Fransız Rivierası'nın Gözbebeği

Orta Çağ'ın Balıkçı Köyü Cannes

Cannes Ortaçağ’da küçük bir balıkçı köyüymüş. 1035 senesinde ise Antib prensleri tepedeki şatoyu buraya inşa ediyorlar. Ortaçağ döneminde Cannes'ın tam karşısındaki Lerins Adaları'nda rahipler yaşıyormuş ancak adaların güvensiz olduğunu düşündüklerinden bir dönem sonra rahipler de ana kara Cannes’e gelerek Suquet bölgesine yerleşmişler. 1530’larda Cannes özerk bir bölge olmaya başlamış ancak bu döneme kadar rahipler bölgedeki en önemli güç konumundaymış.

Cannes özerk bir bölge olduğunda geçimini deniz ticareti ile sağlıyormuş. Ancak sahil bölgesindeki evler zamanla denizden zarar görmeye başlayınca, 1838 senesinde burada bir dalgakıran inşa etmeye başlıyorlar. Dalgakıran ile şehri korumaya aldıktan sonra ise şehir içinde yapılanma başlıyor. O günden sonra yeni yapılanmaya vesile olan kişi ise İngiliz Lord Brougham. Lord 1835'te tesadüfen Cannes’e geliyor ve burayı çok beğenerek buradan bir arsa alıyor ve bir malikane inşa ediyor. Diğer İngiliz aristokratlarına da Cannes’ten ve güzelliklerinden bahsedince, İngiliz soylular kışlarını geçirmek için buralarda malikane inşa etmeye başlıyorlar.

Bunun yanında güneşi seven ve kendisine iyi geldiğini düşünen Rus İmparatoriçesi Alexandrovna (Çar II. Alexandre'ın eşi) de buradaki Villa des Dunes adlı malikâneye yerleşiyor ve burada aristokrat kesime birçok parti veriyor. Bu şekilde Cannes’in unvanı tüm dünyaya yayılmaya başlıyor. Bu kente ilk yerleşim soylular tarafından olduğundan, şehirde 19. yy’da inşa edilmiş pek çok güzel bina var.

20.yy’da ise birbirinden güzel pek çok saray oteli (Miramar, Martinez) açılmış. 2. Dünya savaşına kadar Alman, İngiliz ve Rusların gözdesi olan şehir, savaş sonrası Amerikalıların ilgisini çekmeye başlamış Çünkü bu dönemler kent sahip olduğu mimari ile, lüks mağazalar ile şıklığı ve zarafeti temsil ediyormuş. Şu an ise dünyanın her yerinden turist çekiyor. Özellikle Rus ve Arap zengin turistlerin vazgeçilmezlerinden.

Cannes'da Nerede Konaklanır

Cannes’da otel seçimleri oldukça önemli. Mayıs ayında düzenlenen film festivalinden dolayı, seyahat planınızı eğer bu aya ayarlamışsanız boş oda bulamayabiliyorsunuz. Bu yüzden rezervasyon konusunda dikkatli olunmalı. Cannes bir Akdeniz şehri olduğu için genellikle 5 yıldızlı lüks otellerin bulunduğu bir şehir. Bu yüzden bütçe ayarlaması da önemli.

Cannes’e gelme amacınıza göre bir konaklama tipi seçebilirsiniz. Bu Akdeniz şehrine bir tatil seyahati yapacaksanız Hôtel Barrière Le Majestic ilk tercihlerinizden olabilir. Otel sahile kurulu olduğu için plaja yaklaşık 1 dakika yürüme mesafesinde. Kumsal tatili isteyenler için oldukça ideal. Bunun yanında kaliteli zincir otellerden InterContinental Carlton Cannes’da önerilebilecek tatil otellerinden. Otel 100 yıllık bir binada yer alıyor ve kendine ait özel bir plajı ve iskelesi bulunuyor. Ayrıca bu iki otelin çevresinde birçok restoran ve mağaza seçenekleri de mevcut.

Eğer bütçeniz kısıtlıysa şehir merkezinde yer alan Hotel Amiraute fiyatları ve konumuyla sizin için oldukça ideal bir tercih olabilir. Otel lüks mağazaların yer aldığı sahil üzerinde ki La Croisette Caddesi’ne 150 metre kadar bir mesafede bulunuyor. Bu özellikleriyle sahil yürüyüşü ve alışveriş isteyenlerin tercih edebileceği otellerden biri. Bu otellerin yanında L' Esterel ve Cocoon'in Cannes otelleride ekonomik alternatifler arasında yer alıyor.

Grand Hyatt Cannes Hotel Martinez 5 yıldızlı zincir otellerden bir tanesi. Kumsal ve alışveriş caddesi olarak bilinen La Croisette üzerinde bulunan otel hem plaj hem de alışveriş mağazalarının içinde yer alıyor. Otelin kendine ait büyük bir plajı da bulunuyor. Otelin çevresinde birçok restoran ve mağaza seçenekleri de mevcut. Cannes’da ekonomik olan otelleri arıyorsanız Hotel Carolina’yı düşünebilirsiniz. Daha fazla otel için buradan booking.com’a göz atmanız yararlı

Bir Turizm ve Festival Cenneti

Akdeniz iklimine sahip olan Cannes’in ekonomisi turizm, fuar ve kongre turizmi ve pek tabii festivallere dayalı.

1939 senesinden bu yana her Mayıs ayında düzenlenen Cannes Film Festivali nedeni ile şehir ünlendikçe ünlenmiş. Özellikle yılın bu döneminde ünlülerin ve turistlerin akınına uğruyor. Cannes Film Festivali, olimpiyat oyunlarından sonra en fazla bilinirliğe sahip ikinci organizasyonmuş.

