Brugge bünyesinde bulundurduğu kanallardan dolayı kuzeyin Venedik'i olarak da anılır. UNESCO Dünya Mirasları Listesi'nde yer alan Brugge, İngiltere ile Kuzey Denizi arasında yer almaktadır ve Fransa'nın sınır komşusudur. Gezgin Family olarak yine arabamıza atlayıp Orta Çağ'dan kalma, filmlerden izlediğimiz manzaralara sahip liman kenti Brugge'ü keşfe çıkıyoruz. Gerçi daha önce en azından yirmi kere gelmiş olduğumuz bu şehre şimdi sizin için tekrar geliyoruz.
Waffle Kokan Sokaklarında Yürüyüş
Brüksel'e 110 km, Gent'e 30 km, Anvers'e ise yaklaşık 100 km'dir. Evet Nil ve çocuklarla 1500'lu yıllardan kalma Arnavut kaldırımlı, etrafın nefis çikolata ve waffle koktuğu sokaklardayız. Meydana araç girişi yasak olduğu için bisikletle ya da eliniz cebinizde avarece dolaşabileceğiniz ender yerlerden Brugge.
İlk olarak Grotemarkt'dayız, yani Brugge'ün meydanında. Eskiden Belçika'da önemli bir yere sahip olan dantel yapımı el işçilikleri mağazalarda görmek mümkün, yalnız çok pahalı. Bu meydan eskiden Belçika'da kumaş ticaretinin yapıldığı yermiş. Birçok tarihi ve önemli yapılar burada toplandığı için etraf turistlerden geçilmiyor. Avrupa'nın en eski binalarından olan Historium da burada.
Biz önce eskiden alışverişlerin yapıldığı, önemli şeylerin saklandığı ve tehlikelere karşı şehri korumak için izleme yeri olarak kullanılan Belfry Çan Kulesi'ni ziyaret ediyoruz. 355 basamaklı yere çıkmak kolay değil yalnız; biz de oğlum Kuzey yüzünden çıkamadık. Bir de meydanda müşterilerini bekleyen atlı arabalar var. Atlı gezi yapmak isterseniz 40 ya da 50 Euro'yu gözden çıkaracaksınız. Diğer bir seçenek de günlük 8 Euro'ya bisiklet kiralayıp kentin sokaklarında kaybolabilmek. Bize bu pahalı geldiği için biz kanal türünü tercih ettik. Kişi başı 7 Euro olan ve yarım saat süren turlarla Brugge'ü bir de değişik açıdan keşfedebilirsiniz.
2002 yılında Avrupa Kültür Başkenti seçilen şehir Benelux turları yapanların mutlaka uğradığı bir rota. Ortaçağ'dan günümüze kalan, sokaklarında gezerken 1500'lü yılları hatırlatan dükler ve baronlar şehri... Aslında 'cadılar şehri' de denilebilir Brugge için. Çünkü gittiğimiz Begijnhof'da büyücülük ile ilgili çalışmaların yapıldığı, cadı formüllerinin bulunduğu ve hatta cadılara dair kitaplar yazıldığı bir yer olduğunu öğreniyoruz. Etrafı kalelerle çevrili bu yapı zamanında bir tarikat yeri olarak kullanılmış ve uzun yıllar Katolik cemaatine hizmet etmiştir.
Bir zamanlar bu evlerde cadıların yaşadığını hayal etsenize :)
Oradan çıkıp sokaklarda dolaştıkça çikolata ve waffle kokusu aklımızı başımızdan alıyor ve içimizde yavaş yavaş oluşan çikolata yeme dürtüsüne engel olamayarak kendimizi bir çikolata dükkanına atıyoruz. Bıkıncaya kadar yiyoruz, en çok da bizim çocuklar götürüyor. Gerçekten de Brugge sokaklarında envai çeşit çikolatalara rastlayacaksınız.
Sırada Michelangelo'nun Madonna of Brugge heykelinin sergilendiği Church of Our Lady var. Burası dünyadaki en uzun ikinci tuğla yapımı kale olarak biliniyor. Sonrasında yapay bir göl olan ve içinde şirin küçük bir kalesi ve taş köprüsü olan Minnewater'da güzel resimler çekiyoruz. En son olarak da Aziz Salvador Katedrali ve Holly Blood Bazilikası'nı ziyaret ediyoruz. Söylendiğine göre Hz. İsa'nın kanı buraya getirilmiş ve günün belli saatlerinde cam kavanoz içerisinde ziyaretçilere gösteriliyormuş.
Mutlaka Denemeden Dönmeyin
Bir gün yolunuz Brugge'ye düşerse Gezgin Family olarak görmeden asla dönmeyin diyebileceklerimiz Guinness Rekorlar kitabında da yer alan dünyada en çok bira çeşidinin bulunduğu Deliriuma uğrayıp Belçika'nın 550 çeşit civarındaki biralarını denemeniz ve bir de meydandaki Historium'a girip gösterilen filmlerle 1500'lü yıllardaki Brugge'ü görüp o zamanları düşlemeniz. Ve asla çikolata, patates, waffle ve midye dolma yemeden dönmeyiniz...