Cruise İle Dünyanın Keşfi - 1. Bölüm: İzmir'den Venedik'e Yolculuk

Yazı dizimin bu bölümünde Karayipler’e gidiyoruz. Sizlerle bu defa İzmir’den başlayıp Atlantik okyanusu geçişi sonrası Miami’de sona eren gemi seyahatimden bahsetmek ve bu cruise seyahatinde gördüğüm yerleri, edindiğim bilgi ve anılarımı paylaşmak istiyorum.

Bu sefere gitme fikri, 1 sene evvelinden mail kutuma gelen bir teklifin, hem fiyat hem gemi, hem de uğrayacağı limanların ve en önemlisi İzmir’den binme cazibesi bakımından uygun gelmesi ile oluştu. MSC’nin yeni gemisi Divina zaten her Salı günü İzmir’e geliyor ve penceremizin önünden süzülerek geçerken adeta “seni de bir gün güverteme alacağım Oğuz” diyordu. İşte fırsat çıktı. Aslında bütün yaz boyunca dolaştığı 1 haftalık Adriyatik seferinin sondan bir önceki durağında İzmir’den geçerken bizi alacak ve 5 gün sonra Venedik’te seferini bitirecek. Oradan da artık yeni çalışacağı Miami-Karayipler hattına gitmek üzere yola çıkacak. Gemideki 3500 küsur kişi Venedik’te inecek ve Atlantik Okyanusu’nu geçecek yeni 3500 küsur kişi binecek. Biz, İzmir ve İstanbul’dan binen 200 ve Venedik’ten aramıza katılanlarla birlikte 520 Türk yolcu adeta kader birlikteliği yapıp okyanusu geçecek ve Karayip Adaları’nı gezerek İzmir’den Miami’ye 21 günde ulaşacağız. Tabii ki Akdeniz’i geçerken rotamızın üzerinde bulunan Malta, Malaga ve Madeira Adası’na da uğramayı ihmal etmeyeceğiz.

Bu benim 2. Adriyatik seferim olacak. Buna yarı Adriyatik de diyebiliriz. Çünkü İzmir’den seferin yarısından gemiye biniyoruz. Bu seferin İzmir-Venedik bölümü için de zaten MSC Club Card üyelerinden herhangi bir bedel almadılar. İyiyiz değil mi? Siz de bu karttan edinin, size de ayrıcalık tanısınlar. Eh artık Gold Card üyeliğim var yani. Club kartınıza, çıktığınız ilk seferinizde gemideki resepsiyonda kayıt formu doldurarak sahip olabilirsiniz. Bu bütün gemi şirketleri için aynıdır. Hepsi üyelik vererek kendi şirketleri ile seyahat etmenizi sağlamak isterler.  Seyahat ettiğiniz her gün ve gemide yaptığınız belli miktar alışveriş için puan toplamaya başlar ve silver *gold* black gibi derecelere sahip olunca da türlü türlü avantajlar sağlarsınız. En başta da bilet alırken %5 - %20 arası indirim, kabin yükseltme (upgrade), ücretsiz spa, şarap ve indirimlerden öncelikli haber alma vb.

Evet, gemimize gelelim. Adriyatik seferini 2011 senesinde MSC Magnifica ile yapmıştım. Bununla ilgili anılarımı ve gezi notlarımı daha önce sizlere yazmıştım. Bu defa Dubrovnik ve Venedik şehir gezilerini kısa tutacağım. Divina, Magnifica’dan daha güzel ve yeni tabiatıyla. Bakın şimdi de Adriyatik seferi için Divina’nın yerine gelecek ve yeni denize inen MSC Presioza’yı daha da merak etmeye başladım.

