Yine bir yaz mevsimi yine bir gezi ve yine bir gezi yazısı. Bu sefer memleketim Didim "Yenihisar"dan. Yaz tatilini ancak 30 Ağustos Zafer Bayramı ile Kurban Bayramı’nı birleştirince yetkililer; uzun soluklu bir tatil programı yapma şansımız oldu.
Bayramı memleketim Aydın'da geçirecektik. Daha önceden haberleştiğim 40 yıllık arkadaşımla ile Didim’de buluşacaktık. Madem Didim programa alınmıştı memleketim olmasına rağmen gezip görmekte çok geç kaldığım antik şehir Didyma'yı da görmeliydim. İnternetten hemen Didyma ile ilgili bilgiler topladım; açılış saati, kapanış saati, neler görülebilir not aldım.
Aydın ile Didim (Yenihisar) arası 98 km. Bu mesafe arabayla yaklaşık olarak 1 saat 35 dakika sürmekte. Aydın'dan çıkış için doğruca Sazlıköy ve Söke üzerinden Didim tabelası takip edilmelidir.
Aydın olsun ilçesi Söke olsun ova üzerine kurulu birer yerleşim alanı. Bu nedenle de halkın geçim kaynağı büyük ölçüde tarımdır. Yolların genişliğiovanın büyüklüğü; karşıda Aydın dağlarıyla kapatılmış yemyeşil bir ovayı seyrede seyrede gidebilirsiniz. Bitki örtüsü ve iklimi her tür sebze ve meyvenin yetişmesine olanak sağlayan bu ovalarda tabiat adeta fışkırır. Mısır tarlaları, sebze tarlaları, meyve ağaçlarının süslediği büyük tarlalar, domates, biber, patlıcan, fasulye, bamya, susam, karpuz kavun bostanları, incir ağaçları, üzüm bahçeleri ve pamuk tarlaları… Yeşilin her rengini sunar size. Pamuk tarlaları henüz pamuklar büyük mısır patlağı durumuna geçmediğinden yeşil kozalaklar halindeydi daha. Zaman geçip de pamuklar bembeyaz fırladığında kozalaklardan, pamuk tarlalarının seyrine doyum olmaz. Bu görsel şölen karşıdan çok hoştur, ama toplaması da bir o kadar zordur çünkü pamuk olgunlaşınca bitki de çalı haline gelir ki toplarken kollarınızda çizikler oluşur. Pamuk tarlaları eskiden tüm Söke Ovası’nı hemen hemen kaplardı şimdilerde o kadar çok yok artık.
Bu güzellikler içinde tabela Didyma'yı gösterdiğinde sağa dönüş yaptık ve bembeyaz kireç boyalarla boyanmış tek katlı dar sokaklı Akköy'den geçerek Didim'e vardık.
Antik şehir denizden uzak yerleşim yerinin dışında bir alanda idi. Arabamızı park yerine park ettikten sonra yürüyerek harabelere vardık zaten Apollon Tapınağı tüm görkemiyle uzak mesafeden de görünüyordu. Çarpık yapılaşmayı burada da gördük.
Öyle ki harabelerin etrafı gecekondu misali evlerle çevrili durumda; kimi evler resmen duvarına bitişik, pencereleri harabeye bakıyor. Tüm bunları üzüntüyle seyrettim ne kadar duyarsızız ne kadar sorumsuz ilgisiziz. Milattan önce kurulmuş bu şehirlere karşı tarih bilinci yerleşmemiş yönetimler, sırf seçimlerde oy uğruna verilmiş iskânlar. Üzücü hem de çok üzücü. Yabancı ülkede olsa küçücük bir obje bile tarihî değeri var denip etiketlenip, müzede sunuluyorken; bizim topraklarımızda yüzyıllar geçse de gün yüzünde kalmış devasa eserlerin, o dönemdeki sanatsal işçiliklerine karşın o görkemli taşların heykellerin dibine çarpık çurpuk kondurulan evler konduruluyor. Çok acı.
Biletlerimizi aldık girdik avluya, müzenin çıkış saatinin 19 olması sevindirici. Geçen yıl Yunanistan’ın Samos Adası’nda Pisagor'da muhteşem Hera Tapınağı’nı gezmek istemiştim, taksi tutup gittik vardığımızda saat 16 olmasına rağmen kapanmıştı çok üzülmüştüm taksi şoförü de özür dileye dileye bir hâl olmuştu. Büyük incelik…
Avluda, hemen girişin sol tarafında devasa taşlara yontulmuş Medusa heykelleri yer almakta; çok görkemli bir görüntü arz etmekte. Sağda ise çok güzel bir aslan heykeli karşılıyor geleni. Tapınağın merkezi, devasa taşlarla döşenmiş sütunlar halinde dikilmiş, merdivenlerden yerleşim alnına doğru çıktığınızda büyük bir avluya açılan dehliz misali avlunun iki tarafına girilmek üzere yapılmış kapılardan ve biraz uzunca bir koridordan geçip avluya çıkılmakta. Avlu yine taşlarla dolu, avlunun sağ doğu tarafındaki merdivenden tepeye doğru çıkılmakta karşı tarafı ve sağı solu yüksek taşlardan yapılmış duvarla çevrili merdivenlere çıktığınızda, sanki aşağıdaki töreni izleyecekmiş gibi bir durum var.
