GÜZELLİKLERİNİ ESİRGEMEYEN ÇORUH VADİSİ VE ERZURUM

Bugün muhteşem Doğu Karadeniz gezimizin son günü, Artvin’den Erzurum’a doğru yola çıkıyoruz, uçağımız akşam saatlerinde, zaten bizim de ziyaret edeceğimiz güzellikler bitmedi.

Dünyanın en hızlı akan nehirlerinden biri olan Çoruh Nehri ve nehre paralel uzanan Kaçkar Dağları'ndaki endemik bitki türleri, kuş ve kelebekler, doğa ve fotoğraf meraklıları için bir cennet.

Nehir, bize sunduğu güzel manzaralar kadar hüzün de verdi. Ana nehir ve kolları üzerinde toplam 16 baraj yapılması planlanmış. Hepsi bittiğinde Çoruh Nehri yine coşkuyla akacak mı? Çoruh Vadisi eski güzelliğinde olur mu bilinmez. Yapılan hidroelektrik barajlar nedeniyle debisi düşen nehirle birlikte Yusufeli, Uzundere, Yedi Göller gibi sular altında kalmış ve kalacak köyleri, gördüğümüz birçok dağ köylerini bir daha göremeyecek olmak üzücü. (Örneğin Zeytinli köyü artık yok, Oruçlu, Narlık köy kahveleri yok.)

 

Erzurum’a giden yol üzerindeki Zeytinlik köyleri yöresinden geçerek İşhan Kilisesi ve Öşk-Vank Manastırı'nı ziyaret edecek sonra da Türkiye’nin en büyük şelalesi Tortum’a gideceğiz.

Artık Karadeniz bölgesini terk ederken yeşilden de uzaklaşıyoruz. Vadi boyunca gördüğümüz inanılmaz değişik kaya türleri gerçekten çok ilginçti. İlk durağımız İşhan Köyü'ne doğru saptığımızda 7 km boyunca keskin virajlar alarak ilerlerken zirvede bir vaha görüntümüze giriyor.

Köye ulaştığımızda kıraç dağın tepesindeki bu inanılmaz, yemyeşil cennet köy meyve ağaçları, çeşmelerle, şipşirin köy evleri ile karşılıyor bizi. Kiliseye doğru meyve bahçelerinin arasından keyifle yürürken biraz da meyve koparmadan duramıyoruz ve kilise işte karşımızda.

İşhan Köyü ve KilisesiYusufeli ilçesi, İşhan Köyü’ndeki manastırın yapımına Gürcü Kralı David zamanında başlanmış, 1027 yılında Bagratlı Kralı Magistros tarafından bitirilen manastırdan günümüze ancak Meryem Ana Şapeli ve 35 metre uzunluğunda, bir kubbe ile örtülmüş, bazilikal plan tipinde bir kilise ulaşmış. 19. yüzyılda Osmanlı-Rus Savaşları sırasında, Osmanlı ordusunun kışlası, sonrasında cami olarak kullanılan kilise 1987 yılında ise tescil edilerek “korunması gereken taşınmaz kültür varlıkları” arasına alınmış. Biz oradayken restorasyon halen devam etmekte olduğu için içine giremesek de dış cephenin ihtişamı bile yeterli oldu. Kilisenin içi 966 yılında duvar resimleri ile bezenmiş olsa da günümüzde sadece kubbe ve güney haç kolundaki resimler kalmış.

“Kanlı Kilise” de denilen kilisenin de bir efsanesi elbette var. Kilisenin onarımını üstlenen ustalar, dünyalar güzeli Selçuklu kale beylerinden birinin kızı Elen ile evlenmek isterler. Evlenmeye pek de niyetli olmayan Elen, evlenmek için “2 km uzaklıktan oklarını kilisenin üzerinden aşırtma” şartını koyar ancak deneyip başaramayanların da öldürüleceğini ilan eder. Bu zor işi başaran olmaz ve kilise bu lakabı alır.

Dönüş yolunda tepeden az önce çıktığımız virajlı yolarlın görüntüsü de hayli ilginç.

Öşk-Vank KatedraliErzurum ili, Tortum ilçesi, Çamlıyamaç Köyü’nde, Çoruh Nehri ve kollarının suladığı vadilerdeki kare planlı, kasnaklı kubbeli kilise, sonradan eklenen batı bölüm hariç, dıştan 44 x 30 metre boyutlarıyla bölgedeki en büyük haç planlı Gürcü kilisesi. Günümüze kilise, üç şapelden sadece biri sağlam olarak ulaşmış, diğer iki şapel ise tavanı da dahil büyük ölçüde yıkılmış. El yazmalarının korunduğu kütüphane ve yemekhane de günümüze ulaşan bölümlerden biri.

Kiliseyi inşa ettiren kral David ve prens Bagrat’ın büst tarzındaki tasvirleri, sütunun gövdelerindeki bitkisel motifler, azizlere ait tasvirler, sütun başlığında ise yakarış sahnesi, tasvirleri seçilebildiği kadarıyla bile oldukça ihtişamlı.

Geometrik ve bitkisel bezemeler, hayali yaratıklar ile güç ve koruyucu sembolü aslan, kartal, boğa gibi hayvanlar, kabartma tekniğinde yapılmış melekler, kartal ve geyikten oluşan bir mücadele sahnesinin işlendiği dış cephe pencere ve kapı çerçeveler, her biri ayrı taban ve gövdeli kolonların görüntüsü çok ihtişamlı.

Gürcüler, onlar için kutsal olan bu Katedrale her yıl gelerek haç yapmaktalar.

İki güzel tarihi yapılardan sonra Tortum Şelalesi'ne doğru yolumuza devam edelim mi?

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.