafızlar tarafından korunmakta. Papa her Çarşamba günü Vatikan'da halka seslenmektedir. Uzun kuyruk sonucu içeri girmeden X-ray cihazlarından geçerek içeri alındım. Sol taraftan basamak yolundan geçerek büyük kapıdan Aziz Petrus diğer adıyla San Pietro bazilikasına girdim. Bu arada bazilikaya giriş ücretsiz. Roma Rönesans ve Barok mimari tarzında yapılan bu yapı aynı zamanda Hristiyan dünyasının en büyük bazilikasıdır. Bazilikaya ismini veren San Pietro ise 12 Havariden biri olup ve ilk papa olan azizmiş. Bazilikanın altında ise din adamların mezarları bulunmaktadır.
Bernini tarafından yapılan kubbenin altındaki erişime yasak olan mihrap ise etkileyiciydi. Duvarlardaki mermerlerdeki freskler ise gerçekten ilgi çekici. Alt katta bulunan Papa’ların mezar odalarını mutlaka ziyaret etmenizi öneririm, benim büyük ilgimi çekti. Girdiğiniz kapıdan çıkmazsanız eğer bazilikanın dışına çıkacaksınız, dikkat etmenizi isterim. Gerçekten insanın keyifle gezip de ayaklarına kara sular ineceği yerlerden Vatikan.
Bazilikanın tepesindeki kubbeye çıkmak için ana girişin yanından geçilmekte. Buraya çıkış 5 €'ya merdiven ve 7 €'ya asansörle sağlanmaktadır. Ben yürüyeyim hem ayaklarım açılır dedim, keşke demez olaydım :) Bir bitmedi o 300 küsur merdiven arkadaş :) Yorulacaksınız kesinlikle ama değecektir. Bazı kubbeye yakın merdivenler daralmakta ve küçülmektedir. Sonunda kubbeden San Pietro Meydanı’nı ve Roma'yı kuşbakışı izlemek mükemmeldi. Ayrıca kubbenin önündeki 12 havari heykelleri de yakından görmek inanılmazdı. Buradan çok güzel fotoğraflar çıkaracağınızı düşünüyorum.
Yeri gelmişken belirtmek isterim, Kubbe’nin teras bölümünde bulunan hediyelik eşya dükkânlarda alışverişinizi Vatikan dışındaki bölgelerde daha uyguna yapacağınızı unutmayın derim. Buradan öğle yemeği için Vatikan surlarının hemen dışındaki bir kafede öğle yemeği pizza + bira (11 Euro) atıştırıp, tekrar surları takip ederek Vatikan Müzesi’ne geldim. Girişte denetimden sonra üst kattaki gişelerden 16 Euro ödeyerek Vatikan müzesine, Vatikan bahçelerine ve Sistine şapeline girmiş oluyorsunuz. Biletinizi isterseniz internet üzerinden de satın alabilirsiniz. Emin olun ki ödediğiniz paranın hakkını fazlasıyla alacaksınız.
Eski Mısır eserleri, Roma dönemi büst ve heykelleri, Michelangelo’nın tek imzalı eseri olan Piata, Rafaello’nun duvar resimleri, Hristiyanlığın evrelerini anlatan resimler, koridorlarda fresk görünümlü duvar resimleri, haritalar, gerçekten insanı büyülemeyi başarıyor. Büyük bir geçmişin izlerini burada görebilmek benim için heyecan vericiydi. Vatikan müzesini, resim işli koridorları, Vatikan bahçelerini, Roma heykellerini 3 saat gibi bir sürede ziyaret edebildim. Koridorların sonu ise sizi Sistine şapeline götürüyor. İşte Vatikan’ın en ilgi çekici sanatsal yerlerinden başı belki de…
Sistine şapeli aynı zamanda papalık seçimlerinin yapıldığı mekândır. Şapele girdiğimde duvarda Michelangelo’dan kıyamet gününü tasvir edilmesi istenen Meryem’in göğe yükselişi, İsa’nın vaftiz edilişi ve Musa’nın hükmünün yazılışının freskler ile duvarda gördüğümde şaşkınlığımı gizleyemedim doğrusu. Vatikan’da dolaşmak gerçekten insanda özveri gerektiriyor. Sanatın içinde kayboluyor o zamanın şartlarında bu kadar büyüleyici eserin ortaya çıkmasına insan şaşırmıyor değil. Şapelde iki defa fotoğraf çekmeye çalışırken omuzunda bir el hissettim :) No photo, no photo sesleri kulaklarımda çınlandı. Neyse ki zor da olsa kaçak bir fotoğraf almayı başardım :)
Müze ve Sistine şapeli kesinlikle mükemmel kelimesinin hakkını fazlasıyla veriyor. Buraya yarım günden fazla ayırdım ama kesinlikle değdi. Vatikan’ın hemen karşısındaki bir zamanlar Fatih Sultan Mehmet Han’ın oğlu Cem Sultan’ın sürgün hayatı yaşadığı Castel Santangelo (Melekler Kalesi) görme zamanı… Kaleye giriş 10,5 € fakat Roma Pass’ınız varsa giriş 7,5 €. Küçük ama hayli dikkat çekici bir kale.
Tepe noktasından ise Vatikan’ı ve Roma’yı izlemek çok keyifli. Ayrıca kalenin üst bölümündeki odasında eski zamanda kalma sandık ve kapı eşiklerindeki Roma yazıtları hayli ilgi çekiciydi. Kalenin hemen önündeki melekler köprüsü ve üzerindeki melek heykelleri gerçekten şehrin sanatsal değerini yansıtıyordu bence. Günüm dünyanın en küçük ülkesinde son bulurken yorgun ama sanata doymuş mutlu bir insan olarak ayrıldım Vatikan ve Roma’dan.
Gece tren ile Venedik’e yolculuk zamanı... Kanallar şehri Venedik’te görüşmek üzere…
Diğer gezi yazılarım için www.gezgininayakizleri.com blogumu ziyaret edebilirsiniz. Gezi dolu günleriniz olsun.