Sahillerinde ise yönetmenler tarafından keşfedilmeyi bekleyen birçok güzel genç kız güneşleniyor. Cannes’da sahil ve deniz çok temiz. Özellikle denizin temizliğini korumak için tüm evlerde WC’nin arkasında arıtma makinası varmış. Doğaya saygı bu şekilde oluyor işte. Bu sayede de her yer pırıl pırıl kalıyor.

Cannes’in muhteşem bir sahil şeridi var. Bu sahil boyunca sıralanmış 5 yıldızlı oteller, film festivaline ev sahipliği yapan marinadaki büyük bina “Palais des festivals et des congres”, binanın önünde aktör ve artistlerin yerdeki el izleri, lüks restoranlar… Bu meydanda yaklaşık 300 kadar ünlünün el izi mevcut. Festivalin yapıldığı bina bir iki sene önce 57 milyon avro’ya mal olarak ünlü mimar Jean-Michel Wilmotte tarafından yenilendi. Bunların bulunduğu en popüler caddenin adı iseLa Croisette.olacaktır.

Cannes’ta dikkatimi çeken bir diğer şey ise etrafta çok fazla lüks otomobilin bulunması idi. Özellikle de Bentleyler her yerdeydi. Hal böyle olunca da ister istemez Cannes’ın 5 km kadar dışında bulunan Klasik otomobiller müzesine gitmek şart oluyor. Bu müze özellikle arabaya düşkün olanların görmesi gereken bir müze.

Cannes’teki sahil bölgesinin yanında en etkileyici yerlerinden biri de bence eski Cannes bölgesindeki Le Suquetve buraya çıkan Saint-Antoine sokağı. Bu sokak üzerinde yer alan ufak ama şık cafe ve restoranlar, el sanatları dükkanları ayrı bir hava katıyor, ya da Cannes’in gerçek ruhunu yansıtıyor.

Castre Meydanı da en popüler meydanlarından bir tanesi. Aslına bakarsanız Cannes’in dini merkezi gibi. Çünkü Notre Dame de l'Esperance Kilisesi burada yer alıyor. Bir de şu an müze olarak kullanılan ama eski dönemde bir şapel olan yapı da yine bu meydanda bulunmaktadır. Bu meydanda yer alan şato da eski dönemin izlerini çok güzel bir şekilde bugünlere taşımış. Gerçi şato dense de kaleyi andırıyor.

Tepeden Cannes’in görüntüsü muhteşem. Tepeden aşağıya doğru inerken Mont-Chevalier sokağından inerek ve Forville pazarına ulaşabilirsiniz. Forville pazartesi günleri kurulan kapalı bir antika pazarı. Bu antika pazarında eski paralardan eski avizeler, takılardan yemek takımlarına kadar pek çok orijinal parça bulmanız mümkün. Ama diğer günlerde ise saat 13:00’a kadar normal bir Pazar yerine dönüşüyor. Meyve, sebze, peynir, balık,… ne ararsanız var.

Buranın devamında araç trafiğine kapalı olan Meynadier Sokağı'na çıkacaksınız. Bu sokakta da çok hoş ufak dükkanlar göz zevkinizi okşayacaktır.

Cannes alışveriş yapmaya kalktığınızda ucuz bir şehir değil oldukça pahalı. Ama ara sıra indirimlerden çok güzel şeyler yakalamak ta mümkün. Sadece gözünüzü dört açmanız gerekiyor.

Cannes aynı zamanda casinoları ile de meşhur. Tabii bir şehir de casino bol olunca, o şehir uyumuyor. Günün her saati bir hareketlilik var etrafta.

Cannes’te yemek yemek ve restoran şeçimleri oldukça riskli. Şöyle ki girdiğiniz bir restoranda öğle yemeğinin 300-400 Euro olduğunu öğrenebilirsiniz. Bu nedenle girmeden önce mutlaka ve mutlaka fiyat listelerine bakmanızı öneririm. “Plateau” dediklerideniz kabuklularından oluşan bir tabak denenmeli. Peynir burada oldukça ucuz. Pastaneleri ve buralardan gelen kokular zaten cezp edecek sizi.

Cannes’in modern tarafında ise Antibes ve Hoche sokakları gezilebilir. Bu caddelerde bulunan Galerie Lafayette ve Monoprix’te dünyaca ünlü markaların mağazalarını bulabilirsiniz.

Turistleri saymazsak Cannes’te nüfus profili yaşlı ve emekliler. Etrafta çok fazla Cannes’li genç göremiyorsunuz.

Cannes’te gezilebilecek diğer müzeler ise Deniz müzesi ve Parfüm müzesi. Deniz müzesi o kadar orijinal değil ama parfüm müzesini görmenizi öneririm.Dilediğiniz takdirde burada kendinize özel bir parfüm yaptırabiliyorsunuz. Parfüm karışımlarını oluşturan özel burna sahip uzmanlar astronomik rakamlar alarak bu sektörde çalışıyorlar. Cannes’te bazı mağazalarda önce karakter tahlilinizi yapıp ardınan size uygun parfümü öneriyorlar.

Cannes, geniş ve tertemiz plajları ile, masmavi denizi ile film festivaline yaptığı ev sahipliği ve gösterişli malikaneleri ile lüksün her yere değdiği bir şehir.

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
GÖKÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

GÖKÇE YILMAZ

 1982 yılında İstanbul’da doğdum. İlk ve orta öğretimini Sinop’ta gördükten sonra, lise eğitimi için İstanbul’a yerleştim.