Dağların Tepesinde Bir Yerleşim Kirtipur

Nepal’in başkenti Kathmandu’nun yaklaşık 5 kilometre güneybatısında yer alan Kirtipur, Kathmandu vadisinin manzarasını izlemek için en ideal noktalardan biri. Deniz seviyesinden yüksekliği 1.500 metrelere ulaştığı ve de Himalayaların eteklerinde yer aldığı için zaman zaman sert rüzgarlara maruz kalan çok eski bir yerleşim. Kente ilk girdiğinizde her sokak arasında bir tadilat olduğu gözünüze çarpacak. Bu tadilatlara maruz kalanlar ise sert rüzgarlardan nasibini almış olan binaların çatıları.

Tepede kurulu bir kasaba olduğundan ele geçirilmesi oldukça zor bir yermiş. İngilizler bu bölgeyi ele geçirebilmek için 3 deneme yapmışlar. İlk ikisinde başarısız olmalarına rağmen, üçüncü denemede Kirtipur ele geçirilmiş.

“Kirti” ve “pur” kelimelerinin birleşmesinden geliyor adı. Nepali dilinde “pur” şehir anlamına geldiğinden Nepal’deki pek çok şehir adı “pur” ile bitiyor. Bu şehirler arasında en popüler olanları ise güzel şehir anlamına gelen Lalitpur ve adanmışlar şehri anlamına gelen Bhaktapur.

Kirtipur'da küçük küçük evler, genellikle farklı renklerde. Balkonlar genelde ahşaptan cumba şeklinde. Daracık sokaklardan ilerliyoruz kasabada.

Muhteşem Şehir: Kirtipur

Adını zamanında bölgeye hükmetmiş olan “Kirti” isimli bir kraliçeden alan Kirtipur’un manası ise muhteşem şehir. Nepal’in içinde saklı kalmış bir gizli bölge izlenimi veren yerleşimde yerel halk halen eski geleneklerine bağlı yaşıyor, yerel kıyafetleri ile dolaşıyor. Nepal toplam nüfusunun %5.5’ini oluşturan Newar kökenliler, aynı zamanda ülkenin en büyük altıncı etnik topluluğu. Kathmandu vadisi de Newar halkının ana vatanı sayılıyor.

Halen Newarilerin Newarilerin merkezi durumunda olan Kirtipur’un nüfusu çevre köyler ile birlikte nüfusu 50.000’e yakın. Aynı zamanda Tribhuvan Üniversitesi Kirtipur’a çok yakın konumda bulunduğundan öğrenci nüfusunun da bir hayli yüksek olduğu bir bölge.

Kirtipur'un Tarihi

Kirtipur’un geçmişi 1099 senesine kadar uzanıyor. İlk olarak 1099 – 1126 arasında Shiva Deva tarafından kurulmuş ve 15. yüzyılda Malla Krallığı döneminde kent genişletilmiş. 1768 senesinde Gorkha Emirliği’nden Prithvi Narayan Shah’ın mevcut küçük devletleri fethederek birleşik bir Nepal devleti kurması sonrasında 1826 senesinde Kirtipur da Nepal’e bağlanmış. Bu kadar geç Nepal’e katılmasının sebebi ise tepede bir yerleşim olduğu için doğal bir kale görevi görüyor olması. Uzun seneler iç karışıklık içinde olan ve monarşi ile yönetilen ülkede Federal Demokratik Cumhuriyet’in kurulmasında önemli rolü olan bir yerleşim Kirtipur.  2001 senesinde Kral Birendra tüm ailesi ile birlikte suikasta kurban gidince kral ilan edilen Gyanendra Shah hükümeti azlederek tüm iktidarı eline geçirmiş. Bu durum halk tarafından hoş karşılanmamış.  Gyanendra Shah’a karşı en büyük halk hareketi ise Kirtipur’da başlamış. Kral geri adım atmak durumunda kalmış ve Demokrasiye giden yol açılmış. Bu nedenle Kirtipur Anti-Monarşi şehri olarak tanımlanıyor.

Newari Kültürünün yansıması: Açıkhava Müzesi

Kirtipur adeta Newari kültürünü, geleneklerini, mimarisini ve el sanatlarını bir arada görebileceğiniz bir Açıkhava müzesi. Buradaki insanların yaşayışına bakarsak, hala eski adetlerini koruyorlar. Dar taşlık sokaklar, toprak tonlarındaki bakımsız binalar ve binaların ayrılmaz parçası olan Newar tarzı kahverengi ahşap oyma pencereler, binaların dışına asılmış posterler ve bakır kapkaçaklar, sokakların açıldığı ufak meydanları dolduran motorsikletler kasabanın çehresini oluşturan en önemli unsurlar.