İnsanlar cruise seyahatlerini çeşitli nedenlerle yapıyorlar. Artık cruise seyahatlerinde deneyimli olanlar, uğranacak liman ve tatil zamanını seçmenin yanı sıra; gemi tipi, geminin yapım yılı, kabin büyüklüğü, yolcu sayısı, yemek çeşidi ve en uygun fiyat gibi seçeneklere de dikkat ediyorlar. İşte ben de artık, 1 seyahat fiyatıyla nasıl 2 gezi yaparım, hangi gemide hangi kabini seçmeliyim aşamasına geldim ki bu tecrübeleri size aktarabileyim. Zaten şu anda yaptığım da budur.

İzmir -  MSC Divina’ya binişBugün günlerden Salı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Her Salı olduğu gibi yine sabahın saat sekizinde MSC Divina gemisi penceremizin önünden süzülerek limana yanaştı. Bu gelişi tabii ki bizim ve onun için çok özel. Onun bu son İzmir seferi ve artık Karayip Adaları hattında çalışacak. Bizim için ise, bugün o gemide biz de olacağız. Giderken yolunun üzerinden bizi de alacak!! Oleyyy.

Hazırlıklarımız tamam. Saat 11.00 gibi limana gidiyoruz, pasaport ve gümrük kontrolünden sonra işte gemimizdeyiz. Hemen kabinimizi kontrol ediyoruz ve güverteye çıkıp etrafı kolaçan ediyoruz. Gemi neredeyse boş, çünkü yolcuların büyük bir kısmı İzmir’e indiler. Bir kısmı tur otobüsleri ile sabahın 9’unda Efes - Şirince - Bergama tarih ve kültür gezilerini yapıyorlar. Bir kısmı da Kordon ve Kemeraltı alışveriş ve Türk lokumu, köfte, döner vs. tadım turundalar. Ama bence Kordon’dan geçenler şanslı, çünkü bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla, bayram havası soluyorlar.

Gemimiz saat 15.00’te hareket ediyor. Yine o heyecan ve gemide olmanın coşkusu var içimde. İzmir’e bu seferde ben de el sallıyorum. Gemimiz yavaş yavaş limandan ayrılıp körfezi terk edene kadar güvertedeyim.

Bakalım İzmir’i bu taraftan seyretmek nasıl oluyor? Tabii ki iyi oluyor, hepinize bu duyguyu yaşamanızı dilerim. Körfezden ayrıldıktan sonra artık gemimizi keşfetmenin zamanı diyorum. Öğle yemeğinde restoranları ve yemekleri şöyle bir tetkik ettiysem de şimdi sizlere gemiyi tanıtmak zamanı geldi. İlk olarak odamıza gidiyoruz ve kapımızın önünde bizi bekleyen bagajlarımızı içeriye alıp yerleşiyoruz. Akdeniz’de sonbaharı, Karayipler ve Miami de baharı ve yazı, daha sonra da son durağımız New York’da kışı yaşayacağımız için, bir bavulla seyahat etmek ne mümkün. Bu seyahatimizde 4 mevsimi birden yaşayacağız. İkişer bavuldan aşağısı kurtarmaz. Hemen bavullardaki baharlık ve yazlıkları yerleştirerek, kışlıkları ellemeden, bavullarımızı yatağımızı altına kaldırıyoruz. Odamızdaki her santimetrekareyi kullanmamız ve sıkışıklığa mahal vermememiz lazım.

Yine yatağın üzerine şöyle bir uzanıp, oh be, hayat bu işte diyorum. Fotoğraf makinemi belime takıp en etkili silahımı kuşanmış oluyorum. Pasaportlar ve cüzdanlar kasaya giriyor ve sizler için işte gemi turuna çıkıyorum. Bu arada tabii ki yatağımızın üzerindeki günlük bülteni de okuyor, inceliyor ve nerede ne var, rotamız nasıl gibi bilgileri alıyorum. Sizlere bu bülteni de okuyacağım ama o da ne! Bülten Türkçe. Hem de orijinal bültenlerin aynı baskısı. Bu da Türklerin gemide çok olduğunun ilk habercisi demek oluyor. Kolay değil 520 Türk misafir var. Evet şaşırdım. Demek ki Türkler artık cruise seyahatlerini keşfetmiş. Gemilerde %10 sayı barajını aşan milliyetteki misafirler için artık o lisanda da anons ve doküman bulunuyor.  Gemimizde personel olarak 7-8 tane de Türk var ve önemli görevdeler. Ayrıca MSC firmasının bu yolculuk için görevlendirdiği 4 tane de Türk rehber var. Her türlü soru ve sorununuza cevap vermeye hazırlar. Yani lisan bilmeyenler artık bu gemide rahat edebilecekler.

