Dadaşlar Diyarı Erzurum

Tarihin ilk dönemlerinden beri bir yerleşim yeri olan Erzurum, Doğu Anadolu'nun en büyük kentidir. Günümüzde büyük bir öğrenci kenti olan Erzurum, aynı zamanda Türkiye'nin en büyük 19. şehridir. Şehirde yaklaşık 150,000 öğrenci yaşamaktadır. Bu da şehrin her daim hareketli olmasını sağlamaktadır.

Erzurum'un MÖ 4900 yıllarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Tarih boyunca bölge birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Urartular, Kimmerler, İskitler, Medler, Persler, Romalılar, Sasaniler, Araplar, Selçuklular, Bizanslılar, Moğollar, İlhanlılar ve Safaviler bu topraklarda yaşamışlardır. Bu da kentin kültürel zenginliğini oluşturur.

Erzurum aynı zamanda Cumhuriyet’in kuruluşu sırasında da önemli rol oynamıştır. Milli mücadele, milli birlik ve bağımsızlık hareketinin temelinin atıldığı Erzurum Kongresi 23 Temmuz 1919'da Erzurum'da toplanmıştır.

Erzurum adının ilginç bir hikayesi de var… Romalılar’ın bu topraklarda hüküm sürdüğü dönemde burası Rum ülkesi olarak biliniyormuş. O nedenle buraya gelen Selçuklular, bu şehrin adını "Arz-u Rûm" yani "Rum Toprağı" olarak değiştirmişlerdir.

Gezimize Rüstempaşa Bedesteni’nden başlıyoruz. Burası Kanuni Sultan Süleyman zamanında Rüstem Paşa tarafından kervansaray olarak yaptırılmıştır. Günümüzde oltu taşı ağırlıklı tesbihlerin, yüzüklerin, küpelerin satıldığı bir bedesten haline dönüştürülmüştür. 2 katlı, keyifli turistik bir mekan.

Rüstempaşa Bedesteni’nin karşısında birkaç tane “cağ kebabı” yapılan restoran bulunuyor. Erzurum’a has bu kebap, dönerin kuzu çevirme gibi yatay şekilde pişirilen hali. Erzurum’a gelip de, “cağ kebabı” yemeden olmaz dedik ve kebaplarımızı mideye indirdik.

Daha sonra oltu taşlarından yapılmış olan birkaç hediyelik aksesuar alarak, Palandöken dağlarının eteğindeki Polat Renaissance oteline yerleştik. Erzurum, son yıllarda adını Palandöken kayak merkezi ile dünyaya duyurmakta. 6,5 kilometrelik kayak parkuruna sahip olan Palandöken’de 6 ay boyunca kayak yapılabiliyor. Erzurum’da kayak kadar popüler olan diğer sporlar ise dağcılık, trekking ve çeşitli su sporları… Kış aylarında, kış sporlarını yapanlar tarafından çoklukla tercih edilen otelimiz şehir manzarasına hakim yüksek bir tepede bulunuyor. Biz de, bol bol Erzurum fotoğrafları çekerek manzaranın keyfini çıkartıyoruz.

Ertesi sabah şehri gezmeye Üç Kümbetler’den başlıyoruz. Yaklaşık 2 dönümlük bir alan içerisinde silindir tarzda kesme taştan yapılmış 3 adet kümbet görüyoruz. Bu kümbetlerin biri Emir Saltuk’a ait. Diğer ikisinin ise kime ait olduğu bilinmiyor. Kümbetler’in her biri 3 katlı olsa da, yerin üzerinde sadece en üst katları görünüyor, diğer iki kat ise toprağın altında. Bu kümbetlere ziyaretçi girişi olan en üst üçüncü katından giriyoruz. Bir alt katı mumyalama odası, en alt zemin kat ise mezar. Ancak en alt kat olan mezara girilemiyor.

Kümbetlerin karşısında ise Erzurum’a özgü, günümüze kadar ayakta kalabilmiş bir iki adet eski Erzurum taş evlerini görüyoruz.

