Eğer uzun süredir gezi rotanız Avrupa ve çevresi taraflarındaysa, Uzak Doğu’ya daha önce hiç gitmediyseniz, Bali sizin için keşfedilecek bir yığın şey anlamına gelecektir.
Daha havaalanına ilk adımı attığımız andan itibaren farklı bir yere geldiğimizi anlamıştık. Bizi bekleyen transfer arabasına binip yola çıkınca yaşadığımız ilk şaşkınlık trafikte oldu. Bali’de trafikte ilerleyebilmeniz için herhangi bir kural yok! Ya da en azından biz öyle düşünüyoruz. Zaten çok dar olan caddelerde gidiş geliş akan trafikte bir de birbirini geçmeye çalışan arabalar ve motosikletler trafiği olduğundan daha da karmaşık hale getiriyor. Motorlar zaten Bali trafiğinin olmazsa olmazı. Özellikle lise çağındaki gençler okula gidip gelebilmek için motor kullanıyorlar. Bu karmaşada karşıdan karşıya geçmek isterseniz eğer biraz zorlanıyorsunuz. Zaten sizi karşıdan karşıya geçirecek yerel biri mutlaka çevrenizde oluyor. Genellikle kiraladığımız arabaların şoförleri ya da yolun iki yanında bulunan restoranların güvenlik görevlileri biz karşıya geçmeden önce trafiği durdurup sonra da bizi karşıya geçirdi. Bu yalnızca bize özel bir durum değil, özellikle turistik yerlerde tüm turistler için uygulanan bir kuraldı. Öbür türlüsünü düşünemezdik.
Trafik ile ilgili şaşırmalarımız devam ederken Ubud’a doğru yola koyulduk. Bizim gezi planımızda 3 gün tepede bulunan Ubud’da, 3 gün de okyanus kenarındaki Seminyak bölgesinde kalmak vardı. Eğer sizin de yakın seyahat listenizde Bali bulunuyorsa size de buna benzer bir program öneririz. Zira Ubud bölgesi ve onun etrafı gezilip görülecek yerler bakımından bir hazine. Birbirinden güzel tapınaklar, pirinç terasları, şelaleler adanın kuzey/kuzey doğu kısmında yer alıyor. Güney kısmı ise deniz-kum-güneş tatili yapmak isteyenler için ideal. Çok çeşitli otellerin, beach club'ların olduğu Seminyak-Jimbaran bölgesi de keyif tatili yapmak isteyenlere hitap ediyor genellikle. Bizim önerimiz kuzey taraflarını gezdikten sonra mutlaka bir iki gün de güneye inip orada konaklamanız.
Adanın kuzeyinde gezilecek pek çok yer var. Bunlardan Tellalagang Pirinç Terasları en meşhur olanları. Bali’ye gitmişken pirinç tarlaları arasında gezmemek, çamurlara batıp çıkıp fotoğraf çekmemek olmaz tabii. Buraya gitmeden önce size önerimiz sevdiğiniz bir spor ayakkabı ya da açık renk, leke tutabilecek herhangi bir ayakkabınız varsa onu sakın giymeyin. Yıkanabilir rahat bir ayakkabı tercih edin çünkü kelimenin tam anlamıyla çamura batıp öyle yürüyorsunuz.
Bunun yanı sıra evinize, sevdiklerinize hediye almak isterseniz burası tam yeri. Tarlaların olduğu cadde boyu birbirinden farklı ahşap kutucuklar, duvar süsleri, düş kapanları, maskeler, değişik objeler mevcut. Biz neredeyse tüm hediyelik alışverişimizi buradan yapmıştık.
Pirinç tarlalarından çıkıp Şifalı Su Tapınağı’na doğru yola koyulduk. Bu arada Bali’de ulaşımı sağlamanın en kolay yolu şoförlü bir araba kiralamak. Yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden ötürü burada araba kiralayıp kullanmak gerçekten de büyük cesaret ister. Motora alışık değilseniz, o da büyük risk. Bu yüzden etrafınızda kolayca bulabileceğiniz ya da otelinizden tavsiye alabileceğiniz şoförlü bir araç kiralayıp rahatça gezebilirsiniz. Biz 3-4 saatlik yarım günlük bir gezi için 400 bin IDR – yani yaklaşık 30 USD- civarında ödemiştik. Eğer bizden daha iyi bir pazarlıkçıysanız bundan daha da uyguna ayarlamanız çok mümkün.
Şifalı Su Tapınağı’na geldiğimizde Bali’de olduğumuzu daha iyi anlıyoruz. Tapınağa girmeden belimize sarmamız için geleneksel örtülerinden veriyorlar bize. Bu örtünün adı sarang.
Şifalı Su Tapınağı’na girdiğinizde arka tarafta bir havuz göreceksiniz. Pek çok yerel kişi veya turist bu havuzun içine girip yıkanıyor ve suyun şifasından faydalanıyorlar. Biz havuza girmeyi tercih etmesek de en azından ayaklarımızı suya sokup bu ortamın bir parçası olmayı denedik.
Bunun yanı sıra tapınağın içinde pek çok heykel, etkileyici kapılar ve birbirinden güzel çiçekler dikkatinizi çekecek. Aslına bakarsanız çiçekler, bütün Bali seyahatiniz boyunca hep gözünüzün önünde olacak. Tas şeklinde düzeltilmiş kocaman bir yaprağın içinde mis kokulu, rengarenk çiçekler koyup yollara, kaldırımlara, arabaların içine, evlerin önüne, sunaklara koyuyor Balililer. Ve en güzeli de bu çiçekleri sürekli tazeliyorlar. Dolayısıyla siz yolda yürürken solmuş bitkin kötü çiçekler değil, her daim canlı taze güzel çiçekler görüyorsunuz. Bu da insanı mutlu etmeye yetiyor zaten.
Mutlu, huzurlu Bali halkının Tanrılara şükretmek için kullandıkları bu çiçekler Bali seyahatinizi olduğundan daha güzel hale getiriyor.