Apollon Tapınağı avlunun dışında başka bir avluya hâkim. Avluyu terk edip Apollon Tapınağı’na yöneldim, devasa iki büyük sütun devasa taşlar üzerine kondurulmuş gökyüzüne hâkim bir şekilde karşılıyor sizi; görkemi baş döndürücü. Giriş saatimiz, öğle sırası olduğundan güneş tam tepede, tapınakla değişik yönlerden değişik açılar oluşturmakta. Güneşle tapınağın dansı harika; oldukça değişik pozlar çektim. Yine devasa taşlardan oluşan platformda yürüyerek taşların görkemine hayran kalarak yapılan kazılardaki bilgileri okuyarak gezimi bitirdim. Bu arada bu eserleri gün yüzüne çıkaran arkeologlara da teşekkür etmeden geçemedim, ne kadar büyük bir iş başardıklarını herkes anlamalı. Milattan önce yapılan bu eserler ile çevresindeki derme çatma binaları mukayese edemeden geçemedim.
Didyma; Miletus'a bağlı bir kehanet merkezi, kehanetin tanrısı Apollon'a adanan bir tapınak olarak bilinmekte. "Apollon Güneş Tanrısı, Işık Tanrısı aynı zamanda Artemis ile kardeş. Artemis Ay Tanrıçası Apollon'un ikiz kardeşi, Zeus ve Leto'nun kızı. Apollon'un doğumu sırasında annesine yardım ettiği söylenir." Kehanet merkezi avluda; kâhinler ve kâhineler her ayin öncesi kutsal sularla yıkanır. Herhangi bir konuda bilgi almak isteyenler konuya göre tapınak görevlilerine ücret ödemek zorundalarmış. Kutsal yol üzerinde kurulmuş, ağaçlıklarla donanmış kilometrelerce uzantısı olan yoldan tapınağa ulaşmak günlerce sürer. Dilek sahipleri tapınaklarda sunaklara alınır, özel bölmeye ancak rahip ve rahibeler girermiş. Rivayete göre, ölümlü sıfatını taşıyanların tapınağın ölümsüzlüğüne gölge düşüreceği gerekçesiyle avlu kullanılırmış. Tapınakta kurban da kesilirmiş ancak bu konuda Apollon'un hükmü varmış. Kutsal su ile yıkanan hayvan, yıkanma sürecinde hareketsizliğini koruyorsa, istekler yerine gelmediğinden hayvan serbest bırakılır aksi takdirde kurtulmak için mücadele verirse kurban edilirmiş. Kurbanla birlikte, kağıda yazılmış dilekler rahipler tarafından Pythia'ya gönderilir. Pythia, Apollon'u temsil etmekte, her ayin öncesi özel olarak bedenini temizler, kutsal şarkılar ve özel kokuların eşliğinde şekillenen ayin sonrasında görülen kehanetler dilek sahibine iletilirmiş.
Batı Anadolu kıyılarının en etkileyici bu bağımsız yapısının tek başına olduğu sanılıyormuş, ama son kazılarda Didyma'nın sadece bir kâhinin ikametgâhı değil, aynı zamanda yoğun bir yerleşim yeri olduğu da anlaşılmış. Devasa boyutlarıyla büyük bir etkileyiciliğe sahip olan tapınak çeşitli dönemlerde aşamalı olarak inşa edilmiş ve hiçbir zaman tamamlanamamış. Arkaik tapınağın yapımına MÖ 6. yüzyılın ortalarında başlandığı düşünülmekte. Helenistik tapınağın yapımına ise Büyük İskender'in Perslere karşı elde ettiği zaferden sonra girişilmiş. Ancak, kalıntılardan bu Helenistik tapınağın yapımının tamamlanmadığı anlaşılıyor.
Efsaneye göre, Tanrı Apollon bir gün Didyma yöresinde çobanlık yapan Brankhos'a rastlar. Onun saf ruhundan ve nazik yaklaşımından çok hoşlanan Apollon, ona biliciliğin (yani kehanetin) sırlarını öğretir. Öğrendiği tanrısal sırları insanlara aktarma amacındaki çoban Brankhos, bugünkü Apollon Tapınağı'nın bulunduğu yerdeki defne ormanı ve su kaynağının hemen yakınına Tanrısı Apollon adına ilk tapınağı kurar.
Bilicilik, yani kehanet merkezi olarak yapılan Apollon Tapınağı, 85,15 x 38,39 metre ölçülerinde bir dipterostur— yani çevresinde çift sıra sütun bulunan bir mabettir. Yanlarda 21 çift sıra sütun, ön yüzünde 8 ve arka tarafında 9 sütun sırası olacak şekilde tasarlanmıştır. Halkın ibadet amacıyla kullanacağı “naos” adı verilen iç avluyu çevreleyen 104 sütun ve “naos”ta bulunan 8 sütunla birlikte toplam 112 sütunu vardır. Kutsal avlu 17,5 metre yüksekliğinde bir duvarla çevrili olduğundan, dışarıdan bakıldığında üstü kapalıymış izlenimini vermekte.
Çevresinde geniş bir defne ağacı korusu bulunan tapınak, yedi basamaklı 3,5 metre yüksekliğinde bir kaide üzerine inşa edilmiş ve orta tarafta 14 basamaklı giriş merdivenleri bulunmakta. İnşaat MÖ III. ve II. yüzyıllarda da devam etmiş, hatta bir kısmı Roma döneminde yapılmış. Tapınak ilk orijinal planlarına göre devam etmiş yüksek maliyeti ve havalide sürekli devam eden savaşlar; tapınağın inşasının tamamlanmasına izin vermemiş.
Yolunuz Didim'e düşerse Apollon Tapınağı’nı gezmeden dönmeyin geçmiş zamanların en görkemli tapınağı...
Giriş çıkış saatleri:
15 Nisan - 2 Ekim
Yaz açılış saati: 08.30
Yaz kapanış saati: 19.00
3 Ekim - 14 Nisan
Kış açılış saati: 08.30Kış kapanış saati: 17.00
Tatil günü: Yok
Giriş Ücreti: 10 TL