“İzmir’in denizi kız, kızı deniz, sokakları hem kız hem deniz kokar.” demiş Cahit Kulebi. Bu benzetmeden yola çıkarak söyleyebiliriz ki sokakları çikolata, kendisi Ortaçağ ve aşk kokan bir şehirdir Brugge.
Zaman kavramının anlamını yitirdiği bu güzel şehir de UNESCO tarafından korunuyor ve Belçika’nın başkenti Brüksel’e sadece 110 km mesafede yer alıyor.
Dünyaca ünlü Belçika çikolata ve biralarının nefis bir görselle sunulduğu kentte, zaman Ortaçağ'da durdurulmuş gibi. Gezi konusundaki uzman otoritelerce “Ölmeden Önce Görülmesi Gereken Yerler”'in başında ifade edilen kentin, tarihi de en az coğrafi güzelliği kadar muhteşemliklerle dolu.
Şahsen, Dünya’da iyi korunmuş, dokusunu hiç bozmamış çok şehir görmeme rağmen, bu derece tamamen kendisini Ortaçağ’da dondurmuş hiçbir yer görmemiştim.
Günümüzde Brugge, Kuzey Denizi kıyısında bulunmamasına rağmen, denize yakınlığı nedeniyle hala bir liman kenti olarak biliniyor. Şehrin içindeki kanallar günümüzde ulaşım maksadıyla kullanılıyor. Kentin, Ortaçağ’daki boyutlarının dışına hiç taşmamış olması ise ilgi çekicidir. XII. yüzyıl malikânelerinin arasından dolaşan tertemiz sular barındıran kanalları ve çiçek pazarlarıyla gerçek bir âşıklar kenti olan Brugge, UNESCO tarafından da koruma altına alınmış.
Haklı ve gururlu bir duruşla Avrupa Kültür Başkentliğini de yapmış kentin en önemli şansı, 2. Dünya Savaşı’nda hiçbir zarar görmemesidir. İlginç olan ise şehrin hem tamamı UNESCO tarafından korunmakta hem de kentin içindeki bazı binalar ayrıca Dünya Miras Listesine alınmıştır.
Bunlardan bir tanesi de Begijnhof. 1245 yılında etrafı su ile dolu kalelerle çevrilmiş olan bu yapı, 1927 yılından beri Benediktin Tarikatı’ndan kişiler tarafından kullanılıyormuş. Benediktin Tarikatı, Aziz Benedikt’in kurallarını takip eden Hristiyanlığın Katolik koluna bağlı bir manastır tarikatıdır. Tarikat içindeki her bir manastır bağımsızdır ancak Benediktin Konfederasyonu altında amaçları doğrultusunda ortak hareket ederler. Beyaz binalardan oluşan Begjhof, şu anda kadınlar için dini bir manastır olarak hizmet veriyor ve yapı UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.
Bir şehri bazen de yükseklerden gözlemlemek en doğrusudur diyorsanız o zaman Brugge’da tek adres tarihi Belfry Çan Kulesi! Brugge’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden birisi olan bu kule, Brugge’un en yüksek yapılarından birisi. Kulenin seyir teraslarından Ortaçağ’a tanıklık etmenin tarifini anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalabilmektedir. Yazan ve yönetenin Martin Mc Donagh olduğu In Brugge filmindeki intihar sahnesinin de çekildiği Belfry Çan Kulesi Grand Markt Meydanı’nda bulunuyor. Kuleye çıkıp güzel bir Brugge manzarası seyredebilirsiniz. Ancak kuleye çıkmak için asansör olmadığını ve en tepeye kadar dar merdivenlerden döne döne yürüyerek çıkmanız gerektiğini bilmelisiniz.
Kanallar ve meydanlar arasında yer alan Aziz Salvator Katedrali, Bizim Leydi Kilisesi ile Belfry Çan Kulesi’nin de bulunduğu bölgenin tamamının çikolata ve waffle koktuğunu söylesem hiç de abartmış sayılmam.
Yine Brugge’un simgesel yapılarından biri olan The Church of Our Lady (Bizim Leydi Kilisesi) 13. yüzyıla uzanan tarihi ile şehirde en uzun yapı olarak yer alıyor ve dünyada ikinci en uzun tuğla yapımı kule olarak biliniyor. (En uzun olanı ise Almanya'nın Landshut kentindeki "Aziz Martin'in Kilisesi, Landshut"dur).
Kilisede yer alan altarın arkasındaki koro yeri boşluğu, Dazlak Karl ve en sonraki Valois Burgonya Dükü ve onun kızı düşeş Mary'nin mezarlarıdır. Yine bu sanat eseri kilisenin şapelinin güney yan kısmındaki mihrabın yakınında,1504 yılları civarında Michelangelo tarafından yapılmış olan Madonna ve Çocuğunun heykeli yer almaktadır. Özellikle kanal turu esnasında bu kilisenin muhteşem dış cephe fotoğrafları çekilebilmektedir.
Şehrin ana meydanın da kısa süreli bir sıra bekleyerek yarım saatlik Brugge turu yapabileceğiniz faytonlar da bulunuyor. Eğer hava güneşliyse bir bisiklet kiralayıp, Minnewater Park'ta bisiklete binebilir ve yemyeşil çimenlerine yayılıp piknik yaparken kuğuları seyredebilirsiniz.
Brugge'de gezilebilecek birkaç küçük müze de var. Bunların arasında en popüler olanları Çikolata Müzesi ve ünlü Belçika biralarının nasıl yapıldığını görebileceğiniz De Halve Maan Bira Fabrikası.
Brugge’da biraz da rahibe işi el yapımı danteller çok ünlü. Sokaklarını gezerken birçok güzel butik çikolatacının yanı sıra şirin dantel dükkânları da bulunuyor.
Brugge Beşlisi olarak anılan, Bira-Patates-Midye-Çikolata-Waffle, Brugge’da asla tatmadan dönülmemesi gereken yiyecek ve içeceklerin başında yer alıyor.
Brugge'a eğer sonbahar ya da kış aylarında giderseniz de mutlaka sıcak çikolatasından denemelisiniz. Waffle ise köken olarak Belçika’dan çıkmış bir fast food tatlısıdır. Ülkemizdeki sistemden daha farklı yapılan bu tatlıyı daha çok bol mevsim meyveleri ile tüketiyorlar.
Brugge’da görülmesi gereken yerlerin başında ise bence Çikolata Müzesi ve ünlü Belçika biralarının nasıl yapıldığını görebileceğiniz De Halve Maan bira fabrikası geliyor. Biranın da üniversitesi mi olur demeyin! Eğer Belçika’da iseniz vardır! Şöyle ki Brugge’da şehrin tarihi meydanı olan Grand Markt’ta giderken hemen yolun sağında kanal kıyısında yer alan 2be Beer Wall adlı mekân kendisini Bira Üniversitesi olarak tanımlıyor. Tam 300 çeşit birayı konuklarına farklı karışım ve tatlarla sunan bu üniversitede biraseverler iyi bir eğitim hayatı sağlayabilirler.
Bu Masallar Diyarı’na yapacağınız hayal tadındaki yolculuğunuzda, dünyaca ünlü Belçika çikolatalarını yemeden biralarını içmeden, tekne turu ve fayton gezisi yapmadan, Belfry Çan Kulesi’nden şehri izlemeden, waffle yemeden, Minnewater Park'ta bisiklete binmeden, Markt Meydanı’nda oturup kahvenizi yudumlamadan dönmeyin!
Av. Suat ŞİMŞEK