Bodrum’dan çıktık yola. İki gün sürecek gezimizde Didyma, Miletos, PirieneAntik Kentleri'nden sonra sakinlik, sessizlik ve huzurun zirve yaptığı müthiş bir köy olan Doğanbey’i gezeceğiz. Akşam Bafa, Kapıkırı’nda güneşi batırıp, sabah Heraklia’da bir aşk hikâyesine tanıklık edeceğiz. Bodrum’a dönüş yolumuzda ise Milas’ın gizli güzelliklerini keşfederek Kale’ye çıkacağız.
Milas-İzmir yolu yerine İasos’dan saparak yemyeşil ormanların arasındaki dağ yolundan, sonra deniz kıyısından keyifli bir yolculuk yapıyoruz.
İlk durağımız bir zamanlar deniz kenarında bir kentken Büyük Menderes nehrinin taşıdığı alüvyonlarla ovanın ortasında kalan, birçok uygarlığa tanıklık etmiş Didyma.
Ünlü kumsallarının yanı sıra tarihiyle ve ünlüleriyle de ünlü. (7 bilgeden biri Tales, dünyanın ilk haritasını yapan Anaksimandros, filozof ve tarihçi Hekaitos, şehir plancısı ve mimar Hippodamos gibi)
DİDYMA ANTİK KENTİ
Zamanının en önemli bilicilik ve kehanet merkezi olmuş bu kent. İlk yerleşim izleri MÖ 8000 - Neolitik Devre uzanan ve “Karia” bölgesinin sınırları içinde yer alan dünyaca ünlü bir antik kent. Buraya doğru ilerlerken tapınağın muhteşem sütunları görüntümüze giriyor. Yıllar önce geldiğim tapınağın sütunların yüksekliklerinin, tonlarca ağırlıktaki yekpare mermer blokların ne kadar görkemli olduğunu unutmuşum.
Kent kapısından girdiğimizde tapınağın ve her parçasının devasa boyutlarının yarattığı şaşkınlık, sütun tabanları, başlıkları ve üzerindeki süslemelerin güzellikleriyle hayranlığa dönüşüyor.
Ören yerine girer girmez bizi önce Didim’in en önemli sembollerinden MEDUSA karşılıyor.
Antik dönemde büyük ve özel yapıları kötülüklerden korumak için, Yunan mitolojisinde yeraltı dünyasının üç dişi canavarlarından Medusa kabartmaları ve resimleri çokça kullanılmış. Bu üç kız kardeşten yılan saçlı, ölümlü ve kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahip Medusa bir zamanlar dünyalar güzeliymiş. Peki, neden hep çirkin gösterilmiş derseniz romantik bir efsanesi var tabii. “Deniz Tanrısı Poseidon güzeller güzeli Medusa’ya âşık olur ve onu kuş kılığında Athena’nın tapınağına kaçırır. Buna çok sinirlenen ve kızın güzelliğini kıskanan Tanrıça; Madusa’nın saçlarının her bir telini yılana çevirerek çirkinleştirir, baktığı kişileri taşa çeviren gözler verir.” İşte bu nedenle Medusa tasvirlerde hep çirkin gösterilmiş.
APOLLON TAPINAĞI
Zeus ve Leto'nun oğlu, Artemis'in ikiz kardeşi, mitolojide müziğin, sanatların, güneşin, ateşin ve şiirin Kehanet TanrısıApollon'a adanan antik Yunan tapınağı. Batı Anadolu kıyılarının en etkileyici anıtı yaklaşık 2600 yıl önce inşa edilmiş ancak 100 yıllık inşa dönemine rağmen tamamlanamamış. 120 metre uzunluğu, 25 metre yüksekliği ile Efes Artemis Tapınağı ve Sisam Adası'ndaki Heraion Tapınağı'ndan sonra geç Antik dönemin üçüncü büyük tapınağı. Gördüğümüz kolon sayıları, duvar yükseklikleri, sütun, kaide ve başlıkları bunun kanıtı.
Her konuda bir Tanrı olduğuna inanan, yaşamlarını bu Tanrılara göre yönlendiren insanlar Didim’e bu inanç ve kültürü miras bırakmış. “Efsaneye göre, Tanrı Apollon, saf ve nazik ruhlu çoban Brankhos'a rastlar, ona kehanetin sırlarını öğretir. Çoban da öğrendiği tanrısal sırları insanlara aktarmak için defne ormanı ve su kaynağının yakınına Apollon tapınağını kurar.”
Tüm dünya, uygarlıkların Yunan kaynaklı olduğunu söyleye dursun. Önemli göç ve ticaret yolları üzerindeki Anadolu toprakları çok sayıda uygarlıkları bağrında yaşatmış, kültürüyle yoğurmuş ve yeni uygarlıklar yaratmış, Anadolu medeniyetleri zengin ve ileri seviyedeki kültürlerin merkezleri olmuş.
Tarihi "Kutsal Yol"u izleyerek Antik Milet’in kutsal kapısına doğru yolumuza devam ediyoruz.
Kutsal Yol da nedir derseniz, Miletosluların karadan ulaşılamayan bu tapınağa, deniz yoluyla Panormos Limanı’nın bulunduğu koydan tapınağa uzanan, 5-6 kilometrelik bölümü Apollo rahip ve rahibelerine ait heykellerle, aslan ve sfenks figürleriyle süslenmiş ihtişamlı bir güzergâh.
Didyma'dan “Kutsal Yol”u izleyerek, Apollo rahip ve rahibelerine ait heykelleriyle, aslan ve Mısır piramitlerinin yakınındaki sfenks benzeri figürleriyle süslenmiş ihtişamlı Antik Milet’e geliyoruz.