Gemimiz DIVINA 2012 yılında isim annesi olan Sophia Loren tarafından görkemli bir seremoni ile denize indirildi. 139.000 gros tonluk ve 18 katlı bu geminin sicil kaydında 3500 kişilik yazsa da bu seferde gemide 4000’in üzerinde yolcu ve 1300 civarında personel bulunuyordu. Yani tam kapasitede yola çıktık. Onun içindir ki, boş kabin bulunmadığından bana her zaman yapılan kabin upgrade uygulanamadı. Yani bu sefer iç kabinde kaldım. Bir üst kabine yükseltemediler. Ama olsun hayat bu gemide odada geçmiyor ki her an bir aktivitede, her an yemekte veya güvertede sohbet ve kitap okumakla meşgulsünüz.

Şimdi bugünkü bültene bir göz atalım. Gündüz programlarını atlıyorum. Çünkü biz gemiye bugün bindik biliyorsunuz. Eveeet “RESTORANLAR”dan başlayayım. Bültenden yazıyorum haberiniz olsun.

Açık büfe Calumet & Manitou restoranlarında 24 saat kahve, çay, su, buz ve kahve kreması ikramı var. 12.00-16.00 saatleri arasında öğle yemeği açık büfe / 12.00-00.00 saatleri arası pizza / 16.00-17.30 saatleri arası öğle sonrası atıştırmalıkları /  16.00-19.00 saatleri arası kendi sandviçini kendin yap / 18.30-21.00 arası akşam yemeği / 22.00-02.00 arası gece atıştırmalık büfeleri açık.
İkinci şık restoranımız The Black Crab ve üçüncü şık restoranımız da Villa Rosa’da 12.00-14.00 saatleri arası öğle yemeği / saat 18.00’de 1.oturum akşam yemeği ve 20.30’da 2.oturum akşam yemeği var. 

Oda servisi 24 saat emrinize amade, yeter ki zamanında isteyin. Ayrıca üç adet ücretli tematik restoran var ki bunlar da bültenimizde şöyle yer alıyorlar. 1. Eataly (7.katta - Et ve İtalyan mutfağı restoranı) 11.00-23.00 arası açık 2. La Cantina di Bacco  (7. Katta - Şarap, pizza ve bira restoranı) 3. Galaxy (16.katta - Akdeniz füzyon akşam yemeği disko restoranı)

EĞLENCE programları bölümünde ise:  16.30’da artist ve dansçıların katılımıyla çocuklar için özel şov – 6. kat Pantheon Tiyatro’da / 17.30’da eğlence ekibinin hazırladığı Moda Şovu 5./6. kat resepsiyonda / Saat 19.00’da 2. yemek oturumu misafirler için saat 21.00’de ise 1. yemek oturumu olan misafirler için Pantheon Tiyatro’da 6./7. katlar CADEAUX (dinamik ve akrobatik KanKan dansı şovu / saat 22.30’da 7.kat Black & White Bar ve salonunda Flower Glory Party (60,70 ve 80’lerin süslü zamanı temalı dans ve şov / ve saat 23.30’da 16.kat Galaxy Disco’da Divina dansçılarının katılımıyla Fiesta Latina dans partisi.

Yeter mii!! Hangisine gideceksiniz bakalım. Yetmez diyorsanız işte size devamı. Sakin bir gece geçireyim, içkimi yudumlayayım diyorsanız bültenden yazmaya devam ediyorum. GEMİDE MÜZİK başlığı altında hangi barda kimler var: 1. Divina Bar: Resepsiyon alanındaki katlar saat 17.00’den sonra-New Light Trio ve Igor ile Mükemmel Klasikler.