Daha sonra Çifte Minareli Medrese de denilen Hatuniye Medresesi’ne geliyoruz. Bu medrese, Anadolu’nun en büyük açık avlulu medresesi. Alaeddin Keykubat, burayı kızı için yaptırmış, o nedenle adı “Hatuniye”. Dört eyvanlı, çifte minareli çok etkileyici bir Selçuklu eseri. Kesin yapım tarihi belli olmamakla birlikte, kapı girişinin solundaki hayat ağacı figürü ve avlu içindeki sütunlar üzerindeki taş oyma işçiliğinin yarım kalmış olması, 1400’lü yıllarda Moğol istilası nedeniyle inşaatı tamamlanmadan terkedilmiş olması şeklinde yorumlanıyor. Kapı girişlerindeki oyma taş işçiliği ile minarelerdeki turkuaz rengi çini işlemeleri görülmeye değer. Medresenin güney tarafında Hatuniye Kümbeti bulunuyor.

Ardından buraya yürüme mesafesindeki 1310 senesine tarihlenen İlhanlı dönemine ait olanYakutiye Medresesine geliyoruz. Kapalı avlulu bu medresenin minaresi turkuaz çini kullanılarak geometrik motiflerle nakış gibi işlenmiş. Görülmeye değer bu medrese günümüzde İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılıyor.

Ulu cami (Atabek Cami), Lala Mustafa Paşa cami, Murat Paşa cami, Ali Ağa cami, Caferiye Cami, İbrahim Paşa cami gibi pek çok tarihi cami de Erzurum’da görülebilecek yerlerdendir.

Nene Hatun, Erzurum’un en önemli simgelerinden biri. Tarihimize “93 Harbi” olarak geçen Türk – Rus Savaşı’nda gösterdiği cesaret ve kahramanlığı ile tarihe mal olmuş Nene Hatun’un anıtının bulunduğu Nene Hatun Milli Parkı’na geliyoruz. Bu park içindeki Aziziye Tabyaları’nı geziyoruz. Aynı zamanda bu park bir tepede yer aldığından, buradan da Erzurum’u fotoğraflıyoruz.

Narman ilçesine 7 kilometre mesafedeki Narman Peribacaları, zamanı olanlar için güzel bir güzergah sanırım. Maalesef biz zamanımız kısıtlı olduğundan ziyaret edemedik. Ürgüp – Göreme’deki peribacalarını andıran bu jeolojik oluşumlar kırmızı kaya başlıkları ile fotoğraflardan da olsa beni cezbetti. Bir dahaki gelişimde listemin üst sıralarında yerini alıyor.

Tortum gölü ve şelalelerini de bir sonraki gelişimde gezeceğim yerler arasına aldım.

Erzurum’dan oltu taşından yapılmış yüzük, kolye almadan, cağ kebabı, ekşili dolma, şalgam dolması, yumurta pilavı, kadayıf dolması yemeden, kesme çorba içmeden, Hatuniye ve Yakutiye medreselerini, Nene Hatun Anıtını ve Aziziye Tabyalarını görmeden, mevsim uygunsa ve kayak merakınız varsa Palandöken’de kaymadan dönmeyin.

Biz buradan Kars’a gitmek üzere ayrılıyoruz. Erzurum – Kars karayolunun 60. kilometresinde Aras nehri üzerindeki Çobandede Köprüsü’ne geliyoruz. İlhanlılar zamanında (1297-1298) üç renkli kesme taştan yapılmış olan günümüzde sadece 128 metre uzunluğunda (ilk yapımında 200 metreymiş), 8,5 metre eninde ve 6 kemer gözlü (ilk yapımında 7 kemer gözlüymüş) olan bu güzel köprüyü de objektiflerimize alarak yolumuza devam ediyoruz.

Erzurum şehir merkezinde şehrin görülmesi gereken yerlerine çok yakın konumda bulunan Rafo Hotel ve Hotel Kervansaray  konaklamak için tercih edilebilir. 

NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.