Sokak aralarında toplanmış sohbet eden kadınların bir çoğu tek tip kıyafet içerisinde. Kırmızı siyah uzun bir etek, dirseklere kadar kollu kırmızı bir bluz ve üzerlerine sarılmış beyaz bir şal. İşte çiftçi bir kadının kıyafeti…

Erkekler genelde kumaş pantolon, beyaz dik yakalı gömlek ve üzerine kumaş bir yelek giyiyorlar. Her birinin başında ise sık örtülü bir başlık var.

Şeytan Bize Uğramasın!

Sokak aralarını gezerken sevimli güleç yüzlü çocukların her biri fotoğraf kadrajına girmek istercesine kameranın önüne atlıyor. Sadece çocuklar değil mutlu olan 7’den 70’e herkeste bir tebessüm, huzur var. Evet huzurlular… Çünkü evlerine şeytan girmiyor, Tanrıları gelip misafir oluyor. Nasıl mı? Sokakta yürürken her evin önünde dışarıya bırakılmış yemekler var. Ama öyle düzensiz değil. Oldukça sistematik. Şeytana bırakılan yemeklerin amacı, şeytanın eve girmesini engellemek. Herkes evde sofraya oturmadan önce yemeğinin az bir kısmını ayırıp, yemeğe başlamadan önce evin giriş kapısının önündeki ağaç yapraklarından bir tabağın içine koyuyor. Bu tabakta evin dış kapısının önüne bırakılıyor. Çünkü inanışlarına göre eğer dışarıda yemek olursa, şeytan geldiğinde bu yemekle oyalanır ve eve girmez. Hatta bu nedenle evlerin kapıları genelde oldukça küçük ve dar.

Yani kapı önündeki yemekler şeytana sunuluyor. Her evin kapısının önünde tabak şeklinde betondan yapılmış yuvarlak şeyleri görmeniz mümkün.

Yürüyüşe devam ederken rehberimiz bizi bir kapının önünde durdurup anlatmaya başlıyor. Yapraktan yapılma tabak içinde sunulan gıda maddeleri şeytan için, şeytan eve girip ev halkının huzurunu bozmasın, burada oyalansın diye konulmuş.

Hemen yanında taşın üstünde kiremit kırmızısı ile boyanmış bir yuvarlak daha var. Bu ise renginden de dolayı evreni, toprak anayı temsil ediyor. Buraya konan yiyeceğin anlamı da toprak anayı ve tanrıyı yemeğe davet etmek. Hatta gelirse eğer yolunu da bulsun diye, tabaktan kapının eşiğine kadar aynı renkten bir şerit de çekmişler.

Şeytana ve tanrıya sundukları yemek içerik olarak da birbirinden farklı. Bazen Tanrıya sundukları yiyecekleri çiçek yaprakları ile de süslüyorlar.

 

Aynı zamanda dört yol ağızları da şeytana ziyafet verilen yerlerden. Çünkü dört yol ağızları meydana açıldığı inin bu meydanlarda şeytanın saklanacak yer arayabileceğini düşünüyorlar ve meydanın tam ortasına yemek dolu bir tabak bırakıyorlar. Tanrılara sunulanlar ise hem yiyecek içeriği olarak biraz farklı hem de tabak içinde değil. Bazen Tanrıya sundukları yiyecekleri çiçek yaprakları ile de süslüyorlar. Tabak yerine direk olarak evin kapısının dışındaki kiremit kırmızısı ile boyanmış yuvarlağın içine bırakıyorlar. Kiremit kırmızısı alan evreni ve toprak anayı temsil ediyor. Buraya koydukları yemek ile  toprak anayı ve Tanrıyı yemeğe davet ediyorlar. Hatta geldiğinde yolu kolay bulabilmesi için yuvarlak alandan evin kapısına kadar çizilmiş kalınca kiremit renkli bir çizgi de var. Bunun anlamı “Sana saygı duyuyorum, şükrediyorum ve evime davet ediyorum” Yan yana iki tabak biri Tanrı’ya, diğeri şeytana. Tabii insan şunu düşünmeden edemiyor… Aynı anda gelirlerse yan yana mı yemek yiyorlar? Ya da şeytan Tanrı için işaretlenmiş yolu göremiyor mu? Bunun yanı sıra Ganesh ve Garuda gibi tanrıları temsil eden dini ikonların önüne de yemek koyuyorlar. Ama burada amaç, ikonları şeytandan korumak değil. “Sana şükrediyorum ki, bana bu yemekleri bana verdin” anlamını taşıyor. Bazı evlerin önünde ise bereketi eve çağırmak için yuvarlak alanlara serpilmiş beyaz çiçek yaprakları var. 