2. Piazza del Doge: 6. kat 17.30’dan geç saate kadar Sami ve Nello Russo ile kahve molası
3. La Luna Piano Bar: 7.kat 18.30’dan itibaren Paolo Ferrara ve Duo Ameritalian ile Unutulmazlar
4. Golden Jazz Bar : 7. kat Joel Nuez ve Due Devotion’dan müzik ve dans

5. Black & White : 7. Kat 18.30’dan itibaren Port Royal Band ve Carey & Lee den Haydi Dans Edelim
6. Galaksi Restoran’da Nello Russo’dan Saksafon dinletisi.

Haydi, bakalım seçin. Tabii ki yapacağınız şu. Hepsini sırayla dolaşıyorsunuz. Zaten gemiyi tanıma turu sırasında görüyorsunuz. Eğer programınız müsaitse ve de boş yer bulabilirseniz!! Bunları dinleyebilir ve de katılabilirsiniz. Bu programı bu sefer uzunca yazdım çünkü yolculuk boyunca her akşam bu barlarda bu müzikler var. Sırayla da gidebilirsiniz ya da yukarı güvertede gece ve mehtap şarkısını sevgilinize söylersiniz…

OOO vaktimiz geçmiş bile haydi şimdi KanKan kızları şovuna gidiyoruz.

Sonra da seçtiğimiz gibi ikinci oturumda Villa Rosa restoranda adımıza ayrılmış masamıza gideceğiz ve bakalım neler yiyeceğiz.

Size bu akşamki menüden bazı seçmeler sunacağım. Bu tabii ki her akşam değişiyor ama bir fikir vermesi açısından bu menüden istediğinizi istediğiniz kadar seçebilirsiniz. İsterseniz menünün hepsini sipariş edin. Ödediğiniz gemi ücretine dahildir. Yalnızca içkiler hariçtir. Bilgilerinize.   

Gelelim menüye:
Başlangıçlar * patatesli bakolarya balığı kroketleri - tavuk, brokoli, peynirli kremalı tuzlu tart - avokado, deniz mahsulleri ve peynir salatası
Çorba ve salatalar *kişnişli havuç çorbası - çıtır parça pastırmalı bezelye çorbası - İtalyan ve Fransız çeşnili marul, nohut, soğan, domatesli siyah zeytin salatası
Ana Yemekler* tavada soğan, maydanoz ve yumurtalı bakolarya balığı, yanında sebzeli kuru üzümlü pilav - soğan ve Porto şarabı soslu sığır eti ve patates püresi peynir kremalı ograten tavuk, yanında brokoli, pilav - kemikli ızgara domuz pirzolası yanında kapari ve ograten patates
Alternatif seçimler* Şef’in tropikal meyve tabağı - Kızarmış tavuklu Sezar salata - Izgara Atlantik somon balığı püre, brokoli ve havuç eşliğinde - aromatize tereyağlı kızarmış tavukgöğsü patates ve sebzeler eşliğinde - Angus sığır bifteği, patates ve ızgara domates eşliğinde

Offf of yazarken bile hala aklıma geliyor bunlar, gözümün önünden geçiyor ve ağzımın suyu akıyor. Tatlı kısmına geçemeyeceğim, doydum, yeter diyeceksiniz ama garsonunuz yine de size İtalyan dondurması eşliğinde bir tart veya meyve veya sütlaç için ısrar edecektir, aman fazla kaçırmayın. Dikkaaaatt!! Bu yemeklerin yanında isterseniz su, kola veya tavsiye edilen bir aperatif (The bicycle-campari vs.) $6.75 veya beyaz şarap (Vino Libero)$42 veya Kırmızı şarap (Bonterra, Cabernet Sauvignon) $35 veya en ucuzundan $28’lık bir şişe güzel şarap açtırabilirsiniz. Bitirmediğiniz şişeniz ertesi akşam masanıza tekrar gelir. Bitiremem diye korkmayın. Rahat olun, gezmeye ve tatile çıktınız. Keyfinize bakın. Bu gemide yiyin, için, eğlenin ve gezin e mi benim sevgili dostlarım. Hayat çok kısa.

