San Salvador, El Salvador Cumhuriyeti’nin başkenti. Aynı zamanda en kalabalık ve kozmopolit şehri. Kentte yaklaşık 1,5 milyon kişi yaşıyor. Yani yaklaşık ülke nüfusunun % 21-22’si bu kentte.
El Boqueron’dan yavaş yavaş kente yaklaşırken gün batımında fotoğraflıyoruz kenti.
Daha sonra gün batımı ile birlikte dinlenmek için doğruca otele gidiyoruz. Otelimiz oldukça renkli olsa da bu seyahatimizde en memnun kalmadıklarımız arasına koyabilirim.
Otele yerleştiğimiz gibi dışarıdan bir şeyler alalım diye çıkalım diyoruz ama kapıdaki güvenlik hemen uyarıyor babam ve beni. Bu saatte şu yöne gitmeyin, o tarafa gidin ama dikkatli olun diye.
Saat daha 20:00 – 21:00 civarı. Şimdi bu uyarıdan sonra korkmuyorsa da insan ürkmeye başlıyor. Neyse babam ve ben uyarıları dikkate alarak en yakın alışveriş merkezine kadar gittik atıştırmalık bir şeyler aldık ve döndük.
Ertesi sabah erkenden San Salvador’u keşfetmeye başlıyoruz. Geziye başlamak için en güzel nokta şehir katedralinin de bulunduğu ana meydan. Ancak bu meydana varmadan önce gördüğümüz barış anıtı da oldukça güzeldi.
İlk olarak hemen aracımızı ana meydanın bir tarafında bulunan katedralin otoparkına park ettik. Hem rehberimiz Suzy hem de şoförümüz Hugo bize olabildiğince göz kulak oluyorlar. Suzy her fırsatta bizi çantalarımıza dikkat etmemiz konusunda uyarıyor.
Maalesef ana meydan çok kalabalık olduğundan ana katedralin dışarıdan düzgün bir fotoğrafını çekemedim. Ama bembeyaz boyalı haç şeklinde plana oturmuş oldukça sade ve şık bir katedral. İçi ise çok zarif süslenmiş ve çok bakımlı.
Bu katedralin altında zamanında Vatikan tarafından görevlendirilmiş Peder Oscar Arnulfo Romero Galdamez’in mezarı var. Ama bu peder’in sıradan bir hikayesi yok. Peder burada görevine başladıktan sonra El Salvador’daki iç karışıklığı ve halkın durumunu görür. Halkın çok zor koşullarda yaşamını sürdürmeye çalıştığını dile getirdiği noktada ise yönetim tarafından halkı ayaklanmaya teşvik etmek ile suçlanır. Ardından da suikaste uğrar. İşte buradaki mezar da bu pedere ait.
Katedralden sonra protesto meydanı olarak da anılan ana meydana çıkıyoruz. Meydan adının hakkını veriyor çünkü yine bir protesto var.
Muhalif partiler burada stant açmışlar kimi t-shirt dağıtıyor. Kimi konuşma yapıyor kimi de ekip getirmiş müzik ile protesto ediyor.
El salvador’da çevrenize baktığınızda afişlerde göreceğiniz en sık kullanılan kelimeler “VOTA” ve “NO VOTA” yani Oy ver ve Oy verme.
Bu meydan zamanında çok kanlı bir protestoya da sahne olmuş. Şöyle ki, uzun dönem süren iç savaş sırasında bir grup yönetimi protesto etmiş. Bu gruba ise yönetim güçlkeriş saldırmıuş ve 22 kişi katledilmiş. Daha da vahimi ise şöyle; bu 22 kişinin cenaze töreni için meydana toplanan cenaze yakınları da etrafa yerleştirilen keskin nişancılar tarafından öldürülmüş. Bu sefer de 48 kişi katledilmiş. O nedenle bu meydan yıllardır protestolara ev sahipliği yapıyor ve protesto meydanı olarak anılıyor.
El Salvador'da İç savaş çıkmasının sebebi aslında yerel halk olan Pupiller’in İspanyollar’ın baskısından sıkılması. Çünkü İspanyollar bu topraklara geldikten sonra pupillerin ellerinden tarlalarını alıp pupilleri kahve ve kakao tarlalarında yok pahasına zorla çalıştırmaya başlamışlar. Hükümet de ders olsun diye ayaklanmayı da bastırmak için 1-2 gün içinde 10 binlerce Pupil öldürmüş. En sonunda pupiller çareyi çevre ülkelere kaçmakta bulmuşlar. Ama özellikle Honduras o kadar fazla göç almış ki, en sonunda Pupilleri geri ülkelerine göndermek için 1966’da 100 saat süren savaş yaşanmış. Sonunda AB’nin araya girmesi ile pupiller El Salvador’a geri gönderilmiş. Bu da beraberinde işsizlik , hırsızlık ve kargaşayı getirmiş. Özellikle 1970-80 arası ortaya çıkan çeteler ile yönetim arasında iç savaş başlamış. 1981-93 arası ise bu savaşın en yoğun yaşandığı dönem. Yaklaşık 70 bin kişi öldürülmüş. Bu savaşı rehberimiz “kardeşin kardeşe düşman edildiği dönemlerdi, çok zordu” diye tanımlıyor.
Bu savaş ardından kalanların sergilendiği askeri müze ise kentin biraz kışında yer alıyor.
Buradaki araçları gördüğünde Suzy’nin gözleri doluyor ve açıklama gereği duyuyor. “Buraya her gelişimde böyle hissediyorum. Bu araçlar ile kente iner çoluk çocuk erkekleri toplayıp zorla çatışmaya götürürlerdi. O zaman ailesinden kopup bir daha geri dönbememiş o kadar çok insan var ki.”
Savaş gerçekten çok acı bir şey.
Papa’nın suikasta kurban giden Rahip Rumoro ile görüşmeye geldiği zaman bindiği araç da burada sergileniyor.
Askeri müzenin hemen girişinde ise aynı Guatemala’daki Mapa de Relief gibi üç boyutlu bir El Salvador haritası var. Tabii Guatemala’daki kadar büyük ve etkileyici değil, ancak yine de görülmeye değer.
Kentin en güzel izlendiği yerlerden bir diğeri ise Şeytan Kapısı da denilen Devil’s Gate. Buraya biz La Libertad’a giderken yol üzerinde uğradık. Çok rüzgar alan dik bir tepe burası. Ama manzara güzel.
Burası da gerek aşıklar gerekse turistler tarafından çokça ziyaret edilen bir yer olduğu için etrafta hediyelik eşya satan tezgahlar ve bizdeki gözlemecilere benzer ama yol üstünde mısır ekmeği satan Pulseria’lar var. Burada yediğimiz oldukça lezzetliydi.
El Salvador’da artık karadan ayrılıp Pasifik’e inme zamanı geldi. Bir sonraki yazıda okyanus kıyısından olsun.
Görüşmek üzere.