Kirtipur'un Bekçisi: Bhairav

Kirtipur sokaklarında dolaşırken devasa bir havuz çıkıyor karşınıza. Bu havuz eskiden de olduğu gibi hale çamaşır yıkamakta kullanılıyor. Belli zamanlarda halk çamaşırlarını alıyor, buraya gelip yıkıyor. Çevresini saran bakımsız ve eski binalar arasından kısa bir yürüyüş ile ana meydana ulaşmak mümkün.  Nepal’in pek çok yerinde olduğu gibi burada da başınızı nereye çevirseniz bir tapınak; Hindi tapınakları ya da Budist tapınakları. Ama önemli olan halkın uyum içinde yaşıyor olması.

En önemli tapınakları olan Bagh Bhairav da bu meydanda yer alıyor. Bu tapınak kaplan formunda karşımıza çıkan Tanrı Bhairav’a adanmış. Bu tanrı Kirtipur’un bekçisi olarak kabul ediliyor. Ama yerel halk buna büyükbaba tanrı anlamına gelen “Ajudeu diyor.  1500 metrekare alan üzerine kurulu olan tapınak dikdörtgen biçimli ve üç katlı. 1099 – 1126 arasında Shiva Deva tarafından yaptırılmış olan ve deniz seviyesinden 1.405 metre yükseklikte yer alan bu tapınaktan etkileyici bir Kathmandu vadisi manzarası var. 

Diğer bir önemli tapınak ise Uma Maheshwor Tapınağı, diğer adı ile Bhavani Shankar. Deniz seviyesinden 1.414 metre yüksekte. 1655 senesinde Vshwanath Raurta tarafından inşa ettirilmiş olan tapınaktan da Himalaya etekleri ve Kathmandu vadisi gözlemlenebilmekte. 

Kasabanın bir tarafında ise kocaman bir havuz var, içi yosunlu, pis bir suyla dolu. Çamaşırlar burada yıkanıyormuş. Durulamak için daha temiz bir su kullanıyorlarmış.

Rehberimiz yolda giderken anlatmaya devam ediyor. “Tüm dinler, kendine mensup insanları iyi birer insan olmaya yönlendirmeye çalışır, ama hiçbir zaman mükemmel insan olması için diretmez. Hata insana mahsustur, mükemmellik ise şeytana daha yakındır” diyor.

Maskeli Dans Lakhe

Kutlanan dini festivallere Jatra adını veriyorlar. En önemli jatraları Bagh Bhairav. Ana tapınak ile aynı adı taşıyan festivalde kentin bekçisi olan Tanrı Bhairav’ın Kaplan şeklindeki formu sokak sokak gezdiriliyor. İnananlar tapınağın çevresinde 108 tur atarak ibadetlerini yerine getiriyor. Bu festival süresince her yerde dini önem taşıyan müzik ve danslar sergileniyor. Newari halkının ünlü dansı Lakhe. Bu dans sırasında kafalarına kabarık saçları olan ürkütücü maske takıyorlar. Boyunlarına ise turuncu renkli çiçeklerden yapılma uzun bir kolye. Her iki ellerinde ise mendil benzeri bezler. Davul ve zil gibi vurmalı çalgılar eşliğinde dans ediyorlar. Kendi halklarından olanlar hem izliyor, hem kaçıyor, hem gülüyor. Turistler ise en güzel kareleri yakalamak için yarışıyor.

Kirtipur'a ulaşımı kolay, mükemmel yemekleriyle konaklayabileceğiniz Hotel Everest Nepal ve Rokpa Guest House gibi otel seçenekleri mevcut.

GÖKÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

GÖKÇE YILMAZ

 1982 yılında İstanbul’da doğdum. İlk ve orta öğretimini Sinop’ta gördükten sonra, lise eğitimi için İstanbul’a yerleştim.