2. GÜN  İZMİR – İSTANBUL
Dün gece odamıza bırakılan yeni bültenimizden edindiğim bilgilere göre gece saat 22.30 sularında Çanakkale Boğazı’ndan 2 saat 40 dakikalık geçiş sonucu Marmara Denizi’ne ulaşacağız. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte saat 7.30’da İstanbul’un Avrupa yakasına yanaşmış olacağız. Eveett İstanbul’a geldik, ne yapacağız şimdi. Geminin şehir turlarında neler var diye tur broşürünü elime alıyorum. Bakalım turistlere, İstanbul’u gezmek isteyenlere neler teklif ediyorlar. Şimdi 8 adet tur görüyorum. Mesela Birincisi *İstanbul şehir turu - tam gün 106€ evet yanlış duymadınız 106 Euro. Bu turda; Sultan Ahmet Camii, eski hipodrom meydanına bir bakış, Ayasofya Camii, Topkapı Sarayı ve çevresi ile öğlen yemeği sonrası Kapalıçarşı’da serbest dolaşım ve gemiye transfer var. *İkinci turda ise yarım günlük Topkapı Sarayı ve Kapalıçarşı Gezisi ile bir mücevher ve halı şovu eşliğinde alışveriş imkânı varmış! Bu turun fiyatı 50€. *Üçüncü tur Boğaz gezisinde; Üsküdar-Kuzguncuk-Dolmabahçe-Ortaköy-Beylerbeyi Sarayı ve Kız Kulesi – Tabii olmazsa olmaz mücevher, deri ve halı şovu. Fiyatı 46€ vs. *Lüks turumuz da var 153€. Bu 2. ve 3. turların birleşimi. İlave olarak da Çırağan Sarayı’nda öğle yemeği var. Evet, işte sevgili okurlarım, insanlar tanımadıkları ve dersini çalışmadıkları şehirlerle ilgili gemiye veya tur rehberlerine bu tur bedellerini ödeyerek geziyorlar. Gemi de seyahat fiyatını ucuz tutuyor ki esas kazancı olan turlar ve gemide sattığı içki ve alışverişlerden para kazanıp durumu dengelesin. Benim bunları yazmamdaki amaç da işte bu. Sizlere gerekli, gereksiz şeylerle ilgili uyarılar ve öneriler yapmak, böylece paranızın bir kısmının cebinizde kalması, başka turlara da keyifli ve bilinçli olarak gidebilin diye. Sloganımız nedir? 1 gezi parasına 2 gezi yapmak! Zaten parası olup da, ne yapacağını düşünmeyen insanların bu yazılar ile ilgilendiklerini zannetmiyorum. Onlar da başka şeylerin keyfini çıkarıyorlardır. Kumarhanede oynamak gibi, şehre inmeden gemide güneşlenmek veya kitap okumak gibi yahut geldikleri grup arkadaşları ile bütün gün konken oynamak gibi!

Biz ne yaptık diyorsanız yürüdük, yürüdük, yürüdük. Gezdik. Nostalji yaptık.

Galata Köprüsü’nde yukarıdaki pozları çektim. Gemimiz uzaktan nasıl görünüyor diye baktım. Balıkçılarla sohbet yaptım. Herkes ah o gemide ben olsaydım diyor. Bir defa daha ne kadar şanslı olduğumu hissettim. Allah’ıma şükrettim. Sonra Eminönü, Mısır Çarşısı, Karaköy, Tünel, Beyoğlu, Her Yer Taksim ve Galata Köprüsü’nden aşağı Tophane’ye indik. Hava güzel olunca bu tur bize yetti ve gemimizin kalkış saati olan 17’den 1 saat önce gemimizde ve özellikle güvertede yerimizi aldık. Hava kararmaya başladığı anda hareket ettik ve gün batımında İstanbul’u ve Boğaz Köprüsü’nü de seyrederek, Marmara Denizi’ne doğru yolumuza koyulduk.