FİLOZOFLARIN ŞEHRİ MİLETOS
Ören yerini anlatmaya başlamadan, ilginizi çekerse, efsanesini anlatmak istiyorum. Ben her gittiğim yerde o yerle ilgili efsaneleri keyifle dinleyerek paylaşıyorum biliyorsunuz.
"Bir gün baş tanrı Zeus ile fakir bir Miletli, Milet agorasında bir konu üzerinde tartışırlar. İkisi de bir türlü geri adım atmayınca, tartışma uzayıp gider. Sonunda canı sıkılan Zeus, tanrı olmanın ayrıcalığını kullanarak tartışmayı sonlandırır. ‘Beni daha fazla kızdırırsan bir şimşek çakar, seni yakarım!’ Miletli köylü, korkmak bir yana, gayet sakin ‘Koca Zeus, bu öfkenle haksız olduğunu nasıl da kanıtladın..’ der.” Tanrı, Miletli köylüyü nasıl cezalandırdı bilmiyoruz. Kesin olan 2.600 yıl önce akılcı düşüncenin ve felsefenin temellerinin bu şehirde atıldığı.
Hikâyenin mitolojik yanı ise, Apollon ile Girit Kralı Minos'un kızı Akakallis'in üç çocuğundan biri olan Miletos’a, Minos'un kötülük yapmaması için onu dağa bırakır ve çocuğa kurtlar bakar. Sonraları çobanların bulup büyüttüğü Miletos, Anadolu'ya gelerek Menderes Nehri’nin kızı Kyane ile evlenerek Miletos şehrini kurar ve kent MÖ 7. ve 6. yy. da en parlak dönemini yaşar. MÖ 6. yy.’da Miletlilerin deniz ticaretini ele geçirmelerinden sonra Akdeniz ve Karadeniz'de kurdukları koloniler sayesinde etkinliklerini çoğaltmış ve zenginleşmişler. Giderek Milet, İyon dünyasının başkenti haline gelmiş. Kutsal kapının girişindeki Milet Müzesi’ni geziyoruz önce.
Yaklaşık 600 m2’lik alanda, Minos Dönemi, Zeytintepe Arkaik Afrodite Kutsal Alanı, Gacartepe Mezar buluntuları, Apollon Tapınağıadak eşyaları sergilenmekte.
Bahçe teşhirinde ise Milet şehir sembolü olan aslan heykelleri, yazıtlar, mezar stelleri, lahitler, mimari elemanlar ve sütun başlıkları sergilenmekte.
Priene bölümünde çeşitli dönemlere ait sikkeler, süs eşyaları, cam koku şişeleri bronz eşyalar, pişmiş toprak eşyalar ve figürünler, İlyas Bey Camii buluntuları sergilenen eserlerin yanı sıra Arkaik Dönem’e ait mezar stelleri ve bitmemiş heykel grubu, özellikle aslanın boğaya saldırıp diz çöktürdüğü heykel görülecekler arasında.
Milet Antik Kenti, Afrodisyas gibi çok büyük bir alana yayılmış, eserlerin hepsini görmek isterseniz bu kente biraz zaman ayırmalısınız. Arabayı park ettiğimiz alanın hemen karşısında yükselen, 19 bin kişi kapasiteli muazzam tiyatro Yunan-Roma tipinin en güzel örneklerinden.
Büyük mezar yapıları, Bizans Kalesi ve kapısı, Helenistik ve Roma Heronları, Aziz Mihail ve Dionysos Tapınağı, 14. yüzyıla ait Kırk Merdivenli Cami ve Türk Hamamı, Liman Anıtı ve Liman Galerisi (Stoa), Kuzey Market, Liman Kapısı, açık hava tapınağı Delphinion, Kiosk ve Han, Anıtsal Kent Çeşmesi (nymphaion), Büyük Kilise, Senato Binası (Bouleuterion), İlyas Bey Camii ve Hamamı, Roma dönemindeki en büyük hamam Faustina Hamamı gibi oldukça fazla kalıntı var.
Antik Dönem'in en önemli kentlerinden Milet, ticaret, sanat ve bilimde çağının öncüsü olduğu gibi İonia felsefesinin de merkezi olmuş. Antik Dönem’in yedi bilgesinden ikisi, Bias ve felsefenin babası, doğa bilimcisi, astronom ve matematikçi Thales, İonia bölgesinde yaşamış.
Klasik Dönem’de Latmos Körfezi'nin ağzında bir sahil kenti olan Milet, zamanla denizden 10 kilometre içeride kalmış. Bir zamanlar kentin karşısında bulunan Lade Adası, bugün ovanın ortasında bir tepeye; Latmos Körfezi ise, Bafa Gölü'ne dönüşmüş.
Burada ilk yerleşimin MÖ 1600'lerde, Giritler tarafından, doğuya giden ticaret yolu üzerinde bir ara-liman olarak kurulduğu, İonların gelişinden sonra kent büyük bir denizcilik ve ticaret merkezi haline gelerek; Karadeniz, Marmara ve Çanakkale Boğazı kıyılarında 90'a yakın koloni kurduğu söylenmekte. Milet'in ticari ve kültürel yönden yaşadığı altın çağ, MÖ 494 yılındaki Lade Savaşı'nın ardından kentin Perslerin eline geçmesi ile son bulur.
Bir sonraki yazımızda Priene yolunda müthiş bir köye uğrayacağız, kaçırmayın derim!