Yarın denizdeyiz ve 1 gün sonra Dubrovnik’e varacağız. Ama gemide eğlence yeni başlıyor. Haydi, bakalım bültenimize yine göz atalım bu akşam gemide neler var.

Bültenimize göre saat 19.45’te Mega Bingo var. Bingo sever misiniz? Ben 1-2 defa katıldım ama pek zevk vermedi. 200 kişi bilet alıp katılıyor 1 kişi parayı kazanıyor. 1 bilet 10€, 3 bilet 20€ istersen 3 bilet alma bakalım. Bizim tombala gibi. Siz bilirsiniz! Neyse, saat 19.00’da Panteon Tiyatro’da  bu akşam Frank Forever gösterisi var. Frank Sinatra’nın ünlü şarkılarından oluşan modern bir sunum.

Çok güzeldi. Size işte birkaç fotoğraf da göstereyim.

Saat 20.30’da Villa Rosa restoranındaki masamıza geçiyoruz ve zengin menümüzden yemeklerimizi seçiyoruz. Sizlere menüyü her gün sayamam ama bu gece karides yiyeceğimi belirtmek isterim. Yanında deniz mahsulleri salatası ve bir şişe beyaz şarap. Keyif yapmaya geldik ya bu gemiye. Saat 22.30’da ise Black&White salonunda Beyaz Parti var. Resimdeki oturma gruplarının ne kadar modern olduğuna dikkatinizi çekerim. Pist öbür tarafta ve millet coşmuş durumda. Herkes beyaz giymiş ve eğlence ekibiyle birlikte dans ediyoruz.

Hayırrr durun, ben yoruldum diyorsanız Casino’ya bir uğrayın isterseniz. Hem de sigara içersiniz, ama sigara içmeyenlerdenseniz, duman altı olmayın dikkat! Yahut bu gece güvertede Türk Bayrağımızdaki ay ve yıldızın gökyüzünde hizalanmasını bekleyebilirsiniz! Gece buna müsait… İyi geceler.

3. GÜN DENİZDE
İstanbul’dan dün akşam ayrıldık ve bütün gün Ege ve Akdeniz sularında yol alıp yarın sabah 10.30 gibi Dubrovnik limanına yanaşacağız. İstanbul - Dubrovnik arası 857 deniz mili ve rotamız üzerinde bir sürü Yunan adasını geçtikten sonra Pelaponnese Yarımadası’nın Malea Burnu’nu öğlen saatlerinde döneceğiz. Sonra da İtalyan karasularına ve Adriyatik Denizi’ne geçeceğiz. Bu sakin deniz günümüzde gemimiz Divina ile ilgili bazı bilgiler veriyorum. Gemide şu anda 120 bakım ve onarım personeli her an bir yerleri temizliyor, pirinç ve metalleri parlatıyorlar. O kadar sıkı disiplin var ki hiç birini boş otururken görmedim. 110 tane tesisatçı, 54 marangoz, 80 elektrikçi, 100 kişilik yangın ekibi ve 50 kişilik ilk yardım ekibi de görev başında.  Bu turda, mutfakta mesela 3000 çeşitten fazla yiyecek ve içecek hazırlanıyormuş. Divina’da 14 çeşit menü bulunuyor ve 7 günlük normal bir turda 2000 çeşit tarif hazırlanıyormuş. Spa merkezinde ise her misafirin sağlık ve güzelliğe kavuşması için Balili uzmanlar tarafından 21 çeşit masaj, 13 çeşit vücut masajı ve 8 yüz tedavisi uygulanmaktaymış.

Bu günü havuz başında geçirmeye karar verdim. Zaten hava da güzel ve dereceler hava sıcaklığını 21 olarak gösteriyor. Çeşitli havuz eğlenceleri ve spor faaliyetlerini seyrederek ve bazılarına da katılarak günümü geçirmeyi düşünüyorum, güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra. Böyle uluslararası çok yolcusu olan bir gemide tabii ki her yerde İngilizce konuşuluyor. Masanıza yer istemeye gelen, tuzluk rica eden, şezlonga havlu koyarken müsaade istenen anlarda İngilizce konuşuyorsunuz. Gemide o kadar çok Türk var ki, tabiatıyla muhatabınız olan kişi Türk çıkınca komik oluyor. Ben de bunu fark ettikten sonra artık gemide hep Türkçe konuşmaya başladım. Böylece, yabancılarla zaten, nerelisin diye sohbet başlıyor ve de Türklerle İngilizce konuşmadan hemen arkadaş ediniyorsun. Aaa siz de mi Türk’sünüz diye. Bütün seyahat boyunca da artık birbirinizi tanıdığınızdan selamlaşıp sohbet ediyorsunuz. En önemli sohbet yerini şimdi açıklıyorum! 14. kattaki sol güvertede sigara içenler için ayrılmış olan 6 masalık bir bölüm. Bütün sigara içenler seyahat boyunca burada bu 6 masanın etrafını zehir kardeşliği merkezi ilan ettiler ve ne sohbetler ne sohbetler yaptılar, bir görmeniz gerek. Dedikodu bile vardı. Kim gemide ne yapmış, ne giymiş ya da kiminle gelmiş. İşte bütün bunları gözlemleyerek, gemide dolaşarak, biraz kitap dergi okuyarak, çoğunlukla da bir şeyler yiyip içerek bu günüm geçti.

Bu akşam tiyatroda Starwalker şovu var. Michael Jackson’ın en popüler şarkılarından oluşan canlı bir performans. Dilerim keyif alırız. Alacağımızdan da eminim, çünkü tecrübelerime göre MSC’nin şovlarının üzerine yok.

Diğer gemilerdeki eğlenceler buradaki kadar gösterişli ve hareketli değil. Ayrıca bu akşam Cadılar Bayramı gecesi ve eğlencesi de var aman kaçırmayayım. Eğlence ekibi bakalım ne şaklabanlıklar yapacak!

Tabii ki bu günler işletmeler için de fırsat günleri, hem süsleme yapıp kıyafetler giyip dikkat çekmek, hem de aktivite yaratıp misafirleri eğlendirmek bakımından diyorum.

4. GÜN DUBROVNİKSabah kahvaltımızı erkenden yaptıktan sonra gemimizin saat 10.00 civarında Gruz Limanı’na yanaşmasını seyretmek üzere güverteye çıktım. Bundan sonrasını sizlere daha önce anlattığım MSC Magnifica ile Dubrovnik gezimizden aktaracağım. Çünkü aynı yerler ve aynı şeyler, ama 2 hatta 3 defa gitmeye değer bir yer. http://gezimanya.com/GeziNotlari/cruise-ile-adriyatik-dubrovnik-anilari

Bu sefer linkteki yerlerin gezilmesinden sonra gemide tanıştığımız Berrin ve Ahmet Bamyacıoğlu çifti ile birlikte limandan bir taksi tuttuk. Sıkı bir pazarlık sonucu bize 50€ karşılığında hem şehir turu yaptırdı hem de teleferik ile çıkılan Srd Tepesi’ne çıkararak daha rahat ve keyifle Dubrovnik’i gezdirdi.

Saat 16.30’da gemimiz hareket etti. Mljet Adası’nı geçerek güzel Hırvat adalarını seyredeceğiz. Rotamız kuzey/kuzey-doğu istikametinde, Venedik’e doğru yol alacağız.

H. OĞUZ ESEN

Yazar Hakkında

H. OĞUZ ESEN

İş güç ve çoluk çocuk işlerini bitirdikten sonra emeklik günlerimi tadında geçirmek için, sıhhat ve akıl fikir yerinde iken gezmeyi seçenlerdenim.